• 602
    kaderimiz kendi elimizde olacakken yine başakspor'un tökezlemesine bağladığımız bir maç oldu.

    en büyük faktör terim takıntılı arkadaşlar kabul etmese de hakem. götü başı oynamasaydı alırdık demeyeceğim çünkü o stadyumla ilgili malum bir durum var ama en azından rakip 9 kişi kalır ve elif'in golü geçerli sayılmazdı.

    belki yine balık bir golle maç aynen böyle biterdi bilemeyiz işin o kısmı da var tabi ama olmamışın üstüne konuşmaya gerek yok.

    şuna katılmıyorum çünkü fazlaca tekrarlanmış 'sürekli yan pas yaptık yahu' eleştirisi. ya kardeşim adamlar anadolu takımı misali yaslanmışlar arkada 'biz bu maçı ne yaparsak yapalım vermeyeceğiz' diye kazanmakla ilgili umutları bile yok.

    oğlum bi ara stoper ikilimiz donk ile semih fener ceza sahası önündeydi lan.

    tabi belhanda ve feghouli değişiklikleriyle o yığılmış takımı açacak futbolcu da kalmadığından ötürü fazlasıyla olumsuz etkiledi elbette oyunu.

    belhanda kendi istemiş çıkmayı ama özellikle feghouli'nin son dakikaya kadar sahada kalmaması ve yerine sinan adlı şahsın oyuna alınması hocanın en büyük hatasıdır kesinlikle.
  • 603
    kötü oynamak, yanlış oyuncu tercihleri vb saha içi işler bizi ilgilendirir.

    "maç 0-1 yerine 0-3 bitmeliydi" derdik maçtan sonra, o eleştiriyi biz yapardık yine. yakalamışken rencide etmeliydik diye.

    ama bu maçta 2 puanımızın çalınması, ali palabıyık ve bülent yıldırım'ın yaptıkları eyyamlar tarihe geçmiştir.

    her şeye rağmen kendi ipimizi kendimiz çekebileceğimiz pozisyona gelmemiz bile engellendi.

    fener'in elindeki oyuncağı(20 yıllık yenilmeme) almadılar.

    bizim şampiyonluğumuzu ise alamayacaklar!
  • 605
    halen daha neden bu yozlaşmış, kokuşmuş ligi izlediğimi düşündürmüş maçtır.
    yıllardır hakemlerin eyyamcılıklarına alıştık. biliyoruz ki bu ligde hakemi de yeneceksin bişeyler başarmak istiyorsan. bu seneye kadar da aşağı yukarı her takımın lehine ya da aleyhine “hatalar” yapıldı. gel gör ki bu sene kadar hakemlerin bir ligin kaderini direkt etkilediği bir sezon hatırlamıyorum. süper kupa finalinden beri sistematik olarak doğranıyoruz ve inanılmaz bir şekilde camia olarak çok pasif ve kaale alınmaz bir görüntü veriyoruz. bizi doğrayan hakemler ödüllendirilirken, bizim lehimizde sadece bir maçta, bir pozisyonda takdir hakkı kullanan bir hakem(bkz: ümit öztürk) aylardır maç alamıyor.
    hoca sene başından beri kendi başına mücadele vermeye çalışıyor ama bir yere kadar. kimse kusura bakmasın ama yönetim camiayı kenetleyip dik bir duruş sergileyememiştir. kendilerini eleştiren üyeleri fişleyip mahkemelere gitmek yerine enerjilerini bu karanlık yapıyla mücadele etmeye ayırsalardı, kimse böyle kör gözün parmağına kararlar veremezdi. hakem müsveddesi bu maçta göz göre göre, vara rağmen, yanlış olduğunu bile bile fenerin golünü verdi. hiçbir çekincesi yok. diğer fahiş kararlarına değinmiyorum bile.
    sonra 20 senedir yenemiyorsunuz diyorlar bir de utanmadan! birileri böyle bir kanun çıkarmış, hakemler de bu kanunun bekçileri olmuş!
  • 606
    yillardir kadiköy'de oynanan fener maçlarini izlemiyorum. dünkü maçi da izlemedim. sesini bile duymak istemedim. geriliyorum. çünkü kadiköyde oynanan fener maçlarinda her türlü pislik yapiliyor. dün de benzer olaylar ya$andi. ama beni en çok üzen ne biliyor musunuz? dü$me hattinda bulunan bir fenerbahçe'ye kar$i sadece 2 pozisyon bulabilmek ve fener'in kalemize geldigi ilk pozisyonda golü bulmasi. her yil, her maç ayni $ey. bu kafa ile fener'i kadiköy'de bir 40 sene daha yenemeyiz. çok mu önemli? aslina bakarsan degil ama dün $ampiyonluk için 3 puan çok önemliydi. yenmekten ziyade 3 puan almak önemliyidi. 3 puan önemli olmasa, varsin fener'i kadiköyde bir 20 sene daha yenemeyelim ama ba$ak$ehir'in puan kaybettigi haftada 3 puan almak önemliydi, olmadi.

    artik ba$a$ehir'in en yaz 1 maçta daha puan kaybetmesini bekleyecegiz. umarim önümüzdeki tüm maçlari aliriz ve bu maçta alinan 1 puan bizi $ampiyon yapar.
  • 607
    pas alışverişi yapamayan, top tutamayan santrforlar, şut çekemeyen orta sahalar ile kapanan herhangi bir takıma gol atmak, karambol yada rakibin yapacağı hataya bakar.

    ikinci yarı son 20 dk. 20 futbolcunun rakip ceza sahasında yada çevresinde oynadığı bir oyun oldu. şuuuuut diye kendimi yırttım.
    takımda fegouli haricinde şut çekecek adam yok, o da kendisini hep kanatlara attı.
    fernando her topu sağa sola veriyor, yahu şut çekmeden gol mü olur.
  • 609
    her zaman aynı hataya düşüyoruz. biz iyi yada kötü oynamış olabiliriz, mesele bu değil!

    bu maçta hakemler fahiş bir hata yaptılar. feghouli'ye yapılanı canlı göremeyen müptezeli bir kenara bırakıyorum, "var" başında oturan art niyetli şaklaban gördü ve ambiyanstan etkilenip veremedi. mabadı yemedi.

    bunu konuşmalıyız eh ahali, bırakın iyi futbolu kötü futbolu. mükemmel oynasan ne yazar, hakem seni oradan çıkarmayacak. daha önce iyi oynadığımız maçlar olmuştu ama he seferinde aynısı oluyor. hakemler bilerek bizi oradan çıkarmıyor.

    çıkmayan kırmızı kartları konuşmuyorum daha.
  • 610
    sadece şu videonun izlenmesiyle bile, 3 puanımızın belki de şampiyonluğumuzun çalındığının anlaşılacağı maç.
    http://tr.beinsports.com/...yonlara-son-nokta-62

    ali palabıyık denen hakem bozuntusunun bizim aleyhimize verdiği tüm kararlar yanlış! hangisini detaylandırsak, uzun uzun anlatsak boş resmen. takımın kötü oyunu, 10 kişi kalan rakibi yenememek falan bizim iç sorunumuz. böylesine bariz hataların yapıldığı, sana karşı var'ı ile birlikte tüm karar vericilerin birleştiği bir ortamda neyin oyununu oynayacaksın neyin mücadelesini vereceksin? saha içerisinde bilerek ve kasıtlı olarak yapıldı bu operasyon. yazıklar olsun, bu ahlar çıkar.
  • 611
    aslında kadıköy'de daha ilk 20 dakika dolmadan belhanda'ya çıkarmış olduğu sarı kart ile ali palabıyık maçtaki "rengini" belli etmişti de, ilk devre biterken son adam olan hasan ali'nin gole giden diagne'yi düşürmesine sarı kart çıkararak "burada bu işler böyle yürüyor" der gibiydi...
    evet, fenerbahçe kendi sahasında 20 seneye yakın yıldır galatasaray'a kaybetmiyordu , sarı-lacivertli taraftar ve yöneticilerin "tek avuntusu" bu istatistikti. galatasaray adına "başarısızlık", fenerbahçe adına "gurur" olan bu "değişmez sonucun" nedeni neydi?
    fenerbahçe kendi sahasında çok mu iyi oynuyordu?
    hayır...
    oldukça iyi oynadığı maçlar da vardı bu 20 yıllık periyotta ama çok kötü olduğu oyunlarını da biliyoruz ev sahibinin, dün gece olduğu gibi...
    stadyumda büyü mü vardı?
    hayır...
    batıl inançlar, uğurlar, totemler taraftarın vazgeçilmezidir ama futbolun içine bilimsel gerçeklerin girdiği günümüzde bunlar sadece masumane inanışlar olarak kalmaktadırlar...
    galatasaray kadıköy'de hep mi kötü oynuyor?
    hayır...
    bir çok değişik kadro ile, şampiyon olmuş takımlarla, dünyaca ünlü futbolcularla bu stadyumda oynadı galatasaray ve çok da domine ettiği maçları izledik rakibini, dün gece olduğu gibi...
    peki galatasaray'ın kazanamamasının sebebi nedir?

    bizler sürekli yazıyorduk da dün gece ali palabıyık bu çok merak edilen sorunun cevabını verdi:
    hakemler kadıköy'de fenerbahçe'yi üzecek kararlar veremiyorlar...
    çok mu kibarca söyledik...
    bodoslama dalalım:
    hakemler kadıköy'de fenerbahçe'yi ellerinden geldiğince kolluyorlar...

    dakikalar kırk ikiyi gösterirken gole giden oyuncuyu düşüren fenerbahçe formalı topçuya sarı kart çıkarmak, ali palabıyık'ın bilinçaltının dışa vurumuydu. kadıköy'de oyuncu atılacaksa bu galatasaray'dan olmalıydı, ev sahibinden olamazdı. ama bu defa var vardı, yıllarca "görmedim, duymadım"la geçiştirilen pozisyonlar artık teknoloji ile bir kez daha izleniyordu... baktı, baktı, baktı hoca da kör gözün gördüğünü inkar edemedi, belki de sarıya bir mazeret bulamadı, gönülsüzce kırmızı kartı çıkardı arka cebinden...

    ilginçtir derbiden atılan hasan ali kaldırım başta olmak üzere bir tek fenerbahçeli futbolcu dahi itiraz etmedi pozisyona... suç ve ceza kavramını kabul etmişlerdi de, belki de tek üzülen ali palabıyık oldu...
    ikinci yarı ali palabıyık "hatasını!" telafi edecekti belki de fatih terim tecrübeliydi, "topun ağzındaki" belhanda'yı kenara almıştı... hakemi terse yatıran hamleyi yapmıştı...

    fenerbahçeli futbolcular da "hakemi arkalarına" aldıklarının farkındaydı ki, mehmet topal futbolla karateyi karıştırıyor, linnes'e tekme atıyor ama kart dahi göstermiyordu ali palabıyık... kırmızı kartlık pozisyona sarı gösterse fenerbahçe kendi sahasında 9 kişi kalacaktı... bunu göze alamazdı hakem...
    skrtel'in onyekuru'yu ceza sahasına girerken düşürmesi galatasaray'a gol ihtimali doğuracağı için görmezden gelinirken, nijeryalı oyuncuya bağıran çağıran ve üzerine basıp düşen ev sahibi stopere iltimas, galatasaraylı topçuya sarı kart...

    ve ali palabıyık'ın aradığı pozisyon 71. dakikada gerçekleşti, galatasaray feghouli ile atağa kalkarken dirar, cezayirli oyuncuyu düşürerek topu kapıp az adamla yakalanan galatasaray kalesinde tehlike yarattı ve ev sahibi beraberliği sağladı... normal şartlarda oynanan maçta var'a gidilip, golün geçersiz kılınması gerekirken, ali palabıyık ekrana bakma teşebbüsünde bile bulunmadı, zaten var'la atmıştı fenerbahçeli bir oyuncuyu, bir de var'la iptal etse fenerbahçe'nin golünü "kıyamet kopmaz" mıydı kadıköy'de?
    yıllarca meslektaşlarının yaptığı gibi korktu, çekindi ve "eyyam" yaparak santrayı gösterdi...
    ve bunu var'a rağmen yaptı...
    hiç de yüzü kızarmadı...

    maçtan sonra fenerbahçeli semih özsoy "galatasaray bizi burda yenemedi ve yenemeyecek" diye bir beyanatta bulunmuş... maalesef haklı, bu hakemler var olduğu sürece galatasaray daha uzun süre kadıköy'den galip gelemez...

    "bırakın bunları, galatasaray çıkıp hakemi de yenecek" diyen bir çok galatasaraylı var...
    işte zaten bu cümle hakemlerin kadıköy'de galatasaray aleyhine, fenerbahçe lehine karar vermelerini kolaylaştıran bir cümle...
    onlar da biliyorlar ki galatasaray camiası daha ılımlı ve "çuvaldızı kendine batırmayı" seviyor, hakem kararlarının bir iki gün konuşulacağını ve mağlubiyetin sorumlusu olarak esas teknik adam ve futbolcuların sorumlu tutulacağını çok iyi biliyor ali palabıyık ve meslektaşları...
    oysa fenerbahçe 'de öyle bir gelenek yok, onların lehine yapılacak kritik hatalar medyayı sarmış sarı-lacivert renkli kalemler sayesinde günlerce konuşulacak, yönetimler başkan düzeyinde çıkıp powerpoint ve video gösterileri ile hakemi linç edecekler...
    siz hakem olsanız kimden yana olursunuz?

    hem bu arada sevgili "çuvaldızcı" galatasaraylılara soralım, neden hakemi yenmek zorunda olsun ki bir takım?
    fatih terim'in de dediği gibi " ben iyi onayayım, kötü oynayayım, hakeme ne? hakem gördüğünü tarafsızca çalmak zorunda"...

    bu kadar uzun ve açıklayıcı bir girizgahtan sonra, fatih terim'in oyuncu değişikliğinden tutun da, semih- donk ikilisinin uyumundan, linnes'in topunun direkten dönmesi, 10 kişi kalan rakibini kendi yarı sahasına haps edip, orta yapmayan oyuncuları, sinan'ın son dakikada "kahraman olmaya" çalışan şutunu konuşmak inanın ne içimden geliyor ne de bir işe yarayacağını düşünüyorum...

    bitirirken,
    ali koç vizyonu dediler, önce kendi taraftarlarını kandırdılar, sonra da rakip taraftarı "oltaya getirdiler" de, yöneticiler değişse de kadıkoy zihniyetinde değişiklik olmuyor. bir gün evvel can bartu'nun cenazesinde başkanından takım kaptanına söz alanlar "galatasaray'ı yenmek" temalı cümleler ederken, karşılaşmada da "rakip tribünün önüne ses hoparlörü konulmaması" konusunda yapılan centilmenlik anlaşmasını bozan yine fenerbahçe yönetimi oluyordu. volkan demirel'i zaten biliyoruz, yaptıkları tuhafımıza gitmiyor, taraftar galatasaray'a küfrederken elleriyle kulaklarını açması da bu yüzden anormal gelmedi de sami yen'deki maçlar öncesi ortaya atılan "edebi dostluk" nedense kadıköy'de hep "ezeli rekabet" oluyor... ilginç değil mi?

    kaynak ve maçtan fotoğraflar:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...e1-1galatasaray.html
  • 613
    fenerbahçenin golünden önce es geçilen faul, mehmet topal'a verilmeyen kırmızı gibi bir sürü hakem hatasının olduğu ve bu hataların sonucu direkt olarak etkilediği maç. ama yine de teknik kısımda yaptığımız hataları da es geçmememiz lazım. sinan gümüş gibi uzun süredir piyasada olmayan bir oyuncuyu bir orta saha oyunusunu çıkararak almak bir hataydı. orta ikili fernando-emre akbaba şeklinde kaldı ve o dakikalardan sonra sürekli top çevirdik çünkü topu kaybetsek kontra yememiz çok olasıydı.
    bireysel olarak en başarılı oyuncumuz feghouli idi. ayrıca linnes de çok sert müdahalelere maruz kalmasına rağmen etkiliydi. diagne ise bir süre biraz geriye çekilip pas istasyonu oldu ve oyunu rahatlattı ama yine de beklenilen seviyeden uzaktı, hava toplarında da çok etkili olamadı.
    fenerbahçe'de ise herhangi bir tehdit unsuru yoktu, maç boyu çok etkisizlerdi. valbuena ve zaman zaman da moses bireysel olarak bir şeyler yapmaya çalıştılar sadece. 10 kişi kaldıktan sonra da çok fazla oyuncunun yeri değişti, zaten çok zayıf ve hataya yatkın bir orta saha tandemiyle oynuyorlardı. bence burada yine teknik olarak hata yaptık ve sürekli kenar oyununa dayalı benzer planla oynamaya çalıştık.

    kazansaydık, ki fazlasıyla hak etmiştik, şampiyonluk sinerjisini yakalayabilirdik. hala şampiyon olmamız gayet olası, beşiktaş başakşehir maçında da* görüldü ki yüksek tempoyla oynarsanız başakşehir'in pek bir numarası kalmıyor. umarım hocalar da bunu görür.
  • 615
    sezonun hemen her maçında bir şekilde ekran başında olsam da uzun zamandır ilk defa ciddi anlamda oturup ne oluyor ne bitiyor diye izlediğim futbol müsabakası. birbirinden ve olası bir negatif skordan ölümüne korkan iki takımın pısırık ve korkak futboluna sahne olmuş, kaleyi doğru dürüst görebildikleri yegane ataklarında birer gol atıp bir puanı paylaşmaları ile sonuçlanmıştır.

    galatasaray'ımız "20 yıldır kazanamama" istatistiğini defans hattındaki can sıkıcı eksiklerle birleştirmiş, bir gece önce aniden kucağına gelen "şampiyonluk yolunda kendi göbeğini kendi kesme" yemeğinin üzerine sos olarak ekleyerek çıktı sahaya. fenerbahçe ise kötü giden sezonda eldeki tek dayanak olan kadıköy serisini bozdurmamaya şartlanmış olarak...

    aslında hemen hemen sezonun ilk yarısındaki maça benzer şekilde başladı karşılaşma. topa sahip olan ve gezdiren bir galatasaray vardı. fenerbahçe ise geçen maçtan farklı olarak kondüsyonunun bilincinde olarak 25-30 metreye sıkışıp beklemeyi tercih etti. ön tarafta bu derece yoğun bir rakip oyuncu grubunun arasından "kilidi açacak" nitelikte bir isme sahip olmayınca, tamamı yedeklerden kurulu defans hattı ve en azından kaybetmeyelim motivasyonuyla çok fazla da yüklenemeyince ilk 45 dakika ne olup bittiğini anlamadan geçti gitti. rakip takımı dengesiz yakaladığımız ilk atağı da hasan ali'nin kırmızı kart görme pahasına faulle durdurması aslında fenerbahçe'nin psikolojisini ve yegane amacının maçı kaybetmeme olduğunun ispatıydı. o pozisyonda sarı kart çalınması ise 20 senelik seri boyunca alıştığımız türden bir davranıştı. göğsünde fifa kokartı olan bir hakemin daha kendi depar başlangıcındayken neredeyse 15 metre önünde ve görüşü net iken yaşanan o pozisyonda son adam yorumunu yapamamış olma ihtimali yoktur.

    eğer ki var sistemi olmasaydı bu pozisyon sarı kart ile geçiştirilmiş olacak ve 11-11 olarak aynı kilitlenmiş maçı izlemeye devam edecektik. belki de o pozisyonun itirazında kart görecek, demoralize olacak; her halükarda hakkımız yenmiş olacaktı. var garantisinde yapılan bu sarı kart işe tansiyonu gerip tribünlerde farklı bir hava yaratmak için oynanmış basit bir oyundu. nitekim tertemiz kırmızı kartı öyle "lütfeder" gibi çıkardıktan sonra ekran başındaki milyonları geçtim tüm kainat ilk fırsatta galatasaray'a bir kart çıkarılacağına emindi. sırf bu yüzden ilk maçta yaşananların üzerine bir de ilk yarıdan osuruktan bir sarı kart çıkarılmış olan, sicili de pek parlak olmayan belhanda'yı oyundan almak zorunda kaldı fatih terim. zaten sıkışmış oyunda bocalarken ve rakibi 10 kişi yakalamışken kilidi açma potansiyeli en yüksek oyuncumuzu oyundan almak zorunda kaldık...

    yani fenerbahçe'nin gördüğü kırmızı kartın cezasını biz de paylaştık...

    yerine giren emre akbaba daha iyidir daha kötüdür falan onun kıyası değil konu. suçu günahı olmayan takımın oyun planına sırf rakibi kırmızı kart gördü diye müdahale yapma zorunda bırakılmasıdır. bu da bu ülke futbolunun kaderinin değil var robot hakemler bile gelse değişmeyeceğinin nişanıdır...

    45-60 arasında biraz taraftarın gazı biraz da devre arasında soluklanmış olmanın etkisiyle fenerbahçe ilk yarıdaki sıkıcı ama 10 kişiyle de olsa oynaması kolay futbolunu sürdürdü. 25-30 metre mesafede 7-8 rakip oyuncunun yer aldığı dağılımda emre de fazla birşey yapamadı. önde diagne, arkada feghouli-emre-onyekuru maç boyunca neredeyse tüm fenerbahçe takımı ile birebir oynamak zorunda kaldı. fenerbahçe'nin iyiden iyiye pilinin bitip kendi kale çizgisinin önünde 20 metrelik alana sıkıştığı son bölüme kadar da bu durum devam etti. valbuena ve moses'in önüne atılabilecek bir uzun top ya da driplingle yapabilecekleri bir süprizi(!) engellemek için neredeyse 5-6 oyuncuyla geride bekledik maç boyunca...

    maç bu kısır döngü içinde devam ederken 64. dakikada ceza sahamıza gelen bir ortayı muslera skrtel ile birlikte yükselip kontrol etti. pozisyonda kötü bir şekilde düşen skrtel'in bir an hareketsiz kalması ne kadar ürpertici ise yakın yedek kulübesindeki yener ince'nin sonunda arkadaşlarının başında bekleyen fenerbahçe'li oyuncuları da iterek attığı depar da o kadar sıcak ve alkışlanacak bir olaydı...

    skrtel ilk müdahalenin ardından tedavi için kenara alındıktan sonra oyun başladı. defansta bir kişi eksilmiş olan fenerbahçe karşısında feghouli maç başından beri ilk defa topla buluşma fırsatı buldu. muhtemelen fenerbahçe defansı skrtel'in boşluğunu kimin dolduracağını kendi içinde çözmeye çalışırken gelen orta harun'u aşıp önce onyekuru'nun kafasıyla sonra da filelerle buluştu... deplasman tribününden gelen gök gürültüsünü andıran ses ve tüm takımın yedek kulübesi önünde toplanıp yaptığı sevinçle artık sadece doğru zaman aralığında atacağımız 6 golle şampiyon olabilecek durumdaydık...

    fenerbahçe'nin bu sezon klasikleşmiş, maçları sadece göz ucuyla takip edenlerin bile bildiği bir maç akışı var. neredeyse sezonu bitirmiş olmamıza rağmen 25-30 dakikanın üzerinde tempo yapabilecek hale gelmediler. bu yüzden de maçlara hep güçlerini kollayarak başlıyorlar. eğer ki rakip skor üstünlüğünü bulmazsa 60-65. dakikalara kadar bekleyip 15-20 dakikalık bir baskın oyunla skor bulup maçı tamamlamaya çalışıyorlar. valbuena önderliğinde diğer kanattaki açık ve göbekteki iki oyuncuyla hızlıca rakip ceza sahasına gidip tek forvetiyle birlikte baskın bir atakla golü bulmayı deniyorlar. bunu bozdukları tek maç ersun yanal'ın göreve geldikten sonra oynanan ilk karşılaşma olan kadıköy'deki erzurumspor maçına gümbür gümbür başlayıp 2-0'ı bulmuş, daha sonra çizgiden çıkan ik topla maçı güç bela 2-2 bitirebilmişlerdi.

    bunu kırabilmenin yegane yolu da atmosferin ve rakibin direncinin yükseldiği 10-15 dakikalık bölümde sabırla topa hükmetmeye devam edebilmekti. nitekim golden sonra bu şekilde oyuna devam ederken önce sarı kartlı mehmet topal'ın rakibinin göğsüne basması es geçildi, daha sonra ceza sahasına girmek üzere olan onyekuru'nun düşürülüşüne düdük gelmedi hatta devamında gelen tahrikle sarı kart gördü henry.

    santradan sonraki beş dakikada sadece bu iki pozisyon yaşandıktan sonra fenerbahçe oyun stratejisi gereği bizim kaleye doğru bloklar halinde yaslanarak ilk salvosunu yaptı. onlara göre üçüncü bölgede çok kalabalık oldukları bir anda feghouli topu çıkarıp oyunu açmak ve rakibi dengesiz de yakalamak üzereyken bileğine basılınca topu kaybetti. o kaybedilen top çok çabuk şekilde kanattan çizgiye indi ve içeri çevrilen topta fenerbahçe orta sahasının iki oyuncusu neredeyse penaltı rahatlığında şut atma imkanı buldu. topun geliş yönüne yakın olan eljif de büyük ikramiyeyi geri tepmedi ve bomboş bir pozisyonda hata yapmayarak golü buldu.

    golden sonra var odasının pozisyonu incelediği yaklaşık 2 dakika boyunca ekrana farklı açılardan defalarca gelen buz gibi faulün görüntüsü ise acı bir hayat dersi gibiydi adeta. göz göre göre belki de bir şampiyonluk daha çalınıyordu ve isyan etmekten başka kimsenin elinden bir halt gelmiyordu...

    ortalama bir lig maçında olsa bu golden sonra iyice iştahlanacak olan fenerbahçe hem 10 kişi oynamanın yorgunluğu hem de asıl amacı olan derbiyi kaybetmeme konumuna ulaştığı için bu sefer daha da sıkışmış şekilde kendi kalesinin önünde beklemeye başladı. kalede muslera'yı bırakıp 10 kişiyle rakip yarı sahada hatta son 30-35 metrelik bölümüne çöksek de kalan dakikalar beyhude bir çaba şeklinde cereyan etti...

    seri 20 seneye çıktı, galatasaray şampiyonluk yolunda bir fırsat tepti, galatasaray'ın şampiyonluğu çalındı ya da hakemler başakşehir'i üzmedi...

    hangi taraftan bakıldığından bağımsız olarak, taraflı tarafsız herkesin kafasında oynadığı ligde fenerbahçe'ye 3 puan yazdığı karşılaşmadan bir puana razı olarak ayrıldık. başahşehir'in beşiktaş'a kaybetmesinden sonra, bir ara farkın 3 maça çıktığı yarışta kalan 7 maçımızı kazansak kimseyi beklemeden şampiyon olacak konumdaydık doksan dakika öncesinde. şimdi yine kendi maçlarımızın tamamını kazansak da başakşehir'in bir maçta puan kaybetmesini beklemek durumundayız.

    çok mu iyi oynadık? hayır.
    çok mu kötü oynadık? kesinlikle hayır.
    galibiyeti hak ettik mi? beeğğllkii...
    galibiyetimiz çalındı mı? kesinlikle evet....

    peki herşey bitti mi?

    henüz değil....

    (bkz: sonunda iyiler mutlaka kazanır)
App Store'dan indirin Google Play'den alın