çok zor geçecek bir maçtır. her şeyden önce, karşımızda son beş yıl içinde dört kez şampiyonlar ligi'de yer almış, bu dört seferin birinde yarı final ve birinde çeyrek final oynamış bir kulüp olacak. yani bu seviyede kulüp olarak bizden çok daha tecrübeliler. ikincisi, her ne kadar ligde bir süredir çok kötü gitseler de, bastos'un takıma katılımıyla hücum anlamında toparlanmaya başlamış bir takım schalke 04. esas sorunları defans bölgesinde. bu yönleriyle, çok gol yiyen ama çok da gol atan bir takım. ilk maçta içerde gol yememek gerçekten çok önemli.
takımımıza gelecek olursak, hangi formasyonda oynayacağımız ve takımda kimlerin ilk on birde çıkıp, kimlerin sonradan gireceği konusunda konuşmak anlamsız. zira, futbolcuların son durumlarını en bilen isim fatih terim ve hoca muhakkak en iyi kararı verecektir. bu noktada, bizim en büyük şansımızın, jens keller gibi teknik direktör becerileri oldukça kısıtlı bir isme karşı, taktiksel anlamda avrupa'da ilk ona girebilecek yetenekteki fatih terim olduğunu düşünüyorum. ama gel gör ki, futbol sahanın içinde oynanan bir oyun. yine de, taktik ve oyuncu seçimi konusunda terim'in bu maça hepimizden daha hazır olduğuna eminim ve bu noktada hocaya, naçizane, güvenim sonsuz.
bunun dışında üzerinde durulması gereken nokta takımın oyun felsefesi. aslında bu konuda bize en güzel ipucunu,
19 şubat 2013 arsenal bayern münih maçı'nda bayern münih verdi. top rakipteyken, bir anda on kişiyle topun arkasına geçen bayern münih, hücum silahlarından önce takım savunmasının önemini ön plana çıkardı ve bu şekilde maçı kazanmayı bildi. buna benzer bir oyunu, biz de
10 şubat 2013 galatasaray antalyaspor maçı'nda bizim takımda görmüştük. doksan dakika boyunca önde basan, takım halinde savunma yapan ve top rakipteyken ivedilikle on kişinin topun arkasına geçtiği bir görüntü vardı bu maçta.
aslında bu tarz bir futbolu bu sezon
20 kasım 2012 galatasaray manchester united maçı,
16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçı ve
27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçında da görmüştük. birçoğumuz için sıkıcı geçen bu maçlarda, rakiplere çok az pozisyon verip, bulduğumuz az ama öz fırsatları değerlendirmiştik. bu sene bize büyük maçların hepsini kazandıran esas olgu da budur. ancak, özellikle fenerbahçe ve beşiktaş maçlarında konsantrasyonumuzu doksan dakikaya tam yayamamamız, ekstra toplardan da olsa, bizim kalemize gol olarak dönmüştür. schalke 04'ün hüvum silahlarının fenerbahçe'den de, beşiktaş'tan da çok üstün olduğunu düşünürsek, bir anlık rahatlık bize çok pahalıya patlayabilir.
öte yandan, bu oyun tek başına şampiyonlar ligi son 16 seviyesinde yeterli olmayabilir. bu oyun tarzının bize hücumda bir kısıtlılık getirmesinden ötürü, bugünkü maçta ekstra şeyler yapmak gerekebilir. hücumdaki çeşitliliğin artması ise, ya hücumdaki oyuncu sayısını arttırmak ya da pasa dayalı ve dikine bir oyunla mümkündür.
15 şubat 2013 akhisar belediyespor galatasaray maçında, drogba girdikten sonraki bölümde sahada bu tarz oyunu oynayabilen bir takım gördük.
güzel haber, takımımız iki oyun tarzını da sahaya yansıtabiliyor. kötü haber, bu sezon henüz ikisini beraber oynamayı başaramadık.
hoca'nın açıklamalarına bakacak olursak, öncelikli hedefimiz gol yememek. bu, büyük ihtimalle, bu maçta da antalyaspor maçındakine benzer bir felsefeyle oynayacağız anlamına geliyor. ancak sıkıntı veren konu, schalke 04, son maçlarda görüldüğü üzere, karşısında savunma yapmayı düşünen bir takım bulduğunda cesaretleniyor ve hücumda etkili olabiliyor. oynanacak maçın bir şampiyonlar ligi maçı olduğu düşünülürse, bu cesaretleri daha da fazla olacaktır. fatih terim'in de açıklamalarından anladığım kadarıyla, oyun planımız baskılı ama dengeli oynamak ve topun genelde bizde kalmasını sağlamak üzerine kurulu olacak.
bu tarz bir oyun, sabır gerektiren bir oyundur. maçtan kopmadan, bunun iki ayaklı ve toplamda 180 dakika sürecek bir "süreç" olduğunu unutmadan, baştan sona konsantre bir şekilde oynanması gereken bir eşleşmede olduğumuzu düşünüyorum. dilerim, bugün statta gerek saha içinde gerekse saha dışında bu sinerji oluşur ve doksan dakika rakip üzerinde bu baskı yaratılabilir.
son olarak, atlanmaması gereken bir konu, bu takımın bu seneki avrupa hedefine zaten ulaştığıdır. bundan sonra gelecek her başarı ekstra olacaktır. bu tabi ki, "ee biz buraya kadar, hadi elenelim de seviye çok yükselmesin" demek değildir. aksine, bizim için çok da ciddi bir fırsattır. ancak, hepimizde oluşan "şalke kötü takım yææ" havasına girilmesi, olası ters bir sonuçta tepkilerin de misliyle yüksek olacağı ihtimalini arttırmaktadır. önemli olan, ligde şampiyon olarak kalıp, şampiyonlar ligi'ne sürekli gidebilmek ve hem ekonomik hem de sportif anlamda bu seviyede kalıcı olmaktır. aksi takdirde, 2000 senesindeki zaferde olduğu gibi sağlam ve yavaş adımlarla çıktığımız zirveden koşar adımlarla uzaklaşırız. bu da bize en az yeni bir on sene kaybettirir.