• 10
    ilk maçın günahı olmaz diyeyim. 3s'i % 90 sahada görürüz. bilmiyorum belki semih oynamaya bilir. sahaya çıkacağımız 11'den ziyade dizilimi merak ediyorum. 3'lü savunma ile çıkarsak heyecanlanabilirim. zira bu takımın orta saha ve savunma bölgelerinden birinin mutlaka üçlenmesi gerekiyor bence.

    orta saha üçlenirse zaten kabız olan oyunumuz iyice sıkıcı hale gelir. hiç olmazsa savunmayı üçleyip öndeki oyuncuların daha rahat risk almalarını sağlamalıyız. kanatların top rakipteyken savunmayı beşlemeleri savunmada yapacağımız abuk sabuk bireysel hataları da en aza indirir hem.

    neyse, bakalım görelim.
  • 19
    puan kaybının şampiyonluğu kaçırmak olduğu maç. genelde futbol takımlarında yeni hoca etkisine bağladıkları ilk maç kazanma durumu bakalım bizim takımda işe yarayacak mı? 3s'in kaç tanesi oynayacak merak ettiğim bir maçtır. büyük ihtimalle lig başladığından bu yana hiç görmediğimiz kadar hırçın bir galatasaray izleyeceğiz. bunun da igor tudor ile hiç alakası olmayacak. takımın el freni olup sahada dolaşanlar kendi kafasına göre maç oynayan arkadaşlar bir iki hafta kendilerini göstermiş olmak için vites yükselteceklerdir. zaten yeni hoca etkisi dedikleri şeyde tam olarak bu. çünkü hiç bir takım bir haftada taktik oturtup onu sahaya yansıtamaz.
  • 22
    ya tamam ya devam maçı olacak ve ne yazık ki benim hiç ümidim yok bu maçtan. geçen sezondaki rizespor maçı hala hafızalarımızda. bu ümitsizlik rizespor'un çok iyi olmasından değil tabi ki. galatasaray berbat bir takım. hele sneijder olmayınca ligde ilk beşe zor girer. defansif zaaflarımız had safhada. orta alanımızın kalitesi defans kalitemizin bir tık üstü. ayrıca yeni rize şehir stadyumu'nun ambiyansı berbat. çok basık bir stadı var. galatasaray da bu staddan uzun zamandır lig galibiyeti alamıyor. umarım tudor şu kısa zamanda bir şeyler katmıştır. maçı kazanırız inşallah.
  • 44
    tam selçuk inan maçı. ortam müsait. bu maçta ilk sezonlarındaki performansını sergiler, esintinin feriştahını estirirse daha da kimse bu adamı kesemez. medya adamın mabadından kan alır kan. hey gidi.

    maça gelirsek, ne olur bilemem. bruma’nın kadroya alınmaması kritik bir karar. ben hocanın “rize maçını bir şekilde hallederiz, ama şampiyon olmak istiyorsak beşiktaş maçını almalıyız,” görüşünde olduğunu, bruma’nın sezonun geri kalanında en önemli oyuncumuz olacağını göz önüne alarak da, aklını başına devşirmesi için, oyuncuya bir ihtar olarak bu kararı aldığını düşünüyorum. bazı adamlar risk yönetir. aldığınız riskin, ganimeti fevkalade olduğu gibi, kaybı da dehşetengiz olabilir. rize maçını bu şartlarda kazanımı hocanın sükseyle caka satışına ve oyunculara “destur, hoca var!” demesine gebeyken, kaybı ise, şampiyonluğa el sallayış demek olabilir. çünkü, olası bir beşiktaş galibiyetinin önemli olabilmesi için rize maçını kazanmak elzem.

    yine gelelim, bruma konusuna... “yedekte olmaz mıydı?” diyeniniz olabilir, benim gibi, ama olmazdı be... maçın bizim açımızdan bir çıkmaza girdiğini ve yanınızda bruma’nın oturduğunu düşünün... yapacağınız ilk şey ne olur? bruma’yı oyuna almak olur. bu ne demek? benim elim sana mahkum, bu takımı ancak sen kurtarırsın, demek... o zaman o oyuncuya ders vermek isterken, kıçını arşa kadar yükseltirsiniz. hele, o oyuncu bir de maçı alırsa, “koy götüne rahvan gitsin,” deyip sezonun geri kalanında hocanın sözünü dinlemeyebilir. tabii, bunlar, olası bir kötü sonuçta, maç kadrosuna almayınca da yaşanabilir. oyuncu, “al işte, beni kadroya almadın bunlar oldu,” diyebilir. ama o zaman hocanın eli kuvvetlidir, “ben kaybetmeyi bile göz alırım, ama disiplinsizliği göze alamam,” diyebilecektir. tabii, bunların hepsi olasılıklar, kurgular, falanlar, filanlar... gerçekte durum nedir, ne değildir, bilemem. hocanın çok zor bir karar aldığı mutlak.

    gelgelelim, sözlükte bir üçlü muhabbetidir dönüyor. üçlü averajlar olsun, üçlü defanslar olsun, üçlü... ehem... hele, üçlü defans oynayıp, sahaya 3 5 2 olarak dizildiğimiz bir kurgudan bahsedilıyor ki, o iş bence olmaz. kadro yapımız hiç müsait değil. gerçi bir şey denenememiz elzem. sene başından beri süregelen problemlerimize, ilk onbirimizden beş oyuncudan eksik oynayacağımızı da eklersek, bu maç nezdinde daha bir mühim. hele hele, sneijder ve bruma’nın olmayacağını göz önüne alırsak... aman aman... yine de, elimizdeki hücum oyuncularına baktığımızda, 3 4 3 gibi dizilmenin daha doğru olabileceğini düşünüyorum. ha, ben dizilimlerin bir şey ifade etmediğini düşünenlerdenim. o sayılar, sahada hangi oyuncu tipinin sahada olduğunu gösteren bir etikettir bana göre.

    sizin de içiniz bir hoş, bir heyecanla cilalanmış gibisiniz, değil mi? dile kolay, yeni bir hoca ve beş oyuncu farklı olacak sahada. “gısgıcır bir galatasaray,” diye düşünür insan. ama gerçekliğe biraz yaklaşırsak, muhtemelen, o gısgıcır galatasaray’da selçuk, semih ve sabri oynayacak... ihtimaller, ihtimaller... ya, biraz kendinize geldiniz, değil mi?

    fazla da şey yapmamak lazım. kazanırız. iddaa’dan bir aydır bir şey kazanamamış, içgüdüsü körelmiş bir futbolsever ve a+ enerji tasarruflu bir gala fan’ı bildirdi.
  • 174
    bir teknik direktörü maç içinde hangi veriler ile değerlendirirsiniz ?

    -maça başladığı kadro ve diziliş
    -maç içindeki mantalitesi
    -oyuna müdehale
    -saha kenarındaki duruş vs.

    henüz takımın başında 2 antrenmana çıkmış bir adamı bundan daha fazla kriter ile değerlendirmek haksızlık ötesi bir durum olurdu.

    igor tudor geçen hafta cumartesi günü karabük'ün başında 1 gün önce kazandığı bir beşiktaş maçı ile muhtemelen bir sonraki deplasman olan antalya'yı düşünüyordu. bu cumartesi ise galatasaray başında rize deplasmanına çıktı. insan iki günde gittiği şehre bile alışamaz kolay kolay bu adam çarşamba günü istanbul'a geldi cumartesi rizedeydi. nereden baksan zor iş.

    bruma kararı kimine doğru kimine yanlış gelmiştir. evet sneijder yokken bruma'dan da mahrum kalmak can sıkıcı bir durum ama gerçekten bruma son 4-5 haftada oynadığı oyunla şu maçta da çok bir fayda sağlamazdı ki kaybettiğimiz karabük ve kayseri maçlarında 90 dakika sahadaydı. bizim asıl problemimiz bu akşam sneijder'in olmamasıydı.

    sahaya çıkardığı kadro için bruma hariç söyleyecek bir şeyim zaten yok. eldeki verim alabileceği herkesi koymuş. sabri'yi sevmiyoruz ama cavanda daha beter bir facia. carole dönünce linnes'i mi sabri'yi mi yedeğe çekecek hoca bunu bir görmek lazım. semih de evet saatli bomba ama en azından chedjou ile birlikte oynamışlıkları var. haftalardır oynamamış chedjou'yu bir anda ilk defa oynayacağı ahmet ile sahaya atmak da sıkıntı yaratabilirdi. selçuk için ise gerçekten ölmüş ağlayanı yok diyebilirim ama tolga ciğerci bu haldeyken el mahkum selçuk oynayacak gibi duruyor. oraya transfer yapılmaması büyük hata.

    takımı oynattığı mantaliteye gelirsek ilk yarıda uzun zamandır görmediğim şekilde baskı yapan, alan daraltmaya çalışan aldığı topu 500 pas yapmak yerine dikine hücuma atmaya çalışan, seri paslaşmaya çalışan bir takım görüntüsü vardı ama galatasaray takımını tanıyan herkes bu baskının bir yerde pil bitmesiyle sonuçlanacağını tahmin etmiştir. o pil bitene kadar ikinci golü bulsaydık ki bulduk ama hakeme takıldı rahat bir deplasman galibiyeti alarak dönecektik.

    salı günü oynanan psg-barcelona maçını izlerken dikkatimi çekmişti emery takımı ilk 25 dakika önde deli gibi koşturdu bastırdı sonraki 20 dakika ise defansa çekti ve dinlendirmeye başladı. ikinci yarı yine aynı şekilde 25 dakika baskı pres, 20 dakika defans şeklinde geçti. tudor ise bunu 55 dakika koşturup sonraki 35 dakika dinlendirme şeklinde denedi ki bize problem yaratan bu tercih oldu. takım ufak tefek aksaklıklar hariç topun arkasında iyi pozisyon aldı bana göre. o frikikte muslera ve barajın ortak hatasıyla golü yemesek rize'nin direnci de kırılacaktı.

    oyuncu değişikliklerine gelirsek yedek kulübesine bakan herkes maçın başında oyuna girecek adamların ahmet, sinan ve tolga olacağını söylerdi muhtemelen. ahmet'in oyuna giriş dakikası yüzde yüz yanlıştı. 3. stoperi o dakikada sokmak büyük hataydı. 80 sonrasında yapsaydı bu hamleyi kabul ederdim. tolga'nın oyuna girişinde ise çıkan isim yanlıştı. ne kadar yorulmuş olsa da jouse'yi sahada tutup yasin'i çıkarması lazımdı. garry rodrigues'i ileri atıp bir 4-1-2-1-2 deneyebilirdi. de jong'u defansın önüne çekmek ahmet'i sokmaktan daha güvenli olurdu.

    en çok eleştiri aldığı konu olan linnes konusunda da linnes'in çok yorulması bahane olabilir. semih de sol bekte beklediğimden iyi oynadı bu arada. orta yapmayı takımda en iyi bilen adamlardan biri ki mancini kendisini trabzon deplasmanında sağ bek oynattığında 2 asist yapmıştı. hakan balta'nın sol bekten stopere geçişini semih'in de stoperden beke geçiş şeklinde yapması lazım.

    saha kenarındaki duruşunu hırsını ise beğendim. o takımı takım onu daha da benimsedikçe saha kenarındaki hırsı futbolculara geçecektir.

    bu sezon büyük ölçüde bitti. en azından şampiyonluk kaçtı gibi duruyor. artık hedef ikinci olup şampiyonlar ligi ön elemesi oynamak olmalı. başakşehir'in düşüşünü de göz önüne alırsak olmayacak şey değil. tudor'un da bu arada ne yapıp yapıp takıma takım savunması yapmayı öğretmesi, bu bilinci oturtması lazım ki yaz kampında sil baştan bunlarla uğraşmasın.

    galatasaray kariyerine mükemmel başlamadı tudor ama gelecek için bir ışık verdi. umarım mükemmel bir galatasaray kariyerinin başlangıcı olarak hatırlarız bu günü, o çok çalıştırmak istediği büyük takımlardan birinin başına doğru yola çıktığında.
  • 109
    oyuncularda biraz gayret var hepsi bu. ilk devresinde gösterilen bu gayret sonucu hiç hücum organizasyonumuz olmamasına rağmen biraz kapılan bir top, biraz şans, biraz da podolski sayesinde golü bulduk. ama aynı gayret bazı isimlerin ikinci yarı yerde sürünmesine neden olabilir.

    bana sorsan 2. yarıya josue'yi 8 numaraya, tolga ciğerciyi de orta 3'lüye alarak başlarım. tabi ki çıkacak isim selçuk.

    ayrıca 60 civarı semih'i sağa alıp, sabri ahmet değişikliği ile direncimizi koruyabiliriz.

    rodriguez deniyor ama etkisiz. ikinci devre daha çok açık alan bulabilir. hızı müthiş. sonlara doğru rakip yorulunca sinan düşünülebilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın