dönüyoruz o eski şanlı günlere..
ilk kez 4 gol atarak kazandık. arka arkaya gelen 7. galibiyet, son 10 maçtır yenilmiyoruz. arka arkaya 7 galibiyeti en son 2002-2003 sezonunda fatih terim ile almışız. arka arkaya 8 galibiyet de 1999-2000 yılında fatih terim ile gelmiş en son. bir fatih terim gerçeği var beyler/bayanlar. öyle böyle bir gerçek değil hem de bu..
arif ile terim'in karşılaşması oldu kulübelere bakarsak. düşünmeden edemiyor insan, bundan 10-11 sene evvel öğrencin olan birisi şimdi gelmiş senin takımına kafa tutuyor falan.. güzel bir duygudur bir bakıma da.
maçtan önce ve maç sırasında yapılan "madde 58 değiştirilemez, bu ateş üfleyerek söndürülemez" tezahüratının başını anlamak epey zaman aldı maçtan önce, en azından benim adıma. baya baya "fatih terim tektir" diye geliyordu ses, öyle anlamıştım, yani, benim kulaklarda da sorun olabilir tabi. sonra çevredekilerden anlayanlar çıkınca çözdük biz de.
emre çolak'ın hagivari golü geldi maç başlar başlamaz ki şut çekmeden önce "vurma" gibilerinden bir şeyler diyen ben, herkesten bi' başka hissettim o golü. bundan bir kaç dakika sonra da engin'e çarpan top tam köşeye gitti ve beraberliği sağladı arif'in takımı. çok sürmedi sevinç ama ona rağmen herkes kendinden o kadar emin, o kadar rahattı ki maçı kazanacağımıza dair.. bu çok ama çok önemli bir nokta.
engin'in bu golde hatası var. hatası topun kendisine çarpmasını engelleyememesi değil, o pozisyonda rakibe şut çektirmemesi gereken adamdı engin. keza sadece bu pozisyon değil, geldiğinden beri muhtemelen en kötü maçını çıkarttı dün. tam anlamıyla ego sahibi gibi oynadı, gidip gidip pas atmamalar, "hep ben" diyen oyun anlayışı. melo'nun gelişiyle kızağa çekilmemek için de bu kadar bencil oynamış olabilir tabi. aklıma direk hasan şaş'ı getirdi dün engin'in bu oyunu, bi' ara o da çıldırtıyordu resmen. tabi şaş'ı çok severim, "hasan şaş'ım, hasan şaş'ım...!" hatta o başka.
engin'in yerde kaldığı pozisyon da penaltıydı bu arada, özetleri izledim de maçtan sonra. skor farklı olmasaydı hakem de çalardı muhtemelen. klasik türk hakemi kafası..
engin'in dizine tekme atan doka'ya engin'in sert bir şekilde dönüşü ve fatih terim'in uyarılarını görüp geri adım atması ise fatih terim'in, geçtiğimiz hafta arena çıkışı metro'da fatih terim için "hocaların hocası" diyen dayının ne denli haklı olduğunun bir başka ispatlarından.
bu pozisyona kırmızı kart vermeyen halis, 40. dakikada semih'i biçen webo'yu iyi yakaladı. he bir de bu pozisyona kırmızı kart değil falan diyenler var ki.. var işte. maça baya geç kalan inci tayfası da tam "40 yapar" diye bağırmaya hazırlanıyorlardı ki bu kırmızı kart ve akabinde çıkan olaylar karambole getirdi. yalnız "siz halden anlarsınız, stadınızı bir tur versenize :)" pankartları çok iyiydi.
anlam veremediğim bir şekilde çirkef bir oyun anlayışı benimseyen ibb, bizim emre'yi yine durduramadı ve bir kez daha sahneye çıktı. merak etmiyor değilim, 2012'nin kıyamet alametlerinden falan mı bu da.. bu kadar kısa sürede, bu kadar pozitif değişim.. emre'nin de hakkını verelim ama, biraz da terim faktörü var burada ki, en büyük etken.
sezonun ilk maçında olimpiyat'ta defansını çözmekte zorlandığımız ibb'yi bu sefer, kırmızı kartın da etkisiyle o kadar da zorlanmadan çözdük ve farklı galibiyet kaçınılmaz oldu. düşünün, maçın başlarında degaj dikmeyi bilmeyen(!) hasagic bile degaj dikmeyi öğrendi maçın sonlarında doğru.
takım olarak yine iyiydik. balta bir ara bocalar gibi oldu. kazım kötüydü. bir var bir yok zaten o, alıştık. riera'nın ayağının dışıyla vurduğu şut fenaydı. bir de semih fiziğini azıcık daha geliştirdi mi, tam anlamıyla kusursuz bir stoper olur.
kabul edelim ki frikiklerde tüm galatasaray taraftarları olarak şımardık sanki biraz. bir kaç gün öncesine kadar daha frikikten gol atmayı hayal bile edemiyorken, selçuk hagi'miz oluverdi, her firikte gol bekilyoruz falan... aman bozulmasın tabi, maşallah. bu arada şöyle de bir istatistik var ki, tüm maçlarımızda 90 dakika sahada kalan tek adam selçuk. dün yine sahanın en iyilerindendi. her pozisyonda topun arkasındaydı, her yerdeydi, mücadele etti.. bir de müthiş bir gol attı son dakikalarda. daha ne yapsın cidden? selçuk'tan sonra da en çok forma giyen isim hakan balta, o da bu kadar çok oynamaktan sıkılmış olacak ki soyunma odasına ilk giden isim oluyor maçlardan sonra. hiç mi hiç anlayamıyorum bu olayı, affedersiniz ama tabakhaneye bok yetiştirirmiş gibi soyunma odasına gidiyor takımın çoğu, yabancılar sahada kalıp taraftarla bütünleşiyor. yahu kalın 2 dakika shada, taraftarla bütünleşin, fena bir şey mi bu? sanırım bi' tek emre kaldı maçtan sonra sahada yerlilerden, üçlüsünü de çektirdi..
riera da twitter'dan yarışma mı yaptı bilmiyorum ama, maçtan sonra formasını sahanın bi' ucundan diğer ucuna kadar koşup bir kıza verdi. riera demişken, bugün resmen acıdım riera'ya... neden mi..?
devre arası taraftar için genelde sıkıcı geçer, sahadakilerin kim olduğu tahmin edilmeye çalışılır falan. fakat dün öyle böyle eğlenmedik riera ile servet'in pas çalışmasını izlerken. servet bezdirdi resmen riera'yı, vallahi acıdım riera'ya. tek pas sıralarında bir oraya koştu, bir oraya.. yetmezmiş gibi bir de kaleye soktu servet riera'yı, şut falan çekti. garibim de tutmaya çalışıyor eliyle. hani halı sahalarda önce çoluk çocuk sahaya girer, sonra büyükler gelip onları sahadan kovar ya, maçlarda da öyle oluyor genelde ama servet'i sahadan çıkarabilene aşk olsun. neredeyse maç başlayacaktı, servet hala şut çekiyor, hakemin yanından kafa topuna çıkıyor falan..
güzel şeyler oluyor galatasaray'da güzel..
sıradaki maç, samsun deplasmanı.
kazım cezalı. selçuk, riera(ne ara 3 sarı kart gördü anlayamadım) ve engin ceza sınırında.
arka arka 8. galibiyet gelsin. yenilmezlik serisi 11 olsun.
dönüyoruz o eski şanlı günlere..
http://jaimelesport.blogspot.com/...-atarak-kazandk.html