• 36
    ilginç bir anımı anlatmanın vakti geldi sözlük; 2005 şampiyonlar ligi finali'nin top toplayacılarından biriydim. bizi*, maç günü nerede duracağımızı, ne yapmamız gerektiğini gibi şeyleri öğrenmek üzere, maçtan bir gün önce iki takımın sahayı ikiye bölüp yaptığı antremanı izlemeye götürdüler.* benim yerim, sağ kalenin korner direğine çok bitişik olan taç çizgisiydi.* neyse, antremanlar başladı, yarım saat 45 dakikaya yakın sürdü ve oyuncular yavaş yavaş sahadan çıkmaya başladılar. bizlere kesinlikle futbolcularla konuşmamız, fotograf çekmememiz söylenmişti. ama fırsat bu fırsattı, ilk olarak maldini'den sonra seedorf'dan ve son olarak da finnan'dan imza aldım, hatta finnan'la fotograf da çektirdim. o sıralarda benden mutlusu yoktu, ama daha esas olay gerçekleşmemişti.

    başımızdaki lider, bizi uzaktan gördü ve yavaş yavaş yanımıza gelmeye başladı, ben ve bir kaç arkadaşım 2 3 dakika içinde fırça yiyeceğimizi biliyorduk, ama bu şans bir daha elde edebileceğimiz bir şans değildi. işte o sırada, milan baros antreman sahasından, soyunma odası tüneline doğru gidiyordu, ve onun diğer liverpool'lu oyunculardan bir farkı vardı, antreman sonrası dağıtılan liverpool 5 numaralı kazağını giymemiş ve elinde taşıyordu. işte ben onu görür görmez bir cesaret baros'a seslendim ve yanımdan geçerken o kazağı istedim. kahramanım bana onu gülümseyerek attı.. o an hissettiklerimi buraya dökmemin gerçekten imkanı yok..*

    tam bu sırada liderimiz*, gelip sağlam bir fırça çekmeye başladı bize, ama iş işten çoktan geçmişti ben kazağı almıştım, adam bizi tribünde bir yere yolladı. ben de eve gidene kadar o kazağı tişörtümün içinden çıkartmadım. benim için harika ötesi bir anıydı, imzalı tişörtüm de liverpool / baros kazağım da kıyafetlerimin en değerli, en nadide parçaları olarak dolabımdaki yerlerini aldılar.
  • 6
    bu final başlığı vasıtası ile ilginç bir enstantaneyi paylaşayım sözlük.

    henüz üniversitedeyim. bilet fiyatlarını görüp obareyyyyy! dedikten sonra stadyum çevresindeki sponsor faaliyetlerinden iş ayarlamaya baktım. en mantıklısı oydu. zira şampiyonlar ligi sponsorlarından olan bir elektronik firması adına atatürk olimpiyat stadı çevresinde çekim yapacaktım sadece ve akşamına maçı izleyecektim lakin kısmet olmadı. bu iş bir bayana gitti.

    bende maç günü üzgün kırgın topkapı sarayı'ndaki yurttan şöyle yukarı salınayım sultanahmet'e beyazıt'a doğru diye heves ettim... sultanahmet tramvay durağı dolaylarında bir noktada para çekmek için arada bir sokağa girdim. bir de ne göreyim...

    atm'nin olduğu sırada iki restoran var ve paylaşılmışlar. solumdakinde milanlılar sağımdakinde liverpoollular oturuyor, atışıyorlar güzel güzel hem de tezahüratlarla. kavga falan yok neşe eğlence gırla. hepsinin yüzü şen... tam o anda milan tarafından bana bir laf atılıyor.

    -imparatore, gelasataray, fatih terim, sinyor terim...

    lafı atan esmer renkli gözlü manken gibi italyan bir hanımefendi ama eğer o insansa sözlük var ya ben bildiğin orgum, karanlıklar ülkesi sakiniyim.

    neyse, işte tam o anda üzerimdeki çok eski sarı renkte antrenman tişörtündeki logodan kızın galatasaray'ı gördüğünü ve böyle sempatik bir harekette bulunduğunu anlıyorum. buna cevaben, bende saygıyla ellerimi havaya kaldırıp milanlıları alkışlıyorum... onlarda hepsi beni alkışlayıp tezahürat etmeye başlıyorlar. ben anlamıyorum tabii o kısmı artık.*

    tabii akşama harika finali yurt ekranından izledik ama olsun böyle bir anımdı işte bu.*
  • 23
    türkiye'de uefa şampiyonlar ligi'nin resmi yayıncı kuruluşu star tv tarafından yayınlanmıştı. maç özel yayını saat 18:00 gibi başlamıştı. o zamanlar çarşamba günleri normalde saat 20:00 gibi yayınlanan ''en son babalar duyar'' dizisi de saat 17:00'de yayınlanmaya başlamıştı. hatta dizinin o bölümü de bu final maçı ile alakalıydı. dizinin başrol oyuncularından ömer levent ülgen'in canlandırdığı kadir karakteri, babası kudret bey'in ona ''bana, kendine ve kardeşin semih'e karaborsa bilet al da maça gidelim'' diyerek verdiği paralarla kilolarca balık ve patates satın alıp onları karısı hülya ve annesi bahriye'ye ayıklatıp soyduruyor, ekürileri dombili hasan ve rafi maranga'ya liverpool taraftarlarına stat önünde fish and chips satmaları için direktifler veriyor ve seyyar bir tezgah ayarlıyordu. gidiş o gidiş tabii, ayaklarına karasular inip ebesinin nikahına kadar yürüyerek giden ikili, güvenlik görevlileri tarafından stadın yanına bile yaklaştırılmıyor, böylece fish and chips satıp köşeyi dönme hayalleri tamamen suya düşüyordu. tabii kadir'in elinde para kalmayınca, sürekli kazıkladığı sinan abisi'nin ve müjgan ablası'nın milan tribününden olan özel maç davetlerini araklıyor ve babasına takdim ediyordu. babası ''neden kardeşine de bilet almadın'' diye sorunca ''o zaten kendi havasında baba ne gerek var'' diyor birlikte stadın yolunu tutuyorlardı. fakat davetiyeler barkodlu oldukları için, üstünde kimin isimleri yazıyor ve ilk sahipleri kimse yalnız o kişiler stada girebiliyordu. kadir maç öncesinde bu isimleri bir kalemle karalamasına karşın, stat kapılarının girişinden babası ile birlikte içeri alınmıyordu. maçın başlamasına az bir süre kala eve dönüyorlar ve babası kudret bey, kadir'i bir güzel haşlıyordu. bu sırada orada da bulunan sinan abi ve müjgan abla'da kadir'e tepkilerini dile getirerek ''maçtan sonra görüşeceğiz seninle'' gibisinden bakışlar atıyor ve hep birlikte salondaki 55 ekran televizyondan 25 mayıs 2005 milan liverpool maçını izlemeye koyuluyorlardı.

    bu maç adına hatırladığım 2+1 enstantene var;

    birincisi, bu finalden sonra liverpool'lu çiftler mucize şampiyonluklarını çılgınca kutlamışlar, yapılan araştırmalara göre final sonrası doğan liverpoollu çocukların sayısında büyük bir artış gözlemlenmişti.

    ikincisi, uyanık italyan taraftarlar, o sene yeni tedavüle giren madeni 1 ytl'yi, madeni 2 euro'ya benzemesinden ötürü kendi emelleri doğrultusunda* kullanmaya çalışmışlardı.

    http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=176320

    http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=176265

    http://www.aktifhaber.com/...ytl-oyunu-38138h.htm

    üçüncüsü, jerzy dudek neredeyse tek başına çılgın atmıştı.

    http://images.icnetwork.co.uk/...l-2005-463418592.jpg

    http://i2.cdn.turner.com/...qa/p1_dudek_0519.jpg

    http://bi.gazeta.pl/...lu-Ligi-Mistrzow.jpg
  • 31
    31 aralık 2004 gecesinde iş bankasının düzenlediği ve benim tamamen habersiz olduğum bir kampanya sonucunda, yeni yılda bankamatik kartını kullana ilk 3 kişiden biri olduğum için bedava bilet kazandığım şampiyonlar ligi finalidir kendisi.
    olay şu şekilde gerçekleşti. yılbaşını kutlamak için epeyce kalabalık bir grup bizim evde toplanmıştık. fakat o kadar erken içmeye başladık ki saat 23:00 itibariyle evde alkol namına hiçbir şey kalmamıştı. haliyle yollara koyulduk o saatte yakınlarda açık tek yer olan doğa şarküteriye gittik. evet gittik gitmesine ama doğa şarküteriye vardığımızda saat 00:06 olmuştu, malum yılbaşı akşamı istanbul trafiği. neyse yüklü bir alışveriş sonucunda yanımda yeteri kadar nakit para olmadığı için bankamatik kartımı kullanmıştım o vodkaların parasını ödemek için. valla ne diyeyim o akşam iyiki trafik varmış da normalde 15 dakikada gitmemiz gerek yolu 1 saatte gitmişiz. işte bunun sonucunda o muhteşem maça bilet kazandım.
    ama hikaye bitmedi tabi burda. napsam gitsem mi acaba yoksa satsam mı bu bileti falan diye düşünmeye başladım. bir gün taksim'de yürürken, ki finale çok az zaman kalmıştı epey bir ingiliz taraftarı çoktan gelmişti ve taksim'de bilet arıyorlardı. tamamen şans eseri dazlak bir ingiliz herif yanıma geldi bilet aradığını ve bilet için 500 dolar verebileceğini söyledi ve ben yamuldum tabi. öööehhşş 500 dolar mı vay anasını s... falan derken satmaya karar verdim bileti ama bilet yanımda değildi. neyse herifin telefonunu aldım falan ertesi güne sözleştik adamla ben bileti getiricem buda 500 doları. akşam eve döndüm tvde, hangi kanal hatırlamıyorum eurosport'tu sanırım, şampiyonlar ligi finali öncesi tanıtım filmi falan gibi bişey vardı. onu izlerken dedimki ulan bu şans bir kere gelir hazır bedava bilet bulmuşsun siktir et parayı git şu maça ve gittim tabiki. iyiki de gitmişim lan.
  • 28
    bu maçla ilgili hatırladığım en komik enstantane şu şekildedir.

    star tv akşam 17:00 den itibaren yayına başlamıştı. stada gelen türlü konuklar, başkanlar, yöneticiler, delegelerle röportaj yapıyorlar ve favorilerini soruyorlardı.
    sıra yıldırım demirören'e geldiğinde ise verdiği cevap şu şekildeydi;

    "ben liverpool'un kazanmasını istiyorum. bizim jenerasyon efsane liverpool döneminde büyüdü ve liverpool'a o dönemden bir sempatim var ve bu yüzden liverpool'u destekleyeceğim."

    not: ayrıca kendisi bu soruya cevap verenler arasında liverpool'u destekleyen tek kişiydi.
  • 33
    milan, genellikle finallerde uğurlu geldiğine inandığı beyaz forma ile mücadele ediyordu. bu finalde de beyaz giymişlerdi. ama hesaba katmadıkları liverpool'un finallerde hep beyaz formalıları yenmeleriydi. liverpool bu kupayı 5 kez kazandı. 1977'de beyaz giyen borussia mönchengladbach'ı, 1978'de beyaz giyen club brugge, 1981'de beyaz giyen real madrid'i 1984'de de beyaz giyen roma'yı yenip kupayı kazanmışlardı. bu maçta da beyaz giyen milan'ı yenerek seriyi 5'e bağladı.

    (bkz: beyaz forma)
  • 54
    13 yıl önce bugun oynanmış efsanevi final maçı. ve 13 yıl +1 gün sonra liverpool yine şampiyonlar ligi finali oynayacak.

    maçın türkiye'deki spikeri ertem şener, yorumcusu da fatih terim'dir. fatih hoca maç boyunca kaka hayranlığını belli etmişti. ama hayran olunmayacak gibi de değildi. en iyi yillarıydı ve maçta da muhteşem oynayarak iki golün hazırlayıcısı olmuştu.
  • 10
    o zamanki ev arkadaşımla avantadan bulduğumuz biletlerle gitmiştik maça. avanta bilet de, bir akrabamızın ingiliz eşi sayesinde gelmişti. kaç tane isterseniz veririm demişti eleman, saf gibi 2 tane aldım. alsana 8-10 tane, maça git köşeyi dön sonra. maçla ilgili yukarıdaki ayrıntılar dışında aklımda kalan, liverpool'un beraberlik golünden sonra ev arkadaşımın yanımdan yok olmasıydı. ufak tefek bir adam zaten kendisi, golle birlikte 3 sıra arkada buldu kendini. adamlar nasıl deli sevindi siz düşünün. içimde kalan tek şey trafiğe kalmayalım diye stattan erken çıkmamızdı. kupa törenini seyredemediğimiz gibi, taksicilerin bokuna yola da çıkamadık. maç sonrası yaşanan taksi rezaleti ise, stadyum kapısına alınmayan taksicilerin yolun devamında yolu kesmelerinden kaynaklanıyordu. polisler müdahale edip biz eve dönene kadar saat 03:00 olmuştu bile.
  • 57
    bu maçın zamanlarında yaklaşık 10 yaşındaydım. televizyonda "milan kazanırsa fenerbahçe cl'ye gidebiliyor" tarzında bir goygoy vardı. bunu duyunca, ilk defa, livepool'a sempati duydum. nasıl ki galatasaray'ın kazanmasını istiyorsam aynı şevkle livepool'un da kazanmasını istedim.

    11 mayıs 2005'teki kupa finalinde fenerbahçe'yi 5-1 yenmemizin de heyecanını hatrımda tutarak bu maçta nasıl heyecanlandığımı ve özellikle dida'nın kurtarışlarını aklımdan çıkaramıyorum. ama o heyecanın sonunda hem mutlu olmuş hem de livepool'a büyük sempati beslemeye devam etmiştim. daha sonra tüm oyunlarda galatarasaray'dan sonra ilk seçtiğim takım olmuştu live.

    böylesi güzel bir maçtır benim için.
  • 59
    hem istanbul'da oynanmış olması hem de müthiş bir hikayeye sahip olması ile, türkiye'de liverpool severlerin sayısının bu kadar çok olmasında oldukça önemli bir yere sahip olan harika final.

    liverpool taraftarları açısından da inanılmaz bir öneme sahip olan bu maç, üzerinden 15 sene geçmiş olmasına rağmen, 1-0'dan 2-1'e çevrilmiş bir maç bile olsa, comeback olarak tariflenebilecek her maçta istanbul ruhu ifadesinin kullanılmasına neden olmaktadır.

    istanbul ruhunun son örneği 2019 mayıs'ında yaşanmış, liverpool 3-0 kaybettiği maçın* rövanşında barcelona'yı 4-0 mağlup ederek* bir kez daha şampiyonlar ligi'nde finale yükselmiş ve 2005'teki 5. şampiyonluğunun ardından ilk kez şampiyon olarak* 6. kupayı müzesine götürmüştür.
App Store'dan indirin Google Play'den alın