32
bendeki anısını düşündükçe yazmayı düşünüyordum, gücü bulamıyordum.
aykut yurtsever,
bulgaristan göçmeni türk.
kendi halinde bir ailenin ilk çocuğu.
bursaspor altyapısında futbola başlamış ancak 14 yaşında şehrindeki ışıklar askeri lisesine kaydolunca, futbol kariyerine nokta koymak zorunda kalmış. ailesinin asker olması yönündeki yönlendirmelerine “pilot olmak şartıyla asker olurum diyor”. sağlık problemlerinden ötürü kara subayı yetiştiren kara harp okuluna geçince, tek bir hedefe kitleniyor. helikopter pilotluğu.
ağzından tek bir küfür duyamayacağınız, haftasonu izne çıkarken uzaktan bir görseniz “kim bu manken?” diyeceğiniz, askeri eğitimi, yabancı dili ve sporu parmakla gösterilen bir adamdı aykut abi.
işte aykut abiyle ilişkimiz burada başladı. o 3. sınıf, ben 1. sınıftım ve bereber geçireceğimiz 2 sene vardı. bu 2 senede defalarca izne çıktık, sabahları menemen yiyip playstation oynamaya gittik. koyu bursasporluydu. sol ayağıyla atamayacağı gol yoktu. o masum yüzü futbol sahasında resmen canavara dönüşüyor, füze üstüne füze yolluyordu ve evet, ben de kaleciydim. bir gün onların sınıfı ile maç ayarladık. bizi eleğe çevirirlerdi hep. o gün baklavasına maçı biz kazanmıştık. fark baya bir açıktı. kale vuruşu kullanacaklardı. kalemden çıkıp aykut abi ile makara yapmaya başlamıştım. aykut abi kalecisinden topu aldı, döner dönmez şut çıkardı, kaleme koşarken filelere girdim. “sus caga sus, maç bitmedi daha” diyordu o melek yüzüyle.
kafede otururken bütün gözleri üzerine çekerdi ama kolay kolay kızlarla yakınlaşmazdı. evlenmeyeceksek üzmeye değmez derdi. en sonunda da dünya güzeli eşiyle dünya evine girdiğinde o günler gözümün önünden geçti, ne şanslı kadın, pırlanta gibi eşi var demiştim. ki aykut abi de kendisi ile evlendiyse, eşi de dünyalar iyisi bir insandır diyip, sosyal medyadan güzel paylaşımlarını takip ederdim.
2009-2010 sezonu devre arası. bizimle beraber takılan fenerbahçeli bir abi ile iddiaya girdik. dos santos, jo, neill transferleri sonrası gaza gelip, şampiyonluğuna iddiaydı. kaybeden kazanana zaradan pantolon, tshirt, gömlek alacaktı. ligin son maçı, o zamanın parası ile ciddi bir parayı ayırmış, maç sonu abinin istediği şeyleri almanın planını yapıyordum. maç başladı fenerbahçe yaldır yaldır geliyor ama olmuyordu ve maç, bursaspor’un peri masalı ile bitti. işte bu maçın bendeki anısı da, bir zamanlar için ne kadar güzelse, şimdi bir o kadar hüzünlü.
ertesi gün aykut abiyi merdivenlerde yakaladım, abi gel dedim. kantine götürdüm, beyaz nestle çikolata ile yeşil schweppes ısmarladım, yeşil beyaz olsun diye. ne oğlum bu? dedi. abi şampiyon oldunuz ya, hakan abi ile iddiaya girmiştik, kaybetmekten kurtuldum sayende dedim. güldü.
aykut abi hayalindeki gibi pilot olmuştu, artık helikopter pilotuydu. istanbul’da görevini başarıyla icra ediyordu. bir gün bir haber geldi, sancaktepede helikopter düşmüştü. whatsappa baktım, “caga haberin var mı?” diye bir mesaj. “yok” dedim. “aykut abi şehit olmuş”.
helikopteri havada arızalanınca, kimseye zarar vermemek için güvenli bir yere indirmiş ancak kendisi oradan kurtulamamış.
bursaspora ağızlar dolusu küfredenler, tüm bursasporluları aynı kefeye koyup sayarken, içinde aykut abinin olduğunu bilseniz, “sen hariç” derdiniz. öyle nazik, kibar, beyefendi birisiydi. maalesef artık aramızda değil.
bursaspor da aykut abinin hatrına "34. hafta bir mucize yaratır mı?" dedim. dakika 80’ler. göztepe 1-1 ile girdi son 10 dakikaya. "aha" dedim, "aykut abi yattığın yerden nasıl da heyecanlanmışsındır" derken, göztepe attı bursa düştü.
önce helikopter,
sonra aykut abi,
en sonunda bursaspor.
edit: imla ve kelime düzeltme.