• 326
    muhtemelen (tahminim) siyasetin ve iktidarın fenerbahçe'yi (ve diğer takımları) bir şekilde sindirme, ele geçirme vs. amaçlarıyla yaptığı soruşturmadır. yani sırf aman temiz futbol falan diye yapıldığına inanmıyorum. aziz yıldırımı pasifize etmek için de yapılmış olabilir. gözlemlerimden çıkardığım sonuç bu. umarım yanılırım da futbol temizlenir.
  • 329
    fener medyasının süreç uzadıkça sulandıracağı ve pek sanmamakla beraber yapabildiği kadar unutturmaya çalışacağı gelişmelerdir. mehmet ali aydınlar ve ekibi de buna çanak tutmuştur. işin içinde beşiktaş ve trabzonspor'da olduğu için hepsi ortak bir kurtarma paketi altında alabilecekleri minimum cezalarla yırtacaklardır. olan yine galatasaray'a, galatasaray sevdalılarına olacaktır. bugün bu süreçte şikecileri destekleyen, onları aklamaya gayret gösteren veya yanında duran ister federasyon içinde olsun ister başka yerde olsun tüm galatasaraylılar sezon içerisinde kulübümüze yönelik yapılacak haksızlıklara davetiye çıkarmış olacaklardır.
  • 331
    şike soruşturmasında gelinen nokta : 12.07.2011

    fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, ikinci başkan şekip mosturoğlu, kulüp muhasebecisi, efsane futbolcu ve alt yapı koordinatörü cemil turan tutuklandı.
    fenerbahçe'nin şike ve teşvik primi için para verdiği, bağlantıya geçtiği iddiasıyla sivasspor başkanı mecnun otyakmaz, kaleci korcan, eskişehirspor'un geçen sezonki kaptanı ümit karan tutuklandı.
    bunların dışında bu işleri organize ettiği, paraları alıp götürdüğü iddiasıyla aziz yıldırım'a yakın olduğu belirtilen birkaç kişi daha tutuklandı.

    bu süreç içinde tff başkanı, m.ali aydınlar soruşturmayı yürüten savcıyı ziyaret etti, sanırım üç gün önce. görüşme çıkışında “durum çok vahim” açıklaması yaptı. tff tarafından 15 temmuzda toplantı ve sonrasında açıklama yapılacağı bildirildi.
    bundan sonra pazar günü aziz yıldırım tutuklandı, fenerbahçe taraftarı ortalığı birbirine kattı ki normaldir böyle yapmaları.

    pazartesi günü kulüpler birliği tff'yle toplantı yaptı, devamında bir açıklama yaptılar :

    "bu konuyu futbol federasyonu başkanı ve yöneticileriyle paylaştık. tüm kulüp başkanları ve yöneticileri de görüşlerini belirtti. türk futbolunun en değerli markası olan spor toto süper lig’i oluşturan kulüplerin başkanları olarak tek ses, tek yürek durumundayız. tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz. birlik içinde en ufak çatlak ses bulunmamakta. herkes ortak mutabakat ve yüzde yüz beraberlik içindedir. tabii son kararı futbol federasyonu verecektir. daha bundan sonra da görüş alışverişi olacaktır. kulüplere karşı bazı basın yayın organları tarafından yapılan yargısız infazı kabul etmemiz mümkün değildir. gelişmelerle ilgili futbol federasyonu gerekli bilgilendirmeyi yapacaktır. kulüplerimiz, kulüpler birliği başkanı olarak arkadaşımın adına en yaşlı üye sıfatıyla bu açıklamayı bana verdiler. bu açıklamayı 18 kulüp adına yapmaktayım."

    ben bu açıklamayı galatasaray sözlük'te şöyle yorumladım :

    “büyük ihtimalle şöyle oldu. kulüpler tff binasında m.ali aydınlar'la görüştü. bir de baktılar ki, şike mevzusu ciddi, elde sağlam deliller var. ne yapacaklar? suyu fazla bulandırmadan, topa girmeden yalandan bir açıklama yapalım dediler.

    söyledikleri ele gelir tek şey, yargısız infaz yapılmasın. bir de 18 kulübün ortak açıklamasıdır dediler. bu kadar. böylelikle fenerbahçelilere (fenerbahçeye değil) "biz sizi savunduk ama elimizden bir şey gelmiyor, sizi bu ibne federasyon düşürecek" mesajı verdiler, topu tff'ye attılar.

    eğer böyle olmasaydı, yani elde sağlam kanıtlar olmasaydı yıkarlardı ortalığı (cem yılmaz'ın dediği gibi değil. bir dozer vardı ya, onun gibi).
    çünkü hiç bir kulüp etik, ahlak falan peşinde değil, futbol temizlensin derdinde de değil. çünkü sıra hepsine gelebilir. ama işler bu defa kolayca üstü kapatılacak gibi değil, kellelerin uçması lazım. bu sebeple kulüpler birliği, ortada kuyu var yandan geç taktiği uyguluyor.

    yazdıklarımdan ben olsam şunu anlardım; fenerbahçe küme düşürülecek, kimse elini kana bulamak istemiyor.”

    kulüpler birliği açıklamasından hemen sonra tff başkanı m.ali aydınlar şöyle bir açıklama yaptı :

    “federasyonun elinde belge ve delil bulunmamaktadır. bu konudaki disiplin soruşturması cumhuriyet savcılığının iddianameyi hazırlayıp mahkemece kabul edilmesinden sonra başlatılacaktır.
    alacağımız kararların toplumun bütün kesimlerini mutlu etmeyeceğinin bilincindeyiz.
    bugün birlik ve beraberlik günüdür bu konuda tüm kamuoyunun desteğini rica ediyoruz.
    bu süreçte uefa ve fifa ile sürekli temas içinde bulunacağız.
    lig planlandığı şekilde 5 ağustos'ta başlayacaktır
    31 temmuz'da süper kupa finali fenerbahçe ile beşiktaş arasında oynanacaktır.
    lig planlandığı şekliyle devam edecektir. böylece ligi şaibe altında bırakmayacağız.
    lig bu haliyle tescil ederek uefa'ya bildirilmiştir.
    alacağımız her karar birilerini üzecek birilerini mutsuz edecek.
    ben bu konuda herkesin sağduyulu olmasını bekliyorum.”

    m.ali aydınlar, üç önce savcının yanından çıktığında “durum vahim” demişti, şimdi “elimizde delil yok” diyor. tv'lere yaptığı açıklamalarda “kişilerle kurumları ayırmak lazım” diyor. kendinden beklenen bir davranış.

    galatasaray'dan da benzeri açıklamalar geliyor. kulüpler birliği'nde, semih haznedaroğlu ve fatih terim aracılığıyla “kişilerle kulüpleri ayıralım” fikri ön plana çıkarılmaya çalışılıyor.
    bir çeşit ortaoyunu oynanıyor. size bir şey söyleyeyim mi, şikenin büyüğü yapılıyor şu anda türk futbolunda. hatır şikesinin böyle büyük boyutlu olduğunu hiç görmemiştim.
    türk futbolundaki bütün figürler aynı şeyi söylüyor, ağız birliği yapıyor. böylesini hiç görmemiştim, milli maçlarda bile.

    peki neden? fenerbahçe olmadığında doğacak para kaybını kimse göğüslemek istemiyor, aziz yıldırım yaptıysa cezasını çeksin ama bu işin zararı bize dokunmasın derdindeler.
    size net söyleyeyim, eğer kulüplere deseler ki, “seneye gelirlerinizde bir kayıp olmayacak” anında fenerbahçe düşsün diyeceklerdir. bir de ahlakçı havalara girerler, “kim olduğu önemli değil, şike yapan düşmeli, şeriatın kestiği parmak acımaz” diyeceklerdir.
    ama şimdi hepsi sözde fenerbahçe'nin arkasında duruyorlar. ve elbette bizden bulmasın allahından (tff, uefa) bulsun derdindeler.

    tabii bir de şöyle bir durum da var; kulüpler ve özel olarak galatasaray ne yapabilir? mesela kulüpler birliği toplantısında “yok arkadaş fenerbahçe düşürülsün mü diyecekti”. adama sorarlar, “tff bile elimde delil yok diyor, sen neye göre yorum yapıyorsun? böylesi direkt düşmanlık olur.
    “şike yapan cezasını çeksin” demiyormuş galatasaray, şart mıdır? aynı şekilde bakıldığında “aziz yıldırım ve fenerbahçe'nin suçlu olduğuna inanmıyoruz” gibi bir açıklama da yapılmadı.

    asıl sorun türk futbolunu hatta türk sporunun aziz yıldırım ve fenerbahçe'nin ele geçirmesidir. tbf başkanını, tff başkanını aziz yıldırım belirliyor, onay vermediği kimse başkan olamıyor. diğer federasyonlardaki durumları bilmiyorum. m.ali aydınlar, tanımayan var mı? fenerbahçeli olduğunu bilmeyen var mı?
    fenerbahçe'nin bu hale gelmesine galatasaray'ın basiretsiz eski yönetimleri sebep oldu. türkiye'nin en güçlü iki camiasından biri kenarda durursa her kçşeyi diğeri kapar. ünal aysal yönetiminin hiç kabahati yok, şimdilik.

    buraya kadar empatiydi. yapılanların tamamı yanlış, hepsi. tff; “elimde delil yok karar veremem” diyor. savcılık; “tff'de şüpheliler var, onlara delilleri sunmam” diyor. kulüpler birliği “aman para kaybetmeyeyim” diyor. işler çarşafa dolanıyor.
    sonunda, karar verici tff, sanki hiçbir şey olmamış gibi her şeyin aynen devam edeceğini söylüyor. iddianameyi görene kadar böyle devam edeceğiz. iyi de bunun sonu yok ki, iddianameden sonra mahkeme bitsin istenecek, sonra temyiz bitsin. türk adalet sisteminden alıştığımız üzere yıllar geçecek üzerinden. o zaman da ne bu kulüplerin balında aynı başkanlar ne de tff başkanı olacak büyük ihtimalle. herkes yakar toptan kaçma derdinde.

    italya'da hemen karar verildi diyoruz ya, süreç nasıl işlemiş biliyor musunuz? polis ilk açıklamayı mayıs 2006'da yapmış. 14 temmuz 2006'da mahkeme ilk kararını vermiş. kulüpler temyize gitmiş, 10 gün sonra temyiz sonuçlanmış. sonuçların ne olduğu önemli değil, önem verdiğim işlerin hızı.
    en büyük sıkıntımız bu. davanın süresi. geç gelen adalet mi, değil tabii. ama tff de bu cesaret yok işte.

    halbuki büyük bir yanlışın içindeler futbolun aktörleri. marka değeri diye tutturmuşlar gidiyorlar, neyin marka değeri, kime marka göre değeri? yine bir türk'ün türk'e propogandası durumu var. bizim ligimizi bizden başka izleyen yok. üçyüz küsur milyon dolarlık ligi bir tek kendimiz izliyoruz.

    ---------son dakika-----
    yazının tam burasında galatasaray başkanı ünal aysal'dan açıklama geldi :

    bu ateş üfleyerek sönmez, çözüm zamana yayılamaz

    türk futbolu çok ağır bir şaibe altında. toplumumuzu sadece sportif açıdan değil sosyal açıdan da alt üst edecek kadar derin ve yaygın olduğu anlaşılan büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

    göreve yeni başlamış olan türkiye futbol federasyonu’nun ne denli ağır bir sorumluluk altında olduğunun bilincindeyiz. kararların geciktirildiği her gün türk sporuna zarar vermektedir. bilelim ki dünyanın saygın bir gücü olmaya soyunmuş bir ülkesi olarak asıl verdiğimiz sınav etik değerlere sahip çıkma konusundaki kararlılığımızdır.

    galatasaray olarak biz, türk futbolunun içine düştüğü bu karanlıktan bir an önce çıkarılması için tüm mercilerin, gerekirse liglerin bir süre ertelenmesi kararı dahil, üzerlerine düşen tüm görevleri zaman kaybetmeden yerine getireceklerine ve kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin federasyon’umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz.

    galatasaray camiası olarak alınacak her karar ve uygulamanın en yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz.

    ünal aysal
    başkan
    galatasaray spor kulübü

    -----------------------son dakika-----------------------------

    kaldığımız yerden devam :

    marka değerini yerlerde süründürecek en önemli etken güvenilmez bir ligtir. dönen paralardan sadece futbolcular, teknik direktörler ve menajerler kazanır. ama dürüstlük, ahlak yoksa kimse size dönüp bakmaz.
    eskiden bazı şehirlerdeki at yarışları için “burada her şey olur, oynamayın” derlerdi abiler.
    böylesine güvenilmez bir lig dünya üzerinde büyük itibar keybeder. hangi futbolcuyu getirirseniz getirin kimse dönüp bakmaz. aslında dünya ölçeğinde çok takmadıkları için bir önemi yok belki.

    asıl önemlisi kendi içimizdeki güven sorunu, bunu çözemezse tff türkiye'de futbol biter. bir çok kişi var tanıdığım, “abi neyini takip edeceğim, her şey önceden belli” diyor. o adamı ne maça getirebilirsin, ne forma aldırabilirsin, ne de tv yayını. benim gibiler önemli değil ki, ben manyağım siz bana ne bakıyorsunuz, ben her halukarda maça da giderim, forma da alırım, yayın da alırım. ama benim giblerin sayısı çok değil ki.
    bu mevzular sırasında bir ara “ulan yemişim stsl'i, alayım premier lig maçlarını onları takip edeyim, onları yazayım, serde eski liverpoollu'luk da var” diye düşündüm, ben bile.

    bu sorun bir an evvel çözülmeli.

    gelelim galatasaray başkanı ünal aysal'ın açıklamasına. dün kulüpler birliği ile fikir birliği içinde, düşük profil çizen bir galatasaray varken, bugün bir anda öne çıkan bir galatasaray var. bu işlerin bir an evvel temizlenmesini talep ediyor, hatta para kaybetmeyi bile göze aldığını bildiriyor. robert bosch tavrı. güzel.

    ve galatasaray farklı bir kulüp olduğunu bir kez daha kanıtladı. daha önce sportif anlamda defalarca kanıtlamıştı. mart ayında başkanını ibra etmeyerek bir ders vermişti, şimdi de türk futboluna dersini veriyor.

    açıkçası beklemiyordum bu çıkışı. yukarıda da yazdığım gibi, eğer bu topa girmeseler hiç şaşırmazdım. şaşırttı beni başkan. geldiği günden beri farklı bir model sergiliyor zaten, yine farklı bir tavır geliştirdi. doğrusu bir kez daha gururlandım.

    denebilir ki, taraftarın tepkisi sebebiyle yapıldı bu açıklama. doğrudur. belki kendisi de böyle düşünüyordu ama statükodan çekindiği için cesaret edemiyordu, taraftarın isteğini de görünce bombalamakta sakınca görmedi.

    elbette ünal aysal'a bu çıkışı yaptıran şey, galatasaray'ın temiz oluşu. anlaşıldığı kadarıyla ünal aysal meydanı fenerbahçe'ye bırakma niyetinde değil.

    şimdi önümüzde iki yol var, ya tff galatasaray'ın açıklamasını dikkate alacak ya da kontra açıklamalar gelecek. bakalım neler olacak.

    vallahi billahi o kadar sıkıldım ki şike mevzusu yazmaktan. yeter artık bitsin bu işkence, mahkeme her türlü yorumu yasaklasın da ben de kurtulayım.

    reklam : www.captano.net
  • 333
    aşağıda mükemmel bir çözüm yolu sunulmuştur. zaten merak ediyordum tff nasıl müdahil olamıyor diye. çünkü italya'da federasyon olaya müdahil olmuştu juventus davasında ve buna göre hareket etmişti. evet aşağıdaki metni okuyan herkesin de kendisine sorabileceği gibi federasyon olaya niçin müdahil olmuyor? ya da süreci hızlandırmak için neden bir çaba göstermiyor? şu anda federasyon üç maymunu oynamaktan başka bir şey yapmıyor. dün aldıkları karar ortada hiç bir şey yokmuş gibi davranmaktan başka bir şey değildir. o yüzden ligleri hiç bir şey yokmuş gibi normal şartlarda başlatmak istiyorlar.

    --- alıntı ---
    spor hukuku enstitüsü
    basin açiklamasi
    adli ve sportif mercilerin yanliş uygulamalari hakkinda
    kamuoyunu bilgilendirmeyi görev olarak algilamaktayiz
    türkiye’nin kamuoyunu bir süredir öncelikli olarak meşgul eden “futbolda şike”
    soruşturmasının, gözaltılar ve tutuklamalarla başlayıp yeni dalgalarla devam eden süreci,
    türkiye futbol federasyonu‘nun 11.07.2011 tarihli açıklaması ile farklı bir boyut
    kazanmıştır.
    ceza muhakemesi kanunu’nun 157. ve 153. maddelerine göre soruşturmanın selameti
    açısından adli mercilerce verilen “gizlilik” kararı nedeniyle delillere ulaşamayan türkiye
    futbol federasyonu; “elimize ulaşmış bir delil yoktur. biz kararımızı iddianame hazırlanıp
    mahkemece kabule edildikten sonra karar vereceğiz” diyerek bir teslimiyet içerisine
    girmiştir.
    ancak bu teslimiyet ifade edilirken, evrensel şekilde benimsenmiş olan, “dünyada iki hukuk
    düzeni vardır, biri devletlerin hukuk düzeni, diğeri sporun hukuk düzenidir” tanımlaması
    göz ardı edilmiştir. oysa bu tanım türkiye’de de gerek 2008 spor şurası kararları, gerek
    cumhurbaşkanlığı devlet denetleme kurulu raporu, gerekse tbmm spor araştırma
    komisyonu raporunda da benimsenerek zikredilmiş ve türkiye cumhuriyeti anayasası’nın
    59. maddesine yapılmış olan hüküm ilavesi ile anayasa düzeyinde tescil edilmiştir.
    bu durumun anlamı, devletin hukuk düzeni ile sporun hukuk düzeninin, biri birlerine
    bağımlı olmaksızın, biri birlerini etkiler veya engeller olmaksızın kendi mecralarında
    işlemelerinin gerektiğidir.
    esasen, konu olan “futbolda şike” soruşturma ve kovuşturmasında adli merciler, ceza hukuku
    açısından gerçek kişileri hedef alırken, spor hukuku ve onu uygulamakla yetkili merciler
    öncelikle tüzel kişilikleri hedef almaktadır.
    ancak, adli mercilerin ellerinde bulunan kovuşturma bulgularını, yetkili sportif mercilerin de
    incelemelerine sunmamaları, bir hukuk düzeninin, diğer hukuk düzeninin işlemesini engeller
    niteliktedir. adli mercilerce, sportif mercilerin delillere ulaşmasını sağlaması, gizlilik
    kararının ihlali olmayacağı gibi, anayasa’nın 59. maddesinde yerini almış olan sportif
    yargının işleyebilmesi için de bir yükümlülüğüdür.
    devletin hukuk düzeni uygulayıcılarının klasik hukuk bilgi ve uygulamalarına uymayan bu
    spor hukuku’nun “sui generis” yapı ve niteliğine uymaları ve kabullenmelerinin
    güçlüğünün bilincindeyiz. bu nedenledir ki, enstitü’müz, spor hukukunun ihtisas kuruluşu
    olarak bu hususu belirtmeyi görev bilmiştir.
    açıklamalarımız ışığında, yürürlükteki ceza usul hükümlerinin buna izin vermediği
    bilincinde olmamıza rağmen, adli soruşturmayı yürüten savcılık makamı ile sportif
    soruşturmayı yürütmekle görevli tff’nin bir birilerinin görev yapmalarını engellememesi
    uğruna adli mercilerin ellerinde bulunan tüm belge ve bilgileri türkiye futbol
    (gbkz: federasyonu’na sadece kendi hukuki ve idari mekanizmasını işletmesi ve başkaca hiç bir kişi
    veya mercie ifşa etmemesi kaydı ile vermesini elzem bir yükümlülük olarak görmekte ve
    sürece müdahil olması suretiyle görevli mahkemenin bu konuda bir karar vermesini de
    gerekli bulmaktayız.)
    yeri gelmişken de bir hususu daha belirtmek isteriz. adli mercilerin, tff’ye iletmeleri
    gereken, deliller olup, iddianame değildir. zira iddianame, elde mevcut bilgi ve bulguların
    savcı, yani kamunun avukatınca, mahkemeye sunulan bir yorumudur, iddiasıdır. bunun
    mutlak doğruluğu kabul edilse idi, ayrıca hâkim kararına gerek kalmazdı. dolayısı ile tff,
    savcı iddianamesinden etkilenmeksizin delilleri değerlendirmeli ve etik kurul, yönetim
    kurulu ve tahkim kurulu kararları ile sonuca varmalıdır.
    bu suretle türkiye futbol federasyonu, türkiye futbol federasyonu kuruluş ve görevleri
    hakkında kanun’un 3/g; futbol disiplin talimatı’nın 55.,74.,79.,80.84.,85.vd; etik kurulu
    talimatı’nın 4/i,b vd. maddeleri ile sair mevzuat ışığında, iddianamenin hazırlanması, kabulü
    veya kovuşturma süreci beklenmeksizin, delillere ulaşmaya çalışmalı, elde edilen delilleri
    vicdani kanaatine göre değerlendirip hiç vakit geçirmeden ve derhal kararını açıklayarak
    2011-2012 futbol liglerini geleceği meçhul bir şekilde başlatmamalıdır.
    tff’nin delillere ulaşma talebi, bir lütuf değil, anayasa’nın 59. maddesi ile sahip olduğu
    yargılama yetkisinin engellenmemesi, geciktirilememesidir. bu bakımdan tff’yi, hakkını
    elde etmek için gerekli resmi girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.
    halen sürmekte olan “futbolda şike” soruşturması hakkında tff’nun 11.07.2011 günü
    açıkladığı kararı karşısındaki hukuki görüşümüzü kamuoyu ile paylaşmayı bir görev addetmiş
    bulunuyoruz.
    saygılarımızla,
    spor hukuku enstitüsü

    --- alıntı ---
  • 338
    zannımca üçüncü ve son dalga federasyona yapılacak ve soruşturma aşaması yerini yargılama sürecine bırakacak.

    eskişehir, sivas, fener, beşiktaş, trabzon ve ibb ile altı takım yapıyor zaten. tff başkanı burada http://gss.gs/xZ 6-7 takım var bunların ikisi büyük kulüp diyor. o açıklamadan sonra trabzonspor ve beşiktaşlı yöneticiler gözaltına alındı.

    o yüzden içinizi rahat tutun. galatasaray yok. dediğim gibi son dalga federasyonu vuracak büyük ihtimalle. şimdi rahat rahat uyusun herkes.
  • 340
    rasim ozan bile "galatasaray'ın şikede adı yok olsa da şike yüzünden değil de ucu galatasaray'daki isimlere giden ufak şeyler" gibisinden konuşma yapıyorsa cidden galatasaray bu işlerde yok demektir, ha ne olur bakarlar ki fb, bjk, ts bank asya'ya gidici o zaman florya'daki su faturasını neden geç ödediniz diye de gözaltılar gelebilir kulübümüze ama ben önemli birşey çıkacağını düşünmüyorum kulübümüz adına.
  • 343
    uygun’a ‘cep’ uyarısı

    şike soruşturması kapsamında tutuklanarak metris cezaevi’ne konulan eskişehirspor teknik direktörü bülent uygun’a cezaevi idaresi tarafından “uyarı” verildiği ortaya çıktı

    uygun’un fenerbahçeli taraftarların bulunduğu yan koğuşa “sizde cihaz (telefon) var mı?” yazan bir pusula gönderdiği ve bu pusulanın da cezaevi görevlileri tarafından ele geçirildiği öğrenildi.

    tutuklanan futbolcu ve yöneticiler metris cezaevi’nde ilk haftalarına girerken, cezaevi yaşantısına ilişkin bilgiler de sızmaya başladı. gelen bilgilere a-17 koğuşunda bir arada kalan tutuklular arasında iş bölümü yapıldı. bu iş bölümüne göre sivasspor başkanı mecnun odyakmaz “koğuş sorumlusu” oldu. koğuşun idaresinden ve cezaevi yönetimiyle ilişkilerinden sorumlu olan odyakmaz bulunduğu koğuşun idarecisi konumunda. kaleci korcan ise cezaevi jargonunda “getir-götür işlerini yapan kişi” olarak bilinen “meydancı” olarak görevlendirildi. ümit karan ise “çaycı” olarak görevlendirildi. bülent uygun ise koğuşta kalan tutukluların kantinden yapacakları alışverişler için kullandıkları fişlerin sorumlusu oldu.

    aziz yıldırım’ın dolabına arama

    fenerbahçe başkanı aziz yıldırım’ın ise tansiyon rahatsızlığından dolayı sık sık yoğurt yediği ve beslenmesinde doktorlarının tavsiyelerine özel önem gösterdiği öğrenildi. edinilen bilgiye göre koğuşta tek başına kalan yıldırım, kendi koğuşuna ve yan koğuşlara 3 buzdolabı ve geniş ekran televizyon aldı. iddiaya göre normalde cezaevi kantininden alınması gerekirken dışardan getirilen bu buzdolabı ve televizyonlardan cezaevi savcısı haberdar olunca, bu aletler apar topar toplandı ve (içinde herhangi bir yasak madde olup olmadığını tespit etmek için) içlerinde arama yapıldıktan sonra koğuşlara teslim edildi. yıldırım ve diğer tutukluların bulunduğu “malta”nın sıkı güvenlik tedbirleriyle korunduğu, başka bölümlerden memurların bu bölgeye yaklaşmasına izin verilmediği de iddialar arasında...*
  • 344
    son duruma göre fenerbahçe, beşiktaş, ibb, eskişehir ve sivas kulüpleri küme düşürülmelidir. bu durumda trabzonspor şampiyonlar ligine doğrudan, bursaspor ön elemelerden katılmalıdır. uefa avrupa ligine sıralamaya göre gaziantep, kayseri ve galatasaray katılmalıdır. ancak galatasarayın oynaması gereken ön eleme maçını bugün gaziantep minsk takımı ile oynayacaktır. hakkımız yenmekte ekonomik kaybımız olmaktadır. federasyondan bunun hesabı sorulmalıdır.
  • 346
    rasim ozan'dan kapak yazısıdır...

    --- alıntı ---

    dezenformasyon planları ve yalanlar!

    türk futbol tarihinin en büyük soruşturması temiz kramponlar soruşturması'nı sulandırmak için dezenformasyon çalışmaları tam gaz sürüyor... fakat artık yemezlerr!!
    ergenekon'da da, balyoz'da aynısını yaptınız,bu millet artık sizin çiğ numaralarınızı yemiyor... bu millet kararını verdi... artık yeni bir türkiye doğacak! türkiye her alanda temizlenecek ve arınacak!
    dezenformasyon merkezleri bu ara habire şu yalanı tekrarlıyor "aziz yıldırım'la ilgili gizli kayıtları emniyet ve savcılık sızdırıyor, yıldırım'a psikolojik harp yapılıyor, yargısız infaz yapılıyor"... kuyruklu yalan... aziz yıldırım'a dair belgeleri sızdıran bizzat kendi avukatı abdullah kaya... bu bir iddia değil, mobese kayıtlarıyla kanıtlanmış bir gerçek!
    emniyet, iki gün önce fatih cumhuriyet savcılığı'na resmen başvurdu. abdullah kaya ile ilgili suç duyurusunda bulundu. çünkü ellerinde kanıtları, görüntüleri de var. abdullah kaya'nın fotoğrafları sızdırdığı mobese kayıtlarıyla belgelendi... olay şöyle ortaya çıkıyor: hürriyet'in muhabiri arda akın, kendi telefonundan organize suçlarla mücadele şube'den işlerin başındaki mutlu ekizoğlu'nu arıyor.
    soruşturmayla ilgili sorular soracağı için mutlu ekizoğlu telefonu açmıyor.
    ardından toygun atilla, '13 sayfalık ifade almış, yarın gazetede çıkacak bunu bana verebilir misiniz?' diyerek mesaj atıyor mutlu ekizoğlu'na. ekizoğlu bunun üzerine arıyor, ifadelerin nereden alındığını soruyor. avukatın verdiğini arda akın, mutlu ekizoğlu'na söylüyor.
    böylece, toygun atilla'da haber kaynağını deşifre etmiş oluyor. daha sonra mobese kayıtları incelenince ve aziz yıldırım'ın avukatının belgeleri verdiği ortaya çıkarılıyor. avukat abdullah kaya hakkında suç duyurusunda bulunuluyor. yani hürriyet'in bir muhabiri diğer muhabirine belgeleri sızdıranın avukat olduğunu söylüyor. yani hiçbir şekilde emniyetin sızdırması diye bir şey yok.
    peki burada hedef ne? aziz yıldırım'ın avukatının böyle önemli belgeleri sızdırması aziz yıldırım'ın aleyhine değil mi diyeceksiniz. buradaki hedef, eski türkiye medyasıyla işbirliğiyle fenerbahçelileri sokağa dökmek ve türkiye'de bir kaos ortamı yaratmaktır. fenerbahçe'nin 25 milyon taraftarı vardır. dünkü köşemde de bunu ayrıntılı olarak yazdım... yine eski türkiye zihniyetinin bayat bir planıyla karşı karşıyayız. fanatikler, holiganlar 25 milyon fenerbahçeli içinde son derece azınlık. fakat bu azınlığa oynayarak, bu azınlığı daha azdırmaya oynayarak, onları sokağa dökerek bir operasyon planlıyorlar... fakat dediğim gibi artık bu dezenformasyonlar başarıya ulaşamayacak!

    resmi tutanak ve gerçekler
    aziz yıldırım'a dair resmi soruşturma belgelerini bizzat yıldırım'ın kendi avukatının sızdırdığına sonra da "emniyet ve savcılık sızdırıyor" yalanının yayıldığının ispatı aşağıdaki resmi tutanakta... mutlu ekizoğlu tam anlamıyla bir suçüstü yapmış... "04.07.2011 günü öğle saatlerinde, tarafımızca gazete muhabiri olduğu bilinen arda akin kullanımında bulunan 0549 ......0 numaralı telefondan, müdürlüğümüz organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü'nden sorumlu emniyet müdür yardımcısı 2. sınıf emniyet müdürü mutlu ekizoğlu'nun kullanımında bulunan 0507 ......9 numaralı telefonunu defaten aramasına rağmen, yürütülmekte olan soruşturma ile ilgili sorular soracağını değerlendirdiğinden cevap verilmemiştir.
    aynı gün saat:13:00 sıralarında arda akin kullanımında bulunan 0549 .....0 numaralı telefondan emniyet müdür yardımcısı mutlu ekizoğlu'nun kullanımında bulunan 0507 .....9 numaralı telefon hattına "toygun atilla 13 sayfalik ifade almiş. bunlar gazetede yarin çikacak. bana verebilir misiniz" şeklinde mesaj atmıştır.
    söz konusu mesajın görülmesinin hemen ardından, emniyet müdür yardımcısı mutlu ekizoğlu kullanımında bulunan 0507 .....9 numaralı telefon hattından, arda akin'ın kullanımında bulunan 0549 .....0 numaralı telefon hattına "ne ifadesi kimin ifadesi, kim vermiş nasıl vermiş bunu söyle gerekli işlemleri yapayım" şeklinde mesaj gönderilmiştir.
    söz konusu mesajın arda akin'a gönderilmesinden kısa bir süre sonra arda akin kullanımında bulunan 0549 .....0 numaralı telefon hattından, emniyet müdür yardımcısı mutlu ekizoğlu'nun kullanımında bulunan 0507 .....9 numaralı telefon hattına "abi valla 25-30 kare kadar fotoğraf. ibrahim işcan'ın ifadesinden.
    başkan mecnur falan birliktelermiş fotoğraflarda. çeşit çeşit. görmedim ama birazdan geçecek. avukat vemiş.50 sayfa ifade ile birlikte. fotolar gelince atarım isterseniz." şeklinde mesaj atmıştır."

    istanbul kardiyoloji'de bir garip "hemşire"
    bir başka dezenformasyon planı da istanbul kardiyoloji enstitüsü bağlamında işletildi...
    biliyorsunuz, bu enstitüde aziz yıldırım'ın ikametgahı olarak daha tutuklanmadan "metris cezaevi" yazdığı söylendi, yıldırım'ın avukatları "işte polisin bize yaptığı komplo ortaya çıktı, daha mahkeme karar vermeden, cezaevi ikametgah olarak yazıldı, bu aziz yıldırım'a yönelik bir polis komplosudur" dendi...
    sonradan öğrenildi ki o "garip hata"yı istanbul kardiyoloji enstitüsü'ndeki bir hemşire yapmış...
    hemşire aziz yıldırım'ın ikametgah adresi olarak "metris cezaevi" diye "nedense" yazıvermiş...
    bu hemşirenin "sıradan bir hata"sı mıdır, yoksa istanbul kardiyoloji enstitüsü deyince aklımıza başta erhan kansız olmak üzere tutuklanan kimi doktorların gelmesi mi gelir, bilmiyorum...
    mehmet haberal olayında da çeşitli yapılan resmi belgelerdeki "değişiklik"ler tespit edilmiş ve bu enstitü'nün kimi mensupları tutuklanmıştı...
    aziz yıldırım daha enstitüdeyken nasıl ikametgahı "metris cezaevi" diye yazılır, neden istanbul kardiyoloji enstitüsü'nün bir hemşiresi böyle bir "gariplik" yapar da hemen ardından bu olay "işte polisler böyle yazdı, çünkü herşey komplo" diye eski türkiye medyası aracılığıyla dezenformasyon ve manipülasyon yapılır?
    galiba okurken "biz bu filmi çok gördük" diyorsunuz... ama artık millet bu bayat filmi bir daha izlemek istemiyor... istanbul kardiyoloji enstitüsü bu konuda bir açıklama yapacak (belki siz okuyana kadar yaptı bile) hemen ardından o hemşire neden böyle yaptığının hesabını verecek...
    belki o zaman bazı şeyler ortaya çıkar...

    --- alıntı ---
  • 348
    haklı olarak büyük gürültü koptu. anında mevziler belirlendi, herkes tarafını seçti. fenerbahçe cephesi, yargısız infaz diye tutturdu gidiyor. doğruluk payı var elbette.
    soruşturmayla ilgili bazen doğru bazen sallama çok haber çıkıyor medyada. bazı bilgileri aziz yıldırım'ın avukatının sızdırdığını da öğrenmiş olduk arada.
    insanlar bu haberleri bir şekilde doğru-yanlış kabul ediyor. şöyle; bir haberde ismi geçen kişi, bu suçu işlemiş midir, işlememiş midir sorusunun cevabına göre kanaatlarine, önyargılarına danışarak karar veriyor.

    iş bu sebeple, aşağıda isimleri yazılı olan tutukluları önyargıma göre değerlendireceğim.

    sorumuz basit; şike yapmış mıdır, yapmamış mıdır?

    aziz yıldırım - fenerbahçe başkanı - kesin yapmıştır.
    şekip mosturoğlu - fenerbahçe asbaşkanı - yapmasa bile biliyordur.
    ilhan ekşioğlu - fenerbahçe asbaşkanı - kesin yapmıştır.
    cemil turan - fenerbahçe alt yapı koordinatörü - kesin yapmıştır.
    tamer yelkovan - fenerbahçe mali işler müdürü - tanımıyorum.
    mehmet yenice - fenerbahçe eski masörü - tanımıyorum.
    mecnun odyakmaz - sivasspor başkanı - kesin yapmıştır.
    ahmet çelebi - sivasspor yöneticisi - tanımıyorum.
    korcan çelikay - sivasspor kalecisi - yapmış olabilir.
    bülent uygun - eskişehirspor teknik direktörü - kesin yapmıştır.
    ümit karan - eskişehirspor sportif direktörü - kesin yapmıştır.
    ömer ülkü - giresunspor başkanı - tanımıyorum.
    olgun peker - giresunspor eski başkanı - yapmıştır.
    coşkun çalık - giresunspor yöneticisi - tanımıyorum.
    abdullah eker - giresunspor taraftarı - tanımıyorum.
    selim kımıl - giresunspor taraftarlar derneği üyesi - tanımıyorum.
    hakan karaahmet - giresunspor eski yöneticisi - tanımıyorum.
    abdullah karakuş - giresunspor eski yöneticisi - tanımıyorum.
    abdurrahman yakut - diyarbakırspor başkanı - tanımıyorum.
    haldun şenman - tff eski yöneticisi - tanımıyorum.
    yusuf turanlı - rizespor eski yöneticisi - tanımıyorum.
    emre talat koçak - avukat - tanımıyorum.
    sami dinç - avukat - tanımıyorum.
    ali kıratlı - menajer - tanımıyorum. (ama menajer işte, şüpheli)
    abdullah başak - menajer - tanımıyorum. (ama menajer işte, şüpheli)
    bülent işcen - armatör - yapmıştır.
    serdal adalı - beşiktaş futbol komitesi başkanı - yapmıştır.
    tayfur havutçu - beşiktaş teknik direktörü - yapmamıştır, en azından bilerek bulaşmamamıştır.
    ahmet ateş - beşiktaş futbol a takımı güvenlik müdürü - tanımıyorum.
    ibrahim akın - istanbul bb futbolcusu - yapmıştır.
    iskender alın - istanbul bb futbolcusu - yapmamıştır.
  • 350
    bir parça hukuk okumuş, görmüş, yaşamış hemen hemen herkes bilir ki bir adamı bırakın tutuklu olarak cezaevine göndermeyi, sabah sabah baskınla gözaltına almak için bile emniyetin ya da savcılığın elinde ciddi deliller olması gerekir. o yüzden bu saatten sonra içerideki adamların mahkemede beraat etmesi falan mümkün olmaz kanımca. kim ne kadar karışmışsa cezasını çeker. ayrıca iki haftadır medyadaki haberlerden gördüğümüz kadarıyla bu işteki öncelik; örgüt kurma, yönetme ya da üye olma ile ilgili. yani kurulan o örgütün faaliyet alanı olan şike, teşvik v.s. gibi olaylarla ilgisi olanların gözaltına alınmalarına yeni başlandı. o yüzden ilerleyen günlerde de gözaltına alınma görebiliriz.

    bu olaylara karışan takımların taraftarları da ayrı bir saflık mertebesine ulaşmış gibi gözüküyorlar ya da kendilerini rahatlatmak için öyle görünüyorlar. senin başkanın şike yaptıysa senin kulübün için yapmıştır kendi şirketi için değil, o yüzden küme düşürürler arkadaş, boşuna debelenmeye gerek yok. juventus'u iki alt lige boşuna mı düşürdü adamlar. temyiz sonrası zor zahmet serie b'den başlattılar. yoksa durumları daha da vahimdi.

    son olarak federasyon ile yönetimimiz arasındaki polemiğe de çok şaşırdığımı söylemeliyim. ünal aysal çok net şekilde federasyonun alacağı her kararın arkasındayız dedi. dikkatinizi çekiyorum "alacağı karar" dedi. ama adamlar herhangi bir karar almayıp bekleyelim dediler. hiç bir şey olmamış gibi ligler normal zamanında başlayacak, takımlar avrupa kupalarına katılacak dediler. buna tepki verince de komedi gibi bir açıklama geldi "ikinci başkanını güç duruma sokuyor" diye. ya arkadaş, sen toplantıda alacağın karara destek istemedin mi? biz de evet dedik, yani "o" karara evet dedik. niye yanar dönerlik yapıyorsun? neyse iki gün sonra çark ettiler. yok, bizim kararlarımız revize edilebilir, yok biz bir uefa ile de görüşelim. madem öyle niye daha önce görüşmedin de şimdi tükürdüğünü yalıyorsun. sen ligi başlatıp da sonra millet suçlu bulunduğunda uefa, türk takımlarını uluslararası organizasyonlardan men ederse nasıl hesap vereceksin? bizim kuruluş amacımızda türk olmayan takımları yenmek var, yani avrupa kupası olmazsa olmaz bir şey. yönetim düşüren bir konu bizim için, o kadar önemli bir şey yani. ayrıca uefa'nın yapmadığı şey değil bu. holiganlar yüzünden ingilizleri almadılar zamanında. adamların şike konusunda söylediği söz "sıfır tolerans". daha ne kadar açık konuşulabilir ki. bakacağız artık, aklı başında bir kaç insan çıkar da şu işleri çözer inşallah...
App Store'dan indirin Google Play'den alın