• 1
    u17 dünya kupası yarı final karşılaşması. tsi gece yarısı oynanmış olup izleyenleri pişman etmemiş bir mücadeleye sahne olmuştur. 3-0 öne geçen brezilya, brezilya 3-0 öne geçiyor, ilk yarının uzatmalarında caner ile farkı bire indiriyoruz. ikinci yarı başlar başlamaz kırmızı kart görüyoruz. 10 kişi ile önce 3-2, daha sonra nuri şahin'in müthiş sol ayağıyla 3-3 yapıyoruz. 4. gol geliyor derken son dakikada brezilya göte bala gol atarak 4-3 yapıyor. uzatmalarda iki oyuncumuz daha kırmızı kart ile oyun dışı kalınca maçı 8 kişi tamamlıyoruz.

    aydın yılmaz ve nuri şahin ilk 11'de, onur kıvrak yedek kaleci, volkan babacan kalede.. şaşıracaksınız belki, brezilya'nın gollerinden birini şimdiki real madridli marcelo, diğerini ise man. unitedlı anderson atıyor.

    nuri'nin golü: http://www.youtube.com/watch?v=ewnLFzBAOBs
  • 2
    bu maçı, babamla birlikte canlı izlemiştim. hakeme küfürleri hala kulaklarım da heyt be kaç yıl geçmiş :)

    perulular, brezilya rekabetinden mi yoksa underdog olayından mı bilmiyorum ama ciddi ciddi bizi destekliyodu. anderson'un kabus gibi driblingleri dün gibi aklımda adam fergie'nin elinde sıradan bir 8 numaraya dönüştü nasıl olduysa... marcelo'yu o maç özelinde ben de çok etki bırakmadı ama buıgün geldiği konum ortada. brezilya'nın kadrosundan a sınıfı çok oyuncu çıkmamış ama bizim ki daha beter.

    o dönemin meşhur sol açığı caner bek'e evrilmese muhtemelen silinecekti. nuri şimdi olduğundan daha özel bir oyuncuydu. hatta fatih terim onu almanya'nın elinden ilk aldığımızda ''takımı nuri etrafında kuracağım'' demişti. öyle bir yetenekti. gerisi ise 2. lig topçusu olanlar bile az aralarında...

    bu jenerasyon için türk futbolunun kaderini değiştirecek deniyordu (bakın daha o dönem ki galatasaray alt yapısına girmiyorum) ama değişen çokta fazla bir şey yok bunca yıl geçmesine rağmen.
  • 3
    mukemmel bir mac olmus. 11. saniyede geriye dusmemiz, ilk yariyi 3-0 yenik kapamamiz, 45. dakikada 10 kisi kalmamiz. sonrasinda macin 3-3'e gelmesi ve 90. dakikada golu yememiz ve 4-3 kaybetmemiz. sahada volkan babacan, caner erkin, nuri sahin*; kenarda abdullah avci*. brezilya'da ise sol bek marcelo, orta sahada anderson*. muhtemelen oss'ye calistigimdan bu maci zamaninda izleyemedim. :(

    youtube her nedense bugun onume cikardi bu maci. macin tost makinesiyle cekilmis genis ozeti icin buyrun.

    https://www.youtube.com/watch?v=TVYk_43a6lI

    ve hatta daha genis ozeti;
    https://www.youtube.com/watch?v=6mWrQH_U0Xg
  • 4
    yıllar sonra, bu maça tekrar baktığımda, aslında gelecekte her şey beklendiği gibi olmuş. sahada yaşına kıyasla görevlerinin bilincinde 2 tane futbolcu var. anderson, potansiyel anlamında diğer oyunculardan 1-2 gömlek üstün, ancak marcelo ve nuri daha olgun oynuyor.

    bu arada türk futbolunda, hem lütuf hem de lanet olarak adlandırabileceğimiz bir şey var. lütuf, çünkü oyuncular başarıya açsa, diğer ülkedekilere kıyasla, hem takımını hem de kendilerini 1-2 gömlek yukarıya taşıyor. lanet, çünkü öne çıkan oyuncular kendine aşık olup*, işin gerekli kısmını es geçmeye*, hem saha içi, hem de saha dışı efor harcamamaya başlıyor.

    (bkz: 10 numaradan ön libero veya merkez orta saha devşirme)
    aklıma gelen tam liste:
    suat kaya
    tugay kerimoğlu
    emre belözoğlu
    ayhan akman
    selçuk inan
    nuri şahin
    mehmet aurelio
    atalay babacan
    mustafa kapı
    taylan antalyalı
    salih uçan

    bunun daha kötü versiyonu için:
    (bkz: türk futbolunda kanat oyuncularından bek devşirme)
    aklıma gelen tam liste:
    caner erkin
    ömer bayram
    sabri sarıoğlu
    uğur boral
    hakan ünsal
    albert riera

    bu devşirme işinin benim gördüğüm başlangıç noktası ise, fatih terimdir. yıllarca, uluslararası maçlarda, kapanarak veya kontraatak oynayarak sonuç alamamamızın, benim açımdan yegane sebebidir. çünkü devşirilen oyuncular, ofansif bir mentalite ile yetiştikleri için, kontraatak veya catenaccio'ya uygun değildir. gelelim günümüze. fatih terim'in bu sezonki oyuncu tercihlerine bakalım. özellikle orta sahada teknik kapasitesi yüksek oyuncular yerine, eforu yüksek oyuncuları tercih ederek, 'aslında ben bunu yapmayı da biliyorum' dediğini anlayabiliriz*. ancak, alıştırdığı oyun:
    1- stoperlerin orta saha çizgisinde beklediği
    2- gegenpress'e dayalı hızlı hücumlarla rakibi şaşırttığı
    3- sete oturduğunda da teknik kapasitesi yüksek oyuncularla işi çözdüğü
    4- rakibi kontraatak'a yönelttiği, bol gollü galibiyet ve mağlubiyetler aldığımız
    5- sürekli baskılı oynayıp, ligi domine ettiğimiz ancak avrupa'da zorlandığımız
    zevkli oyuna kıyasla, yerel ligde puan olarak, hem de seyir zevki açısından pek tat vermedi.

    tabii ki bu sezon, galatasaray'ın avrupa'daki sonuçları mutlu etti, ki galatasaray demek avrupa demektir. ancak bu kısımda da geçmişe dönmek doğru olacaktır. 2002 yılında, sonuç alma işinin üstadı lucescu'nun gönderilip, kendisinin getirilme sebebini gözden kaçırdı hoca. çünkü galatasaray taraftarı sadece sonuca değil, oraya giden yola da bakar. o yıllar (98-2002) avrupa'da lucescu da iyi sonuç alıyordu, terim de. ancak, olay seyir zevki, rakibin kim olduğundan bağımsız baskı altına almak ise, terim lucescu'dan çok daha öndeydi.

    bu noktada hocanın taktik değişimi nedenlerine gelince, 2000'li yıllarda devşirilen oyuncuların kalitesi ile, 2010'lardan sonra devşirilen oyuncuların kaliteleri arasındaki farktan da söz etmek doğru olacaktır. o zamanlar, tugay'ı devşiriyorsunuz, ferguson takımında göremediği için hayıflanıyor, blackburn taraftarı 'keşke 10 yaş daha genç olsaydı' dediğinde, blackburn t.d. 'o zaman biz alamazdık ki' diyor. şimdi taylanı devşiriyorsunuz, bu adam hangi özelliği ile 10 numara oynatılmış diye iç çekiyor insan.*
App Store'dan indirin Google Play'den alın