226
selamlar. bilen bilir, arada böyle maç analizleri falan yazarım. boş zamanlarımda maçlarla ilgili gözlemlerimi bi kenara not etmeyi seviyorum, benim için güzel bir uğraş. havada duracağına burada dursun, biraz gecikmeli de olsa burada da paylaşayım yazdıklarımı. hem belki sizin görüşleriniz de kendimi geliştirmeme sebep olur.
öncelikle genel hatlarıyla bu sezon galatasaray takımının en iyi hücum yaptığı maçı izledik sanırım. bunu baştan söylemek gerekiyor. ki bunu geçtiğimiz haftalarda en çok kullandığımız hücum silahı olan bruma'nın, nispeten etkisiz olduğu bir maçta yapabilmek çok önemli. geçtiğimiz haftalarda galatasaray'ın hücum anlamındaki en büyük problemi, ceza sahası çevresinde final paslarını bir türlü yapamayışıydı. maçları izlerseniz görürsünüz, kazandığımız ve kaybettiğimiz farketmeksizin tüm maçlarda top ceza sahası çevresine kadar sorunsuz geliyor ve sonrasında takımı pozisyona sokacak o pas hep hatalı oluyordu. defalarca ceza sahası çizgisinde konuşlanmış defans oyuncularının pas aralarını ve müdahalelerini izledik geçtiğimiz haftalarda. bu hafta ise son derece akıcı, topu geveleyecekse bile ceza sahası çevresinde değil ortasahada geveleyen bir galatasaray vardı. 3.bölgedeki akıcılık gerçekten hasret kalınan türdeydi. peki neydi bu maçı diğerlerinden ayıran.
kuşkusuz sneijder'in istekli oyunu büyük bir farktı. statik ve kendini sürekli sola atan sneijder olmak yerine, önde basan, forvete yakın oynayan, ceza sahasına fırsat buldukça giren, kanatlara ve forvete pozisyon ve pozisyonlar hazırlama amacındaydı sneijder. uzaktan vurayım da belki gol olur kafasında olmaması bizim için büyük bir artıydı. umarım bu oyunu ve hırsını devam ettirir. yoksa tek maçlık bir performans kendini kurtarmanın aksine, madem böyle oynayabiliyordun şimdiye kadar nerdeydin sorularını beraberinde getirecektir.
ikinci büyük fark ise statik bir forvet hattı yerine hareketli bir hattın tercih edilmiş olması. sürekli kanat değiştiren yasin-bruma ikilisine, kanatta da görev yapabilen ve ceza sahası çevresi ve içinde derin topları erenden daha iyi kullanabilen bir podolskinin eşlik etmesi yaratıcılığı arttırdığı gibi, katları besleme konusunda da galatasaray'a büyük avantaj sağladı. eren iyi bir forvet, ancak podolskinin orada yaratabileceği pozisyonları yaratma ihtimali yok. son derece hareketlenen bu forvet hattı, kimi zaman forvetsiz serbest düzene geçip bize çok güzel pozisyonlar izletti.
bir diğer fark, ileride yaptığımız inanılmaz pres. topu ne zaman kaybetsek podolski,sneijder,bruma,yasin dahil topun olduğu yere yerinde ve iyi bir baskı kurdu takım. 75.dakikaya kadar da bu pres meyvelerini verdi, ileride topa çok sahip ve yorulduğu anda ortasahada rahat top çeviren, böylece dinlenen bir galatasaray izledik. hücum pres anlamında izlediğim en iyi maçımızdı.
uzun lafın kısası takımı hücum anlamında değerlendirmek gerekirse (defans anlamında değerlendirmek beni aşar çünkü o değerlendirme bi 4-5 sayfa sürebilir* galatasaray'ın bruma,sneijder,podolski,eren 4lüsüyle oynadığı üretkenlikten uzak, statik hücumlara alternatif bir hücum olduğunu görmüş olduk. eren'in gerçekten iyi bir santrafor olduğunu ve bu takımda 11 giyebilecek kapasitede olduğunu ben de kabul ediyorum ancak ereni daha çok, zorlu anadolu deplasmanlarında ya da içerdeki zor maçlarda 11 başlatma taraftarıyım ben kendimce. oyunun çok sıkıştığı dönemlerde ileri uzun top şişirip eren'in hava topu hakimiyetiyle takımı rahatlatabilmesi bize zorlu anadolu deplasmanlarında fayda sağlayacaktır. ancak içerde oynadığımız maçlarda takımın bam bam bam hücum etmesini istiyorsak podolskinin forvet oynamasına alışmamız gerekiyor.
benim düşüncem bu yöndedir bu maç hakkında, katılmadığınız, doğru olmadığını düşündüğünüz bir yer varsa mesaj kutumu yeşillendirebilirsiniz. sevgiler, saygılar.
öncelikle genel hatlarıyla bu sezon galatasaray takımının en iyi hücum yaptığı maçı izledik sanırım. bunu baştan söylemek gerekiyor. ki bunu geçtiğimiz haftalarda en çok kullandığımız hücum silahı olan bruma'nın, nispeten etkisiz olduğu bir maçta yapabilmek çok önemli. geçtiğimiz haftalarda galatasaray'ın hücum anlamındaki en büyük problemi, ceza sahası çevresinde final paslarını bir türlü yapamayışıydı. maçları izlerseniz görürsünüz, kazandığımız ve kaybettiğimiz farketmeksizin tüm maçlarda top ceza sahası çevresine kadar sorunsuz geliyor ve sonrasında takımı pozisyona sokacak o pas hep hatalı oluyordu. defalarca ceza sahası çizgisinde konuşlanmış defans oyuncularının pas aralarını ve müdahalelerini izledik geçtiğimiz haftalarda. bu hafta ise son derece akıcı, topu geveleyecekse bile ceza sahası çevresinde değil ortasahada geveleyen bir galatasaray vardı. 3.bölgedeki akıcılık gerçekten hasret kalınan türdeydi. peki neydi bu maçı diğerlerinden ayıran.
kuşkusuz sneijder'in istekli oyunu büyük bir farktı. statik ve kendini sürekli sola atan sneijder olmak yerine, önde basan, forvete yakın oynayan, ceza sahasına fırsat buldukça giren, kanatlara ve forvete pozisyon ve pozisyonlar hazırlama amacındaydı sneijder. uzaktan vurayım da belki gol olur kafasında olmaması bizim için büyük bir artıydı. umarım bu oyunu ve hırsını devam ettirir. yoksa tek maçlık bir performans kendini kurtarmanın aksine, madem böyle oynayabiliyordun şimdiye kadar nerdeydin sorularını beraberinde getirecektir.
ikinci büyük fark ise statik bir forvet hattı yerine hareketli bir hattın tercih edilmiş olması. sürekli kanat değiştiren yasin-bruma ikilisine, kanatta da görev yapabilen ve ceza sahası çevresi ve içinde derin topları erenden daha iyi kullanabilen bir podolskinin eşlik etmesi yaratıcılığı arttırdığı gibi, katları besleme konusunda da galatasaray'a büyük avantaj sağladı. eren iyi bir forvet, ancak podolskinin orada yaratabileceği pozisyonları yaratma ihtimali yok. son derece hareketlenen bu forvet hattı, kimi zaman forvetsiz serbest düzene geçip bize çok güzel pozisyonlar izletti.
bir diğer fark, ileride yaptığımız inanılmaz pres. topu ne zaman kaybetsek podolski,sneijder,bruma,yasin dahil topun olduğu yere yerinde ve iyi bir baskı kurdu takım. 75.dakikaya kadar da bu pres meyvelerini verdi, ileride topa çok sahip ve yorulduğu anda ortasahada rahat top çeviren, böylece dinlenen bir galatasaray izledik. hücum pres anlamında izlediğim en iyi maçımızdı.
uzun lafın kısası takımı hücum anlamında değerlendirmek gerekirse (defans anlamında değerlendirmek beni aşar çünkü o değerlendirme bi 4-5 sayfa sürebilir* galatasaray'ın bruma,sneijder,podolski,eren 4lüsüyle oynadığı üretkenlikten uzak, statik hücumlara alternatif bir hücum olduğunu görmüş olduk. eren'in gerçekten iyi bir santrafor olduğunu ve bu takımda 11 giyebilecek kapasitede olduğunu ben de kabul ediyorum ancak ereni daha çok, zorlu anadolu deplasmanlarında ya da içerdeki zor maçlarda 11 başlatma taraftarıyım ben kendimce. oyunun çok sıkıştığı dönemlerde ileri uzun top şişirip eren'in hava topu hakimiyetiyle takımı rahatlatabilmesi bize zorlu anadolu deplasmanlarında fayda sağlayacaktır. ancak içerde oynadığımız maçlarda takımın bam bam bam hücum etmesini istiyorsak podolskinin forvet oynamasına alışmamız gerekiyor.
benim düşüncem bu yöndedir bu maç hakkında, katılmadığınız, doğru olmadığını düşündüğünüz bir yer varsa mesaj kutumu yeşillendirebilirsiniz. sevgiler, saygılar.