son periyoda kadar kafa kafaya getirmeyi başarsak da son çeyrekte
nick calathes'e karşı
buğrahan tuncer ile direnmeye çalışınca kaçınılmaz bir mağlubiyet aldığımız maç.
gerçi fenerbahçe'nin yoğun fikstürde yorgun bir dönemine denk gelmeseydi ve/veya hava atışı öncesi kağıt üzerinde bizim az da olsa gerçekçi bir galibiyet ihtimalimiz olsaydı, özellikle ilk yarıda bu kadar rahat bir savunma yapar mıydı fenerbahçe; orası da tartışma kaldıran bir soru...
bir diğer gerçi ise, bu takımın karşısında fenerbahçe gibi bir euroleague takımı değil, ligdeki en zayıf takım hangisiyse o bile olsa, birazcık topa baskı gördüğü zaman işleyen bir tanecik bile seti yok. mahir ağva'ya kariyer ribaund rekoru kırdıracak kadar savruk ve zayıf bir uzun rotasyonu var. bunlar çok temel sorunlar ve yaklaşık 3 aydır takım bir arada olmasına rağmen arpa boyu kadar yol alınamamış durumda.
fenerbahçe-efes-karşıyaka üçlüsünün ağır bastığı ortamda asırlar(!) sonra doğru düzgün bir yerli rotasyonu kurabildik ama gücümüz de, nefesimiz de, ağırlığımız da orada tükendi bu sefer. bizim standartlarımıza göre böylesine bir yerli rotasyonu toplamışken bir tane eli yüzü düzgün skorer bir tane de orta karar uzun bulabilsek türkiye ligi için gayet de taş gibi bir takım olabilirdik.
ancak bir galatasaray basketbol klasiği olan abidik gubidik twist twist transfer kotamızı komple yabancılarla doldurmamız gerekti sanırım bu sefer de. sadece kütük olarak yabancı değil, doğrudan basketbola yabancı arkadaşları bir araya toplamayı başardık...
taraftarın ilgisi derbiden derbiye ya da, ekseriyetle futbolun sezonu mantara bağladıysa, playoff'tan playoff'a bu şubeye dönerken; her sene abidik gubidik işler yapılmaya inatla devam ediliyor. azınlık bir grup bunu dert edip duruyor, derbiden derbiye camianın kalanı da o çaresizliği ve acizliği yaşayıp bunu tepkiye tahvil ediyor.
sonra herkes kendi işine, dalgasına bakmaya devam...