99
galatasaray tarihi'nin en efsane maçlarından biri. ne yazsak az kalacak ama yazacağım yazabildiğim kadar. anlatabildiğim kadar anlatacağım. belki yıllar sonra açar okur birisi, "ulan ne maç olmuş be." der ve yenilmez armada'nın ne kadar büyük takım olduğunu anlar. ya da bizim takımdan denk gelir birileri, en azından taraftarın ne kadar arkalarında olduğunu anlarlar.
bu takım öyle bir takım ki geçen sezon yine sakatlıkların içinde finale çıktı. obradovic'in geldiği günlerde "obradovic çok iyi bir koç belki ama ergin hoca bambaşka, aslan yürekli hocam." minvalinde bir şeyler yazmıştım. hocam beni yanıltmadı, final serisinde hakemlerin desteği vs. olmasa biz şampiyonduk.
sonra 7. maça atanan hakemin şike tapelerinde adı geçen recep ankaralı olması, biz 4. maçta olanlardan ötürü 6. maçı seyircisiz oynamışken fenerbahçe'nin 5. maçta çok daha ağır şeyler olmasına rağmen 7. maçta seyircisiz oynama cezası almaması sabrımızı taşırmıştı. o günlerde ünal aysal göğsümüzü kabartan bir karar aldı ve takımı 7. maça çıkarmadı. ergin hoca, oyuncularımız tüm bir sezonun emeğini hiçe sayıp çıkmamışlardı o maça adaletsizliğe tepki göstermek için. gurur duymuştum. şampiyonlukların amına koyayım. biz yarın gider yine şampiyon oluruz ama tarihe not düşüldü, galatasaray protesto etmek için son maça çıkmadı ve hükmen yenilmeyi kabul etti. bakın sıradan bir maç değil, final serisinin 7. maçına çıkmadık. "kupanız sizin olsun amk şikecileri, biz zaten şampiyonuz." demektir bu.
yazın şubenin küçüleceği yazıldı çizildi. herkes jawai için "ne işi vardı, neden ergin hoca böyle bir seçim yaptı?" diye eleştirdi hocayı.
jawai bu sezon ücret almadan oynayacaktı. zira geçen sezon yaşadığı rahatsızlık sonrası parasını almış ve bu sezon vefa borcu dolayısıyla ücretsiz oynamayı teklif etmişti.
ergin hoca da "ya tutarsa..." diye yola çıktı. çıkmak zorundaydı. o da isterdi daha garanti bir oyuncu daha alıp, jawai'yi 2. opsiyon olarak düşünmeyi. ha jawai niye ayrıldı diye soracak olursanız ben de anlam veremedim ancak şöyle bir ihtimal var ki; yönetim geçen sezonun ücretini bile ödememişse ayrılmış olabilir.
uzun rotasyonu dışında yapılan transferlerin iyi transferler olduğunu söyleyebiliriz.
sezon başladı. sürekli oyuncuların ücretlerini alamadıkları ve antrenmanlara çıkmadıkları söylendi. bir fenerbahçe derbisi öncesi ender ve kerem'in menajerleri kulübü icraya verdi oyunculardan habersiz. oyuncular kadro dışı kaldılar, geri affedildiler.
sonra bir gün "hiç gitmez" diye düşündüğümüz furkan serbest kalma hakkını kullandı ve serbest kaldı. takımın en önemli oyuncularından biriydi bu adam. takımın zayıf olan uzun rotasyonu iyice zayıflamıştı.
daha sonra jawai ve aradori ayrıldı.
ve tüm bunlar olurken yönetim, üzgün olduklarını belirten bir açıklama bile yapmadı. hiçbir şey yapmadı.
sadece aslan hocam çıktı, üzüldüğünü söyledi. herkes gitse bile kendisinin kalacağını söyledi. çok tekrar ediyorum ama aslan yürekli. nasıl ki ben kendimi hayal edip "sikerim parasını, galatasaray'ı kesinlikle bırakmam." diyorsam o da aynısını dedi. bu takımı belki yönetim sahiplenmedi ama aslan yürekli hocası, oyuncuları ve taraftarları var bu takımın.
neyse maça geçeyim...
maç öncesi yeneceğimizi düşünüyordum her zamanki gibi. takıma inanıyordum. beklediğim gibi karakter koyduk ve kazandık.
(bkz: cimbomla kimse başa çıkamaz...)
maça iyi başladık. bir seri yakaladık ve farkı açtık ancak olympiakos'un dönmesi ve maçı dengelemesi zor olmadı. arroyo henüz ilk yarı bitmeden 17 sayıya ulaşmıştı yanılmıyorsam. içerde young ve sinan'ın bulduğu sayılarla dışarıda da arroyo'nun bulduğu sayılarla ilk yarı ayakta kaldık.
rakipte ise ilk yarıda sloukas, kavvadas ve lojeski iyiydi. young'u tebrik etmek lazım; nerdeyse tek başına kavvadas, petway ve hunter gibi oyuncuların arasından o kadar ribaund çekti, o kadar sayı attı ve mücadele etti. serbest atışları zayıf deniyordu ama 0/2 attıktan sonra hiç kaçırmadı. çok da güzel attı. hatta şöyle söyleyeyim; nasıl atması gerektiğini, şiddetini falan maçın içinde bile keşfetmiş olabilir. zira çok güzel kullandı sonrakileri.
maçı izlerken bir ara gözlerim doldu. takımın dar rotasyonu üstüne bir de maç seyircisiz olunca sanki iyice kaderine terkedilmiş gibiydi takımımız...
biz hiçbir zaman yalnız bırakmayız onları da işte ceza gereği seyirci de yoktu bu sefer...
her zaman bayram havası olan yerde çıt ses yoktu. arroyo imkansız şutlar sokuyor, sinan yine müthiş penetreler yapıyor, young yeni gelmesine rağmen 40 yıllık galatasaraylı gibi oynuyor ama ne bir alkışlayan var ne de bir destek çıkan... kenarda ergin hocam ve yardımcıları oturmuşlar, keyifleri yok... oyuncular da keyifsizdi. ama takım her şeye rağmen bir karakter koyuyor ortaya. yönetim tarafından üvey evlat muamelesi görüyorlar zaten, takımda herkes serbest durumda şu an. giden gitti, aslan yürekliler kaldı. taraftar desen derbilerde hatırlıyor, küçük maçları takip bile etmiyor. taraftara sorsan, "pocius kim?" desen bilmez hatta 3 sezondur oynayan arroyo'yu bile bilmez belki ama futbol takımındaki en işe yaramaz oyuncu bile bilinir. futbol takımındaki o oyuncu hiçbir halt yapmamasına rağmen parasını tıkır tıkır alırken pocius bugün üst üste öyle 2 üçlük soktu ki maçı bize getiren...
işte bu adam kaç aydır parasını almıyor ama karakter koydu parkeye... hepsi koydu...
maç hep ortadaydı. her sayı değerliydi, her sayı çok zordu. öyle ki her sayı sonrasında yumruk yapıp seviniyordum. ciddi ciddi kolay bulduğumuz sayı yoktu ve yüzdemize bakmadım ama epey yüksektir muhtemelen. 3. periyot başında micov, pocius buldukları 3'lüklerle çok rahatlattılar. kerem'in süre biterken attığı sayı çok iyiydi. ender'in şutu çok kötüydü bugün yanılmıyorsam 1 tane sokabildi. onda da o kadar güzel attı ki şutu daha havadayken "girdi!" dedim kendi kendime, girdi tabi...
rakip spanoulis'i dinlendirdi çoğunlukla. ancak son anlarda sahadaydı ve young'u faul problemine sokuyordu nerdeyse. yani yine de sıkıntıya soktu bizi. hunter'ın yaptığı o smaç mesela, young dokunmadı bile faul sıkıntısı dolayısıyla.
dediğim gibi maç boyunca çok zor sayı bulduk son dakikada fişi ancak çekebildik. bu da oyunun genelini tek uzunla oynamamızdan ileri geliyor. micov yer yer 4 numarada da oynasa da pek verimli olmadı. genelde dış atışlara kaldık haliyle, bu da zor sayı bulmamıza neden oldu. içeri penetre eden fazladan bir adamımız daha ya da bir tane daha skorer uzunumuz olsa bu kadar zor olmazdı.
maç bitiminde ergin hocam daha rakip koç ve yardımcılarını tebrik edemeden sahaya yöneldi ellerini yumruk yapıp... çocuk gibi mutluydu. ağlayacaktım yemin ediyorum. bir yandan gurur, bir yandan sevinç, bir yandan hüzün... onda da aynısı var, bir an önce aslanlarını tebrik etmek istiyor, sarılmak istiyor.
ben de orada olsam ben de sarılmak isterdim hepsine. sonra ergin hoca hemen gidip rakibi tebrik etti önce sonra tekrar aynı yüz ifadesiyle geldi aslanların yanına. tarif edemiyorum da, harbiden acayipti yani.
çoktan efsaneler arasına girdi bu maç.
ergin ataman, arroyo, young, sinan, pocius, micov, ender, kerem ve adını yazamadığım kahramanlar... erceg oynayamadı, kerem maç içinde sakatlandı ve bir ara kenarda oturdu. türlü imkansızlıklara ve zorluklara rağmen olympiakos'u devirip top16'ya kalmak... yenilmez armada lakabını sonuna kadar haketti bu takım bu akşam.
bizim adımız galatasaray ve biz bitti demeden asla bitmez... tekrardan bunu gösterdik. şu işlerin kötü gittiği sezonda hem de...
ve şundan da eminim bu sene bu takım her türlü zorluğa rağmen, 5 kişi de çıksa maçlara ligde şampiyon olacak... ancak olur da sponsor bulunur ve 1-2 transfer yapılırsa yine top8 de yaparız.
bize young gibi 2 adam lazım. gelir gelmez takımı sahiplenecek, karakter koyabilecek... 1 tane uzun, 1 tane de penetre yapabilen kısa. uzun yine young gibi sert ve kalıplı bir uzun olmalı. euroleague'de başarılı olmanın temel kurallarından biri atletik uzunlara sahip olmak. olympiakos yıllardır bu şekilde başarılı oluyor. elbette spa, sloukas gibi kısaları da var ama pota altını da çok iyi kullanıyorlar. süper ligde pres yapan forvetlerle kolaylıkla başarılı olunabilmesi gibi bir şey. ha gönül ister ki hem pozisyon bilgisi yüksek ve savunması iyi hem de atletik bir uzun bulalım ama hepsi bir arada zor. young zamanla eksiklerini kapatıp mükemmel bir uzun olabilir, o potansiyel fazlasıyla var. pozisyonların sürekli içinde ve rakiple sürekli mücadele halinde. kendisi gibi bir uzun daha oyunda olduğunda çok daha fazla opsiyonumuz olur. bir şey daha ekleyeyim; ikili oyunları oynayabilen bir uzun da müthiş bir transfer olur. zamanında tutku-andric ikilisi müthişti bu konuda. arroyo'nun yanına onun dilinden anlayan bir uzun alınırsa duman ederler.
söylemek istediğim bir şey daha var; arroyo'nun 2. periyotta olması lazım orta çizgiye kadar çekilip sonra içeri yere çarptırarak attığı adrese teslim bir pas var ki bu adam kesinlikle basketbolun hagi'si. ne eksik ne fazla yani.
tabi arroyo adına söylenecek çok şey var ama bu ayrıntıyı vurgulamak istedim.
bir parantez de sinan'a. maçlara tutunuyorsak kendisinin payı çok büyük. yaptığı penetreler çok değerli. bir ara spa'nın üstünden çok zor bir şut attı, çok kritikti. gelmeden önce dedikodular çıktığında gelmesini istemeyenlerin neden istemediğine bir türlü anlam verememiştim hala anlam veremiyorum.
neyse daha fazla uzatmayayım...
sen şampiyon olacaksın!
seni sevmeyen ölsün! ölsün!...
http://www.youtube.com/watch?v=hvCr9jom9Nc
banvit serisinden... her zaman yanınızdayız ulan!
galatasaray!
bu takım öyle bir takım ki geçen sezon yine sakatlıkların içinde finale çıktı. obradovic'in geldiği günlerde "obradovic çok iyi bir koç belki ama ergin hoca bambaşka, aslan yürekli hocam." minvalinde bir şeyler yazmıştım. hocam beni yanıltmadı, final serisinde hakemlerin desteği vs. olmasa biz şampiyonduk.
sonra 7. maça atanan hakemin şike tapelerinde adı geçen recep ankaralı olması, biz 4. maçta olanlardan ötürü 6. maçı seyircisiz oynamışken fenerbahçe'nin 5. maçta çok daha ağır şeyler olmasına rağmen 7. maçta seyircisiz oynama cezası almaması sabrımızı taşırmıştı. o günlerde ünal aysal göğsümüzü kabartan bir karar aldı ve takımı 7. maça çıkarmadı. ergin hoca, oyuncularımız tüm bir sezonun emeğini hiçe sayıp çıkmamışlardı o maça adaletsizliğe tepki göstermek için. gurur duymuştum. şampiyonlukların amına koyayım. biz yarın gider yine şampiyon oluruz ama tarihe not düşüldü, galatasaray protesto etmek için son maça çıkmadı ve hükmen yenilmeyi kabul etti. bakın sıradan bir maç değil, final serisinin 7. maçına çıkmadık. "kupanız sizin olsun amk şikecileri, biz zaten şampiyonuz." demektir bu.
yazın şubenin küçüleceği yazıldı çizildi. herkes jawai için "ne işi vardı, neden ergin hoca böyle bir seçim yaptı?" diye eleştirdi hocayı.
jawai bu sezon ücret almadan oynayacaktı. zira geçen sezon yaşadığı rahatsızlık sonrası parasını almış ve bu sezon vefa borcu dolayısıyla ücretsiz oynamayı teklif etmişti.
ergin hoca da "ya tutarsa..." diye yola çıktı. çıkmak zorundaydı. o da isterdi daha garanti bir oyuncu daha alıp, jawai'yi 2. opsiyon olarak düşünmeyi. ha jawai niye ayrıldı diye soracak olursanız ben de anlam veremedim ancak şöyle bir ihtimal var ki; yönetim geçen sezonun ücretini bile ödememişse ayrılmış olabilir.
uzun rotasyonu dışında yapılan transferlerin iyi transferler olduğunu söyleyebiliriz.
sezon başladı. sürekli oyuncuların ücretlerini alamadıkları ve antrenmanlara çıkmadıkları söylendi. bir fenerbahçe derbisi öncesi ender ve kerem'in menajerleri kulübü icraya verdi oyunculardan habersiz. oyuncular kadro dışı kaldılar, geri affedildiler.
sonra bir gün "hiç gitmez" diye düşündüğümüz furkan serbest kalma hakkını kullandı ve serbest kaldı. takımın en önemli oyuncularından biriydi bu adam. takımın zayıf olan uzun rotasyonu iyice zayıflamıştı.
daha sonra jawai ve aradori ayrıldı.
ve tüm bunlar olurken yönetim, üzgün olduklarını belirten bir açıklama bile yapmadı. hiçbir şey yapmadı.
sadece aslan hocam çıktı, üzüldüğünü söyledi. herkes gitse bile kendisinin kalacağını söyledi. çok tekrar ediyorum ama aslan yürekli. nasıl ki ben kendimi hayal edip "sikerim parasını, galatasaray'ı kesinlikle bırakmam." diyorsam o da aynısını dedi. bu takımı belki yönetim sahiplenmedi ama aslan yürekli hocası, oyuncuları ve taraftarları var bu takımın.
neyse maça geçeyim...
maç öncesi yeneceğimizi düşünüyordum her zamanki gibi. takıma inanıyordum. beklediğim gibi karakter koyduk ve kazandık.
(bkz: cimbomla kimse başa çıkamaz...)
maça iyi başladık. bir seri yakaladık ve farkı açtık ancak olympiakos'un dönmesi ve maçı dengelemesi zor olmadı. arroyo henüz ilk yarı bitmeden 17 sayıya ulaşmıştı yanılmıyorsam. içerde young ve sinan'ın bulduğu sayılarla dışarıda da arroyo'nun bulduğu sayılarla ilk yarı ayakta kaldık.
rakipte ise ilk yarıda sloukas, kavvadas ve lojeski iyiydi. young'u tebrik etmek lazım; nerdeyse tek başına kavvadas, petway ve hunter gibi oyuncuların arasından o kadar ribaund çekti, o kadar sayı attı ve mücadele etti. serbest atışları zayıf deniyordu ama 0/2 attıktan sonra hiç kaçırmadı. çok da güzel attı. hatta şöyle söyleyeyim; nasıl atması gerektiğini, şiddetini falan maçın içinde bile keşfetmiş olabilir. zira çok güzel kullandı sonrakileri.
maçı izlerken bir ara gözlerim doldu. takımın dar rotasyonu üstüne bir de maç seyircisiz olunca sanki iyice kaderine terkedilmiş gibiydi takımımız...
biz hiçbir zaman yalnız bırakmayız onları da işte ceza gereği seyirci de yoktu bu sefer...
her zaman bayram havası olan yerde çıt ses yoktu. arroyo imkansız şutlar sokuyor, sinan yine müthiş penetreler yapıyor, young yeni gelmesine rağmen 40 yıllık galatasaraylı gibi oynuyor ama ne bir alkışlayan var ne de bir destek çıkan... kenarda ergin hocam ve yardımcıları oturmuşlar, keyifleri yok... oyuncular da keyifsizdi. ama takım her şeye rağmen bir karakter koyuyor ortaya. yönetim tarafından üvey evlat muamelesi görüyorlar zaten, takımda herkes serbest durumda şu an. giden gitti, aslan yürekliler kaldı. taraftar desen derbilerde hatırlıyor, küçük maçları takip bile etmiyor. taraftara sorsan, "pocius kim?" desen bilmez hatta 3 sezondur oynayan arroyo'yu bile bilmez belki ama futbol takımındaki en işe yaramaz oyuncu bile bilinir. futbol takımındaki o oyuncu hiçbir halt yapmamasına rağmen parasını tıkır tıkır alırken pocius bugün üst üste öyle 2 üçlük soktu ki maçı bize getiren...
işte bu adam kaç aydır parasını almıyor ama karakter koydu parkeye... hepsi koydu...
maç hep ortadaydı. her sayı değerliydi, her sayı çok zordu. öyle ki her sayı sonrasında yumruk yapıp seviniyordum. ciddi ciddi kolay bulduğumuz sayı yoktu ve yüzdemize bakmadım ama epey yüksektir muhtemelen. 3. periyot başında micov, pocius buldukları 3'lüklerle çok rahatlattılar. kerem'in süre biterken attığı sayı çok iyiydi. ender'in şutu çok kötüydü bugün yanılmıyorsam 1 tane sokabildi. onda da o kadar güzel attı ki şutu daha havadayken "girdi!" dedim kendi kendime, girdi tabi...
rakip spanoulis'i dinlendirdi çoğunlukla. ancak son anlarda sahadaydı ve young'u faul problemine sokuyordu nerdeyse. yani yine de sıkıntıya soktu bizi. hunter'ın yaptığı o smaç mesela, young dokunmadı bile faul sıkıntısı dolayısıyla.
dediğim gibi maç boyunca çok zor sayı bulduk son dakikada fişi ancak çekebildik. bu da oyunun genelini tek uzunla oynamamızdan ileri geliyor. micov yer yer 4 numarada da oynasa da pek verimli olmadı. genelde dış atışlara kaldık haliyle, bu da zor sayı bulmamıza neden oldu. içeri penetre eden fazladan bir adamımız daha ya da bir tane daha skorer uzunumuz olsa bu kadar zor olmazdı.
maç bitiminde ergin hocam daha rakip koç ve yardımcılarını tebrik edemeden sahaya yöneldi ellerini yumruk yapıp... çocuk gibi mutluydu. ağlayacaktım yemin ediyorum. bir yandan gurur, bir yandan sevinç, bir yandan hüzün... onda da aynısı var, bir an önce aslanlarını tebrik etmek istiyor, sarılmak istiyor.
ben de orada olsam ben de sarılmak isterdim hepsine. sonra ergin hoca hemen gidip rakibi tebrik etti önce sonra tekrar aynı yüz ifadesiyle geldi aslanların yanına. tarif edemiyorum da, harbiden acayipti yani.
çoktan efsaneler arasına girdi bu maç.
ergin ataman, arroyo, young, sinan, pocius, micov, ender, kerem ve adını yazamadığım kahramanlar... erceg oynayamadı, kerem maç içinde sakatlandı ve bir ara kenarda oturdu. türlü imkansızlıklara ve zorluklara rağmen olympiakos'u devirip top16'ya kalmak... yenilmez armada lakabını sonuna kadar haketti bu takım bu akşam.
bizim adımız galatasaray ve biz bitti demeden asla bitmez... tekrardan bunu gösterdik. şu işlerin kötü gittiği sezonda hem de...
ve şundan da eminim bu sene bu takım her türlü zorluğa rağmen, 5 kişi de çıksa maçlara ligde şampiyon olacak... ancak olur da sponsor bulunur ve 1-2 transfer yapılırsa yine top8 de yaparız.
bize young gibi 2 adam lazım. gelir gelmez takımı sahiplenecek, karakter koyabilecek... 1 tane uzun, 1 tane de penetre yapabilen kısa. uzun yine young gibi sert ve kalıplı bir uzun olmalı. euroleague'de başarılı olmanın temel kurallarından biri atletik uzunlara sahip olmak. olympiakos yıllardır bu şekilde başarılı oluyor. elbette spa, sloukas gibi kısaları da var ama pota altını da çok iyi kullanıyorlar. süper ligde pres yapan forvetlerle kolaylıkla başarılı olunabilmesi gibi bir şey. ha gönül ister ki hem pozisyon bilgisi yüksek ve savunması iyi hem de atletik bir uzun bulalım ama hepsi bir arada zor. young zamanla eksiklerini kapatıp mükemmel bir uzun olabilir, o potansiyel fazlasıyla var. pozisyonların sürekli içinde ve rakiple sürekli mücadele halinde. kendisi gibi bir uzun daha oyunda olduğunda çok daha fazla opsiyonumuz olur. bir şey daha ekleyeyim; ikili oyunları oynayabilen bir uzun da müthiş bir transfer olur. zamanında tutku-andric ikilisi müthişti bu konuda. arroyo'nun yanına onun dilinden anlayan bir uzun alınırsa duman ederler.
söylemek istediğim bir şey daha var; arroyo'nun 2. periyotta olması lazım orta çizgiye kadar çekilip sonra içeri yere çarptırarak attığı adrese teslim bir pas var ki bu adam kesinlikle basketbolun hagi'si. ne eksik ne fazla yani.
tabi arroyo adına söylenecek çok şey var ama bu ayrıntıyı vurgulamak istedim.
bir parantez de sinan'a. maçlara tutunuyorsak kendisinin payı çok büyük. yaptığı penetreler çok değerli. bir ara spa'nın üstünden çok zor bir şut attı, çok kritikti. gelmeden önce dedikodular çıktığında gelmesini istemeyenlerin neden istemediğine bir türlü anlam verememiştim hala anlam veremiyorum.
neyse daha fazla uzatmayayım...
sen şampiyon olacaksın!
seni sevmeyen ölsün! ölsün!...
http://www.youtube.com/watch?v=hvCr9jom9Nc
banvit serisinden... her zaman yanınızdayız ulan!
galatasaray!