bizim için de lig için de hayati öneme sahip maçlardan biri. kaybetmemiz bize çok fazla zarar vermeyecektir ama kazandığımız taktirde şenol güneş'i, aykut kocaman'ı dolayısıyla beşiktaş ve fenerbahçe takımlarını tren yoluna fırlatmış olacağız. bu maçtan sonraki fikstürümüzün kolay olduğu da düşünülürse oluşacak dokuz puanlık fark ''muhtemelen'' daha da artacaktır. fikstür demişken beşiktaş maçından sonraki fikstürümüze bir bakalım:
akhisarspor
yeni malatyaspor (d)
göztepe
kayserispor (d)
osmanlıspor
sivasspor (d)
antalyaspor
kasımpaşaspor (d)
bursaspor
karabükspor (d)
konyaspor
şu 11 haftada 9 galibiyet, 2 beraberlik çıkarttığımız zaman aynı periyotta rakiplerimizden en az 7-8 puan ekstra almış oluruz. yani beşiktaş maçını kaybetsek dahi 10+ puanlık bir farkla önümüzdeki devrenin derbi dönemine girmemiz kuvvetle muhtemel. diyelim ki beşiktaş maçını kazandık, işte o zaman 15 puana yakın bir fark oluşmuş olacak ve ligin son çeyreğine formalite icabı çıkacağız. bir de şunu unutmamak lazım, her ne kadar derbilerde iyi oynamıyor olsak da ligin ikinci yarısı trabzonspor- başakşehir- beşiktaş maçlarını kendi evimizde oynayacağız. bu maçlardan iki tanesini de kazansak, 15 ila 20 puanlık bir fark yakalanmış olur ki rekor olabilir bu da.
belki kulağa çok zor bir olaymış gibi geliyor ama aslında değil. beşiktaş maçı hangi skorla biterse bitsin maçtan sonra ligin başında 8'de 7 yaptığımız fikstüre geri döneceğiz, artı olarak da ilk devrenin sonunda teoride dokuz puan alınabilecek üç takımla oynayacağız. bu sefer sekiz değil on bir haftalık bir seri yakalamamız söz konusu performansımız sürerse ki on bir maçta dokuz galibiyet olarak hesapladık, ekstra bir hafta puan kaybı kotası da ekledik kısacası.
tamamiyle lig başındaki istatistiği yakalamamıza bağlı bir durum anlayacağımız. sivasspor deplasmanı dışında da aman aman zor bir maç yok önümüzde.
şimdi dönelim derbiye.
psikolojik olarak: beşiktaş taraftarı şenol güneş'i istifaya davet etmeye başladı. otuz dokuz puanlık kısımda sadece yirmi üç puan toplayabilmesi taraftarı epey kızdırmış durumda. işin daha hoş tarafı, neredeyse taraftarlarının yarısı şenol güneş'in herhangi bir taktiğinin olmadığını ve sadece çizgiye çek- orta yap stratejisiyle maçlara çıktığını kabullenmiş gözüküyor. oyuncular arasında çıkan tartışmalar, şenol güneş'in iplenmemesi, yönetim- şenol güneş soğuk havası derken esasında içleri baya karışık. en büyük avantajları basının bunları dillendirmeyip galatasaray- tudor ikilisi üzerine çalışması.
bizim cephede de normal işler olmuyor. tudor'un basına çektiği ayar soğuk duş etkisi yarattı her cephede. öyle ki fenerbahçe taraftarları bile igor tudor'un basına karşı durduğu kavgaya destek çıktı. çünkü onlar bile anlamışlar adamın üzerine bilinçli gidildiğini. riskleri olan bir kavgaydı bu. ama bir gerçek var ki galatasaray taraftarını tek bir tarafta toplayabilmeyi başardı tudor, yaptığı açıklamalarla. tudor'u seven sevmeyen herkesin kenetlendiği bir ortama girmiş olduk. derbi öncesi de takımı hırslandırma olasılığı var. ha şu da var, gerginlik oyuncularımız üzerinde ters etki yaratabilir. işte burası sıkıntılı durum. takımımızın bu agresif tutumunun derbide nasıl etki edeceğini ancak maç başlayınca görebiliriz.
oyun yapıları olarak: ligin bu aşamasına kadar gördük ki beşiktaş takımı önde basan ve ayağa pas yapan takımlara karşı çok zorlandı. kasımpaşa önde basamadı ama ayağa pas yaptığı için onlara puan kaybettiler. fenerbahçe maçında ilk devre önde basan rakibine karşı nakavt olup ikinci devre ancak biraz biraz top oynayabildiler. trabzonspor ise top yapamadı ama önde bastı. aynı şekilde gençlerbirliği takımı da maça oldukça ofansif bir stratejiyle çıkınca beşiktaş yine puan kaybetti. başakşehir karşısındaysa nakavt oldular. oyun anlamında ezilerek puan kaybettiler. akhisar da hem önde bastı hem ayağa oynamaya çalıştı, yeni malatya da aynıydı.
bizim takımın en büyük özelliği ne? önde basan, ısıran oyun yapısı.
notlar:
1) beşiktaş'ın en çok şut çeken üç ismi talisca, quaresma ve cenk tosun. hiç şaşmadı bugüne kadar. arada tolgay da çıkıyor ama üçlü net. ve takımın şut bölgesi ceza sahası yayınının bir iki metre önündeki hat. uzaktan veya köşelerden tehlike oluşturabilen bir yapıları yok. merkez taktikleri çok zayıf olduğundan ceza sahasının köşelerinden gol bulacak bir varyasyon üretemiyorlar maç içinde. büyük çoğunluk kenar ortadan seken topun yay civarına düşmesiyle pozisyon buluyorlar ve bu bölgeyi çok iyi kapatan akhisar- başakşehir- malatya gibi takımlara neredeyse şut çekemediler bir süre.
2) cenk tosun hangi mevkide oynarsa oynasın sahanın sol tarafını seven bir hücumcu. dolayısıyla mariano- maicon ikilisi eğer derslerine iyi çalışır ve cenk'i kilitlemeyi başarırlarsa beşiktaş bir kişi eksik oynar.
3) mariano- ndiaye ve babel eşleşmesi. bu eşleşme fazlasıyla önemli zira beşiktaş'ın bütün çizgi aksiyonları babel vasıtasıyla gerçekleşiyor. hem çizgiden hem içten gidebilme gibi bir becerisi olduğundan da rakip takımlar için durdurması zor bir oyuncu. bu duruma çare olarak savunma yaptığımız esnada mariano'yu çizgiye yakın, ndiaye'yi de mariano'nun sol çaprazında ve yakın olacak şekilde konumlandırmalıyız. böylece babel'in geçiş yollarını tıkamış oluruz. aksi halde ndiaye mariano'ya yapışık ikiz gibi oynamaz ve daha önde kalırsa sağ tarafımızı sıkıntıya sokarlar.
4) adriano hücuma çıkan bir bek değil. duran toplarda bile en geride kalan oyuncuları. onun oynadığı bölgede değil de gökhan gönül gibi hücumcu ve geriye dönüşleri sıkıntılı bir bekin kanadında rodrigues'i oynatmak daha mantıklı olabilir. özellikle beşiktaş'ın hücum dönüşlerinde rodrigues'in varlığı, onların sağ tarafından atak yaratma imkanı doğurabilir. hiç olmadı rodrigues eşleşmesi nedeniyle gökhan gönül hücuma çıkamaz ve hücumda onları bir kişi eksiltmiş oluruz. adriano ise zaten boş bıraksan da hücuma çıkan bir oyuncu olmadığından orada yasin veya feghouli gibi daha dengeli, topu tutan bir oyuncuyu oynatmamız daha iyi olur.
5) https://i.hizliresim.com/Dy1Mdv.png : tıpkı bu pozisyonda olduğu gibi atak yediklerinde kanatları unutan ve boş bırakan bir takımlar. ligin başından beri çözemedikleri sorunlarından bir tanesi. bizim takımın bu fırsatları çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. son tercihleri iyi olan, biraz da vuruş becerisine sahip takımlar her maç beşiktaş'a şu pozisyon gibi pozisyonlardan temiz 2-3 tane atar. ha oyunu merkeze sıkıştırırsak sittinsene bulamayız böyle boşluklar, onun için yapmamız gereken takımın enini mümkün olduğunca geniş tutarak savunmalarını dağıtmak.
6) kendi ceza sahalarının penaltı noktası civarından inanılmaz pozisyonlar veriyorlar:
https://youtu.be/wYeZr9uRwDo?t=1m49s https://youtu.be/eSax_CAGFk8?t=1m12s https://youtu.be/fZ7tjsZxABc?t=2m20s https://youtu.be/oPtGbj6lBQ0?t=3m13s 7) eğer oyun disiplinini koruyabileyeceksek beşiktaş'ın üzerimize gelmesini bekleyip arkalarında bırakacakları boş alanlara sarkabiliriz. bir diğer yol da beşiktaş'ın üzerine gidip, santra civarında kilitleme yapıp onları yarı sahalarına tıkmak. takımımızda iki seçeneği de gerçekleştirecek beceri ve yetenek olmakla beraber psikolojik olarak bu güveni asla vermiyorlar büyük maçlarda.
`takımın kadrosu ve dizilişi ne olmalı?`
------------ -muslera ---------------
mariano-- maicon-- serdar-- linnes
------------- fernando --------------
---------ndiaye---belhanda---------
yasin/ feghouli ---------- rodrigues
--------------- gomis ---------------
ve maça asla beraberlik için çıkmamalıyız. real madrid ile oynamıyoruz, karşımızdaki takım bizim kupa sayımızın çeyreğine bile sahip olmayan, 80-90'ların büyük şimdilerin eh iştelik takımı. dolayısıyla galatasaray armasının büyüklüğüyle maça çıkıp aslanlar gibi kazanmak için mücadele edip yapabiliyorsak da kazanmalıyız.
başarılar aslanlarımıza.