uzun bir aradan sonra gündüz maçına çıktı galatasaray, "yeni" ali sami yen'de... gündüz maçı dendiğinde de akla eski ali sami yen'deki davullu, bez pankartlı, sopalı bayraklı, konfetili tribünler gelince, galatasaray taraftarı da ligin ikinci yarısına denizlispor karşısında "beyaz bir sayfa" açmak gayesiyle çıkan takımını büyük bayraklar ve kar gibi etrafı beyaza çeviren konfetilerle karşıladı. taraftarlık "öznel" bir kavramdır, her taraftar kendi "tarafını" över de galatasaray tribünleri koreografi ve şov olayında dünya çapında büyük işler yapıyorlar, bu da yadsınamaz bir gerçek... bu vesileyle de ultraslan'ı ve emeği geçen "tribün emekçilerini" selamlayalım burada...
sadece görsellikle takdiri hak etmedi sarı-kırmızılı taraftarlar, maç öncesi başta fatih terim ve futbolcuları tek tek tribüne davet edip, "bizler inandık, siz de inanın" mesajını vermeleriyle de 90 dakika bitişindeki galibiyetin mimarlarından oldular. destekçilerinden aldıkları güven ve kadroya yeni katılan sarrachi, emre akbaba ve linnes gibi oyuncuların varlığı ile değişen oyun sistemi ile baskılı başladı maça galatasaray. belki özetlerde ilk pozisyon rodallega'nın serbest vuruştan direkten dönen topu gözükecektir ama fatih terim'in yeni takımı seri'nin oyun kuruculuğunda, saracchi ve ömer'in iş birliği ile sol kanattan emre akbaba ve falcao'ya "çalışılmış" bir çok pozisyon yarattı ki, devrenin ortalarında uruguaylı sol bekin ortasında emre tabelayı değiştirmekte zorlanmadı. üç gün önce rize'de kolunda kaptanlık bandı ile ev sahibi kaleciyi üzen "cim bom bomun çocuğu", bu sefer ali sami yen'de de denizlisporları üzüyordu.
şampiyonluk yolunda ligin ilk yarısında kaybedilen "haybeden" puanlar sonrası, ikinci yarıya her maç final havasında girilmiş ve dikkatler atılacak gollerde, kazanılacak puanlardaydı ama saracchi ve linnes, diğer oyunculardan farklı bir gözle izleniyordu. ligin ilk devresi kadro oluşturulurken, yabancı kontenjanına takılan taraftarın sevgilisi martin linnes "kaptanlık" bandı ile sahadaydı, fatih terim, rize'de emre akbaba'ya yaptığı jesti norveçli oyuncusuna da yapmıştı ve onun ters kanadında da lisansı çıkan uruguaylı saracchi yer alıyordu. martin linnes yine arzuluydu, mücadeleciydi, savunmada dikkatliydi ama hücüm tarafında pek gözükmezken oyunun, saracchi de tam tersine "ipini koparan boğa" gibi bindirdi de bindirdi sol kanattan ve bu çalışkanlığının ödülünü de yapmış olduğu asistle aldı... sürekli kazanmayı düşündüğümüz ikinci yarının maçlarında sol kanada ofansif tarafı güçlü bir oyuncu ile takviye etmek isabetli oldu da sağ tarafta mariano'nun yaratıcılığı hissediliyor. linnes savunmacı-mariano hücümcü... bakalım fatih terim nasıl bir karar verecek transfer sezonu biterken, mariano sezon sonuna kadar kalabilir de, kalmalıdır da...
emre akbaba'nın golü, saracchi'nin asisti demişken, golde ofsayt bayrağı kaldıran yardımcı hakem ya kuralları bilmiyor, ya pozisyon takip etmiyor ya da "galatasaray gol atınca ben bayrağı kaldırayım ve "görevimi" yapayım" kafasında... keşke maçtan sonra hakemler basın toplantısı yapsalar da bu bayrağı neden kaldırdığını anlatsa sevgili "yan" hakem...
golün vermiş olduğu moral ve taraftarın da yoğun tezahüratı ile galatasaraylı futbolcular soyunma odasına iki farkla önde gitmek istediler de ömer ve falcao skoru değiştirecek pozisyonları değerlendirmekten uzaktılar. devre biterken istatistik kağıdında galatasaray'ın %68lik top kontrolü vardı ki, bu ligin ilk devresine nazaran hem topu ayağında tutan hem de pozisyonlar bulan bir takım demek oluyordu.
ikinci devre yine saracchi'nin getirdiği ve seri'nin topu az farkla auta yolladığı pozisyon ile başlarken, fil dişili oyuncu 57. dakikada öyle harika bir asist yaptı ki falcao'ya, kolombiyalı da aynı derecede müthiş bir sağ ayak dışı kontrol ve harika bir sol ayak vuruşla farkı ikiye çıkarıverdi. jeneriklik gol diye bir tabir vardır ya, al sana jeneriklik gol, tepe tepe kullan senelerce...
galatasaray rakip kalede üçüncü golü ararken, denizlispor kazanılan bir korner atışında meydana gelen karambolde kendisini ümitlendiren golü oyuna beş dakika önce giren muhammet ile bulurken, beraberlik için daha cesurca gelmeye başladı muslera'nın kalesine. o anlarda galatasaray feghouli ile bulduğu pozisyonu gole çevirse, maçın "fişini çekerdi" de cezayirli gol kaydına muvaffak olamayınca, deplasman takımı sedat ile az kalsın eşitliği sağlayacaktı ama galatasaray'ın kalesinde "haksız rekabet" muslera vardı, gole izin vermedi uruguaylı eldiven.
ligin ilk devresinde sakatlıklar ve cezalılar sonrası kadro kurmakta zorlanan fatih terim için emre akbaba'nın dönüşü ve taylan antalyalı'nın da formunu bulması "iki yeni transfer" gibi ve bu oyuncuları rahatlıkla birbirinin yerine kullanabiliyor. akbaba'nın yorulduğu son 15 dakika taylan oyuna girerken, aynı durum falcao ve adem için de geçerli, adem sessiz sedasız kolombiyalının alternatifi oluverdi, fatih hoca da gönül rahatlığı ile falcao'yu kenara alabiliyor maçlarda.
falcao'dan söz açılmışken, sadece attığı golle anmayacağız kendisini denizlispor maçından bahsederken, bir de maçın son dakikalarında sekidika'nın kaptırmış olduğu bir top sonrası rakibini kendi kale sahasına kadar kovalaması ve korner direği dibine sıkıştırdığı denizlisporlu futbolcuya topu çarptırarak takımına kazandıması falcao'nun galatasaray'a neden geldiğini gösteriyor: bazılarının iddaa ettiği gibi yatmaya değil de kupalar kazanmaya gelmiş "kaplan"...
2019-2020 futbol sezonuna denizli deplasmanında kaybedilen 3 puanla başlayan galatasaray, ikinci devreye hanesine 3 puan yazdırarak başladı. tabii sadece galibiyet değildi akılda kalan, bir de değişen oyun vizyonu da gelecek adına ümit verdi... tebrikler...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...tel-denizlispor.html