oh be. futbol, şükür kavuşturana. aylardır adam gibi maç izlemiyordum, 2010 dünya kupası’ndan beri de yazmıyordum böyle bir maç. hem kaliteli futbolcular, hem süper hocalar, hem büyük rekabet. galatasaray'ın bu kötü günlerinde şahane geldi.
geçen sene iki barcelona maçı yazısında aynı başlığı atmıştım : bi istop bi pas ortada sıçan. linkler burada:
http://captano.blogspot.com/...pas-2-barcelona.html http://captano.blogspot.com/...pas-ortada-scan.htmlgalatasaray sözlükte de başlığı açılmış : (bkz:
barcelonalı futbolcularla ortada sıçan oynamak)
bugün de bu maçların bir benzerini izledik. adeta kedi ile fare oyunuydu. ama türkçemizdeki kedinin fareyle oynaması değil de, bir tom ve jerry hikayesiydi. bıdık boylu ama seri barcelona takımının, uzun boylu ve güçlü real madrid’le dans etmesini izledik.
barcelona her maçta yaptığı gibi rakibini kendi ceza saha çizgisine iterek başladı ve öyle de bitirdi. el clasico’da elbette çok daha fazla motive oluyorlar, çok daha iştahlı oynuyorlar. hemen atlamayın sadece motivasyona bağladığımı sanmayın. derslerini de iyi çalışmışlar. zaten çok güçlü bir takım. sürekli pas yapıyor. ister ileri, ister yana, ister geriye. önemli olan topun barcelonalılarda kalması.
messi, xavi, iniesta başta olmak üzere top da taşıyorlar, çalım da atıyorlar, araya ince paslar da atıyorlar. tekmeden korkmuyorlar, omuz omuza mücadeleden, 3 rakibin arasına girmekten çekinmiyorlar.
barcelona 4-3-3 gibi gözükmekle birlikte aslında savunmada 2 kişi ile oynuyor. puyol ve pique. alves ile abidal (ki en zayıf halkası takımın) hep orta sahanın kanatları gibiler. ataktayken sürekli bir alan değiştirerek, savunmaya geçtiklerinde sürekli alanları daraltıp baskı ile topu kazanmaya çalışıyorlar. bir ara 35-45 arası real madrid’in olayı çözdüğünü sandım, ataklarını arttırmışlardı. meğer barcelona forveti dinleniyormuş.
dikkati çekmek istediğim en önemli konulardan biri de, barcelona’nın gollerin tamamını ceza sahasının içinden atmış olması. hatta ceza sahası dışından çok fazla deneme bile yapmıyorlar, zorda kalmadıkça ya da kendilerine çok güvenmedikçe. ille de içeri girip gol yapacaklar.
real madrid ise ne yazık ki son dönem galatasaray’ı gibi. ceza sahasına girmeyi çok zorlayamayıp dışarıdan şut denedi çok fazla. elbette çok erken, daha 17.dakikada 2-0 geriye düşmek bütün planları alt üst etmiştir. ama yine de rakibin barcelona ise sen de real madrid’sin be abi.
geçen sezon mourinho şampiyonlar ligi kupasını kazanırken ve de barcelona’yı yarı finalde elerken çok sağlam bir katenaçyo uygulamıştı. o zaman da söylemiştim, tamam mourinho bir profesyonel ve sadece kazanmayı düşünüyor, ama ben inter’li olmadığım ve futbol izlemek istediğim için hiç sevmediğimi söylemiştim bu oyun şeklini. bu gece geçen seneki inter’i koyamadı sahaya. eh, gayet normal bu. eğer elinde ronaldo, mesut gibi adamların varsa böyle oynamamalısın. italyanlar katenaçyoya alışık ve kazandıkları için ses etmezler belki ama ispanya’da işler öyle yürümüyor.
ronaldo nasıl bir karakter olduğunu guardiola’yı iterek gösterdi. ramos’u zaten biliyorduk. messi ise haybeden sarı kart gördü. carvalho’nun dirseği yüzüne geldi ama hepsi tamamen tesadüftü. hocanın carvalho’yu atmaması doğru iken messi’ye de sarı kart göstermesi gereksizdi. amma velakin, biz tvden izleyip her şeyi en ince detayına kadar görüyoruz, hocaların böyle hatalar yapması normaldir, tolerans gösterilebilir.
maç devam ederken casillas, ramos, ronaldo, alonso gibi dünya devi oyuncuların çaresiz ve üzgün bakışları maçın gidişatını ve iki takım arasındaki farkı gözler önüne seriyordu.
galatasaray’ın barcelona olma ihtimali konusundaki fikrim değişmedi, hatta bu gece iyice emin oldum ki dünya üzerinde bir barcelona daha olması için 10 yıllık sabır ve yatırım gerek.