galatasaray – beşiktaş : 2-2 şampiyonluk tie break'e kaldı
aman da aman galatasaray-beşiktaş maçı 2-2 bitmiş, ne kadar müthiş. acaba böyle düşünen beşiktaşlı bile var mı? bu maçlardan sıkılmayan kimse var mı? vardır tabii futbolu takım tutmadan izlemeyi becerebilenler ile fenerbahçeliler zevkle izliyordur sadece. gerçi bir adam futbolu takım tutmadan, sadece futbol için izliyorsa neden türkiye ligini izler onu da anlamam. bize bakmayın, biz taraftarız. sahadaki futbol berbat da olsa, saha dışında bir dolu pislik olsa da, taraftarız mecbur izliyoruz. gerçi ben yakında bırakırım, bırakmaya çok yaklaştım. bir de şu fener maçları bitse de sigarayı bıraksam.
asy arenada bence dengeli bir maç oldu. orta sahasız, topu kazananın pas yapmaya çalıştığı, topu kaptıranın kendi sahasına çekildiği bir maç. beşiktaş zaten böyle oynuyor da, galatasaray golü de erken bulunca beşiktaş’a ayak uydurdu. hele devreyi 2-0 önde bitirince ikinci yarı oyunun kontrolünü beşiktaş’a bıraktı. beşiktaş’ta ernst fener maçındaki gibi sadece savunma görevi yapmayınca ilk topları çıkarmada fernandes’e yardımcı, o çıkınca bu rolü tek başına üstlendi ve başarılı da oldu.
beşiktaş’ta öne çıkan diğer adam egemen’di. o kadar az kafa topu verdi ki. baros da, elmander de etkisiz kaldı egemen karşısında.
bütün bunlara rağmen oyunun son 10 dakikasına kadar etkili olamadı, pozisyon bulamadı.
galatasaray’ın konsantrasyon sorunu son 10 maçtır falan sürüyor. kadıköyde berabere biten fener maçından sonra, hesaplayın siz artık. bugün de böyle bir maçtı. 2-0’dan sonra hele ikinci devre oyun rölantideyken kolay pozisyonlar da bulunca rehavet arttı. yardımlaşma azaldı. savunma ve orta sahada kademe anlayışı bozuldu.
özellikle balta quaresma’yla yalnız kalmaya başladı. q7’nin kestiği etkili ortalarda savunma pektemek, holosko ve almeida paylaşımı konusunda sıkıntı yaşamaya başladı. bunun en önemli sebebi kademeye girmesi gereken eboue’nin kaçak güreşmesi oldu. tehlike yaratan ama gol olmayan önceki pozisyonlarda savunmayla tartıştıklarını da gördük.
yediğimiz goller bağıra bağıra geldi. işte galatasaray kadrosunun en büyük eksikliği böyle durumlarda ortaya çıkıyor. ileride top saklayacak forvetimiz yok. top duvar tenisi gibi hep tekrar üstümüze geldi. kontratakları iyi değerlendirip gol sayısını artıramayınca işler iyice zorlaşıyor.
eh, beşiktaşla asy arenada oynadığımız son iki maçta iki stoperimiz kendi kalesine gol attı, enteresan. bazen böyle aptalca tesadüfler oluyor.
galatasaray takımı yorgun. aslında fiziksel olarak değil ama mental olarak yorgun. mental yorgunluk her harekete, her şeye sirayet ediyor.
kolay değil ki. galatasaray tenisteki gibi 3 kez maç sayısı için servis kullandı. birinde ilk seti aldı, normal sezonu lider bitirdi. sonra içerdeki fener maçında oyunu fenerbahçe aldı. bugün de şampiyonluk ihtimali vardı ama fener trabzon’da kazanınca bu serviste boşa gitti.
haftaya ligin tie break’i var. kazanan şampiyon. galatasaray’ın küçük de olsa bir avantajı var puan olarak ama böyle bakarsak servisi de fenerbahçe atıyor.
haftaya her şey olabilir. galatasaray takımını cehenneme benzer bir atmosfer bekleyecektir. her şey normalken bile ortalığı cehenneme çeviren, hocanın, topçunun, hakemin kafasını yarmaktan çekinmeyen fenerlileri haftaya kimse tutamaz. necip türk medyası da yardım olacaktır kendilerine. ama eğer gerçekten sağduyuları varsa tansiyonu yükseltmeden, centilmenlik çağrıları yaparlar.
benim umurumda değil. merak etmeyin galatasaraylı futbolcuların da umurlarında olmaz. ne yapacaklar yani, ne yapabilirler ki? sahaya girip boğazlarını mı kesecekler. en fazla ellerindekileri topçuya fırlatırlar.
bugün trabzon-fener maçında yaşananları görmedim ama fener takımının nasıl oynadığını tahmin ediyorum. son derece soğukkanlı oynamışlardır. zaten fenerbahçe trabzonspor’dan iyi takım. gerginlikte sakin kaldıklarında, kazanmaları gayet normal. fener takımları bunu çok iyi yapar, yıllardır. oyuncu, hoca, yönetim değişse bile bu değişmez. önce ortamı gererler, kendilerine saldırılmasını sağlarlar, sonra hiçbir şey yokmuş gibi, çok soğukkanlı maçı oynarlar. futbol, basketbol, voleybol fark etmez. bunlar bunu hep becerebilmişlerdir.
işte haftaya galatasaray takımının da yapması gereken budur. sahada galatasaray takımı fenerbahçe’den çok çok üstün. hem takım olarak hem bireysel olarak. bunu en son asy arenada 2-1 kaybettiğimiz maçta gördük. galatasaray feneri ezdi ama maçı fener aldı. öyle şeyler olur. fatih hoca 1-1’den sonra frene bassa ben bu yazıyı yazamazdım, beyoğlunda şampiyonluk rakısı içiyor olurdum. ogün maç yazısında da yazdığım gibi fatih hoca kendine ve takımına ihanet etmiş olurdu. o maçtaki maç sayısını kullanamamıştık, şimdi deuce oldu yeniden. tie break setinde sinirlerine hakim olan kazanır.
galatasaray takımında tahriklerden etkilenip de dengesi bozulacak adam yok bu sezon. ne bayrampaşa delikanlısı arda, ne adanalı hasan şaş var. melo hiç de sanıldığı gibi tahrik edilebilecek biri değil.
bir de unutmamak lazım, galatasaray bu tip finalleri hep iyi oynamıştır. nerede olursa olsun.
ben galatasaray takımına güveniyorum. allah aşkına sen de güven galatasaraylı. fenerliler son 2-1 kazandıkları maçtan sonra bile “belliydi öyle olacağı” diyorlar. allah aşkına nesi belliydi yahu, en az 5 yemeleri gereken maçı aldılar. çünkü adamlar ne olursa olsun takımlarına öyle güveniyorlar ki. sen içinde kimseye söylemesen de endişe taşıyorsun, adam kimseye söylemese de güveniyor. aradaki farkı anla artık. bu takım fenerbahçeyi oynadığı bütün maçlarda ezdi bak ezdi, parça parça etti. fenerliler hatim indirdi bütün maçlarda. artık sen de şu takıma koşulsuz, şartsız güven. geçen sene ne haldeydik şimdi ne haldeyiz. bu takım bu şampiyonluğu alır. yeter ki sen kalpten güven galatasaraylı.
*