141
yankılanıyor,
sesimiz salonlarda yükseliyor !
“galatasaray’a hizmet eden adama saygı duyulur”, yıllar önce böyle dedi babam, hamza hamzaoglu’na kötü bir şekilde bağırdığım için kapalıda, 9-10 yaşındaydım, çok kötü bir orta açmıştı, hamza zaten kötü ortalar yapardı..
babam beni hiç basketbol maçına götürmedi, biraz uzun sürdü o yüzden bu güzel şubemizle tanışmam. ortaokul yıllarında ipekçi yollarına aşındırmaya başlasam da, şimdi evimiz dediğimiz yerin kırmızı bir renk üzerinden tasvir edilmeye başlamasına hayli zaman vardı.
bazı imgeler var tabii, bu uğurda bize yardımcı olan, en başta “kırmızı”, sonrasında “yenilmez armada” ve en tabii “son topa kadar”. seviyoruz biz bu mücadeleyi, son ana kadar rakibi ısıracağını bildiğimiz bir takıma sahip olmayı.
dün bir “geri dönüş” yaşanırken, bir hayli işlevsel, yine son topa kadar verilen bir mücadele olması o parkede, muhtemelen önemli sayılabilecek cinsten bir lütuftu bize sunulan. bu sefer müsabakayı çok önceden koparmasına rağmen maç içinde kendisine yeni bir hedef koyabilen takımımıza eşlik ettik, sesimizi itinayla yükselterek.
takımımızın geçtiğimiz yıl şahit olduğumuz olağanüstü mücadelesine önemli bir ekleme yapıldı bu sezon. kendisine o rol biçilen ve fakat nedense bir türlü hakkını veremeyen jaka lakovic’in yerinde, bu sefer layıkıyla yerine getiren bir “winner” oyuncumuz mevcut.
kariyerinin ilk dönemlerine göre muazzam bir sıçrama yaşayan david hawkins, bu sezon elimizde kupalar da kalkacağının teminatıymış gibi pozlar kesiyor parke üstünde. çünkü çok önceden, taa peter naumoski zamanlarından öğrendiğimiz üzere, muharebeleri değil ama savaşları büyük adamlar kazanıyor.
başlangıç ise sayın ergin ataman içindi. aşk üzerinden tarif ediyoruz ya genelde galatasaray’a olan sevgimizi, en kutsal olanından. lakin kişisel hayatımız dahilinde, giden her sevgilinin ardından, dilediğimiz kadar el sallayıp, yerini senelerce doldurmama hakkımız varken, konu kırmızı sevdamız olunca böyle bir lüksümüz yok.
bayrak değişiyor, yeni bir çift el taşımaya başlıyor o güzel armayı. bize ise galatasaray’a hizmet etmeye niyet etmiş ve şimdiye kadar gördüğümüz üzere, bunu da kallavi bir şekilde yerine getiren adama saygı duymak düşüyor, hatta biraz da sevmek.
kişisel notum ise, ilk kuban maçına dair yaşadığımız krizi ve kaos ortamını çok güzel yönettiği için sayın ataman’a teşekkür etmek olacak. çünkü bildiğimiz üzere, liderler krizleri doğru şekilde yönettiği sürece bu üst düzey mücadelede var olabiliyor.
sesimiz salonlarda, kavgamız omuzlarda,
sen sevdamızın adı, hayatın tek anlamı..
çok şükür,
biraz geç olsa da,
hoşgeldin ergin ataman..