aslında kadıköy'de daha ilk 20 dakika dolmadan belhanda'ya çıkarmış olduğu sarı kart ile ali palabıyık maçtaki "rengini" belli etmişti de, ilk devre biterken son adam olan hasan ali'nin gole giden diagne'yi düşürmesine sarı kart çıkararak "burada bu işler böyle yürüyor" der gibiydi...
evet, fenerbahçe kendi sahasında 20 seneye yakın yıldır galatasaray'a kaybetmiyordu , sarı-lacivertli taraftar ve yöneticilerin "tek avuntusu" bu istatistikti. galatasaray adına "başarısızlık", fenerbahçe adına "gurur" olan bu "değişmez sonucun" nedeni neydi?
fenerbahçe kendi sahasında çok mu iyi oynuyordu?
hayır...
oldukça iyi oynadığı maçlar da vardı bu 20 yıllık periyotta ama çok kötü olduğu oyunlarını da biliyoruz ev sahibinin, dün gece olduğu gibi...
stadyumda büyü mü vardı?
hayır...
batıl inançlar, uğurlar, totemler taraftarın vazgeçilmezidir ama futbolun içine bilimsel gerçeklerin girdiği günümüzde bunlar sadece masumane inanışlar olarak kalmaktadırlar...
galatasaray kadıköy'de hep mi kötü oynuyor?
hayır...
bir çok değişik kadro ile, şampiyon olmuş takımlarla, dünyaca ünlü futbolcularla bu stadyumda oynadı galatasaray ve çok da domine ettiği maçları izledik rakibini, dün gece olduğu gibi...
peki galatasaray'ın kazanamamasının sebebi nedir?
bizler sürekli yazıyorduk da dün gece ali palabıyık bu çok merak edilen sorunun cevabını verdi:
hakemler kadıköy'de fenerbahçe'yi üzecek kararlar veremiyorlar...
çok mu kibarca söyledik...
bodoslama dalalım:
hakemler kadıköy'de fenerbahçe'yi ellerinden geldiğince kolluyorlar...
dakikalar kırk ikiyi gösterirken gole giden oyuncuyu düşüren fenerbahçe formalı topçuya sarı kart çıkarmak, ali palabıyık'ın bilinçaltının dışa vurumuydu. kadıköy'de oyuncu atılacaksa bu galatasaray'dan olmalıydı, ev sahibinden olamazdı. ama bu defa var vardı, yıllarca "görmedim, duymadım"la geçiştirilen pozisyonlar artık teknoloji ile bir kez daha izleniyordu... baktı, baktı, baktı hoca da kör gözün gördüğünü inkar edemedi, belki de sarıya bir mazeret bulamadı, gönülsüzce kırmızı kartı çıkardı arka cebinden...
ilginçtir derbiden atılan hasan ali kaldırım başta olmak üzere bir tek fenerbahçeli futbolcu dahi itiraz etmedi pozisyona... suç ve ceza kavramını kabul etmişlerdi de, belki de tek üzülen ali palabıyık oldu...
ikinci yarı ali palabıyık "hatasını!" telafi edecekti belki de fatih terim tecrübeliydi, "topun ağzındaki" belhanda'yı kenara almıştı... hakemi terse yatıran hamleyi yapmıştı...
fenerbahçeli futbolcular da "hakemi arkalarına" aldıklarının farkındaydı ki, mehmet topal futbolla karateyi karıştırıyor, linnes'e tekme atıyor ama kart dahi göstermiyordu ali palabıyık... kırmızı kartlık pozisyona sarı gösterse fenerbahçe kendi sahasında 9 kişi kalacaktı... bunu göze alamazdı hakem...
skrtel'in onyekuru'yu ceza sahasına girerken düşürmesi galatasaray'a gol ihtimali doğuracağı için görmezden gelinirken, nijeryalı oyuncuya bağıran çağıran ve üzerine basıp düşen ev sahibi stopere iltimas, galatasaraylı topçuya sarı kart...
ve ali palabıyık'ın aradığı pozisyon 71. dakikada gerçekleşti, galatasaray feghouli ile atağa kalkarken dirar, cezayirli oyuncuyu düşürerek topu kapıp az adamla yakalanan galatasaray kalesinde tehlike yarattı ve ev sahibi beraberliği sağladı... normal şartlarda oynanan maçta var'a gidilip, golün geçersiz kılınması gerekirken, ali palabıyık ekrana bakma teşebbüsünde bile bulunmadı, zaten var'la atmıştı fenerbahçeli bir oyuncuyu, bir de var'la iptal etse fenerbahçe'nin golünü "kıyamet kopmaz" mıydı kadıköy'de?
yıllarca meslektaşlarının yaptığı gibi korktu, çekindi ve "eyyam" yaparak santrayı gösterdi...
ve bunu var'a rağmen yaptı...
hiç de yüzü kızarmadı...
maçtan sonra fenerbahçeli semih özsoy "galatasaray bizi burda yenemedi ve yenemeyecek" diye bir beyanatta bulunmuş... maalesef haklı, bu hakemler var olduğu sürece galatasaray daha uzun süre kadıköy'den galip gelemez...
"bırakın bunları, galatasaray çıkıp hakemi de yenecek" diyen bir çok galatasaraylı var...
işte zaten bu cümle hakemlerin kadıköy'de galatasaray aleyhine, fenerbahçe lehine karar vermelerini kolaylaştıran bir cümle...
onlar da biliyorlar ki galatasaray camiası daha ılımlı ve "çuvaldızı kendine batırmayı" seviyor, hakem kararlarının bir iki gün konuşulacağını ve mağlubiyetin sorumlusu olarak esas teknik adam ve futbolcuların sorumlu tutulacağını çok iyi biliyor ali palabıyık ve meslektaşları...
oysa fenerbahçe 'de öyle bir gelenek yok, onların lehine yapılacak kritik hatalar medyayı sarmış sarı-lacivert renkli kalemler sayesinde günlerce konuşulacak, yönetimler başkan düzeyinde çıkıp powerpoint ve video gösterileri ile hakemi linç edecekler...
siz hakem olsanız kimden yana olursunuz?
hem bu arada sevgili "çuvaldızcı" galatasaraylılara soralım, neden hakemi yenmek zorunda olsun ki bir takım?
fatih terim'in de dediği gibi " ben iyi onayayım, kötü oynayayım, hakeme ne? hakem gördüğünü tarafsızca çalmak zorunda"...
bu kadar uzun ve açıklayıcı bir girizgahtan sonra, fatih terim'in oyuncu değişikliğinden tutun da, semih- donk ikilisinin uyumundan, linnes'in topunun direkten dönmesi, 10 kişi kalan rakibini kendi yarı sahasına haps edip, orta yapmayan oyuncuları, sinan'ın son dakikada "kahraman olmaya" çalışan şutunu konuşmak inanın ne içimden geliyor ne de bir işe yarayacağını düşünüyorum...
bitirirken,
ali koç vizyonu dediler, önce kendi taraftarlarını kandırdılar, sonra da rakip taraftarı "oltaya getirdiler" de, yöneticiler değişse de kadıkoy zihniyetinde değişiklik olmuyor. bir gün evvel can bartu'nun cenazesinde başkanından takım kaptanına söz alanlar "galatasaray'ı yenmek" temalı cümleler ederken, karşılaşmada da "rakip tribünün önüne ses hoparlörü konulmaması" konusunda yapılan centilmenlik anlaşmasını bozan yine fenerbahçe yönetimi oluyordu. volkan demirel'i zaten biliyoruz, yaptıkları tuhafımıza gitmiyor, taraftar galatasaray'a küfrederken elleriyle kulaklarını açması da bu yüzden anormal gelmedi de sami yen'deki maçlar öncesi ortaya atılan "edebi dostluk" nedense kadıköy'de hep "ezeli rekabet" oluyor... ilginç değil mi?
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...e1-1galatasaray.html