• 26
    kalan 8 haftada 5 iç saha 3 dış saha maçımız var.
    şu anki puanımız 13.
    kalan 8 maçtan 17 puan alırsak 30 oluruz.
    ben liderin en fazla 33-34 yapabileceğini düşünüyorum. yani bu kadar kötü şeye rağmen devre sonunu 30 puanla kapatırsak zirvede kalacağız.

    devre arasında da linnes, sol bek, onyekuru ve 10 numara transferleri ile de bu hedefe ulaşacağız.

    dipnot: 10 numaradan kastım sosa gibi 8 numarada da oynayabilen bir oyuncu.
  • 29
    şampiyon olsa bile bir şeyler eksik. heyecanı aşkı bitmiş uzun soluklu bir ilişki gibi. şampiyon oluyoruz bir şekilde evet ama bu kısır zevk vermeyen oyun, şampiyonlar liginde yine büyük bir özgüvensizlik yaratıyor.

    ben artık varsın şampiyon olmayalım burun farkıyla 2. olalım hatta 3. olalım ama bol pozisyona giren, tempolu oynayan ve mücadele eden bir takım görmek istiyorum.

    milyonlarca galatasaray arasında da tek başıma bu hayalde olan biri olmadığıma eminim.
  • 31
    şu an en formda olan fenerbahçe'den 4 puan gerideyiz ve geriye 25 maç kalmış durumda. 9 haftada lider alanya 9, 2. fenerbahçe 10 puan kaybetmiş. haliyle bu köprünün altından daha çok sular akar. yeter ki 8 de kapanır, 18 de kapanır diyen hocamız bir an önce sahibi olduğu mekanı devralsın.

    bir diğer husus ise iç saha performansı. deplasmandan çıkarabileceğimiz kadar puanı çıkartıp iç sahada 1 puan dahi kaybetmemeliyiz.
  • 34
    mariano-nagatomo ikilisi linnes'e tercih ettigimiz gun sezonun sancili gecegi belli olmustu benim nazarimda. futbolun yazili olmayan kurallarina ters dusup, futbol tanrilarinin gazabina ugradik resmen.

    ote yandan afrika kupasindan sonra ritim bulamayan feghouli, anlam veremedigim sekilde her maca cikartilan belhanda- babel ikilisi. beksiz oynanmaya calisilan bekli sistemler. gule oynaya gelecek sampiyonlugu soktuk gene sikintiya bakalim.

    su kadar formsuz oyunculara alternatif bile uretemedik. gecen sene yokluktan 13 oyuncuyla oynadik bu sene de inattan oynuyoruz. hakikaten anlam veremiyo insan.
  • 35
    9. hafta bitimi itibariyle 2019-2020 sezonuna bocalayarak başlayan trabzonspor, başakşehir ve fenerbahçe'nin bize göre baya baya premier lig futbolu oynadığı şu günlerde kafamızdaki tek soru işareti önümüzdeki hafta takımın koşup koşmayacağı.

    oynadığımız 9 lig 3 şampiyonlar ligi ve 1 süper kupa finali olmak üzere toplam 13 resmi maç sonunda artık 130m euroluk kadromuzun sisteminin tamamen oturmuş ve makina gibi futbol oynuyor olması gerekirken, bugün için en büyük beklentimiz ilk maçına çıkacak taylan antalyalı'nın oyunu hareketlendirmesi ve çift forvetli sistemin işe yaraması.

    tamamen çöpe atılmış kocaman bir 3 aydan sonra, rakiplerimiz kendilerini bulmuşken, biz sıfırdan tekrar başlıyoruz. herhalde gerçekleşmemesini çok da sürpriz bulmazsınız.
  • 38
    abi bir kıvılcım istiyorum ya bir kıvılcım. bu sene arkadaslarla whatsapp grubundan (8 kişiyiz) yaptığımız konuşmalarda dönemsel olarak birileri umut aşılarken birileri kötümser düşünüyor resmen nöbetleşiyoruz. ilk 3-4 hafta 4-5 kişi cok olumsuz konusurken ben düzeleceğiz diyordum, 7. hafta gibi de çatlak sesler çıkarken toparlayacağız inşallah diyordum ama bu sefer de pesimist hava bana geçti, şimdi de ilk 3-4 hafta bu iş olmaz diyen adam bana umut aşılıyor. zorluyorum zorluyorum bir kıvılcım göremiyorum sanırım taraftarın da sıkıntısı bu. çünkü birimiz birieleri o kıvılcımı görsek yangına dönmeye başlayacak ama yok. fenerin bütün riskleri alıp ekonomik olarak daha da kötü günlere sürüklendiği bu dönemde kesinlikle şampiyon olup fatality yapmalıyız bu savcı çağırıcılara. şampiyon olup mutluluktan uçarken bir yandan aşağda fener'in titanic gibi batışını izlemek istiyorum yanıp kül oluşlarını izlemek istiyorum bizim yangımızdan.

    bir kıvılcım istiyorum be bir tane..
  • 39
    2020 mayıs ayının sonlarına doğru gerçekleşecek gibi duran kehanet. rakipler arasından "acaba" dedirten bir aday yok. biz kötüyken, "kaos" ortamındayken bile zirvenin iki maç gerisindeyiz. biraz toparlanırsak ki kadromuz gayet iyi, farkımızı göstereceğiz ancak oyuncular ışık vermiyor. bazı futbolcular sahada hiç yoklar sanki. bu sorun halledilirse şampiyonluğun en büyük adayı biziz.
  • 41
    hücumda ki akışkanlık sorunu çözülmeden istikrarlı bir futbol oynamamız çok zor görünüyor. babel ve feghouli gibi içe kat etmeyi seven isimler ile kanat akını geliştirmek hiç kolay değil. önce ki senelerde garry, onyekuru gibi açık alan oyuncuları vardı ve büyük bir çeşitlilik getiriyordu bu takıma. şimdi biri golcü, diğeri oyun kurucu iki kanat var ama takım pozisyona giremiyor.

    beklerin düşen performansına bu açıdan da bakmak lazım. her ne kadar bireysel olarak da gerileseler.
  • 43
    tarihimizdeki 10. hafta performansları:

    15 puan - 06/07
    16 puan - 10/11, 19/20
    17 puan - 97/98 (75 puan - şampiyon), 08/09
    18 puan - 11/12 (77 puan - şampiyon)
    19 puan - 13/14, 14/15 (77 puan - şampiyon), 18/19 (69 puan - şampiyon)
    20 puan - 16/17
    21 puan - 94/95, 95/96, 12/13 (71 puan - şampiyon), 15/16
    22 puan - 00/01, 09/10
    23 puan - 98/99 (78 puan - şampiyon), 02/03, 03/04, 17/18 (75 puan - şampiyon)
    24 puan - 07/08 (79 puan - şampiyon)
    25 puan - 96/97 (82 puan - şampiyon), 99/00 (79 puan - şampiyon), 04/05
    26 puan - 01/02 (78 puan - şampiyon), 05/06 (83 puan - şampiyon)

    dikkatinizi çekmek isterim. şampiyon olduğumuz sezonların 10. hafta durumunu teknik direktörlerin ismini ekleyerek yazıyorum ve en düşük puandan başlıyorum.

    97/98 - 17 puan - fatih terim
    11/12 - 18 puan - fatih terim
    14/15 - 19 puan - cesare prandelli / 18/19 - 19 puan - fatih terim
    12/13 - 21 puan - fatih terim
    98/99 - 23 puan - fatih terim / 17/18 - 23 puan - igor tudor
    07/08 - 24 puan - karl-heinz feldkamp
    96/97 - 25 puan - fatih terim / 99/00 - 25 puan - fatih terim
    01/02 - 26 puan - mircea lucescu / 05/06 - 26 puan - eric gerets

    fatih hoca 1. döneminde 25, 17, 23 ve 25 puana ulaşıp şampiyon olmuş. 97/98 sezonu hariç tarihin en iyi başlangıçlarına imza atmış hep.
    2. döneminde de yine 23 puanla başlayıp serisine devam etmiş ama o sezon rekor puanlı şampiyonluğa (85 puan - beşiktaş) yetmemiş.
    3. döneminde ise fatih hoca sırasıyla 18 ve 21 puana ulaşmış. 13/14 sezonunda ise 5 haftada 9 puan alarak yine kötü bir başlangıçtan sonra yollar ayrılmış.
    4. döneminde fatih hocaya tabi 17/18 sezonunu sayamıyorum. fakat 18/19 sezonunda 19 puan ile yine 20 puan barajını aşamamış ve bu trendine 19/20 sezonunda da devam etmiş.
  • 44
    bu sezonda ensenin şimdiden karartılmasını benim de yanlış bulduğum futbol sezonu.

    evet, bitmiş bir şey olmadığı gibi aksine geride 24 haftanın kaldığı, alınabilecek 72 puanın beklediği sezondur. ve uçuyor kaçıyor denilenler bizden fazla mağlup olmuş, bizden fazla gol yemiş. uçup kaçmayı en iyi bilecek olan kuş grubu medyası doğal olarak kimin uçup kaçtığını biraz abartıyor olabilirler özellikle 2018 - 2019 sezonunda küme düşme hattından son anda uçmuş takımlar için.

    neyse, konumuza dönelim.

    evet, 72 puan var ve geçen sezon sadece 69 puan ile şampiyon olmuş bir galatasaray var. puan baremi, kaçta biter vs. tartışmalarına girmiyorum çünkü beklentiler yükselse de ligin kalitesindeki makas birbirine yaklaştıkça puan baremi düşüyor ve bu sene 10. haftada halen lider olan bir alanyaspor var, siz düşünün makas ne seviyede. ama bu 72 puandan maksimum puanı biz çıkarıp bu başlığı gerçek yapacaksak acil yapılması gereken aksiyonlar var.

    1 - oyun planı + sistemi
    şu andaki kadromuza hiç ama hiç uygun olmayan 4-3-3 sisteminden bir an önce vazgeçmeliyiz. öncelikle bizim kanattan topu ceza sahasına kolaylıkla taşıyabilecek kanat oyuncularımız yok. buna en yakın kanat oyuncusu elimizde emre mor, o da fizik olarak çok güçsüz maalesef. orta üçlüde merkezde nzonzi'yi geriye atıp savunmayı toparlamasını düşününce merkezden hücumu düşünen oyuncumuz da kalmıyor. bu da ceza sahası içindeki etkinliği, pozisyon zenginliğini ve atılan gol sayısındaki düşüşü beraberinde getiriyor. radamel falcao gibi bir adam var elimizde, oynadığı maçları düşünün. bu adamı topla buluşturduğumuzda atar, kasımpaşa maçında da gördük fener maçında ofsayt olan pozisyonda da. bu adama top getirirsen atamayacağı pozisyon çok nadir. ama biz şu andaki kurgumuzla beklerden neredeyse hücum katkısı almadan 4-3-3 oynamaya çalışıyoruz. ne dediğiniz önemli değil taktiğe ben 4-3-3 diyorum siz 4-2-3-1 dersiniz, diğeri 4-1-2-3 der.
    bizim bu kadromuz için ideal bir sistem bulmamız, beklere ve yapacağı (ya da şu andaki durumda yapamadıkları) ortalara bağımlı kalmadan ceza sahası içinde topla buluşabileceğimiz bir sisteme ihtiyacımız var. kanatları etkin kullanamayan, ceza sahasına girmeyi düşünen her takım gibi de bizim bir ofansif orta saha merkez oyuncusuna ihtiyacımız var. eskinin tabiri ile 10 numaraya.
    şimdi 10 numara lazım dedim diye faslısever ekip doluşacak da bir dinleyin önce. siz kendiniz de diyorsunuz zaten "10 değil 8 numara, 8.5 numara" falan diye. şimdi öncelikle şunu bir belirleyelim, ayakkabı aramıyoruz ki sıksın ya da büyük gelsin. biz futbolcu arıyoruz vetakımı hücuma götürecek, gol + asist katkısı sunacak ve belki de en önemlisi takım ileri çıkamadığı anlarda bile kilit açmanın yolunu arayacak bir isim benim bahsettiğim. bu isim olsun da 31 numara giysin, ne giydiği önemli değil ne yaptığı önemli bana. merkezde böyle bir oyuncu eksikliğinden, kanatlar da işlemediği için biz hücuma çıkamıyoruz, çıksak da etkili olamıyoruz. ömer bayram sol kanada kayarak bir şeyler yapma çabasında sadece ama o da yeteneği seviyesinde katkı veriyor ki bu da bize yeterli değil.
    modern futbolda artık yeri yok kavramına da ben katılmıyorum. ofansif orta saha merkez olarak bilinen oyuncunun her dönem her futbol tarzında yeri vardır, olmalıdır. çünkü her takım psg değil, real madrid değil, city ya da bayern değil. her takımın bekleri %60 - 70 seviyesinde katkı vermez, her takımın kanatları dünyanın en hızlı futbolcularından oluşup o mevkiye ihtiyaç duymadan oynayamaz. biz böyle bir takımız, yanielimizde mbappe - neymar var da ben "illa 10 numara olacak hacı" mı diyorum sanki? bizim elimizdeki kanat oyuncularımız çok hareketli değil, daha durağan oyuncular. siz babel'den neymar performansı, feghouli'den mbappe gibi süratle adam geçmesi falan istiyorsunuz o zaman 10 numaranın modası geçti diyerek, tamam ver 500 milyon euro, ikisini getirelim senin dediğin oyunu oynayalım. mümkün mü? değil. o zaman klasik futbol ile moderni karıştırmamız lazım ki ceza sahasında etkili olalım. bunun için de tekrarlıyorum, ofansif orta saha merkez oyuncusu, oyun kurucu, takım beyni, çilingir adam bize lazım! başka yolu yok bu işin. bu adamı almadan şu anda denediğimiz sistemi oynamanın yolu kanatlar da bekler de değişecek ve daha hareketli bir oyun oynayacağız. o zaman oyun beyni lemina da olabilir seri de nzonzide. ama bu adamı bulmadan, almadan olmaz.
    bu adamı bulduktan sonra da 4-3-1-2 gibi bir sisteme dönmeliyiz. orta sahada rakibin oyununu kitleyecek, hücumda da merkezden olabildiğince zorlayacağız. orta 3'ün kanatlara yakın ikisi kanatlara deplase olarak merkezde alan açmaya yardımcı olacak. başka yolu yordamı oluru biteri yok.

    2 - doğru transfer stratejisi
    yukarıda bahsettim, bir adet ofansif orta saha merkez oyuncusu lazım bize. ya da alabiliyorsanız iki adet süratli ve bitirici kanat. hücum için olmazsa olmazı bu. orta saha zaten yapılacak bir şey yok, elden gelenin en iyisine sahibiz. ama bir sağ bir sol bekşart oğlu şart. marcao'yu da satabilirsek bir de stoper. yani bu transfer döneminde en düşük 4, en fazla 6 transfer lazım bize. ama alınacak oyuncuların tanısı doğru konulmalı. ne ihtiyacımız olduğu bilinmeli, buna göre hareket edilmeli. iki tane çok yönlü bek, bir çilingir ve bir de luyindama'nın iyi anlaşabileceğibir isim. bu 4 oyuncuya çok para harcamamız da gerekebilir, kiralık olarak çözülmesi çok olası gelmiyor bana bu 4 hamlenin. belki 1'i olabilir. ama 3 oyuncunun bonservisleri ile birlikte alınmaları lazım. 6 olursa yapılacak transfer de 2 olabilir kiralık. burada da iş satışa bakıyor. belhanda satılacak büyük olasılıkla, bu dakikadan sonra ne o galatasaray'a faydalı olur ne galatasaray taraftarı onu benimser. olmuyor, tutmuyor bu bağ işte zorlamanın iki taraf için de hiç bir faydası yok. bunun dışında ben sanki marcao için de teklif gelirse satılabileceğini düşünüyorum, mariano satış değil de ayrılık olur para getirisi olmaz onun. ama işte bir sorun da burada ortaya çıkıyor, 3 yabancı gönderiyoruz yerine 4 oyuncu gelmesi lazım. ya 1 oyuncu yerli olacak ya da eksik transfer yapılacak. hadi linnes kullanılsın, 3 transfer yapılsın desek yine 3'te 1 türk olmak zorunda. bir de bunlar bu kadar yabancı sınırlaması konuşuyor, yabancı sınırlaması da gelebilir. işin içinden çıkılması zor. yerli oyuncu pazarında da kimi bulabilirsin, hangi pozisyona bulabilirsin bu da çok sıkıntılı. bu bağlamda düşününce kaan ayhan bana sürekli mantıklı geliyor, hem sağ bek hem stoper pozisyonlarında kullanabiliriz. hiç maçını izlemedim yalan yok ama 18 yaşındaki orkun kökçü olabilir feyenoord'dan. belki antalya'dan nazım sangare? bilmiyorum ama yerli oyuncu kesinlikle gelmeli bu ara transferde.
    ya da diğer bir alternatif daha var, altyapı. atalay 10 numaraya olabilir, süleyman sol bek pozisyonuna olabilir, gökay artık 20 yaşına geldi olacak mı olmayacak mı artık belirlenmesi lazım.
    zaten bir sorun da burada. avrupa'nın en büyük kulüpleri bile 17 yaşındaki futbolculara güvenip sahaya koyuyor, biz 20 yaşına gelmiş halen gelişmesini bekliyoruz. neyin gelişmesi, koyalım sahaya bu çocukları. biz onlara güvenmezsek onlara kim güvenir? gerçi bizim taraftar profilinden korkulur, ozan'da en büyük korkum buydu. ilk penaltısını yaptırdığında "eyvah dedim bittik bizim taraftar harcar bu çocuğu" ama beklediğimden çok daha farklı gelişti o hikaye. ama kupa maçında forvetin yuhlandığını, orta sahanın pres altında top kaybettiği için ıslıklandığını da bilirim. 16-17 yaşındaki çocuklar bunları yaşayanlar. taraftar olarak biraz daha bu çocuklara karşı ılımlı olabilirsek onlar da kendilerine daha fazla güvenir, daha rahat oynarlar. yeteneksiz diyebilir misiniz mesela atalay için? ama neden oynamıyor? kendisini gösteremiyor? bizim futbolumuzun sorunu da bu.

    3 - teknik ekip + fatih terim
    bu konudaki duruşum ve bakış açım net. fatih hocanın üzerindeki baskının azaltılması gerekli. hocanın sadece takıma odaklanması, onun sorunları ile ilgili olması gerekir. geri kalan tüm konularda (hakemler - rakip kulüp başkanları [ki bizden başka kulüpte göremezsiniz rakip kulüp başkanının bir takımın teknik direktörünün tazminatını her fırsatta konuşmasını] - rakip teknik adamlar - federasyon - hükümet kanadı vb. örnekler çoğaltılabilir) yönetimin daha aktif olup galatasaray'ı savunması gerekiyor artık.
    suskun yönetim hocanın konuşmasını, hocanın konuşması da cezaları, cezalar da takımla ilgilenmemesini ve daha çok konuşmasını getiriyor. sonuç: kısırdöngü.
    hepimiz biliyoruz, başında terim'in olduğu her takım şampiyonluk adayıdır. 9 kez takımın başında olmuş, 8 kez şampiyon olmuş böylesine büyük bir karakter yok. ama işte hoca saha dışıyla saha içinden daha fazla ilgilenmek zorunda olunca sonuç da şu andaki sonuç oluyor. özellikle bu kadar belirgin cephe bir federasyon varken.
    tüm teknik adamlar çizgiyi bırakın saha çizgisinde geziyor ama tek kart terim'eçıkıyor. bu size federasyonun cephesi hakkında bir bilgi verecektir.
    teknik ekibin de birazcık toparlanması gerekiyor galiba. özellikle hangi oyuncuların net oynamaya hazır, hangilerinin kondisyona ihtiyacı var, hangisinin katkısı hangisinin zararı var bunlar çok basit incelemelerle, izlemelerle ve istatistiklerle ortaya koyulabiliyor. hocaya bu şekilde raporların daha sağlıklı gitmesi lazım bence.

    4 - futbolcular
    kendilerine uygun bir sistem olmayabilir, henüz oturmamış olabilir, birbirleriyle çok fazla maç oynamamış olabilirler. bunların hepsine kabulüm. ama yine de sahada yenilgiyi kabullenen, galibiyet için çabalamayan bir galatasaray olmaz. olmamalı. bu galatasaray'ın dna'sına aykırı. galatasaray savaşmalı, galatasaray çabalamaktan asla vazgeçmemeli rakip kim olursa olsun. ki fatih hocanın da bu konuda biz sözü var; "galatasaray en az rakip kadar mücadele ettiğinde kalitesi ortaya çıkar" diyor hoca. şu andaki galatasaray galibiyet için mücadele etmiyor. en azından ilk 11'lerde bunu görüyoruz. bireysel olarak isim vermenin, parmakla göstermenin kimseye faydası olmayacağını biliyoruz.
    takım olarak mücadele etmeliyiz çünkü takım olarak kazanacağız ya da takım olarak kaybedeceğiz. yani bir sezonda galatasaray şampiyon olamadığında ama gol + asist kralı galatasaray'dan çıktığında kimse ortaya çıkıp "olsun yine de gol kralı bizde" diye saçma bir argümanda bulunmaz. bu da taraftar / camia olarak bizim yapımız. bu yüzden bireysel oynamak, kendi istatistiklerini takımdan önde tutmak herkes için çok ciddi bir saçmalık. öncelik takım olmalı. 1 sezon da burada olsanız, 3 sezon da burada olsanız, 10 sezon da. tüm sezonlarda başarı için çabalamalısınız. yolu budur bu işin, takım olmanın. öncelikle takım olmalıyız, sonra takım olarak savaşmalıyız.
    bunu da size kimse veremez. evet teknik ekip kaynaşma konusunda yardımcı olabilir belki, ama siz birlikte takım olmalısınız çünkü ya birlikte şampiyon olup tarihe adınızı yazdırıp boynunuza bir madalya, müzeye de bir kupa kazandıracaksınız ya da unutulacaksınız.
    isminiz de önemli değil, cisminiz de, ırkınız da, sülaleniz de, daha öncesinde ne yaptığınız da. bizim için sizin öneminiz sırtınıza geçirdiğiniz parçalı ile başlar. o parçalı çıktıktan sonra nasıl anılacağınızı da o parçalıyı giyerken yaptıklarınız belirleyecek.

    5 - taraftar
    abi biraz sakin ya. tamam, takımda nefretimizi hak edecek oyuncular var. hepimizin var. ben birisinin adını bile anmıyorum artık düşünün. ama biraz sakin ya. başımızdaki hoca terim, takımdaki orta saha ligde başka kimsede yok, daha emre akbaba var, falcao iyileşecek, emre mor biraz daha toparlayacak, feghouli az daha dinlensin daha iyi olacak. eksikler de tamamlanınca zannediyor musunuz ki bizim önümüzde durabilsinler?
    birazcık bize düşen de sakin olmak kalıyor. ben demiyorum ki belirli bir 8.1253123 numaraya tepki göstermeyin. gösterin, ona da gösterin. ama o arkadaşı satmadığımız sürece de bu eksikleri tamamlayamayacağız maalesef.

    sonuç: herkes birazcık kendisine gelirse ve biraz hakan taşıyan gibi "napıyoruz biz ki?" diye sorarsa gerçekleşecektir bu şampiyonluk. yoksa işimiz (özellikle bu federasyon ve bu düzen varken) çok ama çok zor.
  • 45
    https://imgyukle.com/i/RI6wfR

    şöyle bir şey var önümüzde. 6 ay sonra sonra baksak neler konusuruz kim bilir?
    hocam sen hep eksiden, handikaptan, sıkıntıdan var ettin kendini.galatasaray'ın doğuşu ve namını salışında da aynı emareler var. bakıyorum 13 oyuncu falan yazabiliyorsun kadroya. koskoca galatasaray'ın istediği daha iyi bir şart var mıdır küllerinden yeniden doğması için. doldur şu fikstürü yeşil g lerle hocam!

    kadro malum, topu elle kaleye götürmekten aciz. belki sen batırdın belki başka sebepler de var. son dönemeç artık. salı brugge, haftasonu hamsi kafalılar. bir oyun yazamazsan devre arası falan kurtarmaz. ne bizdeki başarı alışkanlığı ne de sendeki hırs ve tesir kurtarmaz. şuan sadece akıl kurtarır. hiç baktın mı kuzey tribününde yer alan boylu boyuna uzanmış pankarta.

    https://i.hizliresim.com/EO9XYn.jpg

    hadi hocam! vakit eriyor. yap bir şey! yaşın da geliyor. bu saatten sonra manchester city futbolu oynayamayız. ne bizim futbola bakış açımız yeter bu istediğin şeye ne de epi topu bütçesi belli galatasaray'ın. bu türkü bizim dilimizden tuttu bir kere. içeriden...

    sonunda mutlaka beinsportsa yazdırmamız gereken cümle!

    *
  • 46
    ben de aynı fikirdeyim. iki fişek kanat monte ettik mi devre arasında bu iş tamam. takımın ölü hali ligin 12 haftasında 19 puan topladı. çok övülen rakiplerimiz de harika işler yapmıyor. daha 22 hafta var. bizim en büyük kozumuz son on haftaya şampiyonluk potasında girdiğimizdeki performanslarımız. hiç bir şey kaybetmedik, sımsıkı kenetlenip medyayı, sosyal medyayı, mesnetsiz yıpratma çabalarını, rakiplere yapılan toleransları, kısacası tüm planları bozmaya geliyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın