metin oktay, fenerbahçeli şükrü'nün düğüne gider. zamanın meşhur zenginlerinden ve fenerbahçe ikinci başkanı olan müslüm bağcılar düğüne yalnız gelen metin oktay'ın yanına gelir , önüne boş bir mukavele koyar ve der ki: "imzala şunu, sana servetimin yarısını vereyim"... metin oktay'ın cevabı oldukça kısa ve nettir: "sağ ol baba. ama bizi sevenlere ihanet etmeyelim"...
ve taçsız kral bu olayla ilgili sonraki yıllarda şöyle bir açıklama yapacaktır: "fenerbahçe 20 bin, adalet bir sene için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben galatasaray ile 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum"
mariano sağ kanattan ortalayıp, adem büyük golcülük refleksini konuşturup, rakipten önce ayağını topa uzatınca, konya deplasmanında attığı üçüncü golün "kopyala-yapıştır" versiyonu ile saatler 19.05'i gösterirken golü bulan galatasaray'da, adem büyük "taçsız kral metin oktay"ın doğum gününü kutluyordu.
oyuna deyim yerindeyse "fırtına gibi" başladı galatasaray, zaten başka çaresi var mıydı? kendi evinde ligin dibine demir atmış renkdaş kayseri ile oynuyor, "8 de kapanır 18 de kapanır" veciz sözünün tekrar edilmesinin hemen ardından lider sivasspor 3 puan daha kaybetmiş ve ezeli rakip fenerbahçe trabzon'dan eli boş dönmüştü. yen kayseri'yi, mayısta şampiyonluk ümitlerini tekrar dirilt...
bu heyecan ve motivasyonla maça başlayan fatih terim'in takımı, adem'le öne geçti ama erken gol galatasaray'ın hızını kesmedi, aksine deplasman takımını nakavt öncesi groggy haline geçmiş boksör gibi şaşkına çevirdi ve ömer bayram'ın ortasında donk rakibi yere seren "yumruğu" çaktı... ne gol ama... değme golcüler atamazdı, top kontrolü ve vuruş mükemmeliği jeneriklik... daha 20. dakikada skorbordda ev sahibinin iki farklı üstünlüğü gözüküyordu.
galatasaray baskılı oynuyordu, topu ayağında tutuyordu da ligin ilk devresinden farklı olarak "yaratıcılık" da vardı oyununda. tabii bunda en büyük fark mariano'nun "fabrika ayarlarına" dönmüş olmasıydı. feghouli ile birlikte eski günlerine dönen ikili, kapanan kayseri savunmasını da açmakta oldukça mahirdiler. adem'in golünde asist yapan brezilyalı sağ bek, ömer'in donk'a attırdığı golün de "start"ını vermişti. ilk devre olduğu kadar, ikinci yarı da rakibin sol kanadını maden gibi işleyen mariano, sadece oyunun hücum yönünde değil, aynı zamanda savunma da dikkatliydi ki, oyunun bitimine dakikalar kala rakibin "topu tüfeği" ile geldiği dakikalarda iki tane net pozisyonu kornere çelerek kalesini golden de korumuş oldu. maç sonunda mariano belki çok konuşulmadı zira iki asist yapan ömer bayram ve iki gol atan feghouli istatistik kağıdını "real" rakamlarla doldurmuştu.
ömer bayram'a da bir paragraf açalım diye "beylik bir laf edeceğim" de, bırakın paragrafı, sayfalar dolusu kelime "galatasaraylı ömer'i" anlatmaya yetmeyecektir. belki de kendisini galatasaraylı yapan, "hayatında yeri çok özel olan" dedesini kaybettiği gün, sahada kusursuz oynadı ömer, her zamanki gibi koştu, çabaladı ve iki de gol attırdı takım arkadaşlarına. futbolcuların da insan olduğunu, onların da aileleri olduğunu, bizler gibi hislere sahip olup, günlük hayatın akışı içinde sevinçler ve üzüntülerle karşılaşabileceklerini unutmamak lazım. biz unutmuyoruz, yeri geldikçe hatırlatıyoruz da "play stationlarla" büyüyen ve tribünlerde yer alan nesil, hayatı "oyun", futbolcuları da "makine" zannediyor. " ben bir takım kurdum, benim oyuncularım duruma göre 4-4-2, 3-5-2, 4-1-4-1 oynayabiliyor" diyor elinde joystick, ekranda futbolcuların fotoğrafları olan 20li yaşlarda futbolsever... keşke hayat bu kadar kolay ve "ipleri bizim elimizde" olsa... evet, ömer profesyonelce davrandı, sahaya çıktı ve oldukça iyi oynadı da peki berbat bir performans sergilemiş olsaydı, onu yuhlamaya hazır binler, acaba sahada gördükleri futbolcunun içinden geçeni bilebilecekler miydi? tabii ki hayır...
ilk yarım saat orta sahayı dahi geçemeyen kayserispor, son 15 dakikada biraz kıpırdanmış olsa da, yarattığı cılız ataklarda donk ve marcao yerinde müdahalelerle onların gol iştahlarını kursaklarında bıraktı.
ikinci yarıda galatasaray farkı açmak için yine eski kalecisi ismail çipe'nin kalesine gitti, özellikle belhanda'nın da biraz daha "kıpırdamasıyla", ataklar da etkili oldu, emre akbaba, mariano ve feghouli'nin kaleye yolladıkları şutlar üç direğin arasına isabet etmezken, belhanda'nın pasında ömer bayram'ın ceza sahasına yolladığı topu feghouli bu kez filelerle kucaklaştırıyordu. "kafasına göre" oynayan belhanda kendisini işine verince, fark ediliyor ki, onyekuru'nun feghouli'ye attırdığı dördüncü golde de nijeryalı arkadaşını savunmanın arkasına mükemmel bir şekilde kaçırıyordu...
"kaçırmak" demişken, üç farklı skorun rehaveti ile maç boyunca oldukça dikkatli olan galatasaraylı savunmacılar, mesanoviç'i bir kez kaçırdılar ve golü kalelerinde görüverdiler. bu kadar rahat geçen maç gol yemeden tamamlansa iyi olurdu ama olsun, nazar boncuğu olsun...
ligin ikinci yarısına başarılı bir performansla giriş yapan galatasaray'ın, puanları üçer üçer toplamasında büyük katkısı olan saracchi ve falcao'nun yokluğunda kazanılan üç puan oldukça değer arz ederken, tüm dikkatler pazar günü oynanacak olan kasımpaşa maçına çevrilmiş durumda...haydi bakalım,hazır üstteki rakipler birbiriyle çarpışırken seriye devam...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...y4-1kayserispor.html