• 124
    bilen bilir, ben 3 senedir belçika'da, brüksel'de yaşıyorum, buraya da yazmıştım 3-5 entrye. türkiye'ye sadece yaz ve noel tatillerinde geliyorum, ve bu zamanlarda ligler de tatil olduğu için maç yakalamam çok zor oluyor. hatta son bir kaç gelişimde dalga geçer gibi deplasman maçı olduğu haftaya falan denk geldim. avrupa'ya gitmeden önce 1 sene bilet alarak, 2 sene de kombineyle geldim maçlara. ondan öncesini ise televizyondan... istanbul'da yaşadığım senelerde galatasaray'ın kaçırdığım iç saha maçı 3 ya da 4'tür, kupa maçları dahil.

    bu sene noel tatilinde türkiye'de olduğum zamana 22 aralık 2013 galatasaray trabzonspor maçı denk geldi. ve gidecek kimseyi bulamadım; bir arkadaş hastalandı, öbürü bir şeye kızıp maça gitmeyi bırakmış, bir diğerinin parası yok, bir kısım zaten amerika'da... çok düşündüm ulan maça yalnız gidilir mi diye ve sonunda geldim. ondan önce geldiğim maç fiorentina ile oynanan bir hazırlık maçı (umut attıydı), ondan önce liverpool hazırlık maçı (ooo elmander, kadife), ondan önce de malum sezondaki (10/11) malum fenerbahçe maçı. son 3 yılda galatasaray'ı canlı izlemem 4 kere yani.

    ben bugün hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşadım. ha, ne tezahüratlara katılabildim, ne "her yer kutu her yer yolsuzluk"lara... etrafımdakiler tezahürat yapar, maçın kritiğini yapar, telefonuyla oynar, ya da ne bileyim, herhangi bir şey yaparken ben sadece hayran hayran bakakaldım stada, taraftara, galatasaray'a. galatasaray'ıma. gol sevinçleri dışında hareket bile etmedim/edemedim. yıllar sonra kavuştuğum bir sevgiliydi ve sadece 90 dakika beraberdik ama büyüleyiciydi, inanılmazdı. inanın bugün kazanmayabilirdik, kötü oynayıp yenilebilir, hatta fark bile yiyebilirdik ama benim için bir şey değişmezdi.

    bütün bunları niye mi anlattım? abi, galatasaray'ın, galatasaray'a erişebiliyor, maça gidebiliyor, destekleyebiliyor vs olmanın değerini vallahi bilin ve olabildiğince keyfini çıkarın, demek için. sevgilinin değerini bazen yokluğunda anlarsın ya, öyle işte.

    hiç birinize galatasaray yokluğu yaşatmasın...
  • 134
    galibiyete sevindiğim, maç öncesi yaşadıklarıma üzüldüğüm maçtır.

    ankara'dan ara ara gelen, misafir ettiğimiz galatasaray aşığı engelsiz kardeşimize kombinemizle maça girdiği halde yaşatılan eziyetten tiksinti gelmiştir.

    çıkışının rahat olması için nereye başvurduysak opel tribününün alt katına aldıramadığımız, stadın içinden kimsenin doğru düzgün haberinin olmadığına ve iletişimsizliğin had safhada olduğuna inandırmıştır.mecburen kendi kapımızdan girerek, polis ve taraftar kardeşlerimizin yardımıyla içeriye girilebilmiştir.

    içeri girebilme savaşında kardeşimiz kolunu ayakta duramadığı için destek almaya çalıştığı döner kapıya sıkıştırmış, kapının dönmesiyle kolunun kırılmasından kıl payı kurtulmuş, iki üç kişinin yardımıyla kolu kapıya sıkıştığı yerden kurtarılmıştır.

    8 kişinin yardımıyla tekerlekli sandalyesine oturtulup opel üst tribüne çıkartılmış, yaşadığı sıkıntı ve kolunun ağrısından maçın keyfine tam anlamıyla varamadan maçı tamamlamıştır.aynı zulmü maç bitiminde de çekmiş, metroda yaşadığı eziyet ve maç öncesi metronun asansörünün çalışmaması da unutulmamıştır.

    tüm bu yaşadıklarına rağmen maç öncesi ali sami yen sokakta üçlü çektirmesinin verdiği hazzı anlata anlata bitiremeyen koca yürekli kardeşimizin daha önce de aynı durumları defaten yaşadığının bilinmesini istediğim hadisedir.

    engelsiz kardeşlerimize destek olacak yapılanmanın stadımızda planlanmadığına inandıran, allah bir daha kimseye yaşatmasın dedirten, isyan ettiren durumdur.
  • 85
    wesley sneijder ve fernando muslera ve biraz da felipe melo dışında kalan 8 oyuncunun hiçbirinin oyunu umursamadığı maç.

    umursamıyorlar. disipline edilmiyorlar. fenerbahçenin yenilmesi falan umurlarında değil. hepsi kafasına göre takılıyor. top galatasaraydayken herkes kendini saklıyor. topu alan adam görüş mesafesinde pas verecek hiç kimseyi bulamıyor. sınıfta "hoca beni görmesin" psikolojisiyle yüzünü eğip başka şeylerle oyalanan silik öğrenciler gibi hepsi. kaçıyorlar. keyifleri yerinde. paralarını tıkır tıkır alıyorlar. laubali oynadıklarında kendilerini silkeleyecek bir imparatorları yok. o yüzden salıver gitsin tabii.

    ahlaksız herifler. mancini de ayrı saftirikmiş ki hala bu kadroyla aynen devam etmek istiyor. devam et sen. ligin ikinci yarısı başlar başlamaz sakatlıklar da boy göstermeye başlar. rijkaardın, skibbenin başına gelen senin de başına gelir. anlamaz birden kapı dışarı edilirsin. bu topçulara insanlık yaraşmaz. kızılcık sopasını vereceksin.

    trilyonlar kazanıyorlar, hala başlarında kendilerini güdecek çobana ihtiyaçları var. yazıklar olsun. kötü futbol umrumda değil ama şu laubal imanzarayı gördüm ya, hepinize yazıklar olsun.

    wes, melo ve muslerayı hariç tutuyorum dediğim gibi.
  • 27
    sarı kart cezası yüzünden bu maçta oynayamayacak florent malouda'ya ek olarak sol bamba çocuğunun okul sorunları sebebiyle birkaç gündür fransa'da olduğu için son antrenmanlarda yer almadı ve trabzonspor kafilesine istanbul'da katıldı. ikinci kaleci zeki ayvaz da kadroda yer almıyor.

    bizde ise emmanuel eboue grip nedeniyle dünkü antrenmanda yer almayıp istirahat etmiş fakat bu sabahki son çalışmada yer alması bekleniyor.
  • 12
    muslera-eboue-semih-gokhan-ceyhun-riera-melo-sulcuk-sneijder-drogba-burak(umut)

    kadrosuyla cikmamiz gereken musabaka. yabanci kontejaninda yer acmak icin riera ve eboue'den fedakarlik yapmamak gerek. chedjou veya ceyhun hicbirseyin farketmeyecegi konusundayim. hatta hakan balta'nin bile ceyhun yerine oynayabilecegini dusunuyorum.

    artik yolumuza bu kadro ile devam etmek zorundayiz. kim ne derse desin bu takimin sol beki riera'ya sag beki eboue'ye muhtactir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın