2018 senesinin futbol adına son haftası, 2018 senesinin getirmiş olduğu şampiyonluk gibi mutlu bitti...
aslında sadece sami yen'de sivasspor karşısında gülmedi yüzümüz, sinan erdem'de de "euroleague fiyakalısı" fenerbahçe'nin "façasını bozdu" yenilmez armada... helal olsun kaptan göksenin ve arkadaşlarına. bu sene basketbolda güçlü bir kadro oluşturulamadı, verilen sözler tutulmadı, oktay hoca "mecburen" bıraktı ve avrupa liginde de takım son sırayı alarak, kupaya veda etti ama söz konusu ezeli rekabet olunca, hele ki inanmış galatasaray taraftarı salonu doldurunca karşısındaki rakip "milyon dolarlık" fenberbahçe olsa da, mağlubiyeti tattırabiliyorlar sarı-kırmızılılar rakiplerine.
obradoviç'in yüzü muhtemelen yine "turp gibi kıpkırmızı" olmuştur da, göksenin köksal'ın maç sonu dediği gibi : "namağlup takım yoktur, galatasaray'la oynamamış takım vardır"
basketboldaki mutluluk, futbolla da perçinleşince galatasaray taraftarı için de "çifte kavrulmuş lokum" tadında bir gece oldu... özledik gülmeyi, öyle değil mi?
aslında, ligin tepesindeki başakşehir ve beşiktaş'ın puan kaybettiği haftada galatasaray'ın taraftarı önünde sivasspor'u geçip, ocak ayına liderin 6 puan gerisinde girmesi "şampiyonluk" için oldukça önemliydi. hocasının olmadığı, bir sürü sakatlık sorunu yaşadığı ve üstelik federasyonun saha dışında, hakemlerin de saha içinde galatasaray aleyhine verdiği cezalar ve kararlarla buraya gelmek yabana atılacak bir durum değildi... bu arada golcüsüz oynadığını da unutmayalım galatasaray'ın koca bir ilk devre...
eksikler listesinin tek tek sahaya döndüğü ve sadece emre akbaba ile fatih terim ve hasan şaş'ın ali sami yen'de olmadığı maçta galatasaray baskılı başladı sivasspor karşısında oyuna. deplasman ekibi de hakan hocasıyla beşiktaş'ı yenmiş, başakşehir'le berabere kalmıştı dış saha maçlarında, kendilerine güvenleri tamdı, galatasaray'a da çelme takmak arzusundaydılar. belhanda'nın yönlendirdiği, feghouli'nin canlandırdığı oyunda eren daha ilk 5 dakikada öne geçirecekti takımını ama kafa vuruşunda başarısız olurken, sivaslılar oyunu kendi sahalarında kabullenmeyip, pres yapmanın ödülünü 9. dakikada robinho'nun penaltı atar gibi muslera'yı avladığı golle aldı. brezilyalı golü rahatça attı atmasına da ona boşluğu yaratan arkadaşı muhammed'in ters koşusuydu.
taraftarı önünde geriye düşen galatasaray, moral bozmadı, aynı oyununu oynamaya devam etti ve çok geçmeden onyekuru'nun orta saha cıvarında rakibinden harika bir vücüt çalımı ile kurtulup, ceza sahasına getirdiği topta, belhanda'nın düşürülmesi ile penaltı kazandı. alıştık ya, bu sene bize kolay penaltı verilmeyecek, var'a gidildi ama uğur "bariz" bir şekilde basmıştı ayağına belhanda'nın, beyaz noktayı göstermekten başka çaresi yoktu halil umut meler'in. penaltıyı "klas" attı eren ve beraberliği sağladı.
yetmedi, kazanmak gerekiyordu galatasaray'a ve sağlı sollu ataklarla yine geldi sarı-kırmızılılar rakip kaleye ve kazanılan bir korner atışı sonrası n'diaye "slalom" yaparak iki rakibini pazara yollayıp, feghouli'nin önüne yuvarladığı topu, cezayirli topçu klas bir vuruşla tolgahan'ın sağından filelere yolladı.
galatasaray öne geçmişti, farkı da arttırmak istedi, özellikle belhanda sakatlıktan dönmesine rağmen kariyer maçlarından birini oynar gibiydi. sadece top ayağındayken değil, topsuz oyunda da vardı faslı oyuncu, top kapmak için yerlere yatıyor, rakibe "sert" giriyordu. zaten bu emeğinin karşılığını da onyekuru'nun attığı ikinci golde gösterdi. kendi kaptığı topla başlattığı atakta, mariano'nun ortasında "uçarak" asist yaptı ve galatasaray'ın dördüncü golünün mimarıydı. bu blog vasıtasıyla belhanda'ya bolca "salladık" ama dün geceki oyununa devam etsin, özür dilemeye de razıyım... umarım beni yanıltırsın belhanda...
soyunma odasına önde gitmeyi beklerken galatasaraylılar, robinho tekrar sahneye çıktı ve ilk attığı golün daha güzelini bu kez ceza sahası dışından muslera'nın kalesine yolladı. ilk golde olduğu gibi yine muhammed dengesini bozmuştu sarı-kırmızılı savunmanın ama o topu oradan köşeye yollamak da robinho gibi "star" topçunun başarabileceği bir iştir. bu arada sivas robinho'yu getiriyor, antalya eto'o'yu alıyor, kasımpaşa diagne'yi buluyor da "üç büyükler" transfere o kadar para saçarken bu oyuncuları neden takımlarına getiremiyorlar?
soyunma odasına gitmeden yine savunmadan başlayıp, rakip ceza sahası önünde paslaşarak onyekuru ceza sahası içine sokuldu ara pasla da nijeryalı oyuncunun şutunu savunma son anda araya girerek kornere çeldi. taraftar oyundan memnundu, yollamadı topçuları içeri, "cim bom buraya" diye çağırıp, "bizler inandık, siz de inanın" tezahüratı ile bağlılıklarını gösterdiler.
ikinci yarıya 2-2 beraberlikle başlayan galatasaray, sanki soyunma odasında fatih terim'in "kamçısını yemiş" gibi bir 45 dakika çıkararak sahadan sildi süpürdü rakibini. ali sami yen deplasman tribününde yer alan sivaslılar, 58. dakikada telefon ışıklarıyla plaka kutlaması yaparken, galatasaray çoktan 3-2 öne geçmiş, iki tane de kaçırmıştı. tabii, ikinci yarının yıldızı henry onyekuru'ydu, önce fernando'nun orta saha yayı üzerinden attığı ara pasta savunmanın arkasına "yay gibi fırlayıp" tolgahan'dan önce topa dokunup, fileleri havalandırdı. ilginçtir, yan hakem bayrak kaldırmıştı da, var görüntülerinden onyekuru'nun 1-2 metre geride olduğu gözüküyordu. yan hakemin durduğu yer de iyiydi ama neden o bayrak kalkmıştı? galatasaray'a karşı şartlanmış mıydı hakemler acaba? sonra belhanda'nın "cansiperane" pasında eren'in ıskaladığı topa sert vurarak skoru belirleyen golü attı onyekuru... goller dışında da her atakta nijeryalı topçu vardı ikinci devre... ilk 45 dakika nispetten daha iyi oynayan deplasman ekibi, ikinci yarı hakan'ın kaçırdığı ya da muslera'nın kurtardığı top dışında pek varlık gösteremezken, robinho bir kaç şut attı ama onlar da isabetsizdi...
galatasaray kendisi adına oldukça kritik bu maçtan 3 puan alırken, önümüzdeki yıllarda sivas maçı dendiğinde galatasaray taraftarının aklına geleceğin yıldızı mustafa kapı gelecektir. keçiörengücü maçında oyunun son dakikalarında sahaya sürülmek istenmiş 16 yaşındaki oyuncu ama dördüncü hakemin yanında kenarda beklerken, maçın hakemi oyunu bitirmişti. sivas karşısında da uzatmalarda oyuncu değişikliği için mustafa saha kenarına gelince, tribünde bir "alkış kıyamet" koptu da oyun bir türlü durmuyordu ve o anda sahanın en genci ozan topu istedi abilerinden ve meşin yuvarlak ayağına gelir gelmez taca yolladı. mustafa'nın oyuna girmesi için ozan'ın topu taca atması... bu kısacık cümlenin altına roman yazılmaz mı? yolun açık olsun çocuk... bu heyecanın ve mahcubiyetin bir ömür sürsün...
kaynak ve maçtan fotoğraflar için link:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...-grup-sivasspor.html