• 165
    öncelikle galatasaray erkek basketbol takımı için yapılmış en güzel intro'yu buraya koyuyorum;

    https://amp.twimg.com/...48-939b-ee406b76e197

    daha sonra bugün fenerli arkadaşıma fifa 16'da yaptığımız galatasaray fenerbahçe maçında 8 tane atarken dilime takılan meşhur tezahüratımızı buraya bkz'lar halinde yazıp çekiliyorum. allah ergin hocamızın ve aslanların yanında olsun. tribünde coşup gırtlaklarını paralayacak her taraftarımıza en az 263652726382 desibel ses gücü versin. amin.

    (bkz: arması formasıyla taraftarıyla)
    (bkz: cimbombom şampiyonluk yakışır sana)
    (bkz: yıllardır beklenen, o şanlı kupa)
    (bkz: kalkacak ipekçi'de omuz omuza)
  • 429
    elbette başarı başarıdır. asıl başarı, bir başarı elde ederken hangi şartlarda başarı elde ettiğini bilerek ilerlemektedir.

    geçen yıl kaç rakibimizde kaçar tane vardı euroleague çapı basketçi? kaç rakibimiz basketbol ekolü olup yıllardır liginde ses getiriyor?

    biz tam bir fırsat şampiyonu olduk, sonra sevinçten gerekli hamleleri yapmayı erteledik. düşman siperlerini yarıp arkadaki ihtiyat birliklerini ezecekken, savaştığımız tankı topu değiştirdik ve elimizde patladı.

    komutana güveniyoruz, taraftara güveniyoruz. ancak daha büyük bir kupa olduğunu ve bizim her zaman daha iyisi var ise ona odaklanmamiz gerektiğini de biliyoruz. haydi şimdi bir sene nadastayız. olsun mu dönüşümüz muhteşem?
  • 392
    teker teker turlar geçip, ipekçide kupayı aldığımız maç. öncelikle bu maça gidebilen 15-20 bin arası taraftardan biri olduğum için çok şanslıyım. bu maçı kaçırsaydım çok üzülürdüm. salonda bir tane boş yer yoktu. merdivenler, kapı önleri ful ve koltuklarda da haddinden fazla insan. kareografiyi görmedim hala da bakmadım ama ultraaslanın en iyi oluşumu olan ultraaslan üniye teşekkür ederim. maç başlarken türkiye laiktir laik kalacak diye salonun inlemesine şaşırdım ve sevindim. ama tabi ki benim bulunduğum yerde pek ilgi görmedi. ultraslan fikir olarak bana çok ters olsa da maçta bir an bile susmadıkları için onlara da teşekkür ederim ki ben de yanlarındaydım.

    takıma ve maça gelecek olursak, ilk periyot muazzam başladık ki plan buydu. göksenin herkesin gördüğü üzere bu salonda canavara dönüşüyor. onunla başlamak çok akıllı bir hareketti. ilk periyot ne attıysak girdi resmen, geçen maç attığımızdan çok ilk periyot üçlük attık. maç harika gidiyordu bizim için ta ki mccollum girene kadar. sinan muazzam bir ilk çeyrek sonrası yoruldu ve errick girdi. ama errick takımı çok yavaşlattı, top kayıpları yaptı ve normalde atması gereken boş üçlüğü sokamadı. fark o ara kapandı. ondan sonra maç hep bizim üstünlüğümüzdeydi ama bir türlü koparamadık maçı. son periyotun son 4 dakikası ise gerilim filmi gibiydi. biz de onlar da atamadı ama son sözü söyledik ve kazandık.

    lasme finallerin mvp'si oldu ki bu maçta çok üst düzey bir oyun ortaya koydu. buralara geldiysek en büyük paya sahip 2 oyuncudan biri. diğeri ise micov. bir oyuncu bu kadar sakin olamaz. en zor anda topu ver ve atsın. bu maç çok sayı atamadı ama maçı dikkatle izlerseniz hücumu çok iyi organize etti. top onun eline geldiğinde hücumlar çok iyiydi. mccollum bu sene çok iyi performans gösterdi. taraftar en çok onu eleştirdi ama o kendi basketbolunu oynamaya devam etti ve sonunda mvp oldu. ama finallerin ilk 6 periyotu bunu kaldıramadı. ondan sonrası ise bildiğimiz mccollum vardı sahada ve ikinci yarı takımın hücumdaki en iyisi oldu. tebrikler mvp. blake ise uzun zaman sonra finallerde geri döndü. bir güven kaybı ve yorgunluk vardı üzerinde ama finalde beklentileri karşılayarak bizleri şaşırtmadı. göksenin beklediğimiz her şeyi yaptı ve kendisi sahadaki bizdi. bir an olsun mücadeleyi bırakmadı ve kendine güvendiği zaman üçlükleri nasıl soktuğunu da bize gösterdi. davis bana göre kupayı bize getiren en önemli faktör oldu. bir anda hiç hesapta yokken muazzam performanslar gösterdi. bu maçta belki o kadar etkili değildi ama o bire birleri yok mu o bire birleri, eline sağlık be davis. jerrels, green, duşan, ege, şafak belki bu maç bize katkı veremedi ama onlara da helal olsun diyorum, onlarında bu kupada payı büyük. ve son olarak kaptan. uzun süredir alıştığımız sinan değildi. evet savunması fena değildi ama bariz bir düşüş vardı. en son lig maçında çok iyi oynamıştı ve bu performansın sinyallerini vermişti ama bu maç bu kadar iyi oynayacağını beklemiyordum. topta onun ellerindeyken maç bitti ve kupayı kaldırdı. bu performansa da bu yakışırdı.

    ergin hocama ayrı parantez açmak istiyorum. adam geldiğinden beri basketbolumuz o kadar gelişti ki. tabi oktay mahmudi'yi sevmesem de onunla başladı aslında serüven. sonra ergin hocam geldi, önce şampiyonluk, sonra euroleauge'deki güzel performans ve şimdi de bu kupa. elindeki kısıtlı kadro ile büyük işler başardı ve 3. avrupa kupasını kaldırdı. ayrıca bu sene maaşını da hayli düşürdü sırf bu takımın başarısı için. hakkı kesinlikle ödenmez, seneye euroleauge'de kendisine ve ekibine şimdiden başarılar ve her şey için teşekkürler.

    maç bittikten sonra salon adeta bayram yeri gibiydi. bu arada o halde bile yönetim istifa demesi taraftarın güzel bir hareket oldu. bu arada lasme ve blake bizden iyi çiftetelli oynuyormuş bunu da görmüş olduk. ergin ataman yine klasik sevinmesi ile bütün sahayı dolaştı. sonunda da o güzel kupa kaptanın ellerinde havaya kalktı.

    belki çok teşekkür ettim bu entry'de ama elimde değil. tekrar tekrar her şey için teşekkür ediyorum, takıma, taraftara ve koça. bunu hak ettik. tebrikler potanın aslanları.
  • 405
    inandik başardik!
    parola buydu galatasaray odeabank için; “inanmak” . ilık bir ekim günü mvp’nin 32 sayı attığı neptunas maçı ile başlamıştı herşey. o zaman herkes değil ama gerçekten bu takımın potasiyelini bilen basketboldan anlayan insanlar inanmıştı bu takımın bu kupayı alacağına.
    zaten hoca dememiş miydi? bizi euroleague’e almadılar ama biz eurocup alıp gideceğiz bakalım o zaman nasıl durduracaklar bizi diye. böyle bir inancın önünde kimse kusura bakmasın dağlar bile dayanamaz.

    konumuza dönelim; arka arkaya içeride alınan beyoğlu derbisi ( aek beyoğlu takımıdır ) ve hapoel maçları ile takım iyice belli etmişti şampiyon olacağını. arkasından deplasmanda krasny ve içeride nizhny maçları takımı iyice şampiyonluk havasına sokmuştu. içeride neptunas dışarıda hapoel ve nizhny yenilgileri takımı hedefinden saptırmadı ve lider olarak üst tura adını yazdırdı galatasaray odeabank.

    ikinci turda nispeten daha zorlu olan zaragoza , olaj ve sassari’li gruba düştü galatasaray odeabank ve son maçta sassari’yi green ve mccollum’un sakatlıklarına rağmen yeni transferleri chuck davis ve curtis jerrels’ın da mükemmel oyunları ile ezerek hem kupa dışına itti hem de çeyrek finale adını yazdırdı.

    top 16'da ise rakip pınar karşıyaka oldu. taraftarlar arasında bilinen hüsumet yüzünden iki tarafın da deplasman maçlarına seyirci götüremediği maçların ilkinde ksk 67-64 kazandı maçı. mart’ın ilk günü abdi ipekçi’de oynanan maç ise galatasaray odeabank’ın resmen gövde gösterisi yaparak bu kupa bizim dediği maçtı. maçın ilk 10 dakikası hariç kalan 30 dakikada sahanın tek hakimi olan galatasaray maçtan 93-65 gibi hezimetamiz bir skorla galip ayrıldı ve adını yarı finale rakiplerine korku salarak yazdırdı.

    galatasaray çeyrek finalde benim de çok sevdiğim ve saygı duyduğum svetislav pesic’in takımı bayern münchen ile eşleşti. deplasmanda ki maçta son 1 dakika içinde yaptığı hatalarla 99-89’luk 10 sayı fark ile kaybeden galatasaray nispeten kötü bir sonuç ile istanbul’a döndü. 22 mart akşamı ise abdi ipekçi spor salonunda kıran kırana geçen, tribünde ve televizyon başında herkesi ağır stres altına sokan bir 40 dakika sonunda mvp’nin yaptığı blok ile 72-59 kazanarak yarı finale gümbür gümbür yükseldi galatasaray.

    yarı finalde rakip kupanın bir diğer favorisi gran canaria takımıydı. istanbul’da ki ilk maçı bütün oyuncuların gösterdiği üstün eforla bir ara tek hanelere inmesine rağmen 89-75 kazanarak ispanya’ya uçtu galatasaray. deplasmanda ise gerçekten ölüp ölüp dirildi bütün maç boyunca. uzatmaya giden maçın son topunda micov’un son saniye bloğu ile maçı 94 – 81 kazanarak finale yükseldi galatasaray. bu maç için tek bir şey söylemek gerekirse micov tek başına takımı finale çıkardı diyebiliriz. 

    malum final için söyleyecek çok bir şey yok aslında biletler çıktıktan birkaç saat sonra tükenmiş taraftar kendini kupaya adamıştı. maçtan saatler önce abdi ipekçi’nin önü arı kovanı gibiydi. tezahürat yapanlar, sohbet edenler binlerce insan akın akın tarihe tanıklık etmek için salona akıyordu. bütün taraftarın ağzında tek bir kelime vardı “kupa bizim”. maçtan 2 saat öncesinde bile salonda 5 bine yakın insan takımın ısınmaya çıkmasını bekliyordu. dışarıda ise 3 katı daha fazla insan yavaş yavaş salona hareketlenmeye başlamıştı. maçın başlamasına yarım saat kala salonun içi ana baba günüydü. bir koltuğa 2 3 insanın oturduğunu varsayarak söylüyorum bunu ki daha fazla da olabilir. galatasaray – fenerbahçe bayanlar final serisi son maçından beri ilk kez böylesine bir ortama şahit oldum salonda. strasbourg takımı idam sehpasına giden mahkum misali çıktı salona. çıktıkları anda ki müthiş ses duvarı eminim geçici duyma sorunları yaşatmıştır insanlara.

    final maçına yakışır bir koreo ile sevgisini gösteren taraftarını da arkasına alan galatasaray fırtına gibi başladı maça. son haftaların suskun ismi kaptan sinan güler önderliğinde kusursuz bir basketbol oynadı galatasaray. savunmada nam-ı diğer kelepçe göksenin’in kattığı enerji görülmeye değerdi. aslında maç için fazla bir şey yazmaya gerekte yok hani. aslanlar gibi çıkıp oynadılar ve kupayı aldılar.
    bütün teşekkürler başta ergin ataman hocamız olmak üzere, oyunculara, teknik ekibe ve perde arkasında ki görünmez kahramanlara.

    başarınız kutlu ve daim olsun.!
  • 175
    bütün gecedir çalışıyorum. maçı kafamda oynamaktan beynim abdi ipekçi parkelerine döndü yemin ederim.

    bugün zorlanacağız beyler. adamlar 4 sayıyı korumak için çok hırslı olacak. ayrıca hakem triosuda ne siz sorun ne ben söyleyeyim. ha recep, engin, söylemezoğlu üçlüsü ha bunlar ciddi anlamda sinir harbi olacak.

    ama biz kazanacağız. o kupa tribündeki o soytarı (buraya çok ağır şeyler yazmak istiyorum ama salon beyefendisi duruşumu bozmayacağım) güruhuna, çapsız yönetime inat hem bayan hem erkek takımını her şartta her maçta destekleyen gerçek basketbol taraftarı için ergin hocam önderliğinde kaptanımızın ellerinde yükselecek.

    bugün günlerden galatasaray
    yürüyedur yenilmez armada

    şükürler olsun! kupa bizim!
  • 185
    sinan güler: hadi gel! gel! gel! gel! gel!(alkışlar, ooo sesleri) hadi herkes gelsin hadi!

    mr. ''100 kilo taşak'' ataman: neptunas maçıyla başladık. size hep bir şeyler söyledik, dedik ki; arkadaş, biz bu işin sonuna kadar gideriz, gidersiniz. allah' a şükürler olsun ki aslan gibi bir periyot çizdiniz, aslan gibi basket oynadınız, bugün 24 mü 25 mi?... 24. avrupa kupası maçımıza çıkıyoruz ve bunun adı da final! yine söylüyorum kazanacaksınız, kazanmak için uğraşacaksınız. ama netice ne olursa olsun siz benim gönlümde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz ve öyle kalacaksınız. allah yardımcınız olsun!!!
  • 126
    ilk etapta alacağımız maçı laubalilik yüzünden dört sayı farkla mağlup bitirdik. hele son 2 dk mccollum ve lasme çıldırttı. turnuvanın en iyi oyuncularından beklenmeyecek derecede hatalarla dört sayılık bir dezavantajımız var malesef. hele lasme son anlarda boyalı alanda bomboşken smaca gitmek yerine saçma sapan bir iş yaptı. neyse ki şansı yanındaydı ve devamında schilb basket faul ile telafi etti.

    neyse bunları uzun uzadıya konuşmanın ne yeri ne zamanı. ancak üzerinde durulması gereken noktalar bunlar ve rövanşta olmaması gerek. bu maçta altıncı adam zaten rakibi varlığı ile boğacaktır. başarılar imparator ve askerleri, bu maçta en az beş farkla galibiyet sizleri bekler.

    bu gök deniz neredeeeee var

    nereeede bu dağlar taşlar

    fiyyyyk fiyyyyk fiyyyk..
  • 443
    bu devran böyle döndükçe uzun bir dönem için galatasaray erkek basketbol tarihinin zirve maçı olmaya devam edecek olan unutulmaz müsabaka. 12 bin seyirci kapasiteli müteveffa abdi ipekçi arena'ya ben diyeyim 15, siz deyin 20 bin kişi dolmuştu tıklım tıkış şekilde. kadrolar sayıldıktan sonra gençlik marşının başındaki piyano notalarıyla birlikte gelen "tüm kartonları kaldırıyoruz" anonsuyla başlayan unutulmaz koreografi *, maçın başında çatır çatır gelen 3 üçlük ve bir anda 15-2 öne fırlamamız, bazı basketlerden sonra pilot kameranın zangır zangır sallanması, rakibin skor olarak yanaşabildiği ender anlardan birinde hunharca geçiyoruz turları tezahüratını yapan adamı görüp gaza gelirken kamera biraz yana kayınca çok eski bir akradaşı görmem, tribünlerin üzerine çöken ve ekrandan bile görülen kesif duman, eve o gün gelmiş olan canım köpeğin gofretin gençlik marşı'ndaki üç kısa ıslık sonrası seslendim sanıp havlaması, son periyoddaki heyecan ve sinan güler'in topu kapıp attığı son turnike sonrası yanlışıkla çalan i will survive bir çırpıda aklıma gelenler...

    bu maçtan sonra birileri çok güzel bir yazı yazmıştı, "zordu 2000'lerin başında baskette de galatasaray'ı tutuyorum diyebilmek" diye bir cümleyle başlıyordu... spor sergi'nin yıkılmasından sonra galatasaray basketbol taraftarının hikayesini en iyi anlatan cümlelerden biri budur... ataköy, ümraniye, maslak derken göçebe bir galatasaray basketbolu vardı. futbolda avrupa'nın zirvesine çıkarken basketbolda bir avuç taraftarı ve her sene sezonu kurtaran bir yıldızıyla idare eden bir takım vardı...

    2005'teki playout rezaleti sonrası. biraz da ülker'in sağdan soldan bağışlarıyla bir toplarnama süreci vardı. galatasaray cafe crown isminin taraftarca "kafa kıran" şeklinde yazıldığı bir dönemdi. 2009-2010 sezonundaki cemal nalga skandalı sonrası yaşanan silkelenme, kara gün dostu cem akdağ ile -4 puandan başladığı sezonda kümede kalmayı başaran bir takım. her şerde bir hayır vardır hesabı oktay mahmuti dönemi, ilk sezonda yaşanan final, tarihin ilk euroleague sezonu, daha sonra odeabank sponsorluğu ve ergin ataman dönemi... 23 yıl sonra gelen şampiyonluk sonrası bu üstüne koya koya gitmenin finali işte bu unutulmaz maçın sonunda gelen kupaydı...

    spor sergi sarayının kongre sarayına dönüşmesi sonrası istanbul basketbolunun yeni adresi o dönemki adıyla abdi ipekçi spor salonu olmuştu. ancak hem konumu hem de büyüklüğü sebebi ile bir spor sergi havası yakalanamadı. basketbolun da profesyonelleşip müessese takımları olayın doğası gereği avantajlı konuma gelince doksanlı yıllar kayıp geçmiştir üç büyük istanbul takımın tarihinde. kadın basketbolda galatasaray'ın hegomonyasını bir kenara bırakırsak tabi...

    abdi ipekçi'ye bir türlü kimse ısınamayıp koca salon istenmeyen konuma düşünce istanbul'un farklı semtlerindeki farklı ve küçük salonlara yayılmıştı takımlar. galatasaray'ın istikameti maslaktaki ayhan şahenk spor salonu olmuştu bu yıllarda. 2000'li yıllarda ise yeni açılan ahmet cömert spor salonu'nda oynuyordu galatasaray, "bir avuç" taraftarla beraber. fenerbahçe ve beşiktaş yatırım yapmaya çalışırken geride kalan bir galatasaray vardı. özellikle ultraslan'ın ilk organizasyon denemelerini bilet sorunu olmaması sebebiyle basketbol maçlarında yapmasıyla spor sergi yıllarından sonra ufak ufak bir kitleye sahip olmaya başlamıştı galatasaray.

    playout sonrası tekrardan ayhan şahenk yılları gelmişti. orada cafe crown kafa kırana dönerken ilk kıpırdanmalar geliyordu saha içinde de... cemal nalga skandalı sonrası* istikamet yine abdi ipekçi olmuştu. yıllardır sadece teoride var olan şampiyonluk hülyası bir kenara, derin galatasaray'ın ayak oyunlarının sonucunda yaşanan rezilliğin cezası olarak -4 puanla lige başlayan takımın lige tutunması gibi gerçekçi bir hedef vardı...

    oktay mahmuti döneminde abdi ipekçi spor salonu abdi ipekçi arena'ya doğru dönerken galatasaray basketbol taraftarı da yaklaşık 20 yıllık aradan sonra spor sergi günlerindeki gibi bir geleneğe ulaşıyordu. ilk sezon gelen final, ertesi sezon tarihin ilk euroleage katılımı ve cska başta olmak üzere pek çok efsanevi maç derken bu gelenek yavaş yavaş yükseliyordu.

    ergin ataman dönemi ile en son ahmet cömert'te "bilmemkaç senelik çile " diye pankartlara yazılan şampiyonluk hasreti 23. yılda bitmişti. ikibinli yıllarda baskette de galatasaray'ı tutuyorum diyebilenler için rüya gibi zamanlardı. 2009'da kadın basketbol takımının eurocup şampiyonluğunun üzerine 2013'te gelen erkek takımın lig şampiyonluğu yine galatasaray taraftarının ufkunu açan bir olaydı. gerçi o da gezi parkı olaylarına denk geldiği için biraz araya kaynamıştı ama...

    2013-2014 sezonunda kadın basketbolda bu sefer euroleague women kupası geliyordu, hem de ezeli rakip fenerbahçe'ye karşı alınan galibiyetle. 15 yılın ardından gelen lig şampiyonluğu ise pastanın üzerindeki çilek olmuştu. erkek takımı ise ligde final serisine 3-3'le girmesine rağmen final serisinde yaşanan fahiş hakem hataları, saha olayları ve verilmeyen seyirci cezası sonrası 17 haziran duruşu olarak literatüre geçen kararla serinin son maçına çıkmamıştık. ertesi sezon erkeklerde işler o kadar da iyi gitmemesine rağmen kadınlarda bir kez daha şampiyonluk gelmişti.

    2015-2016 sezonu başlarken erkek basketbolda avrupa macerası eurelague'den eurocup'a dönmüştü. ilk iki tur gruplarından güle oynaya çıkılması sonrası yavaş yavaş hedefler büyümeye başlamıştı. abdi ipekçi yıllarının teker teker geçiyoruz turları tezahüratı her turda biraz daha yüksek sesle söyleniyordu. galatasaray basketbol taraftarı da zirve noktasındaydı artık. dış sahadaki skorlardan bağımsız iç sahada ihtiyacı olanı almasını sağlıyordu taraftarın.

    finalin ilk ayağında deplasmandan 4 sayı farkla dönmüştük sadece. futbol takımının da sezonu boka sarınca maçın biletleri kapış kapış gitmişti. galatasaray basketbol taraftarının yanı sıra sezonun hıncını çıkarmak isteyen taraftar da akın etmişti maça. kombinesi olmayan ancak o sezon neredeyse tüm maçlara giden pek çok taraftar dışarda kalmıştı bu yüzden.

    maça çok hızlı başlayıp bir anda 15-2'yi bulmuştu galatasaray. üçüncü çeyrek sonu dördüncü çeyrek başı fark kapanır gibi olsa da hiç skor avantajını kaybetmeden maçı bitirmiştik. özellikle errick mccolum ve stephan lasme çok büyük oynamıştı. maçın başındaki 13 sayılık farkı bulamasak da hep 4 farkın üzerindeydik. son 40 saniyeye de 9 sayı önde girmiştik. rakibin bir türlü potayı göremediği hücumda sinan'ın çaldığı ve murat kosova'nın bitir bu işi oğlum haykırışları eşliğinde potaya bıraktığı top maçın bitiş düdüğüydü...

    ergin ataman'ın artık ekol haline gelen iki elini yumruk yapıp havaya kaldırdığı sevinci ve i will survive eşliğinde bir kupa daha geliyordu. 15 yıl önce ahmet cömert spor salonunda 3 kişiye bilet kesilen maçlarda kendi kendine çalıp oynayan galatasaray erkek basketbol takımı o gün salon kapasitesinin üstünde bir kalabalık önünde avrupa kupasını kaldırıyordu...

    bunun duygu selini anlatmak mümkün değildir...

    bu devran böyle döndüğü sürece galatasaray erkek basketbolunun o seviyelere gelmesi de mümkün değildir...

    (bkz: tarihte bugün)
    (bkz: kapadım gözlerimi kapadım gözlerimi oldu mu olduuu)
App Store'dan indirin Google Play'den alın