---
alıntı ---
bir gün belki hayattan,
geçmişteki günlerden
bir teselli ararsın
bak o zaman resmime...
gör akan o yaşları...
---
alıntı ---
https://www.youtube.com/watch?v=LfnX9nujOQ0 rahmetli cem karaca ile başladık. çünkü futboldan, geçmişteki günlerden bir teselli ararsak ancak resimleri ya da parça parça kopuk kopuk görebiliyoruz sadece.
1-3-5 maç falan değil, hep böyle. öyle bir an görüyoruz ki "işte bu eskiye dönüyoruz takım oynuyor" diyoruz ancak resimdeki gözyaşları gibi kuruyup gidiyor çaresizce.
maçın başlangıcını ayrı, ortasını ayrı, ikinci yarıyı ayrı değerlendirmek lazım.
iyi başlamadık, kabul. bunun nedeni büyük olasılıkla morutan'ın ilk maçı olması, cicaldau'nun henüz sorumluluk almak istememesi, bu sorumluluğu alacak oyuncunun da olmayışıydı bana kalırsa. kerem - morutan - cica arasında bu sorumluluk paylaşılınca ve biraz daha hızlı düşünerek oynayınca 2 gol peşpeşe geldi.
ilk golde cicaldau'ya dikkat ettiniz mi? atak başlarken pası veren oyuncu kerem'e, kerem topu ceza sahasına çevirirken ceza sahasına giriyor. harika iş yapıyor. morutan'ın hızlı dönüşleri ve kimsenin beklemediği anda tık diye topu cica'ya "al da at" diye çevirdi. işin enteresan kısmı da cica'nın bu topu beklemesi ve bilinçli tek dokunuşta golü yapmasıydı. harika işçilik.
ikinci golde de morutan'ın presi ve ısrarı, rakip oyuncu topu aldığı anda kontrolünü sağlamaya fırsat bulamadan topa dokunup önüne aldı, kasımpaşa "noluyoruz" diyemeden şutu attı, tesadüf çıkardı kaleci. kontrollü çıkarsa kerem'in önüne indirmezdi, kerem'e vurmak kaldı sadece ve 2 oldu.
boey (nedendir bilmiyorum) hücumda önceki maçlar kadar aktif değildi. galiba bu konuda hocanın uyarısı olmuş, 1-2 pozisyon hariç çok fazla çıkmadı önceki maçlar kadar.
bana kalırsa maça başladığımız düzen yanlıştı. berkan - cicaldau orta sahası ve 10 numara pozisyonu gibi morutan'ı kullanmak bence doğru hamle değildi. kerem - barış ikilisini aynı anda sahaya sürebilmek için yaptık, anlıyorum. ancak bana kalırsa başlamamız gereken düzen şu olmalıydı:
https://i.galatasaray11.com/wnrk56zv.jpg taylan'ın dinlenmeye ihtiyacı varsa eğer cicaldau'yu 8'e çekip berkan ile birlikte oynatmak yanlış. komple yanlış. aytaç ile orada daha dirençli bir orta saha kurabilirdik, solda barış başlardı merkezde bu sefer cicaldau'yu gole daha yakın kullanır morutan ile uyumundan daha fazla faydalanırdık. bence olması gereken buydu.
diyelim ki böyle çıkmadık, o zaman 2. yarı da taylan'ın girmemesi bana kalırsa mantıklı olurdu. kafası zaten (nedendir bilmiyorum) maçta değildi. transfer teklifi mi, yorgunluk mu, 6'ya ısrarla transfer istememiz mi, milli takıma gitmek mi nedir bilmiyorum gerçekten ama bildiğim kafası maçta değildi. yine cicaldau çıkacaksa eğer oynadığımız düzende aytaç pekala girebilirdi. gerçi aytaç yerine biz emre akbaba'yı kullanırdık kesin ama, neyse.
orta sahanın yeterince dirençli olmamasını şöyle özetleyeyim: rakip bizim ceza sahamızda top ile 33 kez buluşmuş, biz 22 kez. rakip bize 17 kez şut çekebilmiş, biz 13 şut atmışız. yani rakibi durduramamışız, bunun bireysel hata ile vs. açıklanabilecek bir durumu yok. gollerin bireysel hatadan gelmesi farklı durum, bizim direncimiz yeterli olmadığı için yeterli şekilde rakibi durdurmamışız maalesef.
halen orta saha direncine ve prese yeterli önemi vermediğimizi düşünüyorum böyle maçlar oynadığımızda. hoca maç sonunda "melo ya da fernando gibi birisini bulamıyoruz" diyor. hocam kusura bakma ama kasımpaşa orta sahasına üstünlük kurmak için melo - fernando gibi bir isim isteyeceksen yarın lazio'nun marsilya'nın karşısına çıktığımızda sen kante istersin.
kasımpaşa'nın en etkili olabilecek oyuncusu yusuf erdoğan. sen yusuf'u kitlediğinde rakip için maçı bitireceksin, yapmıyorsun. maçın 4 kilit pas ile en çok kilit pas yapan oyuncusu ki 2 asist yaptı sana karşı, kim lazım yusuf'u durdurmak için? üçüncü bölgede yusuf %72 isabetli pas yapmış bu adama direnç göstermeye çalışmadık ki?
bir de direnç zaten yeterli seviyede değilken biz oyuna babel'i feghouli'yi aldık, sol beke ömer bayram yaptık. ne desem boş.
babel ne yaptı? oyuna girdikten sonra ne yaptı? artısı ne oldu bize mesela barış alper'den? ne olurdu barış dursa? ben anlamıyorum, ciddi ciddi anlamıyorum bu babel fetişini fatih hocadaki. abi bu kadar sevilecek, bu kadar şans verilecek, bu kadar oynatılacak hangi özelliği kaldı ki babel'in? babel futboldan ümidini kesmiş, futbol babel'den ümidini kesmiş, ayağına aldığı bir topta bile faydalı bir iş yapamıyor ancak mutlaka atıyoruz sahaya. top kaybeder pres yok, pas gelir topu kaybeder, önceden (önceden dediğim de geçen sene yani çok önceden de değil) şut falan atardı bu sene o da yok, var da dağa taşa atıyor. nedir abi bu kendisine ısrar? bugün serbest bıraksak gidecek takım bulamaz, şaş kaza bir yer (iddialı olan bir takım) imzalasa forma giyemez (belki son 1-2 dakika) biz halen inatla kendisine şans veriyoruz. ne kazanmayı bekliyoruz ki? ne yapacak yani babel? bir sezon beşiktaş'ta cenk tosun ile uyum sağlayıp performans verdi diye premier lig yaptı, tutunamadı. tutunamadığı takım da fulham ha, top 6 falan geçtim fulham yani. sırf euro 2020'ye gidebilme umuduyla bize geldi, geldiği ilk sezondan oynadığı ilk maçtan itibaren problem. bencillik, takımdan uzak olma, sahada yürüme. futbolla ilgili negatif söylenebilecek her şey kendisinde mevcut, biz yine ısrarla kendisini sahaya atıyoruz. kenarda da emre kılınç var ha. hani "yahu alternatif yok o yüzden oynuyor" diyemezsin alternatif de var. hiç bir şey bilmesen, tanımasan bile feghouli var kenarda onu alırsın keremi sola çekip feghouli'yi başka pozisyona alırsın.
yoruldum. bu adama duyulan sevgi beni delirtecek. bir artısı olmayan, bomboş bir adamı her fırsatta sahaya atmamız gerçekten beni yoruyor.
babel'in oynadığı her maç "inşallah son maçıdır bu bir daha giyemez bu formayı" diyorum. sonraki maç spiker "galatasaray'da oyuncu değişikliği hazırlığı" dediği anda kendisinin geldiğini biliyorum ve içim çekiliyor.
tek temennim inşallah bu maç son maçındır. sadece bizde değil, futbolda. futbol bile senin kadar kötüsünü hak etmiyor babel.
takıma inanıyorum. sürece güveniyorum. olacak, doğru işler yapıyoruz. ancak bazı "inat" durumlardan vazgeçmedikçe bu oyunun oturmasına imkan yok. savunmadan çıkarken taylan'a pres yapan her takım çözüyor bizi, kendi sahamızdan çıkmaya çalışırken önde pres yapan takımdan resmen kontra atak yiyoruz. imkansızı başarmak bu ama yaşıyoruz bunu.
tercihleri de doğru hale getirmek lazım. yediğimiz 2. golde muslera pası taylan yerine luyindama'ya oynasa pres luyindama'ya gelene kadar o taylan'a oynayacak ve çıkacağız çünkü boey de doğru yer alıyor. pres top kontrolü ile topu ayakta tutarak kırılmaz. pres pas ile, pres yapan oyuncunun koşusunu boşa çıkarma ile kırılır. biz aldığımız her topu bir iki kez dürtmeden ya da sağa sola dönmeden tek pas yapmıyoruz çıkarken. üst üste 3-4 tek pas yapsak rakiplerin presini boşa çıkararak hem rakip geri dönemeden hızlı çıkacağız hem oyun daha etkili olacak.
ama esas sorunumuz bunların hiç birisi değil. evet, babel bile değil. şaşırtıcı biliyorum ancak bizim esas sorunumuz çok daha farklı, çok daha acayip ve çoğunun düşünmediği bir şey.
şut.
daha doğrusu doğru şut. kasımpaşa 1.4 xg'den 2 gol atıyor, biz 2.03 xg'den 2 gol atıyoruz.
en basit örneği, ilk resmi maçımız deplasman psv maçını hatırlıyor musunuz? 5 gol yedik. psv'nin xg'si sadece 2.69.
2.03'ten en az 3 gol çıkarmak lazım. çıkmıyorsa hatayı çekilen şutun kalitesinde, doğru şutta aramak zorundayız. hatta 4 bile çıkarmak lazım. neden çıkmıyor?
diğer tüm problemler bu sorun çözülene kadar gözardı edilmeli bence. pozisyon yaratma sıkıntın yok, artık yok vardı ama çözdük. sıra pozisyonu bitirmede ve doğru bitirmede. pozisyonlar doğru bitecek, xg'den yüksek gol atacağız ancak o zaman "hah işte takım oldu şimdi" diyeceğiz. çünkü gol atıp maçı rakip için bitirmedikçe ve diğer sorunlar ile bu maçı bitirememek birleşince sorunlar dağ gibi görünüyor. oysa ki sırasıyla bu sorunları çözmeye çalışsak, çözsek her şey çok daha güzel olacak.
nasıl çözeceğiz onu da bilmiyorum. şut çalıştıracak, bitiricilik geliştirecek bir antrenör lazım.
gerçi memnunduk değil mi antrenörlerden? evet.
artık bitirelim. ama nasıl?
hoca maç sonunda bir açıklama yapmış:
https://twitter.com/.../1432063967346704392 ---
alıntı ---
fatih terim: "hayat bazen acı dersler verir."
---
alıntı ---
tuhaf. okuyunca aklıma hocanın başka bir açıklaması geldi:
https://www.hurriyet.com.tr/...ders-veririm-7264402---
alıntı ---
arkadaşlar ben bu saatten sonra ders almam, ders veririm.
---
alıntı ---
demek ki her şey değişebiliyormuş. umarım hocanın bu konudaki fikri gibi bazı konulardaki ısrarı da değişir.