aslında öyle hatırlandığı gibi güllük gülistanlık olmayan dönemdir.
bu serüvene galatasaray kalecisiz başlamıştır. ligin başlamasına bir hafta kala
brad friedel takımdan ayrılınca, florya'nın çimlerini bile sulayamayacak adamlar (
hayrettin demirbaş'ı bir kenara ayırıyorum), sırf eli top tutuyor diye "kaleci" ünvanıyla sahaya çıkmıştır. bu duruma son vermek için
claudio andre mergen taffarel transfer edilmiş, fakat kendisi de hatalı goller yemiş, üstüne bir de
28 eylül 1999 chelsea galatasaray maçı'nda abuk subuk bir kırmızı kart görünce "taffarel değil avarel", "11 aslan, 1 salak" gibi manşetlere maruz kalmıştır.
basının benzer eleştirilerini alan bir diğer isim
bülent korkmaz'dır. çok fazla bireysel hata yapan kaptan, yerden yere vurulmuştur. bir diğer stoper olan
vedat inceefe gereksiz bir pozisyonda rakip stoperi ısırdığı için 6 ay ceza almıştır. a-ferin adlı ilacı kullanan
hasan şaş yine 6 ayla cezalandırılmıştır. kalli beşiktaş'ın başına geçince
tugay kerimoğlu'nu transfer etmek istemiş, tugay da "gitmem" dememiş, mevcut yönetimi bir hayli zorlamıştır. o dönemki yönetimin zorlandığı tek mevzu tugay mevzusu değildir. ödemelerini alamayan oyuncular birçok önemli maçtan önce idmana çıkmamış ve haliyle canlar sıkılmıştır. rakibimiz fenerbahçe sergen, alpay, oktay, ogün, abdullah, baliç kimi bulursa alırken biz mali durumdan ötürü çok fazla transfer yapamamışızdır.
adrian ilie,
ulrich van gobbel ve
iluan filipescu'nun zamansız ayrılıklarını
tolunay kafkas,
osman coşkun,
saffet akyüz,
mehmet yozgatlı,
emrah eren,
pierre esser,
mehmet bölükbaşı,
volkan kilimci,
ionel lutu,
bruno quadros gibi karavana transferler takip etmiştir.
hakan şükür'ün ara ara girdiği gol oruçları,
gheorghe hagi'nin gördüğü yersiz kırmızı kartlar bu dönemde ufak ayrıntı olarak kalır. bu dönemin ilk iki senesinde hiçbir varlık gösteremeden avrupa'ya veda etmişizdir. üçüncü sene ise yine bir sonuç alamamışızdır.
lakin o dönem sabır ve gayret dönemiydi. herkes birbirinin boşluğunu ve eksiğini doldurmuş, hiçbir şey göze batmamıştı. galatasaray o dönem futbolcusuyla, taraftarıyla, teknik ekibiyle, hatta yanlışları olsa da yönetimiyle bir bütündü. günümüz şartlarında, sosyal medyanın da etkisiyle, yukarıda saydığım durumlar karşısında malesef kimse o dönemki gibi sabırlı olmaz. ve yapımız da o dönemki gibi bütün olarak hareket etmeye uygun değil.