• 77
    son yıllarda ilk defa bir takımda takım dizilişini bu kadar net görebiliyorum. 4-4-1-1 gibi görünüyor ama özellikle top rakipteyken incelenirse çok net bir şekilde 4-1-4-1'e dönüyor takım. cana tam olarak savunmanın önünde oynuyor, misimovic, mustafa'nın yanına geliyor.

    bunun dışında o kadar planlı bir takım var ki sahada, ani pres sonucu gelişigüzel yapılan vuruşların hepsi bizim oyuncularımızda kalıyor. özellikle cana hakikaten tam olması gerektiği yerde.

    tekrarlıyorum, son zamanlardaki en bilinçli takım oyunu var şu an sahada.
  • 78
    mustafa sarp'la birlikte 10 kişi oynuyoruz.. herif yine eliyle sağı solu göstermekten başka bir halta yaramıyor, ulan bir kere de çık iste, kendin al be şu topu.. geri kalanların maşallahı var, umarım saçma sapan bir gol yiyip de strese girmez takım, en temizi bir tane daha atıp bitirelim şu maçı.. bu arada 2. gol sonrası kulübede hagi ve tugay'ın sarılışını görünce gözlerim doldu resmen, tekrar hoşgeldiniz..
  • 87
    -inanılmaz kötü bir hakem yönetiminin olduğu maç.

    -ilk yarı çok iyi, ikinci yarı kötü oynadığımız bir maç.

    -ikinci yarı oyuna giren emiliano insua'nın o süre zarfında harika oynadığı maç.

    -emre çolak'ın hala ve hala çok tecrübesiz olduğunu gözler önüne seren maç.

    -ali sami yen çimlerinin oldukça kötü durumda olduğu maç.(tabi türkiye standartlarında amsterdam arena gibi kalır, orası ayrı.)

    bu kadar şimdilik.
  • 89
    hagi'nin gelişiyle takım önde basıyor ve rakip takım çıkmakta zorlanıyor. fener maçında da aynı sistem vardı. bu da hagi'nin başarısıdır. eğer böyle oynamaya devam edersek, giderek daha az pozisyon vereceğimizi düşünüyorum.
    sadece golden sonra antalya bastırdı biraz. 10 dakika sonra onu da sindirdi galatasaray.

    serkan'ın sakatlanıp yerine ali turan'ın girmesiyle, takım sendelemiştir. ve yediğimiz golde de, ofsaytı bozan adam olmuştur ali turan. tita'nın karşısında kevgire dönmemesi sürpriz olurdu zaten.
    nitekim galatasaray ilerisi için umut vermiştir. iyi top oynamıştır. uzun zamandır böyle oynamadığımızı, hagi'nin daha çok şeyi değiştireceğini söyleyebilirim.
  • 90
    ilk yarı takımın oynama arzusu uzun zamandır hasret olduğumuz düzeydeydi. umarım bu sezon deplasmanlarda da fener deplasmanındaki mücadele ile oynarız. yine hatalar vardı ama önceki maçlardan fazla olarak takım dayanışması umut vadediyordu.

    barış geldiği günlerdeki performansını tekrar gösterdi bizlere. önceleri barış bu takımın oyuncusu değil tartışmaları varken yönetimimiz sağolsun muhteşem yerli transferlerinin en güzel iki örneğiyle bu tartışmaları unutturdu. mustafa sarp ve ali turan'a ayrıca değinmek lazım. sanki 20'li yaşlarda ilk kez topla buluşmuşlar gibi bir halleri var. gökhan zan ile serdar özkan'a değinmek istemiyorum (sahi serdar özkan diye bir adam vardı değil mi?).

    başkan'a 1 soru sorma hakkım olsa tek merak ettiğim konuyu sorardım. "mustafa sarp ve ali turan'ı bu takıma kim veya kimler getirdi."
  • 92
    taraftarın maça ilgisini takdir ettim, gerçekten çok güzel bir şekilde tezahüratlarımızı yaptık gollerimizi gördük ve stattan ayrıldık. yağmur olmasa da havanın buz gibi olması bizleri acayip üşüttü. özellikle ilk yarıdaki oyunumuz etkiliydi. ardarda 2 gol bulduk ve devreye 2-0 önde girdik.

    serkan kurtuluş'un sakatlanması ve ali turan'ın oyuna girmesi bizi biraz etkiledi, serkan o noktada iyiydi. gol yedik. açıkçası gheorghe hagi'nin lorik cana & emre çolak değişikliğini pek doğru bulmadım. genç arkadaşımız biraz heyecan biraz da tecrübesizlikten olacak kontrollü oynayamadı. umuyorum ki sezon sonunda o genç acemi imajını tamamen yıkacak.

    çok şükür füme-gri kaleci formama da kavuştum.
  • 95
    iş, eş, misafir derken, 5 dakika da olsa gecikmeli olarak seyrettiğim maç. maçın genelinde üstün taraf biz olsakta çok fazla savunma hatası yaptığımızı da gözden kaçırmamalıyız. antalyaspor'a kendi sahamızda, defansif bir kadro ile bu kadar çok pozisyon vermemiz maçın en olumsuz yanıydı. kanatlarda ali turan ve hakan balta olduğu sürece bu takımın havalanmasını beklemek ahmaklık olur. geçmişleri nedir bilmem de, bu iki futbolcu süper lig'de herhangi bir takımda oynayacak kapasiteye sahip değiller. bu iki kırık kanata yengeç misali yan yan giden mustafa sarp, hala tam form tutamamış misimoviç, eski günlerini hatırlatan sabri, ikinci yarı oyundan düşen pino, sadece mücadele etmeye çalışan barış, her pozisyonda tehlike yaşamamıza neden olan neill ve servet eklenince şu maçı 2-1 kazanmamız bence bir mucize ve bu mucizeyi yaratan futbol peygamberi ise hagi'den başkası değil. gelecek günlerde bu takıma arda ve baros eklenince, sabri sağ bek'e, insua sol bek'e, pino baros'a partner olarak sağ öne, arda sol öne geçince olumlu oyunumuzu da sahaya yansıtacağımızdan eminim.

    taraftara gelince, son zamanlarda hiç bu kadar heyecanlanlı bir maç hatırlamıyorum. servet çetin'in attığı ilk golde buruk bir sevinç yaşasamda, pino'nun golünde önümdeki vay acondios, captano ve tcoşkun'u yumruklayıp sağa sola kendimi attığımı hatırlıyorum. hagi sayesinde tribünler ateşli, tribünler başarıya aç, tribünler bilinçli ve coşkuluydu. maç bittikten sonra ise beşiktaş'a yapılan göndermeler yemeğin tatlı kısmını oluşturuyordu.

    edit: rijkaard.
  • 96
    maç öncesi, maçın başlamasına sadece 5-10 dakika varken, dakikalarca beşiktaş'ın "ölmeye geldik" bestesinin, seviyesizce küfürleştirilmiş halinin söylenmesi dışında taraftar çok iyiydi. kocaman kocaman adamların, beşiktaşla uzaktan yakından alakası olmayan bir maçta, ısrarla bu küfürlü devşirme besteyi söylemelerine tek bir anlam verebiliyorum, o da bestenin melodisinin çok sevilmesi. efendim kimse "vay anam peşindeyiz'i çevirmişler" diye dolanmasın ortalarda, sen alakasız bir maçta, rakiple maçına 4 hafta varken onun bestesini küfürle çevirip söylüyorsan, rakip de bunu yapar. eskiden "her maçta niye fenerbahçe ile uğraşıyoruz yahu" diye hayıflanırdım, bu sene beşiktaş da çıktı başımıza.

    benim oynanan oyun ile ilgili yorumum ise, misimoviç'in henüz anlaşılamadığı. aslında adam çok hızlı olmasa da futbol zekasını kullanan bir adam ama henüz oyuncularımız onu çözmüş değil. hakan balta'nın yetişebileceği topa koşmaması, misi'nin attığı yerde bazen kimsenin olmamasının sebebi bu. kendisinin baros ile güzel bir ikili oluşturacağını düşünüyorum. diğer bir nokta ise, bu kadar sakatla çıkılabilecek en iyi kadro kurulmuş, ali turan dışında çok çok aksayan bir parça yoktu.
  • 98
    --- alıntı ---

    ...
    ilk değişiklik: serkan'ın yerine ali turan; serkan'ın sakatlığından dolayı. ama neden ali turan yine sağ bekte görevlendirildi bilmiyorum. bu adam sağ bekte kolay kolay iyi performans sergileyemez. en önemlisi hızlı değil. haliyle, karşısında tita gibi birisi olunca dağılıveriyor. londra asfaltı'na çevirdi tita orayı.

    ikinci değişiklik de cana - emre çolak. hagi'nin düşüncesi aslında güzel, emre'yi sokarak hücumda daha etkili olmak istedi skor üstünlüğüne rağmen. ama neden sarp değil de cana çıktı, işte bunu anlamak mümkün değil. sahanın en kötüsüydü sarp. ona rağmen, sahanın iyilerinden cana'nın oyundan alınması. yoruldu diyeceğim, dakika daha 60, yorulmaz ve zaten cana öyle birisi ki, tüm takım yorulur cana yorulmaz. cana bir türlü adam gibi forma şansı bulamıyor, 90 dakika oynadığı maç hatırlamıyorum. takımın değişilmez ismi olması gerekirken, 90 dakikayı göremiyor. yine de çok ısındım cana'ya. favorilerim arasına girdi kısa sürede.
    ...

    --- alıntı ---

    http://jaimelesport.blogspot.com/...yaspor-onemli-3.html
  • 99
    galatasaray – antalyaspor : 2-1

    kazandı galatasaray ama sadece bir farkla. ne kötü değil mi? sen geçen hafta kadıköy’de beraberlik çıkar hem de koca fenerbahçe’ye karşı sonra kendi sahanda antalyasporu ancak 2-1 yen. utanın !
    yemezler ! belki kimse böyle bir yorum yapmamıştır ama yine de yazayım istedim belki böyle düşünen armutlar vardır diye.

    takım kıçını yırttı, mücadele etti, gol attı, pozisyon verdi, gol kaçırdı. bu zaten sezon başından beri yaşadığımız bir şey. hatta geçen sezonunun ikinci yarısından beri bunu yaşıyoruz zaten. bize çekinerek gelen takımları yeniyoruz, korkmayan takımlar bize cehennem azabı yaşatıyor.
    aslında antalyaspor da bize gerilim filmi izletti, özellikle ikinci devre.

    lafı çok uzatıyorum farkındayım, yaşlılığıma verin. gelelim maça. antalyaspor’un fenerbahçe çuvalla gol yiyen takımla ilgisi yoktu. çok diri, sağlam, istekli bir takım gördüm. ama işte bir duran top, arkasından gelen bir gol daha işlerini bitirdi. devre bitti 2-0. hak mıydı, ben bunca yıldır futbol maçı izlerim, bunca sene top oynadım futbolda adalet diye bir şey görmedim. adalet olsa yunanistan avrupa şampiyonu olmazdı di mi gençler.

    ikinci devre tek kaleye döndü oyun. antalya bastırıyordu. hani hava soğuktu, hani antalyalılar için dezavantajdı. pardon, artık bunları söyleyenler kalmadı mı? ne bileyim abicim, bizim gençliğimizde biz hep böyle kandırdılar. izlanda maçını adana’ya aldılar, 3 yedik yine akıllanmadılardı, ben de yine aynı mevzu devam ediyor sandım. izlanda’yı sadece avrupayı kaplayan kül bulutundan bilenler futbol oynadıklarını ne bilsin.

    antalyaspor’da bir oyuncu çok dikkatimi çekti, bütün akınları başlatan, takımı yönlendiren adamdı. antalyaspor’un en önemli oyuncusu. 8 numara. maçtan sonra tvde pozisyonlar gösterilirken “vay efendim uğur burada sarı kartı hak etti, hiç yakışıyor mu” muhabbetlerini duydum. ulan dedim antalyasporlu uğur en son sivastaydı, zaten bu uğur o uğur’a hiç benzemiyor, saçlar uzun, arkadan bağlı falan. meğerse beşiktaş’tan gelen uğur inceman’mış. adı uğur diye bu kadar anlatmadım elbet, belki o yüzden anlattım, kim ne karışır. ama hakikaten hikaye başka. bunu bu hafta içi mutlaka anlatacağım.

    takımın sıkıntıları devam ediyor. yine orta sahayı tam kapatamıyor, yine rakip kolayca pozisyona girebiliyor. ankaragücü maçından farklı olarak bu maçta kontra vermedik. bunda ortasahanın yardıma gelmesi kadar antalyaspor’un set oyununu benimsemesinin de etkisi vardı.

    serkan kurtuluş’un sakatlanması da galatasaray’ın tüm düzenini bozdu. ali turan sağ bek oldu. sezon başı çok büyük hatalar yapmıştı ali ve bazen yedek kaldı bazen tribündeydi. ama bu maçta sanırım serkan sakatlanınca hagi ve tugay sağ bek kim var diye bakınca ali’yi gördüler ver oyuna onu aldılar. ben size söyleyeyim bir dahaki maç aynısı olursa ki sanmam serkan’ın sakatlığı uzun sürecek gibi, sabri sağ beke, barış sağ öne geçecektir. sanmam kısmına gelirsek, bir daha ki maçta sabri’yi sağ bek bekliyorum. yine bu bağlamda, yani hagi-tugay ikilisinin bakış açısına göre mustafa sarp da son maçını oynamış olma ihtimali yüksek. eğer böyle olmazsa futbol filozofu sergenyalçın’ın deyişiyle sıkıntı var demektir.

    ikinci devre tribünde hop oturup hop kalkarken mesaj geldi alanya’daki biraderimden, diyordu ki 3 pozisyondur ali turan ofsaytı bozuyor. sanırım yediğimiz golden de bahsediyordu. zayıf halka muhabbeti.

    ali turan önemli değil yahu aslında, sağ bek bir takım için ne kadar önemli olabilir ki. sen ileride topu tutamıyorsan adamlar nerede boşluk bulurlarsa oradan gelirler. bizim sorunumuz galibiyeti bulduktan sonra skoru tutamamak. geçen sezonda bunu yaşadık. sadece arda vardı topu ileride tutabilen. hani bazı futboldan bihaberlerin rakibe götünü dayıyor diye aşağılamaya çalıştıkları üniversite okumamış arda turan. baros önemli, kewell önemli ama arda kadar değil. misimoviç müthiş bir futbolcu ama pas yapacağı, alıp-vereceği adam olmayınca eksik kalıyor. ne yazık ki pino misi’ye duvar olamıyor. onun ilacı arda ve baros’la birlikte oynamak. pino şahane bir futbolcu ama topu ileride tutmak onun yetenekleri arasında değil.

    bu takımı kabul ettiğine göre hagi bu gemiyi limana yanaştıracağını düşünüyor. hiç rijkaard polemiklerine girmek istemiyorum, çünkü buradan sorular sordum kimse cevap vermedi. o yüzden hagi-tugay’a da kıvırma payı vermiyorum. ama nasıl? kendi mantığı içinde doğru işler yaptıkları, çelişkili hamleler yapmadıkları sürece kendilerine bir şey diyemem, hadi amiyane olsun, bok atamam. ama bu şartlar dahilinde.

    bu maçla ilgili en çok söylemek istediğim şey aslında başkaydı. maç başlamak üzereyken girdim elbette. ama uzun zamandır yaşamadığım gol sevinçlerini yaşadım ve tribünün yaşadığını gördüm. ilk golde hasan’ı dövdüm ikinci golde hasan beni havaya kaldırdı, dayak yememek için. sadece biz değil herkes bir başka sevindi. özlemişim.

    bunun yorumunu psikolog arkadaşlara bırakıyorum. ama kısa bir süreliğine.
  • 100
    ------alıntı-----
    nasıl kazandık?
    futbol tanrısı sayesinde kazandık.

    benim gibi bir adamın hagi/tugay konusunda objektif olabilmesi mümkün değil ama beni yoldan çıkaran bişey var;

    hagi’nin topa sahip olma hastalığı
    futbolcuyken stiliydi bu;
    1- topu karşıla
    2- topu kontrolüne al
    3- topa tam anlamı ile sahip ol
    4- pas ver veya vur.
    bizdeki ilk teknik direktörlük döneminde de bu hastalığını aşılamaya çalıştı futbolculara. görünen o ki, hala bu hastalığından vazgeçmemiş. türübünler de topu eziyorlar diye futbolculara kızıyor. futbolculara ne kızıyorsunuz kardeşim. hoca’nın huyu böyle.

    bu hastalığın dezavantajları;
    1- futbolcu bunu yapmaya çalışırken rakip takım oyuncuları etrafında çoğalıp vaziyet almaya başlıyor ve bir grup futbolcunun arasında kalıyorsun,
    2- topla bu kadar zaman haşır neşir olursan rakip takımın hayvanlarından birisi senin kolunu bacağını kırmak için faul yapıp futbolcunun sakatlanmasına ve bu yüzden takımdaki sakat adedinin çoğalmasına neden oluyor.
    3- topu kaybetmen kaçınılmaz. işin kötüsü buralarda kaybedilen top anında atağa dönüşüyor.

    bu hiç yapılmamalımı?
    tabi ki yapılmalı. geniş bir alanda veya uygun pozisyonda topu karşıladıysan bunu yapmanda hiçbir sakınca yok. ama dar alanda veya rakibin defans yoğunluğu ile oynadığı kendi yarı alanında çizgi kenarlarında yapıyorsan takımı sakatlık belalarından koruman ve başarılı olman mümkün değil. nitekim bu maçta da iki tane gazi verdik. (balta ile kurtuluş) (balta’nınki adale sakatlığı olmalı) eski hocamız pas delisiydi yeni hocamız kontrol delisi. yok mu bunun bi ortası be kardeşim. ne kaderimiz varmış. yüce rabbim bizi sabırla sınamak için futbol manyağı yaptı herhalde. sen hagi’sin be abi. her futbolcudan hagi performansını nasıl beklersin!

    hagi’nin gelişinden çok memnunum.
    bizi milli ligde şampiyon yapabilir mi? evet.
    fakat bu ikinci gelişinde farklı bir hagi bekliyordum. yaşadıklarından ders almış bir hagi’nin bu kusurundan arınmış olması gerekiyordu. bugün bile bu anlayışla devam ediyorsa bu düzelmeyeceğinin kanıtı.
    zorla güzellik olmayacağını öğrenmek zorunda. dar alanda futbolcu imkanı nispetinde o toptan bir an evvel kurtulmak ve topu bir arkadaşına aktarmak zorundadır. yoksa bu kadro yapısı ile işimiz yaş. sakat adedimiz yine maximum seviyede kalır.

    ikinci şartı da; antreman ve kondüsyon sorunumuzu halletmesi gerekliliği. sakatlarımızın bir kısmı da antreman ve kondüsyon kaynaklı kas ve adele sakatlıkları idi. eğer balta’nın sakatlığı bu türden bir sakatlıksa antreman sorunumuz hallolmamış demektir. önümüzdeki günlere bakıcaz. inşallah gözlemimde yanılıyorumdur veya süreç içerisinde bu konuda bir gelişme sağlanır.

    maçın güzelliklerine gelelim;

    yine tek santrafor ile çıktık maça. bu konuda garb cephesinde değişen bir şey yok yani. ama bunun haricinde her şey değişmişti. beni ifrit eden, dar alanda topa hakim olma problemini saymazsak, dörtlü savunma, kalabalık orta saha, uzun toplar, hele o adam savunması ve çocuklar arasındaki iletişim muhteşemdi. sürekli birbirlerini uyararak boş adam ve boş alan kalmamasını sağladılar. antalya’nın attığı gol kimseyi aldatmasın. durandan gelen uzun top antalya'lı futbolcunun dizine çarpıp gol oldu. adam topa vurmadı bile. futbol tanrısının bize bir uyarısıydı o kadar. bunu bile yememeliyiz o ayrı. böyle bir takıma gol atmak zordur. anca antalya’nın ki gibi uzun bir toptan bala göte atabilirseniz atarsınız amma futbol tanrısı isteseydi ikinci yarıda oyundan düştüğümüzde o ikinci bombayı da yollardı kalemize.

    son bir şey daha yazmak istiyorum;
    uzun zamandır sabrettim. bu misimoviç olayını biri bana anlatsın allah aşkına. ikinci bir dos santos olayı ile mi karşı karşıyayız. adamın durması koşması bile futbolcuya benzemiyor. hiç ışık vermiyor adam. arada bir topuk pası, arka pas filan yapıyor, hah tamam oluyor diyoruz, sonra yine sıfıra sıfır elde var sıfır. nasıl olacak bu işler.

    her şeye rağmen umutlumuyum?
    evet, çok umutluyum. bu umudun önemli bir kısmını hagi/tugay ikilisine olan kişisel sempatim dolduruyor olsa bile takımda değişen hava ile defans ve orta saha güvenliği konusunda ortaya konan gelişmeyi yabana atmamak lazım. böyle oynayan bir takım çok gol atıp her maçı kazanamasa da antreman ve sakatlık problemini aştığında bu ligin mutlaka ve mutlaka en başarılı takımı olur. önümüzde bir trabzon maçımız var. bu maçı en azından bir beraberlik ile geçebilirsek yolun 4/1’ini geçmiş olucaz.

    umutlu olmamın ikinci ve en önemli nedeni ise tugay’ın florya’da hala alt yapının başında olup çifte mesai yaptığını duymamdır. bu çabanın bu sezon meyvesini yiyeceğimizi sanıyorum. ve sabredilirse ileriye yönelik sağlam bir iskelet oluşturulmasında büyük katkısı olacaktır.

    okuyan herkese çok teşekkür eder saygılarımı sunarım..

    -----alıntı-----

    tamamı için;
    (bkz: 2010 2011 futbol sezonu/#511635)
App Store'dan indirin Google Play'den alın