seçim mitingi gibi bir kongre olmuştur. ülkeyi yöneten kişinin önceki seçimlerde stadyum stadyum dolaşıp oy istediği, muhalefete iftira attığı günleri hatırlatmıştır. ha o kişi hala devam ediyor ama ne hikmetse stadyumlara gitmiyor artık.
dinbazlar tarafından kontrol edilen cahil kitlelere saygı duymamı sağlamıştır bu kongre ayrıca. bu kongrede profesörler, doktorlar, akademisyenler vs vardı. onlar bile bu hale geldiyse cahile suç atamıyorum artık.
descartes'ın şu haliyle bilinen sözü olan "düşünüyorum o halde varım"(cogito, ergo sum) derken kendilerinin yaptığından bahsetmiyordu. yöntemli şüphe edebilmenin düşünme olduğunu belirtiyordu.
---
alıntı ---
descartes önce dört kural saptadı:
- açık seçik ve belirgin fikirler dışında hiçbir şeyi kabul etmemek.
- her sorunu çözümü için gerekli sayıda parçalara ayırmak.
-düşünceleri basitten karmaşığa doğru sıralamak.
- gözden kaçmış bir şey olup olmadığını sürekli kontrol etmek.
sonra bu kuralları izleyerek şöyle düşündü:
duyularımız bazen bizi aldattığına göre, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını farz etmeliyim.
burada sobanın karşısında oturduğumu nasıl bilebilirim.
bundan emin olamam. rüya ya da hayal görüyor olabilirim.
ya da muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor olabilir.
kuşku duymayacağım tek şey, bir şey düşünüyor olmam. rüya gördüğümü, benimle alay edildiğini ya da bir bedenim olmadığını düşünsem bile bu böyle.
işte buldum! düşünüyorum, öyleyse varım!
---
alıntı ---
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Cogito_ergo_sumbiraz düşünseler keşke. "muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor olabilir." diye şüphe edebilseler.
eğitim-öğretimde bunu felsefe'nin yoğun içeriğinde değil de harici bir dersle "düşünmeyi" anlatmayı, öğretmeyi düşünsek keşke.
yüksek lisans ve doktora tezleri yaparken araştırma yöntemleri derslerini alanların da bu hallere düştüğünü görmek gerçekten üzücü.
dinbazların edindiği sürülere üzülmüyorum artık. onlar zaten cahil. peki bunlar? sözüm ona aydınlar. benim gözümde "yetmez ama evet diyen" sözüm ona liberal aydınlardan bile beter durumdalar.