"şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden"
şampiyonluk şarkısı..
düşmesin dillerden tribünlerden..
haykırıyoruz yine..
iki dileğimiz var cim bom bom'um..
fener'i yen ve şampiyon ol..
herhalde şu an'da galatasaray taraftarının ruh halini özetleyen en iyi dizeler bunlar olsa gerek. her ne kadar, fenerbahçe maçında alınacak bir galibiyet, diğer galibiyetler gibi sadece 3 puan getiriyor da olsa, artık işin manevi boyutundan da bakmak gerekiyor biraz. yalan yok, futbolda, galatasaray fenerbahçe galibiyetine bayağı bi' aç durumda ve bu galibiyet önümüzdeki hafta öyle veya böyle gelmeli artık, gelecek de, inancım tam..
derbi öncesi bir yazı yazarım muhtemelen ama, şimdiden söyleyeyim, kazım şov yapacak.
bir kenara bırakalım şimdi çarşamba günkü fenerbahçe derbisini de, gençler deplasmanına dönelim biz en iyisi mi..
evinde, bir kaç hafta önce beşiktaş'a 4 atan, geçtiğimiz hafta ise fenerbahçe'yi elinden kaçıran gençlerbirliği deplasmanından gelecek galibiyete tüm camia kitlenmişti maçtan önce, eksikler falan umurlarda değildi. bir kaç gün sonra fenerbahçe derbisine moralle gitmek için olduğu kadar, fenerbahçe maçından gelecek galibiyetle liderlik koltuğuna oturmak için de lazımdı bu galibiyet.
semih'i, sarı kart sınırında olmasından dolayı yanına, kulübeye aldı fatih terim ve servet-gökhan ikilisi ile çıktı sahaya stoperde. kanatlarda fayda beklediğimiz isimler çok fenaydı, aydın ve riera! bir zamanların barış-ayhan-sarp üçlüsünün aynı an'da ilk 11 oynaması gibi bir şey ile karşılaştık. al birini vur ötekine. aydın ne ise, riera da o. birbirlerinden tek farkları, aydın'ın maç kurtaran golü, riera'nın ise geçmiş kariyeri. başka da bir halt yok. derler ya hani; geçmiş geçmişte kalmıştır. ikisinin de gönderilmesi lazım devre arasında, ilk iş olarak hem de. diğer işler sonra gelsin.
aydın ile riera'nın sahada olduğu ilk 45 dakikada, sercan'ın da oldukça etkisiz oyunuyla hücumdaki tüm yük baros'a bindi ve haliyle hücum anlamında 1-2 tane pozisyon ya yakalamışızdır, ya yakalamamışızdır ilk yarıda. buna karşın gençler 2-3 tane net pozisyondan yararlanamadı. servet "s.o.s" verdi her zamanki gibi. sahanın her yerindeki paslardan sorumlu olmak zorunda kalan selçuk da istediği gibi oynayamadı ilk yarıda hal böyle olunca.
ikinci yarıda aydın ile riera'nın yerlerine emre ile ayhan'ın girmesiyle takım resmen iştahlandı. selçuk ile ayhan orta sahanın gerisine geçti, melo ileri çıktı. 4-2-3-1 gibi bir şey oynadık bu değişikliklerle. suni çim dolayısıyla kayan baros ile sercan bile kaymamaya başladı, siz düşünün gerisini!
şaka bir yana, maçtan önce yedeklere bakıp, yedeklerden hiç birinin maçı çevirecek adamlar olmadığını tweet geçmiştim. dediğimi yutmakla meşgul oldum bu değişikliklerden sonra. ayhan ile emre'nin oyuna girişiyle, pas organizasyonları adam gibi bir hal aldı ve oyun da hızlandı haliyle, nitekim pozisyon da bulmaya başladık. sonra 'duvar pası adamı' sercan'ın eboue'ye bıraktığı top, eboue'nin kontrolü ve müthiş şutu, top ağlarda gol..
kalan dakikalarda da bir iki pozisyon dışında pek bir şey olmadı ve gençlerbirliği sahasında ilk mağlubiyetini alırken, arka arkaya 5. deplasman maçından da gol yemeden dönmeyi başardık.
aklıma gelmişken, serkan kurtuluş da girebilirdi aydın'ın yerine ve eboue ileri çıkardı falan. neyse ne, 3 puan geldi ya, koyver gitsin gerisini bea..
geçen hafta önümüzdeki 3 maç çok önemli demiştim, ilki, gençler deplasmanı başarıyla atlatıldı. sırada fener maçı var arena'da. ardından trabzon deplasmanı. şu 2 maçtan da galibiyet gelirse, değmeyin galatasaraylının keyfine..
bu arada, şu karşılıklı söylenen "cim bom bom'um benim, biricik sevgilim" tezahüratından, vallahi billahi gına geldi. yürürlükten kalksın artık şu tezahürat, 1-2 sene hiç söylemeyelim hatta, cidden bak..
http://jaimelesport.blogspot.com/...mesin-dillerden.html