44
tam selçuk inan maçı. ortam müsait. bu maçta ilk sezonlarındaki performansını sergiler, esintinin feriştahını estirirse daha da kimse bu adamı kesemez. medya adamın mabadından kan alır kan. hey gidi.
maça gelirsek, ne olur bilemem. bruma’nın kadroya alınmaması kritik bir karar. ben hocanın “rize maçını bir şekilde hallederiz, ama şampiyon olmak istiyorsak beşiktaş maçını almalıyız,” görüşünde olduğunu, bruma’nın sezonun geri kalanında en önemli oyuncumuz olacağını göz önüne alarak da, aklını başına devşirmesi için, oyuncuya bir ihtar olarak bu kararı aldığını düşünüyorum. bazı adamlar risk yönetir. aldığınız riskin, ganimeti fevkalade olduğu gibi, kaybı da dehşetengiz olabilir. rize maçını bu şartlarda kazanımı hocanın sükseyle caka satışına ve oyunculara “destur, hoca var!” demesine gebeyken, kaybı ise, şampiyonluğa el sallayış demek olabilir. çünkü, olası bir beşiktaş galibiyetinin önemli olabilmesi için rize maçını kazanmak elzem.
yine gelelim, bruma konusuna... “yedekte olmaz mıydı?” diyeniniz olabilir, benim gibi, ama olmazdı be... maçın bizim açımızdan bir çıkmaza girdiğini ve yanınızda bruma’nın oturduğunu düşünün... yapacağınız ilk şey ne olur? bruma’yı oyuna almak olur. bu ne demek? benim elim sana mahkum, bu takımı ancak sen kurtarırsın, demek... o zaman o oyuncuya ders vermek isterken, kıçını arşa kadar yükseltirsiniz. hele, o oyuncu bir de maçı alırsa, “koy götüne rahvan gitsin,” deyip sezonun geri kalanında hocanın sözünü dinlemeyebilir. tabii, bunlar, olası bir kötü sonuçta, maç kadrosuna almayınca da yaşanabilir. oyuncu, “al işte, beni kadroya almadın bunlar oldu,” diyebilir. ama o zaman hocanın eli kuvvetlidir, “ben kaybetmeyi bile göz alırım, ama disiplinsizliği göze alamam,” diyebilecektir. tabii, bunların hepsi olasılıklar, kurgular, falanlar, filanlar... gerçekte durum nedir, ne değildir, bilemem. hocanın çok zor bir karar aldığı mutlak.
gelgelelim, sözlükte bir üçlü muhabbetidir dönüyor. üçlü averajlar olsun, üçlü defanslar olsun, üçlü... ehem... hele, üçlü defans oynayıp, sahaya 3 5 2 olarak dizildiğimiz bir kurgudan bahsedilıyor ki, o iş bence olmaz. kadro yapımız hiç müsait değil. gerçi bir şey denenememiz elzem. sene başından beri süregelen problemlerimize, ilk onbirimizden beş oyuncudan eksik oynayacağımızı da eklersek, bu maç nezdinde daha bir mühim. hele hele, sneijder ve bruma’nın olmayacağını göz önüne alırsak... aman aman... yine de, elimizdeki hücum oyuncularına baktığımızda, 3 4 3 gibi dizilmenin daha doğru olabileceğini düşünüyorum. ha, ben dizilimlerin bir şey ifade etmediğini düşünenlerdenim. o sayılar, sahada hangi oyuncu tipinin sahada olduğunu gösteren bir etikettir bana göre.
sizin de içiniz bir hoş, bir heyecanla cilalanmış gibisiniz, değil mi? dile kolay, yeni bir hoca ve beş oyuncu farklı olacak sahada. “gısgıcır bir galatasaray,” diye düşünür insan. ama gerçekliğe biraz yaklaşırsak, muhtemelen, o gısgıcır galatasaray’da selçuk, semih ve sabri oynayacak... ihtimaller, ihtimaller... ya, biraz kendinize geldiniz, değil mi?
fazla da şey yapmamak lazım. kazanırız. iddaa’dan bir aydır bir şey kazanamamış, içgüdüsü körelmiş bir futbolsever ve a+ enerji tasarruflu bir gala fan’ı bildirdi.