• 178
    tantana bittiyse hakkında fikir şeetmek istediğim maç.

    galatasarayımızın, şampiyonluk yolundaki yegane rakibi fenerbahçenin, çok kötü oynadığı iddia edilmesine rağmen 7 de 7 yaptığı haftada, oynadığı ilk ciddi rakip eskişehirspor ile kendi sahasında berabere kalarak kaybettiği ve rakiplerini haklı çıkardığı bir maç olmuştur. eskişehirspor'un neden ilk ciddi rakip olduğu sorusuna cevap vermek gerekirse, eskişehirspor bu güne kadar iç sahada oynadığı tüm maçları kazanmış, dış sahada oynadığı tüm maçları da berabere bitirmiş, dişli bir rakip görüntüsü sergilemektedir. yedinci hafta sonu itibarı ile nağmalup dört takımdan birisidir.

    bu yenilgi de en büyük pay malesef rijkaard'a aittir. bu maça gelene kadar her maçı maça sonradan soktuğu adamlar ile alma alışkanlığı ile, 65 veya 70. dakikadan sonra oyuna sokup maçı alabileceği tek adam nondayı ilk onbirde sahaya sürerek mağlubiyetin mimarı olmuştur. mağlubiyet diyorum çünkü rakibin 7 de 7 yapmışken kendi sahanda aldığın beraberlik özü itibarı ile mağlubiyet sayılır.

    elindeki kadroya rağmen 7 maçtır 65 veya 70. dakikaya kadar fark yapıp bizi rahatlatacak bir maç seyrettirmemiş, bu maçta oynadığı kumarda ise pulları yanlış numaraya yatırıp hem kendisinin hem bizim paraları ütülerek takımın da özgüvenine darbe vurup geleceği zora sokmuştur.

    galatasaray, bugüne değin yıldızlarla dolu takımlara teknik direktörlük yapıp, takımdaki yıldızların yetenekleri ile başarıya koşmaya alışmış rijkaard'ın, elindeki yaşlı veya geçmişi sakatlıklarla bezeli yıldızların yanına bu tür teknik direktöre alışık olmayan türk çocuklarını monte edip mücadele ederken, fenerbahçe, kamuoyu ile birlikte tüm etkinliğini kullanarak puan kaybetmeyecek ve oynadığı biz dahil ciddi rakiplerini geçerek şampiyonluğu göğüslemeyi başaracaktır.

    şeytan bile her zaman düşeş atmaz.
  • 182
    sonrasinda verilen kim tepkilere bakinca tobol deplasmanini hatirlatan mac. o mactan sonra da camia icindeki ve disindaki ayni tipler tonla ahkam kesmis, rijkaard'in ne kadar basarisiz olacagina dair degerlendirmeler yapmis sonra ayni takim 12 macta 40 atinca tükürdüklerini yalayip los galaticos a la turca geyigine baslamis ve bir yandan da galatasaray'in tökezleyecegi günü bekleyerek bilenmislerdi.

    bakiyorum, basina ve internete, insanlar patlayan balon retoriginden girmis, maglubiyetten cikmis.

    ilginctir patlayan balon 2 aydir hala yenilmemis, aldigi en kötü sonuc 1-1 beraberlik, yani namaglup durumda. dönüp bakiyoruz karsilastirildigi ezeli rakibine, 2 ayda rezil bir futbol ortaya koymus, maclari resmen komedi filmlerinde görülecek gollerle almis, sahada fiziksel terör estiremediginde oynayamiyor ve kendi sahasinda twente gibi bir takima yenilmis. bu haliyle "kötü oynuyor ama yenmesini biliyor". gelgelelim galatasaray toplamda attigi 41 gol ve namaglup durumuyla patlayan balon oluyor.

    bu argümanlarla konusan insanlarin envanterinde bir de su asagidaki cümleler bulunur, bu sasmayan bir kuraldir:

    arda sol cizgide oynamali :/

    mustafa sarp bu takimin adami degil :/

    leo franco güven vermiyor :/

    elano hayalkirikligi, gereksiz transfer :/

    rijkaard türkiye'yi tanimiyor, burasi türkiye :/

    **********

    bu arada (sözüm meclisten disari, cünkü bu sozlukte kimin hangi fikri ne kadar zamandir savundugunu bilmiyorum) nonda'yi ilk 11'de sahaya sürdügü icin rijkaard'i suclayan pek cok kisi düne kadar attigi onca gole ragmen nonda'yi ilk 11'de baslatmadigi icin rijkaard'in adaletini sorguluyordu eheh. demek neymis omurgasizlikla ezbercilik birbirinden beslenen seylermis.
  • 183
    gelecek hakkında bir şeyler uydurmanın kesinlikle gereksiz olduğu bir maç. tıpkı kasımpaşa maçında olduğu gibi galatasaray yine tek kale oynamış ancak futbolu bir savunma sporu olarak gören bünyeler sayesinde galatasaray'ımızın ikinci golü bulamadığı karşılaşma olmuştur. taraftarımız bence bu tarz maçlara alışmalı çünkü ilk 45 dakikada gol bulamadığımız veya berabere götürdüğümüz diyelim bütün karşılaşmalarımız böyle geçecektir. dün belki ikinci golü atamadık ama dün sahada duran top kullanacak elano, oyundaki tempoyu ayarlayacak ayhan, defansta güven verecek emre aşık yoktu. şampiyonluk yolunda alınabilecek normal bir puan kaybı olduğunu çok fazla büyütülmemesi gerektiğini düşünüyorum. e ama fener var 7de 7 gidiyor derseniz de her hafta aynı 11le çıkan bir takım nereye kadar dayanır diye sorarım size? ayrıca sahasında 1-1 berabere kalan galatasaray'ın oyunu, 2-1 galip gelen fenerbahce'nin oyunundan daha fazla umut vericidir.
  • 186
    eskişehirspor, taraftarıyla kültürüyle saygı duyduğum bir kulüptür. geçen sene bizden kazandıkları 6 puanı da başka herhangi bir takımdan alamadılar sanırım. bu sene de geçen seneden çok daha iyi bir başlangıç yaparak ligin üst sıralarını zorlayan, rakiplerine göz dağı veren bir anadolu takımı imajı çizdiler şimdiye kadar. galatasaray geçen seneki galatasaray olmadığına ve başımızda rijkaard gibi bir hoca bulunduğuna göre bu maç kolay olmasa da bizim lehimize sonuçlanır diye düşünüyordum. en kötü ihtimalle beraberlik düşünüyordum ama emin olduğum bir şey vardı ki; o da maçın alt biteceğiydi. alışılagelmişin tersine eskişehir'e kolay kolay 3-4 gol atabileceğimizi hiç düşünmedim çünkü hem fizik gücü yüksek, hem azimli bir takım söz konusu. bu durumda kaç forvetle çıkarlarsa çıksınlar takım halinde sağlam bir defans yapmaları süpriz olmayacaktı. nitekim öyle de oldu. ilk yarıda 4 forvet olmalarına rağmen 1 golü ancak atabildik. biz ne kadar çok pozisyona girip defans tarafından engellendiysek, onlar da o kadar az pozisyona girip zaten zayıf olan defansımızı pek yormadılar. karambol tehlikeleri de servet, sabri, mehmet topal, hakan balta bir iki defa olmak suretiyle savuşturdular. tüm bu gidişata rağmen şans eseri golü bulmaları büyük talihsizlik oldu. o dakikadan sonra gözüm kulübeye takılmadan edemiyordum, rijkaard ne yapacak acaba diye bekliyordum nitekim eses geçit vermiyordu. sonuç olarak fenerbahçe'nin 3 puan aldığı bir haftada puan kaybetmek canımı sıksa da, içim rahat ayrıldım staddan. bence silkelenmeye ve toz pembe rüyalardan uyanmaya ihtiyacımız vardı. bundan sonra da futbolcularımızın azmine azim katılacağını, rijkaard'ın da gerekli ayarları vereceğini düşünmekteyim. bu takım futbol adına güzel işler yapıyor ve uzun süreçte çok büyük yol katedecek gibi gözüküyor. o yüzden bırakalım bu hafta 2 puan kaybetmemizin sevinciyle deliye dönen bazı küçük takımların yegane eğlencesi bu olsun. çünkü onlar hiçbir zaman kendileriyle yarış halinde olacak kadar yücelmediler, ancak başkalarının başarısızlıklarıyla(göreceli bir tanım) mutlu olabildiler.

    eskişehir taraftarının, eses sevdasına ve tribün ateşine hayranımdır. maç öncesi forumlarında alpaslan dikmen için bir şeyler yapmalıyız diye konuştuklarını da yakınen biliyorum. türkiye'de kaç takım kalmış ki; taraftarı mesafe kar kış dinlemeden binlerce kişi deplasman kovalasın. bizim, diğer istanbul kulüpleri gibi milyonlarca taraftarımız varken, ne diye deplasmana gelen bu adamları hazımsızlıkla karşılıyoruz? sözüm, maçtan önce taraftar ve takım otobüslerini taşlayan saldıran, kendine galatasaray taraftarı diyen bir grup kendini bilmeze. oysaki bize yakışanı onları centilmence karşılamak ve misafir tribününde rahat ettirmekti. alpaslan dikmen için eski açıkla birlikte tezahürat yapmaları çok duygulandırdı beni, muhteşem bir görüntüydü, gurur duydum her iki tarafla da. maç boyunca tek küfürlü tezahürat etmediler. en sonunda çıkan gerginlikler, kavgalar çok gereksiz oldu. hiç olmazsa o alpaslan dikmen resminin altında bunu yapmasaydınız. böyle taraftarlık olmaz olsun dedim içimden. umarım bundan sonra böyle manzaralarla karşılaşmayız.

    efenim gelelim galatasaray sözlük magazin bölümümüze.(u: (= )
    maçtan önce kulüp binası önünde dikilirken bir anlık dalgınlıkla adnan polat'a çarpmışım, arkamı döndüğümde ''iyi akşamlar'' diyen kalın sesiyle irkildim başkanın. sonra epey güldüm o şaşkoloz halime. bu sefer maçı, protokol bölümünün yanındaki kısımda izledim ilk defa. daha içeri girerken emre güngör ve barışla karşılaştım. hemen akabinde linderoth geldi. birara ergün penbe'nin de yanımızda olduğunu farkedip mutlu oldum kendimce, özlemişiz. daha sonra sallana sallana gökhan zan geldi ki, tv'de gördüğümüzden de çirkinmiş bu adam. hala hazmedemiyorum gs forması giyiyor olmasını, neyse allah şifa versin diyeyim yine de. ufuk ceylan adlı çok konuşulan kalecimizi cismen hiç tanımıyordum ama herkesin selam verdiği basketbolcu kılıklı adam dikkatimi çekmedi değil. sonradan anladım ki zat-ı muhterem çiçeği burnunda kalecimiz olurmuş. eklemeden geçemeyeceğim, ümit karan'ın oğlu ve leo franco'nun kızı dünya tatlısı yaratıklarmış, bol bol fotoğraflarını çektim.

    spor, yorum, magazin kombosu olan entry'me burada son verirken strum graz maçı için içimin rahat olduğunu bir kez daha belirtmek ister, onuncu haftanın sekizinci ya da dokuzuncu haftadan bir farkı olmadığını vurgular, esenlikler dilerim...
  • 187
    frank rijkaard'ı ilk defa eleştirmeme sebep olmuştur.yerini yadırgayan bir uğur'u sol tarafata kullanmakta ısrar etmek,kötü olmasına rağmen kewell'ı çok uzun süre oyunda tutmak,elano'yu oyuna almayarak orta alandaki top kullanma eksikliğinin önüne geçmemek puan kaybını getirmiştir.sağlık olsun demekten başka yapacak bir şeyimiz yok.şampiyonluğa inancımız sonsuz.
  • 188
    yediğimiz golde yükü hakan balta yahut uğur uçar'a yıkmanın çok adaletsiz olacağını düşünüyorum. dikkat ettiyseniz son bir kaç maçta sabri'nin grafiğini sürekli yükseltmesiyle sağ kanattan yediğimiz hücumlar çok azaldı. özellikle sabri, keita'nın arkasında oynadığı zaman buradan çok nadir hücum yiyoruz. bunun tek sebebi sabri ve keita'nın birbirlerinin kademesine girerek oynaması değil aslında. rijkaard'ın defans sisteminde gözlemlediğim başka bir durumdan kaynaklanıyor.

    askeri tarih okuyanlar bilirler, yıldırım savaşı aynı zamanda kendi mobil savunma taktiklerini barındıran bir paradigmadır. yani saldırırken mobil olup savunurken çizgiselliğe kaymayı öngörmez. buna göre savunma yapan taraf zırhlı topçu/tanksavar ve zırhlı anti personel üniteleriyle cepheden bir tespit taarruzuyla saldıran tarafı karşılar ama aslında görevi asıl karşı taarruzu yapmak üzere kanatlardan akın eden ve saldırganları merkezde imha eden yahut geriye çekilmeye zorlayarak inisiyatifi geri alacak olan muharip tank ünitelerine zaman kazandırmak ve saldırganın planını bozmaktır. buna örs-çekiç taktiği deniyor.

    aslında rijkaard'ın savunma sistemi de bunun üzerine kurulu. yani savunmayı yapması beklenen kişiler aslında bekler ve stoperler değil. onlar saldırıyı tespit etmekle sorumlular. asıl savunmayı yapan ve bundan saldırı üretenler ise hücumcu kanat ve orta saha oyuncuları. zira "en iyi savunma saldırıdır". dünkü maça baktığımızda da sabri'nin, servet'in ve hakan'ın tuttuğu örslere mehmet'in, mustafa'nın ve keita'nın vurduğunu gördük. baskıya uğrayan rakip çoğunlukla ya topu oracıkta kaptırdı ya da panikle hatalı pas yaptı. uğur'un tuttuğu örse ise vurması gereken kewell'dı ve kendisi ileride kaldı. kewell ilerdeki top kayıplarında gerçekten mücadele eden bir oyuncu ama geriye gelmemesi bu açıdan sol bekte tüm savunma yükünün bek oyuncusuna binmesine sebep oluyor. bu durumdan da sol beki sorumlu tutmak adaletsiz olacaktır.

    rakibe ilişkin düşüncem ise dün aksam türkiye'de anadolu takımları özelinde gelenekselleşen katliam futbolu oynadıklarıdır. işin vahim yani bu pısırık oyun tarzı bizim bıçkın ve gözü kara anadolu insanının karakterini de yansıtmıyor. yansıttığı şey travmalarla dayatılan küçüklük ve buna mukabil küçük, fırsatçı gündelik zaferlerin esiri olmuş bir toplumun trajedisidir.

    yapılan faullere hiç girmiyorum, bir yerden sonra sayamadım artik. umarım bu maç sonucu bir maça bütün olarak değil gol özeti olarak bakan zihniyetin "rijkaard'ın adaleti varsa nonda ilk 11'de başlamalı" ve "baros golcü değil" argümanlarına iyi bir cevap olmuştur ve birileri bazı "şeytanların" gazına gelerek linç ettikleri baros'un neyden ötürü bu kadar değerli bir oyuncu olduğunu idrak edebilmiştir (sanmıyorum gerçi).

    düne kadar elano çok etkisiz diyenlerin, "rijkaard niye elano'yu sokmadı anlamıyorum?" retoriğindeki çelişkiden bahsetmeme ne kadar gerek var bilmiyorum. çünkü kendisiyle çelişmekten utanmayan insanlar zaten bu bahis üstüne bile dönüp kendilerine bakmayacaklardır. eğer elano girseydi de kanımca skor değişmeyecekti ve bugün elano'yu oyuna almadığı için suçlayan o bir kaç gün öncesinin "elano çok etkisiz" insancıkları büyük olasılıkla bugün yukarıda örneklediğim tepkiyi vermiş olacaklardı;

    elano hayal kırıklığı, gereksiz transfer :/

    eleştirisiz bir toplumun kör ve sağır bir toplum olduğunu düşünsem de şu anda basın adı verdiğimiz zümrenin yaptığı eleştiri değil, beş para etmez adamların hayatlarında rijkaard gibi bir adama çamur atabilme lüksünü tepe tepe kullanması durumudur. o yüzden edilen sözlerin asgari saygıyı bile hak etmedikleri kanısındayım. bence yurdumun spor basını ve spor adamları(!) önce rijkaard'a, neeskens'e kaptıkları köşelerden lümpen ağızla yazdıklarıyla bir şeyler öğretmek gibi fantezilerini frenleyip onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışsınlar. ilk dersi tahmin edebiliyorum: insanlığa giriş.

    not: bu entry sevgili melih sabanoglu agabeyimizin gayin-sin.net adresindeki blogundaki bir yazimdan alintilanmistir
  • 189
    hakkında yazdığı #197044 no.lu entrysi nedeni ile ilgili entry de rejkaard ların yerine bülent korkmaz olsa entryi hafif bulacak bazı yazarlarca zizonkovac'ın nick altına gelinerek özel olarak ayar verilmeye çalışılmiş maç.

    şimdi değerli kardeşim;

    bokludere kurbağalıspor'un yürüyerek 7 de 7 yaptığı haftada, eğer bu kadro yapısı ve bu kadro derinliği ile bülent korkmaz'ın teknik direktörlüğünde 27 eylul 2009 galatasaray eskisehirspor maci ali sami yen de 1-1 berabere bitseydi bu entry bile seni tatmin etmeyip efsane kaptan ın ne mallığını ne de molozluğunu bırakacaktın bu alemde. nereden mi biliyorum? takımın 4/3'ü sakat ve forumsuzken zorla arkasından itildiği zaman daha çıktığı ilk maçta, hatta maç öncesinde yaptın da ondan.

    kabızlık ve kapasitesizlik ne zor şey değilmi canım kardeşim. en zor zamanlarda elini taşın altına koyan kendi aslanlarını ilk fırsatta yerden yere vur. linderoth, lincoln, rejkaard oldumu toz kondurma.. neden? çoğunluk öyle düşünüyor veya bir yerlerden yönlendiriliyor diye. çoğunluğun parçası olmak ne güzel şey değilmi! kendini güvende hissetmek ve ne kadar akıllı adamım ulan ben, ben de herkes gibi düşünebiliyorum demek.. ama yok öle yağma.. o çoğunluğun parçası olduğun için ara sıra birleri rahatını kaçıracaktır senin..

    uyuma. uyursan ölürsün. arkadaşında ölür.
  • 190
    karaborsa olayını * tasvip etmesem de kobine almadığım için ve biletix gişelerinden bir türlü bilet temin edemediğim için belgarath ile maçtan 1buçuk saat önce arayışlara başladık ve hayatımda ilk kez gerçekten piyasada biletin kalmadığına şahit oldum. ortalarda eskisi gibi "bilet var" diye gezinen tipler polis engeline takıldığı için kendini deşifre edemiyordu belki de ondan olacak maça giremedik ve stadın oralarda match cafe diye bir yerde izlediğimiz maç olarak tarihe geçti. o ortamda 1 beraberliğe bile tahammülü olmayan rijkaard'a söven insanları görünce de içim acıdı ses çıkaramadım. lig boyunca sanki bütün maçlarını kazanan takım var da...

    maça gelecek olursak karşımızda deplasmanda hiç yenilmemiş ama galip de gelememiş bir ekip ve başlarında maçtan önce hedefini "galatasaray'a 7'de 7 yaptırmayacağız" söylemiyle belli eden bir teknik direktör var. haliyle punalar değil puan almaya geldikleri belli. maç boyunca antifutbol oynamasalarda atak yapamadan gol atmanın verdiği gazla son 20 dakikayı santraforsuz 4-6-0 oynayarak istediklerini aldılar.

    galatasaray'ı böyle bir maç beklediğini oyuncuların kavraması gerekiyordu ama yeterince kavrayamamışlar biraz özgüven fazlası gördüm takımda. galatasaray'ın serisini bozmak için gelmiş olan eskişehirspor maça daha konsantreydi diyebiliriz. böyle bir maçta yakaladığın pozisyonları gole çeviremezsen sonuca şaşırmamak lazım. 1-0 tehlikeli skordur. abuk sabuk bir gol yersin sonra çıkaramazsın. maalesef...

    galatasaray'da özellikle maç kilitlenince * ayhan akman'ın eksikliği çok belli etti. ortada oynayan mustafa sarp ve mehmet topaloyunu kurmakta eksik ve ağır kaldılar. sorumluluk alamadılar. oralardan top almaya gelen arda turan da etkili olacağı yerden uzak kalınca son dakikalar çok kısır geçti. bir ihtimal ön liberolardan biri çıkarılıp elano oyuna dahil edilebilirdi ki, eskişehirspor'un zaten 2. gole gitmeye ne niyeti vardı ne de kuvveti, belki daha fazla tehlikeli olabilirdik rakip kalede ama olmadı. galatasaray'ımız zaten bir hafta bu seriye bir son verecekti o hafta bu hafta oldu. moral bozmaya gerek yok bakarsınız bu beraberlik yeni bir galibiyet serisinin başlangıcı olur. neden olmasın?
  • 192
    galatasaray'ımızın iyi giden çizgisini sürdürdüğü karşılaşmadır. fenerbahçe'nin kayıpsız ilerlemesi üzerine bu puan kaybı biraz telaşlanmamıza yol açtı ancak panikleyecek bir durum yok. öncelikle takımımız ilk 7 haftayı beklentilerimin hayli üzerinde geçirdi. bu takım kurulum aşamasında henüz ve türk futbol tarihinde bugüne kadar hiç oynanmamış bir futbolu oynamaya çalışıyor. bunun doğum sancılarını yaşamamız gerekirdi bir süre ancak işler beklediğimizden daha yolunda gitti ve ilk 7 haftada 19 puan toplamayı başardık. bu yeni kurulmuş bir takım için olağanüstü bir tablo. ancak rakibimizin başında bu lig için winner karakterli olan bir hoca olunca biraz da şansın yardımıyla 7 de 7 yapmayı başardı ama dünyada hiçbir takım yoktur ki bütün maçlarını kazansın. onlar da elbet takılacaklar. şu oynadıkları futbol bunun sinyallerini veriyor da zaten. neyse biz dün geceye dönelim:

    1- öncelikle oyuncularımız bütün maçları kazanamayacaklarının farkına vardılar. dünün en önemli kazancı bu oldu.

    2- eğer bu kayıp kasımpaşa maçından sonra gelseydi kızabilirdim takıma çünkü istediğim ölçüde iyi oynamamışlardı o maçta. fakat dünkü maçtan sonra ben haksızlık yapamam bu takıma. takım özellikle ilk yarıda futbolun gerektirdiği her şeyi yaptı. rijkaard'ın takıma oturtmaya çalıştığı bol paslı sistem oturmaya başladı. bunu dünkü maçta rahatlıkla gördük ve bu futbol kendi adıma çok keyif verdi bana. ha gol üretemedik ama dedik ya daha yeni başlıyoruz.

    3-eskişehirspor ilk 6 haftaya baktığımızda ligin en golcü 4. takımıydı ve ligde de 3. sıradaydı. oynadığı 3 deplasman maçında 2 beraberlik almışlar ve hiç yenilmemişler. biz bu takıma maç boyunca tek pozisyon dahi vermedik (kimse eskişehirspor'un attığı golün gol pozisyonu olduğunu söylemesin bana). ayrıca maç boyunca bu takıma top göstermedik. bunun anlamı şudur. takım savunması oturmaya başlıyor.

    4-rijkaard'ın elano'yu niye oyuna almadığını bilmiyorum. çünkü ben rijkaard'ın milyonda biri kadar bile futbol bilmiyorum. sizlerin de bir çoğunuzun bu durumda olduğunuzu düşünüyorum. elano'yu dünkü maça almadıysa vardır bir bildiği lütfen güvenin ona.

    5- eskişehirspor için bir paragraf açma istiyorum izninizle. maç boyunca futbolu sertleştirmeden, çirkinleştirmeden çok güzel bir savunma yaptılar. yatan oyuncu zaman çalmak için saatlerce yerde kıvranmadı. kaleci kale vuruşlarını ve degajları geciktirmedi. hiç bir oyuncu rakibi meslektaşını sakatlayacak sert müdahalede bulunmadı. bu denli karakterli savunma futbolu oynadığı için eskişehirspor takımını kutluyorum.

    6- bu maçla ilgili tek üzüntüm eleştri oklarını saplamak için galatasaray'ın puan kaybetmesini bekleyen akbabaların ortaya çıkması oldu. rijkaard'ın b planı yok bile dediler. evet beyler rijkaard'ın bir b planı yok çünkü o sizin dahi gibi günü kurtarmak adına oturtmaya çalıştığı sisteme ihanet etmez ve değiştirmez. doğru olan da budur. ayrıca 4. madde sizler için de geçerli.
  • 194
    takımımızın yine 11 kişilik defansa maruz kaldığı maçtır. bir iki üç dört derken artık bir yerde patlak vermesi muhtemeldı. nedeni nedir bilinmez tüm anadolu takımları galatasaray'a karşı böyle. fenerbahçe veya beşiktaş'a karşı oynarken defans oyuncuları bile forvete çıkar. bize gelince forvet oyuncuları bile defansa çekilir. bu durumdan şunu anlayabiliriz. ligimizin en korkulan takımı galatasaray.
  • 195
    ----alıntı-------------

    karaborsacı bile bulamadığımdan sami yen çevresinde olmama rağmen maça gidemedim. o gima'nın önünde "kedinin ciğere baktığı" gibi kapalı'ya baktım ve sinirle soluğu stadın yanındaki match cafe diye bir yerde aldım. maç sonucu yüzünden daha da sinirlendim ve şimdi sinirimi izninizle uzun bir yazıyla sözlüğe kusmak istiyorum.

    normalde pazar günleri akşam çalışan biriyim ama önceki gün pazar için gündüz çalışacağımı öğrendim. hazır fırsat bulmuşken, galatasaray'ın maçına gideyim dedim ve areyouplayer'la yeni açık'a gideriz diye sözleştik. ilk olarak işten 7 çeyreğe kadar çıkamadım. sinir harbi başladı ama arkadaşım nasılsa karaborsadan bilet bulmuştur diyerek acelece stada gittim. ne alakaysa karaborsacı yok. hayatımdaki ilk kez böyle bir şeye tanık oldum. yani bildiğin kale arkası bileti satan bir tane eleman yok. iki tane güç bela kapalı satan karaborsacı buldum, onlar da 120 tl'den aşağı inmediler. kös kös kafeye geçtik. neyse bu kadar belgarath özel yeter, gelelim maça...

    öncelikle şu demin anlattığım gereksiz detay bile galatasaray taraftarının bu maça ne kadar önem verdiğini gösteriyor. yok rakip eskişehirspor, çok kaçırdık, şansımız yoktu, olur böyle puan kaybı falan demeyim. puan kaybı haftaya ankaragücü deplasmanında olabilir ama sami yen'deki bir iç saha maçında olmaz. olamaz... ha eğer şampiyon geçen seneki gibi 70 puan barajında belli olacaksa, eyvallah iç sahada kayıp yap ama 2002, 2006 ve 2008'deki son üç şampiyonluğu incele, ne dediğim daha iyi anlaşılabilir.

    2002'de sami yen'de 17'de 17 yani sıfır puan kaybı, 2006'da denizlispor beraberliği (ne yazık ki gitmiştim) ve fenerbahçe mağlubiyeti yani sadece beş puan kaybı, 2008'de ankaraspor, istanbul bşb, gaziantepspor beraberlikleri ve kasımpaşa yenilgisi (o maça da bok var gitmiştim) yani dokuz puan kaybı. ankara ve antep maçları seyircili olsa kazanırdık.

    yanilerin sonucu şu ki; arkadaş şampiyon olacaksan, iç sahada kazanacaksın nokta. deplasmanda da yenilmeyeceksin. şimdi senin şampiyonluk yolundaki rakibin fenerbahçe 7'de 7 yapmış ve ilk 7 haftada fikstürü sana göre daha zor... bir zahmet geri kalma... adam semih'le manisa ve antalya'ya son dakikada golleri atar, sen keita ile son dakikada dağlara taşlara vurursan olmaz...

    hani kimse 1-1'lik sonuca kızdığım için bunları yazdığımı düşünmesin. benim sezon başlamadan da şampiyonluk favorim fenerbahçe idi. ancak rijkaard ve neeskens uyumunu görünce, şanslar yüzde 50-yüzde 50 diye düşünmeye başlamadım değil. ama şunu anlamakta zorluk çekiyorum. eyvallah fenerbahçe ilk 7 hafta top oynamadı ama sonuç 21 puan. bir de iyi oynadıklarını düşün...

    tamam rüya takımı olduk ama yıldızlarla şampiyon olunmaz. bakınız geçen sezon. bakınız 2006'daki anelka, appiah, aurelio, alex, tuncay, nobre'li fener. gereksiz bir rahatlık var biz galatasaraylılarda. hala herkes bizi kimse yenemez modunda. hala harry kewell'a "aşkım canım cicim" tadında entryler... beşiktaş ve panathinaikos maçlarını farklı kazandın, o maçlarda bile rakibe o kadar pozisyon verdin ki, tersi sonuçlar almak mucize olmazdı.

    arkadaş hem galatasaray dünya yıldızları ile doldu diye havalara uçuyosun hem de ilk 11'e yazacağım ilk adam hala harry kewell diyosun. ben de o zaman sana "kewell çok yakışıklı. ayarlayım mı?" diyorum çok afedersin. tamam iyi adam, kaliteli solak da eğer senin elinde arda turan varsa, sol kanatta arda oynar nokta. bugün kewell'ı izledim. şahsen şaşırmadım. adam falan geçemiyor çünkü... alıştım... leeds'teki günleri cm'de bile kalmadı. hoş beşiktaş maçında baros'un son golünde topu belki de ondan başka kimse soğukkanlılıkla pat diye indiremez ama 90 dakika topçusu değil işte. fiziken yapamıyor. bugün eskişehir, yarın fenerbahçe.. ben kendi adıma konuşayım, bu adamı çok seviyorum ama şu galatasaray kadrosunun banko 11 topçusu değil diyorum. sabri iki top kaybı yapınca homurdananlar, kendisini bugün eskişehir maçındaki performansından ötürü bir zahmet savunmasınlar artık...

    gelelim hakan balta'ya... bin kere yazdım ve artık yazmaktan bıktım. arkadaş sorumluluk alma konusunda loserlığın kitabını yazıyor. haydi sol bekte oynarken, defansta açık vermemek için kanadını boşaltmıyor ve oyunu katılmıyorsun. sustum. ee kardeşim bugün stoperde servet çetin'le oynuyosun ve hala oyundan tüm topları servet'in çıkarmasını izliyorsun. yazıklar olsun. insan biraz sorumluluk alır. hani kapasiten olmaz, etliye sütlüye karışmazsın, anlarım da... bu adamı incelediğinde topçunun kralı. sol bek oynar, stoper oynar, ön libero ve sol önde de oynar. ama gel gelelim bir insan evladı bu kadar mı sorumluluk almak istemez, aklım almıyor.

    ayrıca birkaç söz de teknik heyete... ya arkadaş uğur uçar'ın sol bek oynayıp yenilen gol de payı olacak kadar kademe hatalarına nasıl tahammül edersiniz... hani uğur'a kızdığım yok. o sakatlığına üzülüp iki asistine tav olup onu bülent korkmaz'ın 3 numarasını alacak kadar putlaştıranları kızdırıcam ama uğur uçar sabri sarıoğlu'ndan sağ bekte formayı alamaz. iki iki daha dört. ama bir zahmet sol bekte de oynamasın. yani madem caner erkin'i alıyorsun, eğer hakan balta yoksa caner, o da olmadı alparslan erdem sol bekte oynar. ne caner'e, ne alparsan'a bayılırım ama hani işin mantık kısmı bu. o zaman alternatif sol bek transferi yapma. bana kalsa volkan yaman'ı zorla satma, dursun. istediği kadar poposu büyük olsun, hakan balta'nın yokluğunda uğur uçar'ın yerine daha iyi oynar, emin ol.

    aydın yılmaz hangi akla hizmet eskişehirspor maçında sıkışan oyunda dar alanda işler yapsın diye sahaya sürülür? ben aydın'ın ismini bile duymadım oyundayken. gerek yok. ne kadar aydın yılmaz düşmanı da olsam, tamam bu sezon yumoş rakiplere karşı kıpırdaması var ama eskişehir savunmasına falan bir icraati olamaz. olmadı da, olmayacak da...

    milan baros'un yeri ilk 11'dir. nonda da galatasaray'ın semih'idir. ikinci yarı yorulan rakip karşısında iş yapar. adam sürekli geri gelen, oyun kuran, zekasıyla iş yapan biri. nonda'yı ilk 11'e alırsan, emin ol 60'tan sonrası hem takım hem de shabani nonda için zor olur. baros'un yanına koy, ona tamam da, baros yedek olmamalı işte. adam o enerjiyle net 90 dakika..

    transfer şampiyonu yönetimin kulaklarını çınlatmazsak olmaz.. ya arkadaş bu rijkaard ve neeskens de büyük beyin. elbet sana "arda turan 10 numara pozisyonunda oynayabilir" raporu verilmiştir. şu elano transferine ne gerek var? bıktım ulan şu yeni hagi vakalarından. hayır madem adamı hatırı sayılır bir paraya alıyoruz, o zaman oynatıcaz. yedek falan olmaz.
    elinde kewell-arda-keita-baros-nonda gibi beş iyi hücümcu varken, ben elano'nun transferini gereksiz görürüm bu kadar basit. bu arkadaşın bizim sözlükteki cm'ciler gibi ne manchester city'deki performansını bilirim, ne de brezilya milli takımı maceralarını. ama galatasaray'da birkaç maçını izledim. evet ayakları yani şutları iyi. ama çok eleştirilen lincoln'den daha yetenekli olduğunu da zannetmiyorum.

    bir söz de arda turan'a. arkadaş isterse kendi kalene 10 gol atsın, yine kendisine kızmam. sen tribündeki biz biz sahadaki sen ekolünün son temsilcisi. tamam bu sezon duran topları manyak da, arkadaş rakip eskişehirspor. kaleci 2 metre, stoperler 1.90, bekler de nispeten uzun. olmaz yani öyle leblebi gibi duran top golü. tamam korner olur, el-kol yap, oyun dursun 10 saniye de... bugün cezasahasına girmeden nerede faul aldıysak, hep bir duran top organizasyonu... inanılmaz zaman kaybettik. rakibi dinlendirdik. eskişehir bunun için yanlış takımdı.

    son olarak rakibimizi tebrik de edelim. bitik ümit karan ve burak yılmaz, sakatlığını atlatamamış youla'ya rağmen, kendilerine bilenen bir galatasaray'a yenilmediler. puanı da hak ettiler. taraftarını ne kadar sevmesemde, helal olsun. iyi göt olduk.

    belgarath, 28.09.2009 01:18 ~ 01:23
    #16946051 - ekşi sözlük

    -------alıntı-----------

    -kusura bakma bu kadar güzel bir yazıyı bu sözlüğe taşımam gerekiyordu-
  • 197
    alpaslan abi göçüp gitmiş öte diyara, bir sene olmuş. bu müsabakanın temeli de özeti de budur. puan kaybetmişiz, varsın olsun. tribünlere efendilik getiren adamlara değer verildiğini görmek mutluluk verici...

    maçtan önce store'da alpaslan'a mektuplar vardı, kitap olarak raflarda.
    maçta ise pankartlar söyledi alpaslan'a söylenecekleri...

    son deplasmanına giden alpaslan abiye bir selam da benden olsun sözlük satırlarından...

    gelelim müsabakaya. koreografi iki taneydi bu sefer;

    birincisi, yeni açık - kapalı - eski açık setlerinin tamamında taraftarın el emeği ile hazırlanmış ve tamamen kendi ürettikleri pankartlar vardı alpaslan abiye selam eden. gözü kör olası yasaklar olmasa, o çıtalar içeri sokulabilse sopalı pankartlar olacaktı tribünlerde ama maalesef polisimiz izin vermiyor hiç bir tribünde.

    ikincisi; eski açıkta hazırlanan ve "her tarafta(r) sen" temalı koreo idi.
    önce eski açık alt tarafta sarı, üst tarafta kırmızı kartonlar çıktı ortaya. kırmızı kartonların ortasında alpaslan abinin ua atkı kaldırmış halinin el emeği çizimi bulunan bir pankart açıldı. altta ise setle kapıların arasına "her tarafta sen" yazısı açıldı. naif bir koreo idi. yapanların ellerine sağlık...

    son not: şu koreo'yu iki saniye göstermekten imtina eden lig tv yetkilileri, allah nasıl biliyorsa öyle yapsın sizi...
App Store'dan indirin Google Play'den alın