151
yüreğim hariç diğer tüm organlarım ve duyularımın "hassiktir oradan" dediği olasılık.
bir tek yüreğimin içinde bir yerlerde "olur mu be" diyen bir sızı var. sezonun ilk yarısı boyunca "ilahi adalet illa ki tecelli eder" diye sabreden, 8/8 seride "aha geliyor" diyen, önüne gelene saçma sapan futbol oynayıp puan saçan takıma da hocaya da söylenirken "böyle bitmemeli" diyen, bitime beş maç kala işyerinde tahmin oyunu oynarken farketmeden 5/5 verip ligi 84-83-83 bitirten, 8 mayıs 2021 galatasaray beşiktaş maçı sonrası iki gün süren sinir bozukluğundan sonra bile bu yazıyı yazdıran...
8/8 seri sonrası o puanları saçan takım hiçbir şeyi haketmez aslında da sanki rakipler çok mu haketti? devlet başkanından federasyon başkanına kadar herkesi arkasına alan, maddi konuları limit aşımından öte adeta aşım limitine çeviren, yarıştan kopacakları 4 maçta hakem eliyle yarışta tutulan, hande sümertaş'a bile aylarca en büyüğünden en küçüğüne taciz ve hakaret yağdıran arsız bir camia...
diğer tarafta sarı kart sınırındaki stoperi 4 ay kart görmeyen, taca çıkmış topla gol atan, hocası hakem konuşmaktan ağız ishali olmuş, kiralık topçusu "kendi takımıma hizmet ettiğim için çok mutluyum" diyen, paralık trolleri ve televizyonlarda koltuk bulmuş baş trolleriyle millete saldıran bir camia...
diğer tarafta da kimseye verilmeyen kırmızı kartların verildiği, millet hakemlerle gargara yapıp ceza almazken hocası ağzını oynatsa 4 maçtan başlanan, kimseye çalınmayan penaltıların aleyhine çalındığı biz varız. üç kuruşluk top bile oynamadık, türlü türlü huyu olan bir teknik sorumlu kadar dahi istek göstermedik belki ama dilim dilim de doğrandık... kimseye çalınmayan penaltılar, kimseye verilmeyen kırmızı kartlar, kimseye atak yapmazken bize saldıran rakipler...
erol tolga'nın frikiğini filelerle buluşturan, taffarel'i parken'de bir direkten diğerine ışınlayan, mustafa keçeli'nin şutunu gol yapan, appiah'a boş kaleyi göstermeyen, üst direkten seken topu servet çetin'in kafasına düşüren güç...
nedendir bilinmez hep zordadır sana gelişlerimiz ve yine geldik sana dayandık...
yazının buraya kadarki kısmını okuyup okuyup kendimle sinkaflı bir şekilde dalga geçerken bir yandan da içten içe yalvarmaya devam ettik..
bu hayattaki tüm boşluklarımızı doldurduğumuz, iyi gününde gerinip kötü gününde üzüldüğümüz...
ne seni sevmeye devam etmenin, ne de senin büyüklüğünün bu şampiyonluğa ihtiyacı yok belki ama bu sefer de bizim ihtiyacımız var...
kurtar bizi solunum cihazından be galatasaray....
bir tek yüreğimin içinde bir yerlerde "olur mu be" diyen bir sızı var. sezonun ilk yarısı boyunca "ilahi adalet illa ki tecelli eder" diye sabreden, 8/8 seride "aha geliyor" diyen, önüne gelene saçma sapan futbol oynayıp puan saçan takıma da hocaya da söylenirken "böyle bitmemeli" diyen, bitime beş maç kala işyerinde tahmin oyunu oynarken farketmeden 5/5 verip ligi 84-83-83 bitirten, 8 mayıs 2021 galatasaray beşiktaş maçı sonrası iki gün süren sinir bozukluğundan sonra bile bu yazıyı yazdıran...
8/8 seri sonrası o puanları saçan takım hiçbir şeyi haketmez aslında da sanki rakipler çok mu haketti? devlet başkanından federasyon başkanına kadar herkesi arkasına alan, maddi konuları limit aşımından öte adeta aşım limitine çeviren, yarıştan kopacakları 4 maçta hakem eliyle yarışta tutulan, hande sümertaş'a bile aylarca en büyüğünden en küçüğüne taciz ve hakaret yağdıran arsız bir camia...
diğer tarafta sarı kart sınırındaki stoperi 4 ay kart görmeyen, taca çıkmış topla gol atan, hocası hakem konuşmaktan ağız ishali olmuş, kiralık topçusu "kendi takımıma hizmet ettiğim için çok mutluyum" diyen, paralık trolleri ve televizyonlarda koltuk bulmuş baş trolleriyle millete saldıran bir camia...
diğer tarafta da kimseye verilmeyen kırmızı kartların verildiği, millet hakemlerle gargara yapıp ceza almazken hocası ağzını oynatsa 4 maçtan başlanan, kimseye çalınmayan penaltıların aleyhine çalındığı biz varız. üç kuruşluk top bile oynamadık, türlü türlü huyu olan bir teknik sorumlu kadar dahi istek göstermedik belki ama dilim dilim de doğrandık... kimseye çalınmayan penaltılar, kimseye verilmeyen kırmızı kartlar, kimseye atak yapmazken bize saldıran rakipler...
erol tolga'nın frikiğini filelerle buluşturan, taffarel'i parken'de bir direkten diğerine ışınlayan, mustafa keçeli'nin şutunu gol yapan, appiah'a boş kaleyi göstermeyen, üst direkten seken topu servet çetin'in kafasına düşüren güç...
nedendir bilinmez hep zordadır sana gelişlerimiz ve yine geldik sana dayandık...
yazının buraya kadarki kısmını okuyup okuyup kendimle sinkaflı bir şekilde dalga geçerken bir yandan da içten içe yalvarmaya devam ettik..
bu hayattaki tüm boşluklarımızı doldurduğumuz, iyi gününde gerinip kötü gününde üzüldüğümüz...
ne seni sevmeye devam etmenin, ne de senin büyüklüğünün bu şampiyonluğa ihtiyacı yok belki ama bu sefer de bizim ihtiyacımız var...
kurtar bizi solunum cihazından be galatasaray....