genel olarak gayet iyi bir performans sergiledik yine. alanyaspor'un tek ciddi pozisyonunun olduğu, onun dışında en ufak tehdit bile yaratamadığı bir maç oldu ki bizim dünyaları kaçırmamız nedeniyle 2-0 gibi bir skorla bitti. 5-1'lik faciadan sonraki ilk maç olması, tolga'nın sakatlığında çift kanatla(!) oynamamız ve latovlevici protestosuysa maçı özel kıldı.
1) iki açıkla maça başlamak: bu durumun artıları da var eksileri de var. tolga ile oynarsan rakibi çok daha net kilitleyebiliyor ve geride tutabiliyorken iki açıkla oynadığında da fazla pozisyona girme ve oyunu genişletme gibi imkanlar bulabiliyorsun. dolayısıyla o oyun yapısı daha iyi bu oyun yapısı daha iyi demekten ziyade şunu söylemek lazım, bu takımın her iki oyun yapısını da yabancılık çekmeksizin oynayabiliyor olması lazım. bu zamana kadar iki açıkla sadece bir maç oynamıştık diye hatırlıyorum yani bu zamana kadar tolga'nın kanat oynadığı daha kilit bir düzenle başlamıştık maçlara, aslında en az 3-4 maçta iki açıklı kadroyu denememiz ve adapte olmamız lazımdı. bu bir eksik, onu söyleyelim.
taraftarlarımızın da şu algıyı bırakması lazım: ''bu takım iki açıkla oynar kardeşim!''
hayır, yerine göre tolga'nın oynadığı düzen daha avantajlıdır yerine göre iki açıklı düzen. burada önemli olan teknik heyetin hangi maçta hangi yapıyı kullanacağını doğru düşünmesi ve takımını her iki düzene de en iyi şekilde adapte etmesidir. öyle ki alanyaspor maçında doğru olanı mecburen yaparak rahat bir oyun oynadık. hatta biraz fazla rahat oynadık...
2) takımın ikinci devre oyun disiplininden kopması: ligin başında da bazı maçlarda bu durumu yaşamıştık ama o maçlarda skor en az iki farka ulaştığından skorsal bir rahatlık olduğunu düşünerek konuşmamıştık. şimdi baktığımız zaman takım hem başakşehir maçında hem de alanyaspor maçında ikinci devre oyundan koptu. hadi başakşehir maçı başlı başına facia, alanyaspor maçına ne demeli, skor 1-0 golü yesen sittinsene çıkartamazsın. ilk devreden daha da konsantre olman gerekirken hepten koyvermiş hepten salmış şekilde oynarsan yarın bir gün rakip bir tane atar sonra maçı çevireceğim diye dönüp durursun. ve tudor gibi sistem hocası, günümüz galatasaray'ı gibi sistem takımı için en korkunç şeylerden biridir bu durum. taktik disiplinle var olmuş, zirveye çıkmış bir takım oyunun 90 dakikasında olmasa dahi 70 dakikasında oyun disiplinine bağlı kalabilmeli. skor 3-0 olur 4-0 olur 5-0 olur hiç fark etmez, sahada biri hanya'da bir konya'da oyuncular gördüğüm zaman acayip sinirleniyorum. zor olmamalı, bir hat şeklinde dizilmek, bir düzen içinde sahaya yerleşmek. gerekirse her galibiyetimiz 1-0 olsun ama şu taktik disiplinden taviz vermeyelim. çok hassasım bu konuda ve bu maçta da bunu gördüğüm için üzüldüm.
3) yayıncı kuruluşun, alanyaspor adına özete koyacak pozisyon bulamayıp lehlerine çalınan faulleri koyması: ilginç bir durum ama aslında çok şey anlatıyor. geçtiğimiz senelerde kazandığımız maçlarda bile rakiplerin net 3-4 pozisyonu olurdu. bu sezon hani gol yemeyi yememeyi bir kenara bırakalım rakipler pozisyona nadir girebiliyor. özellikle serdar- maicon ikilisinin oynadığı maçlarda neredeyse çoğu takıma ya bir ya sıfır ciddi pozisyon vererek işi zirveye taşımış durumdayız.
öyle ki tudor hala, savunmayı öğretemedi diye eleştirilmekte. hakemler tarafından ayar çekilen fenerbahçe ve trabzonspor maçlarımızı bir kenara koyduğumuzda, başakşehir faciası dışında hangi maçta savunmamız elek oldu? elek olmayı bırakalım, hangi maçta maç özetine rakibin dörtten fazla pozisyonu girdi? ee galatasaray'ın hücumu ayrı kötü savunması ayrı kötü. ne hikmetse takım da lider. biz çok kötüysek ligin diğer zirveye oynayan takımları leşin de leşi futbol oynuyor olmalı. peki o zaman başakşehir ve beşiktaş takımlarına bu övgü neden?
25 kasım evkur yeni malatyaspor beşiktaş maçında beşiktaş'ın ilk yarı isabetli şutu yoktu. maçın genelinde de topu kanatlara taşıyıp orta açmaktan başka hiçbir varyasyon üretemediler. zaten maçın tüm ciddi pozisyonlarını da yeni malatyaspor buldu. basın bunları neden konuşmuyor? taraftarımız bunları neden görmüyor da sadece kendi takımımıza saldırıyor anlamak mümkün değil.
yahu rakipler bize karşı pozisyona giremiyor. rakipler pozisyona giremiyor. ra- kip- ler po- zis- yo- na gi- re- mi- yor!
4) lato'nun yuhalanması: adamın ne suçu var orasına akıl sır ermez de, niye ıslıklarsın yani. oyuncuyu kötü buluyorsan gider teknik direktörüne tepki gösterirsin oynattığı için. maçta görüldüğü üzere teknik direktöre de büyük sevgi var. o halde neyin protestosu bu yapılan, oyuncuya protestoysa oyuncu kasıtlı olarak kötü oynamıyordur bu bir, oyuncu daha takıma adapte olamadı bu iki, oyuncunun geçirdiği sakatlık sonucunda ağzı burnu yer değiştirdi ve çenesi kaydı haliyle psikolojik olarak da fiziksel olarak da toparlanması zor bir süreç yaşıyor bu da üç. ilginçtir geçtiğimiz sene lionel carole lato'dan kat kat kötü performans sergiler ve formunun zirvesindeyken linnes yedek oturtulurken hiç kimselerin ıslıkladığı yoktu. madem ıslıklama kültürü bu taraftarda vardı geçen sene sol bekin korkunç performanslar gösterirken neden ıslıklamadın öyle değil mi?
olay da başlı başına rezillik. her zaman söylediğim gibi galatasaray taraftarı kendini çok doğru bir profilmiş gibi görmesin. standart türkiye taraftar grubu ötesi değil. takım liderken, takım maçta öndeyken ve tek kale oynarken oyuncusunu ıslıklayan ilk ve tek taraftar olarak kayda geçtiler, kendilerini tebrik ediyorum.
-----------------------
detaylar:
a) sezon içinde kanatları kullanma oranımızın en farklı olduğu maç yanılmıyorsam.
sağ kanat %46.1
sol kanat %30.7
tolga'yla oynadığımızda bile en fazla yüzde onluk bir fark oluyordu, bu maçta iki esas açıkla oynamamıza rağmen büyük bir fark oluştu. bu durumun nedeni de elbette taraftar... latovlevici ıslıklamalarından sonra sol kanadı hiç kullanmaz olduk ve bu da oyunumuzu etkiledi. oyunun koptuğu son on dakika dışında sol kanadı kullanamamak pozisyon zenginliğimizi köreltti.
b) fernando savunma ikilisinin arasında gibi oynadığından merkezdeki boşluğu doldurmak için ndiaye daha fazla geri gelmek zorunda kalıyordu. bu maçta fernando yerine oynayan selçuk daha ileride oynayınca ndiaye de geriye dönme zorunluluğundan kurtulup ilk kez bu kadar hücuma çıktığı maçı yaşadı. bugün ndiaye'yi hiç görmediğimiz kadar rakip kaleye yakın gördük ve gol bulmaya da epey yaklaştı. iki üç pozisyonu var. yani bu da demek oluyor ki fernando ciddi maçlar dışında merkeze yaklaştırılabilir dolayısıyla ndiaye'nin hücum etkinliği de arttırılabilir.
c) savruk ve sık pas hatası yapıyor diye eleştirilen ndiaye, bugün pas isabetinde %90'lık bir isabet sağladı. (68'de 61)
d) takımın pas sayısında gözle görülür bir düşüş var. bu da oyun konsantrasyonuyla doğrudan alakalı. önceleri skor elde etsek de etmesek de rakibi bunaltıcı bir pas trafiği oluşturabiliyor ve muslera'yı da pas oyununa dahil edebiliyorken şimdi hem pas trafiği oluşturamıyoruz hem de muslera'yı oyuna sokamıyoruz. eski versiyonda rakibi yorma imkanı bulmamız, rakip savunma arkasına açık bulup pas atmamız avantajken şimdi bunlardan mahrum kalıyoruz. topu rakibe kaptırıp gel gitli oyunu oynamaktansa belirli periyotlarla oyunu tutup set oyunu kurmak için enerji biriktirmeyi bilmeliyiz.
e) madde b ile ilişkili bir durum olarak orta sahamızın saha konumlanmasında bir değişiklik oldu. önceki maçlarda fernando savunmanın bir tık önünde oynuyor ve ndiaye- belhanda ikilisi önde bir ikili hat oluşturuyordu. bu maçta daha ofansif bir oyuncu olan selçuk inan oynayınca selçuk daha ileride konumlandığından, selçuk- ndiaye bir ikili hat oluşturdu önlerine de belhanda yerleşti.
25 ağustos 2017 galatasaray sivasspor maçı ortalama pozisyonları:
https://i.hizliresim.com/DyAYd3.png bu da alanyaspor maçı ortalama pozisyonları:
https://i.hizliresim.com/pGDbnJ.png buradan çıkardığımız sonuç, yerine göre fernando daha önde oynatılabilir.
oyuncu puanlama:fernando muslera: 7
mariano: 8
maicon: 8
serdar aziz: 9
latovlevici: 3
selçuk inan: 7
badou ndiaye: 8
younes belhanda: 6
garry rodrigues: 8
yasin öztekin: 8
bafetimbi gomis: 7
tudor özelinde,
görüldü ki adam derbi haricindeki maçlarda puan kaybetmiyor. derbi kazanmayı da zamanla öğrenecektir. tahminimce önümüzdeki hafta beşiktaş maçında en az bir puan alıp ligin fişini de çekecektir.
ligin başında kendisi gidip lucescu gelse ve 13. hafta sonunda beşiktaş'tan 6, fenerbahçe'den de maç fazlasıyla 9 puan önde olsak herhalde övüle övüle bitirilemeyecekti. ancak tudor ilk haftalarda rakiplerin kafasına basa basa galibiyetler alınca her şey olduğundan kolay görünmeye başladı ve taraftara lig birinciliği çerez bir olaymış gibi geldi. halbuki senelerdir birincilikte tutunamıyorduk ve tudor varlığında ligin ilk haftasından bu yana lideriz. üstelik küçük farklarla değil 6 ve 9 puan gibi farklarla.
derbi eleştirileri sonuna kadar haklı olmakla beraber artık kendisinden oyunsal anlamda eminim. evet belki derbilerde takımın nasıl performans göstereceğini bilemiyoruz ama şu kesin ki büyük maçlar dışında bu takım bastıra bastıra kazanıyor. bu da demek oluyor ki sezon sonunda 21. şampiyonluğumuzu kutlayacağız.
#hedef21