we have quigley they don't dedirten maç. tempoyu her arttırmaya çalıştığımızda başarısız bir hücum yapıp farkı iki basketten tek baskete düşürttüğümüz bir maç şeklinde özetlenebilir. süre bir dakikadan az kalmış ve fark 5 sayı iken önce ışıl'ın tertemiz ribaunduna topla yürüme çalındı, ordan dönen pozisyonda atılan faullerin ikincisinde çok çok ucuz bir faul düdüğü çalındı. resmen hakemler zorlaya zorlaya rakibi oyuna soktular ve son 17 saniyeye berabere girildi. molada çizilen sette tabi ki topu quigley kullandı, sayıyı bulamasak da 7 saniye kala yine topun bizde olmasını sağladık. bu sefer marina hocanın teknik dehası quigley'in klası ile birleşti ve 3 saniyede topu bir kere de yere sektirip basketi bulduğu o müthiş seti oynadık. son saniyede top pota altına geldiğinde bünye yine osuruktan bir faul düdüğüne hazırlansa, hatta algılayabildiğim kadarıyla takım da kendini ona hazırlasa da düdük gelmedi ve ligin gediklisi takımlardan birini deplasmanda mağlup etmeyi başardık.
uzun savunmasından yoksun bir takımla bu deplasmandan dönmek herkesin harcı değil. her ne kadar quigley hem sayı hem de son pozisyonla öne çıksa da asıl alkışı double double'ı 1 sayıyla kaçıran epoupa ve totalde 13/14 isabet sağlayan petronyte haketti. hücum alternatiflerimizin çok sınırlı olduğu bu oyun planında böylesine yüzdeli atmak çok büyük katkı. epoupa'ya ise söylenecek söz yok, 1.60 boyuyla iki pozisyonda sahanın ters tarafından yetişip dış şut dengesini bozmayı başarması bile ayakta alkışlanır türden.
bu arada maç boyu usanmadan o havalı kornayı çalıp kafa ütüleyen arkadaşa da selam olsun burdan....