maçtan önce dördüncü fatih terim döneminin kilit kelimesinin süre olacağını ve özellikle topun rakip yarı sahada kalma süresi ve bizim hücum süremizin artacağını, bununla beraber de kendi sahamızda pasla geçirdiğimiz sürenin kısalacağını konuşmuştuk ki maçın ilk saniyesinden bitimine dek bu farkı bu tercihi net şekilde gördük. zaten ilk on bir çok şeyi ifade etmişti maçtan önce. dört esas hücumcuya ek olarak ofansif rollü bir ndiaye maça dair hedefimizi anlatıyordu. tabii ilk dakikalarda göztepe takımı için alışıldık bizim takım içinse alışılmadık olan ayağa paslı futbolları oyuncuları bir süre zorladı. sezon boyunca en fazla bu tip rakiplere karşı zorlandığımız da göz önüne alındığında zorluğu en üst seviyede bir maça başladık. hakem müsveddesinin kıçından uydurduğu bir penaltı da zorluğa zorluk katmış oldu. işte bu noktada olaya fatih terim efekti girdi, devre bitene kadar onun saha kenarındaki duruşu, devre arasında da oyunculara yaptığı konuşma zaten dirilmeye meyilli takımı iki misli performansa çıkarttı. ilk devrenin golü yedikten sonraki 10 dakikasına -golü 19. dakikada bulmuştuk- ayrıyeten ondan sonraki 15 dakikasında da topu hücumda tutarak geçirmemiz rakibe bir mesaj oldu: kazanamayacaksınız!
ikinci yarı savunma hattımız daha önde dizildi. yasin öztekin gibi formda olduğunda dengeli tarzda bir kanat oyuncusunun varlığı da topu daha fazla tutmamıza, daha az top kaybetmemize, rakip savunmanın enini uzatmamıza olanak sağladı. yine yasin'in varlığında sol tarafın istasyon işlevi kazanmasıyla denayer'in ve aynı şekilde bir başka istasyon feghouli kanadında da linnes'in çizgi bindirmeleri arttı. sabri ve tanju'nun verdiği açıkları toparlamak için pozisyonlarını kaybettiler, kaybettikçe de pozisyon verdiler. 7 dakikada da golü bulduk. bu andan sonra, göztepe'nin tıpkı ilk golümüzden sonra kendilerinden beklenen ama gerçekleştiremedikleri pozisyonları bulması beklenirken bir başka fatih terim efektiyle yine bizim hücumlarımıza eşlik etmekten başka bir iş gelmedi ellerinden. sonuçta da net bir oyunla, net bir skorla galip gelen biz olduk.
eksikler elbette var ancak bu maçtaki oyuna olumsuz bir eleştiri getirmek insafsızca olacaktır çünkü teknik direktörün henüz takımıyla iki antrenman yapabilmiş ve buna rağmen zaten çok iyi olan iç saha futboluna gözle görülür şekilde olumlu etki etmişken, ligin en dominant performanslarından birini sergilemişken daha fazlasını beklemek de pek doğru olmaz. olabilecek en iyi futbolla, aynı dizilişler ancak farklı taktiksel tercihlerle devreyi kapatmamız harika oldu denebilir. geleceğe dönük huzur veren, rakiplere korku salan, oyuncuların da motivasyon ve özgüvenlerini yükselten bir maç olması çok önemliydi.
dengeli futbol: sezon başında liverpool takımı oxlade-chamberlain, salah gibi oyuncuları transfer ederken transfer politikalarını eleştirmiştim. isimsel değil oyunsal tercih olarak eleştirmiştim. nedeni de zaten ellerinde firmino, mane, wijnaldum, coutinho gibi size olarak dar, istasyon olma becerisi düşük, evet atletik özellikler bakımından harikanın da harikası ama denge olarak kusurlu bir yapı vardı. eksikleriyse dengeli, manchester united'ın lukaku- mata- pogba, manchester city'nin de bruyne- aguero- silva, juventus'un dybala- higuain- mandzukic'i gibi dengeli oyuncularının olmayışıydı. yaz transferinde de eksiklerine eksik katarak benzer profilde oyuncular aldılar ve faka bastılar. üstelik salah insanüstü performans göstermesine rağmen başarısız oldular. aynı durumu zaman zaman galatasaray'da da görüyoruz. bir dönem bruma- rodrigues hattının başarılı olamayışı gibi, fazla atletik oyuncun varsa topu rakip sahaya yıkman zorlaşabiliyor. evet, daha efektif oluyorsun ancak sürekliliğin ve topa sahip olma süren azalıyor. 24 aralık 2017 galatasaray göztepe maçında rodrigues gerçekten harika oynamasına rağmen onun varlığında hücum süremiz yeterli uzunlukta olmadı. istasyon becerisinin düşüklüğü, dikine gitmeyi seven ama top saklayamayan bir oyuncu olması ilk yarının son 25 dakikasında oyunu yıkmamızı güçleştirdi. ikinci yarı yasin öztekin her ne kadar sevelim sevmeyelim formda olduğunda gerçekten denge olarak çok önemli bir oyuncudur, sol tarafı resmen aktifleştirdi ve iki bekimizin de uyanmasını, hücuma çıkmasını sağladı. içe kat etti, çizgiden gitti, top sakladı, duvar oldu, yarattı, gol attı kısacası çoğu şeyi yaptı. ee bir o kadarını da feghouli ters kanatta yapınca göztepe gibi takım boyu ligin en kısa takımlarından olan, savunmada yan toplarda başarılı, pozisyon almada başarılı bir ekip bile pamuk gibi dağılıverdi bir anda. onun için bir kez daha görmüş olduk ki yasin öztekin'in yeteneklisi, onun kadar da dengeli bir kanat oyuncusuna ihtiyacımız var zira özellikle iç sahada topu tutmada çok keskin bir faktör bu. denge önemli diyerek bu kısmı geçelim.
*savunma hattı: fatih terim'in en bariz becerilerinden biri savunma hattını önde layıkıyla kurabilmesidir. takımlarının karakteristik özelliği olan hücum futbolunun temeli de zaten budur. riekerink döneminde bazı maçları hatırlıyorum, es kaza hücum yapmaya kalkıştığımızda takım boyu 70 metre falan oluyordu. böyle futbol kalmadı. madem taraftar hücum futbolu izlemek istiyor, savunmayı öne çekmek zorundayız. ha bunu yaparken rakibin her atağı pozisyon olsun, her maç üç tane kaleciyle karşı karşıya pozisyon verelim demek değildir bu. dediğim gibi layıkıyla yapmak, alanları doğru kapatmak, sezgileri kuvvetli ve hava topu becerisi olan savunmacıları tercih etmek gerekir. bu maçta savunma anlamında ikinci doğru yaptığımız şey olan santra yayının bizden taraftaki kısmını iyi süpürmemiz de savunma hattının önde kurulmasını destekledi. olası tehlikleri ya en başta ya da ciddiyete dönüşmeden bitirdik.
top rakipteyken saha dizilişi: https://footballytics.files.wordpress.com/...amp;h=800&crop=1 fotoğraftaki chelsea'li oyuncular gibi dizilmek esastır. baskımızı yine yapalım, ancak buradaki gibi dizilmeyi de öğrendiğimiz vakit sayılı takımlardan birine dönüşürüz. olmazsa olmaz bir olay değil evet, ama olursa çok güzel olacak olan bir olaydır.
maçla ilgili ufak notlar:
+ fatih hoca solu seviyor. geldiği gibi takımın sol kanadı daha çok kullanılır oldu. tolga'lı kadro tercihinden kalma sağ ağırlıklı futbol da tarihe gömülmüş oldu. (sol %35,9 - sağ %34,8)
+ maçın 75. dakikalarına girilirken rakip ceza sahasında topla buluşma sayıları 36'ya 4'tü. maç bitimine dek sayılar ne kadar değişti bilmiyorum ancak muhtemelen sezon içindeki rakip ceza sahasında topla oynama rekorumuzu geliştirdiğimiz bir maç oldu. aynı zamanda da iki takım arasında bu alanda en büyük farkın oluştuğu maç.
+ iç sahadaki pas sayımız düştü ama hücum paslarımızın oranı arttı.
+ muslera'nın topu tehlikeye girmeksizin genel olarak uzun kullandığını gördük ki net şekilde taktiksel bir tercihti. bu sayede topu kaybetme pahasına rakibi kalemizden uzakta tutmayı sağladık. tartışılabilir hangisi daha iyi diye.
+ sinan gümüş ikinci forvet olarak oyunda yer aldı. belli ki fatih hoca bu takıma 4-4-2'yi ikinci bir tercih olarak adapte edecek. bu bölgeye bir transfer bekliyorum.
puanlama: muslera: 7
linnes: 7
maicon: 8
serdar aziz: 9
denayer: 6
fernando: 8
ndiaye: 10,
belhanda: 9
feghouli: 8
rodrigues: 8
yasin öztekin: 9
gomis: 7
imparatora da bir kez daha başarılar dilerim.