hamza hoca beklentilerin çok üzerine çıkarak başladığı galatasaray kariyerinde ilk kez bariz taktiksel ve ondan daha fazla oyuncu tercihleri hatalarıyla bu puan kaybının en önemli sebebi olmasa da etmenlerinden biri oldu. burada hamza hoca için kötü bir şey demiyorum, onun taktiksel bilgisine veya tercihlerine de saygısızlık etmiyorum. sadece yanlış yaptı. bunu da dile getirmek gerek. o bizim hocamız, hepimiz burada en iyisini, optimumu istiyoruz değil mi?
bu maçta da wesley, felipe melo, chedjou ve oyuna sonradan hamle amaçlı bruma'yı geç almasıyla takımın sıradan bir anadolu takımından farkı kalmamıştı. prandelli döneminde oynanan uyuz futbola ve 2010 - 2011 sezonundaki geberik takıma çok çok benziyordu oyunun geneli. şimdi bir bakalım kadroya. solda olcan & telles, sağda hamit & sabri. her iki kanatta da yaratıcılık seviyesi galatasaray seviyesinde, onu da geçtim gençlerbirliği karşısında takıma önemli bir hücum alternatifi oluşturacak adamlar değil bu dördü de. hadi belki bir nebze olcan ve telles'in olduğu kanadı sayabiliriz, ancak her ikisi de formsuz oldukları için ters kanattaki arkadaşlarından bir farkları kalmadı, ki sahada da gördük. olcan ekseriyeti içeriye bindirme amaçlı, alex de aldığı her topu çizgiye kadar götürüp içeri şişirme
* amaçlı bir formatta oynadılar. kendi iradeleri dahilinde olduğuna inanıyorum, çünkü hamza hoca böyle basit bir oyun standardı belirleyecek değildir. en azından geçmiş karşılaşmalardaki taktiksel hamleleriyle ne denli zeki olduğunu görebildik. oyuncularından daha yaratıcı şeyler istemeyi biliyor, burası açık. bunun bu iki oyuncunun yapabildikleri şeyler doğrultusunda gerçekleştiğini düşünüyorum. ki zaten bu adamların da aşağı yukarı oyun tarzları bu şekilde.
şimdi bu oyun tarzıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. yalnızca türkiye ve muadili ülkelerin futbol standartlarında görebileceğimiz gibi futbol zekası pek gelişmemiş bu basit futbol mantalitesiyle bir şeyler yapabilmek için başta ileri hücum hattındaki oyuncularınızın sizlere rakip savunma oyuncularını üzerlerine çekerek alanlar boşaltması, orta sahanın da sizleri derin toplarla
* o boş alanlara kaçırması gerekir. yani en azından olcan'ın oynamaya çalıştığı futbolun meyvesini alabilmeniz için bunları yapmanız gerekiyor. bunlara binaen elbette zemin de kötü olunca ne dribling yapabilmek, ne de adam akıllı pas oyunu oynayabilmek imkansız hale geliyor.
bunları bir tarafa bırakırsak böyle bir futbol zemininde kazanabilmeniz için iki farklı yöntem vardı bu akşamki kadroya göre. birincisi gençlerbirliği'nin özellikle duran toplar sonrası arkada bıraktığı alanları doğru koşular ile değerlendirip, 3'e 2, 4'e 3, 4'e 2 gibi ani şok kontrataklarla yakalamanız gerekiyor. evet doğru bildiniz, emre çolak'ın attığı golden bahsediyorum. galatasaray yalnızca ve yalnızca bunu attığı golde değerlendirebildi. galatasaray'ın bu kontrataklarla tehlike yarattığını gördünüz mü? bakın galatasaray'ın kontrataktan gol atabilme şansı yakalamasından bahsetmiyorum, bunlardan herhangi bir tehlike yaratıp yaratamadığından bahsediyorum. belki bir tek yasin'in ceza sahası çizgisinden taca attığı şut. ancak o anda da savunma en azından yerleşmiş sayılırdı, yani ne kadar kontratak olur bilemiyorum. yoksa sadece bruma ile hızlı çıkmaya çalıştığımız iki pozisyon yakaladık. ancak o pozisyonu piç edeceğimiz o kadar belliydi ki ben yani orta sahada top dolaştırılırken nasıl bir heyecan duyduysam o pozisyonda da o kadar heyecan duydum.
ikincisi ise tek toplarla gole ulaşma. özellikle böyle sakat zeminlerde elinizdeki oyuncu portföyüyle de paralel şekilde bu oyun tarzıyla rakibinizi vurabilirsiniz. yani tek toptan kastım kaleyi net şekilde görecek pozisyonlarda uzaktan atılan şutlar ve duran toplar. ancak bunda da yine uzaktan şut atabilecek oyuncularınızın olması - haliyle iyi orta açabilmeleri- ve yine bu teknik seviyesi yüksek oyuncularla forvetlerinizi ve stoperlerinizi beslemeniz gerekmektedir. şimdi bakalım galatasaray'da uzaktan şut atabilmesi ve duran toptan tehlikeli toplar gönderebilmesi muhtemel oyunculara. akıllara ilk gelen isimler başta selçuk inan, hamit altıntop, olcan adın ve belki emre çolak. bu adamların uzaktan şutlarla şansını yoklamaları sadece kendi yetenekleri kadar biraz da pozisyonun el verdiği şekilde doğru bir açıdan ve doğru bir vuruş stili ile kaleyi yoklamalarıdır. ancak duran toplarda bu oyunculardan çok daha fazla o duran topun hedef aldığı futbolcunun başta hava hakimiyeti ve pozisyon almaları da önemlidir. şimdi galatasaray'da duran top kullanıldığında bu akşamki kadroda kimden gol bekleyebilirsiniz? umut'tan? eh, belki demarke durumdayken altı pas içerisinde. burak'tan? o umut'a göre çok daha az bir ihtimal. peki ya hakan ve semih? bu adamlar zaten kendi kalelerindeki duran topları zorlukla çıkartabiliyorken, pek tabi hücumda daha da etkisizler. hakan'ın dortmund maçında sneijder'in kafasına kondurduğu golü haricinde son zamanlarda bir kafa golü hatırlamıyorum, yanılmıyorsam en sonuncusu
maccabi netanya deplasmanında arda'nın kullandığı kornerde benzer bir pozisyonda gol atmıştı.
*yediğimiz golü tam net göremedim, onunla alakalı bir yorum yapmak istemesem de zaten göstere göstere gençlerbirliği 'ben gol atacağım' diyordu. sonunda da bizim eski 28 numaralı belalı affetmedi her zamanki gibi. böyle eski futbolcularımızdan istisnasız her maçta gol yemeyi nasıl becerebiliyoruz, buna da ayrıca hayret ediyorum. ulan bu adam atar, hasan kabze rövaşata atar, necati ve ümit asla boş geçmez. bereket hakan şükür ve arif gibi adamları göndermemişiz, adamlar tek sezonda sadece 3 gol atarlarmış sadece tek bir sezonda :(
fakat yine galatasaray 90. dakikada burak yılmaz ile çok net bir pozisyonda gol kaçırdı. sabri beklenmeyecek şekilde güzel kesti, burak da yine ancak oyunun son dakikalarında rakip defansın konsantrasyon eksikliği yaşadığı dakikalarda bulabileceği boş bir pozisyonda topu kalecinin kucağına nişanladı. sen eğer kral'san ve gerçekten bu memleketin en iyi yerli forvetiysen, bu pozisyonda topu bir şekilde ağlara gönderip takımını ipten alacaksın. gerçek kral, o pozisyonu affetmezdi beyler, kusura bakmayın.
ve malesef bu oyuncu kısırlığında, bu boktan sahada ve bu işi bitmiş oyuncularla beraberliğin kaçınılmaz olduğu bir karşılaşma olmuştur. hatta ben size şunu iddia edeyim, kalecileri değiştirsek bu akşam yine yeniçeriler goygoyu tekrar dönüyor olabilirdi.
çok şükür
fernando kaledeydi ki bu akşam bir mağlubiyet iyice ağzımızın tadını kaçırabilirdi.
ha bu arada, sneijder yokken şu takımı izlemek tam bir çin işkencesi. yap şu tatilini, ayağını da sıcak tut hemen iyileş de dön be sarı kafa. çok özledik lan seni. bir an evvel dön de yine asgari 25 metreden bir savaş mühimmatı sayılabilecek bir bazuka yolla filelere :(
bundan sonra sneijder ile ilgili bir eleştiri yaparken bir daha düşünelim.
(bkz:
we don't have drogba anymore, but we still have wesley)