birbirine çok benzeyen iki takımın mücadelesi.
tottenham doğal olarak daha yetenekli oyunculardan oluştuğu için
sporting daha geride beklerken, ingiliz ekibi daha cesurca ileride baskı yapıyor. iki takımda savunmaya geçince 5-4-1 dizilişine geçtiğinden ve konsantrasyonları üst seviyede olduğundan pozisyon olarak kısır bir maç oluyor. bu 3-4-3 ayağına oynanan 5-4-1 dizilişi savunmaları iyice güçlendirdi zaten.
sporting'in hücuma çıkarken rakibi üstüne çekip top hangi kanattaysa ters kanattaki forveti içe sokup,
marcus edwards'ı iyice geriye çekip hücuma çıkmaya çalışması iyi plan çünkü bazen tottenhamlı stoperler edwards'ı takip edeceğim diye pozisyonları kaybediyorlar ve savunma dengesi bozuluyor. yine böyle anlardan birinde, ilk yarının son dakikalarında edwards efsane bir gol atıyor ki hem vuruş güçsüz kaldı hem de
hugo lloris iyi refleks gösterdi. tottenham adına da
richarlison'un bir zayıf kafa vuruşu ve
emerson royal'ın vuramadığı cılız pozisyonlar var ama bahsedilmese de olur.
ikinci yarı herhangi bir taraf için erken bir gol olursa maç hareketlenir ve ilk yarıdan sonra tahmin edilemeyecek gollü bir skorla maç bitebilir çünkü iki takımda çok hızlı hücum edebiliyor.
ikinci yarı edit'i: erken gol bir türlü gelmedi. aslında tottenham ikinci yarının ilk 10 dakikası bunun için bayağı bir uğraştı
harry kane önderliğinde. kane ortaladı emerson vuramadı, kane kaçırdı emerson vurdu da olmadı, kane sol çaprazdan kendi denedi yine olmadı.
dejan kulusevski çok geç girdi,
pedro gonçalves mala bağladı derken gol olmadı. olmayacak gibiydi de ama
pedro porro,
mariano'nun
başakşehir'e attığı gole selam çaktı, bu sefer de lloris inanılmaz uzadı. kornerde ise golleri atamayan emerson ıskaladı, kane adamını kaçırdı ve
paulinho attı. yıkılan tottenham'a son darbeyi
arthur gomes vurdu.
antonio conte soğuk suyu içerken,
ruben amorim oldukça mutlu görünüyordu.