futbol kamuoyunca
disgrace of gijon(gijon utancı) ve
anschluss; almanlar tarafından
nichtangriffspakt von gijon(gijon saldırmazlık paktı) olarak anılan, futbol tarihine geçmiş dramatik
1982 ispanya dünya kupası maçı. maçın hikâyesi epey ilginçtir.
jupp derwall'in 4 yıldır takımın başında bulunduğu ve son olarak
1980 avrupa futbol şampiyonası'nda şampiyon olmuş
batı almanya, 1980 dünya kupası elemelerinde grupta oynadığı 8 maçı da kazanırken, bu maçlarda 33 gol atmış ve kalesinde sadece 3 gol görmüş şekilde, gövde gösterisi yaparak turnuvaya katılma hakkı kazanmıştı.
karl-heinz rummenigge,
felix magath,
horst hrubesch,
uli stielike ve
paul breitner'li
batı almanya, zaten doğal favorisi olduğu dünya kupasına daha da iddialı şekilde geliyordu. (futbol tarihinin en müthiş organizasyonlarından birisi olan
1982 ispanya dünya kupasında;
maradona ilk kez millî takım formasıyla bir dünya kupasında boy gösteriyor,
brezilya milli takımı ise
zico,
socrates,
serginho,
falcao ve
ederli kadrosuyla göz dolduruyor,
fransa'da
michel platini takımını sırtlıyordu. her turnuvanın gizli favorisi
italya'da ise
paolo rossi faktörü tüm dengeleri alt üst ediyordu. bir anlamda sonradan efsane olarak anılacak sayısız yıldız oyuncuyla dolu, tarihin en ihtişamlı turnuvalarından birisi oynanacaktı
ispanya'da.)
batı almanya, seribaşı olarak katıldığı turnuvada
şili,
avusturya ve
cezayir'le aynı gruba düşmüştü. grubun tartışmasız favorisi
batı almanya iken, ikincilik için
avusturya aday gösteriliyordu. ilk maçını
cezayir'e karşı oynayan
batı almanya'nın maçı 2-1 kaybetmesi
almanlar için tam bir şok oldu ve tüm dengeleri değiştirdi. (bkz:
16 haziran 1982 batı almanya cezayir maçı) hâlâ
dünya kupası tarihinin en sürpriz olayları arasında gösterilen bu mağlubiyetin müsebbibi,
batı almanya teknik direktörü
jupp derwall'in ve oyuncuların
cezayir'i küçük görmeleriydi. maç öncesinde o kadar kendilerinden eminlerdi ki,
jupp derwall ''eğer
cezayir'i yenemezsek ilk trenle evimin yolunu tutarım.'' açıklamasında bulunabiliyordu. oyunculardan da maç öncesindeki basın toplantısında, 7. golü eşi, 8. golü ise karısına hediye edeceğini beyanında bulunanlar vardı. bu mağrur tutum tüm takıma sinmişti, öyle ki
cezayir'in video analizini bile yapmamışlar, rakip takımı değerlendirecek hiçbir çalışmada bulunmamışlardı. sonuç çok ağır bir
cezayir tokadı oldu
batı almanya'ya. bu sonuçla aynı zamanda
dünya kupası tarihinde ilk kez bir
afrika takımı, bir
avrupa takımına karşı galip gelmişti.
batı almanya, bu şok mağlubiyetten sonra
şili'yi 4-1'le geçerken;
cezayir,
avusturya'ya 2-0 yenilirken şili'yi 3-2 mağlup ediyordu.
netice itibariyle grubun son maçı olan bu maçtan önce, (galibiyetlerin 2 puan olduğu dönem) 2'şer galibiyetli
avusturya ve
cezayir 4'er puanı,
batı almanya'nınsa 2 puanı vardı. yani
batı almanya'nın gruptan çıkması için
avusturya karşısında galip gelmesi şarttı. üç tane 4 puanlı takım olacağı için grup liderini ve 2.'yi genel averaj belirleyecekti. bu son maç öncesi
batı almanya'nın averajı +2,
avusturya'nın +3,
cezayir'inse 0 averajı vardı. yani
batı almanya alacağı herhangi bir galibiyette grubu lider bitirecekti, buna ek olarak 3 farktan daha fazla bir skorla(4-0, 5-1, 5-0 gibi) galip geldiği takdirde
avusturya'nın averajını 0'ın altına indirerek
cezayir'in 2. olmasına neden olacaktı. 1-0, 2-0 gibi skorlarsa
batı almanya ve
avusturya'nın gruptan birlikte çıkmaları anlamına geliyordu. tersi şekilde,
avusturya'nın galip gelmesi ya da beraberlik durumunda
cezayir ve
avusturya bir üst tura çıkacaktı.
cezayir'de, ülke çapında bir birlik oluşmuştu; tüm gözler bu son maça çevrilmişti.
avusturya kolay bir takım değildi, üstelik
1978 dünya kupasında almanları 3-2 mağlup ederek turnuva dışına iten yine onlar olmuştu, avusturyalılar tarafından ''cordoba mucizesi'', almanlar tarafındansa ''cordoba hezimeti'' olarak anılan bu maç, 1938'de
nazi almanyasının
avusturya'yı ilhak etmesi, bu yüzden o yılki dünya kupasına (bkz:
1938 fransa dünya kupası)
avusturya'nın katılamaması ve
avusturya oyuncularının bir kısmının
almanya milli takımına alınması, bir kısmınınsa bunu reddetmesi gibi siyasî referanslardan ötürü de önemli ve hasmane şekilde seyretmiş bir maçtı.
cezayir cephesinde umutlu bir bekleyiş hakimdi anlaşılacağı üzere.
gijon'da,
el molinon'da oynanan maç başladığında ise cezayirliler tam bir hâyâl kırıklığına uğradı; maçı stadda takip edenler ve aslında tüm dünya ise şaşkınlık içerisinde kaldı.
batı almanya ilk 10 dakika içerisinde saldırmaya başladı, 10. dakikada
horst hrubesch'in kafa golüyle 1-0 öne geçti. golden sonraysa oyun tamamen durdu, oyuncular tabiri caizse ''maçı satmıştı''; hiçbir oyuncu rakip takıma karşı atağa kalkmayı düşünmediği gibi, eskaza tehlike olabilecek durumlarda takibi bırakıyorlardı, maç iki takım için de rölantiye dönüşmüştü, her top defansa geri gönderiliyor, defans da kaleciye geri pas atıyor ve kaleci geriden tekrar oyun kuruyordu. maçta herhangi bir gol girişimini geç, atak bile olmuyordu.
tabii stattan tepkinin gelmesi de gecikmedi, maçı izlemeye gelen
ispanyol çoğunluk ''fuera, fuera!''(dışarı, dışarı!) ve "que se besen, que se besen!"(öpüşün, öpüşün!) tezahüratlarıyla protesto etmeye başlamıştı. ayrıca tribünlerden
cezayir leyhine tezahüratlar da yapılıyordu. stattaki cezayirli taraftarlardan sahaya para atanlar vardı. maçı izlemeye gelen avusturyalı ve alman taraftarların bir kısmı da olanlardan memnun değildi, zira bu maçı 78'deki maçın bir rövanşı olarak görenler de vardı:
avusturya, makine
batı almanya'yı iki dünya kupasında üst üste evine gönderebilirdi; ya da
batı almanya, en güçlü oldukları dönem, 78'de kendilerini eli boş gönderen
avusturya'dan rövanşı alabilirdi. rivayete göre, bir alman taraftar protesto amaçlı alman bayrağını yakmıştı tribünde.
ancak sahada oynanan her anlamıyla bir tiyatroydu; milyonlarca insanın merakla beklediği, neticesinin her ihtimalinde farklı takımların bir üst tura çıkacağı bu maçta spor etiği adına pek de hoş olmayan şeyler ''sahneleniyordu''. avusturyalı spiker
robert seeger, izleyicilere televizyonlarını kapatmasını söyleyerek maçın son kısımlarını anlatmazken; alman spiker
eberhard stanjek, ''burada dönen her neyse onursuzca ve futbolda yeri yok. ne isterseniz söyleyebilirsiniz, ancak sonuca giden her yol mübah değildir.'' diyordu.
netice itibariyle maç 10. dakikadaki skorla bitti; hem dünya spor kamuoyu, hem o sırada maçı izleyen milyonlar doğal olarak ki sahada gördüklerinden hiç memnun kalmadı. alman ve avusturya basını da genel olarak oyuncularının ''millî'' formayla giriştikleri bu çirkin oyundan hoşnut değildi.
jupp derwall daha sonra ''kazanmayı değil, ilerlemeyi istiyorduk.'' şeklinde bir açıklama yapmıştı.
cezayir maç sonu hemen
fifa'ya maçın incelenmesi için başvuruda bulunmuş,
fifa bu başvuruyu 3,5 saat süren bir toplantıyla ele alarak reddetme kararı almıştı. zira öncesinde emsal teşkil edecek benzer bir maç olmayan bu hadisede, ispatlanabilecek ya da objektif şekilde kanıt gösterilebilecek bir bulgu yoktu. ''spontan'' şekilde karar verilmiş bir şike olduğu fikri en güçlü teori olarak kabul gördüğü için mazlum
cezayir'in talebi kabul görmedi. (alman ve avusturya lobisinin de etkili olduğu gözden kaçırılmamalı bu durumda tabii) ancak, bundan sonraki tüm uluslararası turnuvalarda geçerli olacak şekilde, grup usûlü oynanan maçlarda, son maçların her ne olursa olsun aynı saatte oynanması kararı alındı ve uygulandı. (bu kural, günümüzde de hâlen geçerlidir.)
maça dair yüksek kaliteli görüntüler için:
http://www.bbc.co.uk/sport/football/26708385