• 339
    rakibin bizden alacağı her puana karşı illegal primler aldığını düşündüğüm maç. herifler maçın başından sonuna kadar aldıkları her topu ezdiler yahu. sürekli savunma, savunma. uzun zamandır her rakibimiz istisnasız böyle.

    bir parentez de hakem skandalına. son dakikalardaki marcao'ya çalınmayan faulle net niyetini belli etti.

    bir de ister istemez bu kadar yüklenirken sonuç alamayınca bir noktada gardımız düşüyor ve gol yiyoruz. forvetler deonlara topu taşıyan diğer hücum oyuncularımızda da sıkıntı büyük. bir de 10 numara pozisyonunda kilit açacak bir oyuncumuz da yok.

    bu maç garanti kazanacağımızın ve talihimizin döneceğini düşündüğüm maçtı.

    endişeliyim. başka takım olsa bu takım küme düşmeyi hakediyor derdim.

    ama galatasaray söz konusu. karamsarlığa gerek yok. sezonu ilk 6 içinde bitireceğimizi düşünüyorum.
  • 340
    küme düşmemek için alınacak üç puanlardan biri bu maçtı ama maalesef burak elmas ve domecen torrent kişilerinin laneti üstümüzde olduğundan yine kazanamadık. maça 35'lik delikanlılarımızın baskısıyla başladık ve hatta bafetimbi gomis ikinci baharının ilk şutunu henüz üçüncü dakikada kaleye gönderdi ama onuncu dakikadan itibaren takım düşüşe geçti normal olarak. özellikle sofiane feghouli'nin güç barı kırmızı oldu hemen. bu yüzden de dakikalar 18 olduğunda çok net bir fırsatı değerlendirmedi. takım zaten o kadar birbirinden ve futboldan kopmuş durumda ki patrick van aanholt ilk on dakikada 3 tane basit pas hatası yaptı. marcao teixeira'nın sol kanada attığı paslar arkadaşlarının ya önüne ya arkasına gitti. hele dakikalar 43 olduğunda pva'nın orta yuvarlağa yakın bir noktada topu aldığında bir sekans yaşandı, evlere şenlik. top pva'ya geldiğinde takım dondu. bildiğin ekranın donması gibi dondu takım. ne hareket eden, ne pas isteyen var. herkes birbirine bakıyor. resmen fazia. allah'tan ilk yarı kayserispor'un gol atmaya niyeti yoktu. olsa ilk yarıdan da yerdik golü ama hikmet karaman önce durdur, sonra vur demiş. buna rağmen dakikalar 24'ü gösterdiğinde miguel cardoso, victor nelsson'un ikramında golü bulabilirdi ama şans bizden yanaydı.

    ikinci yarıya mario gavranovic hamlesi ile başladı hikmet hoca ve hemen pozisyonu buldu. karşılığında muhammed kerem aktürkoğlu ile kaleyi yokladık ama iyi aşırtamadı kerem. ardından gomis ile de bir pozisyon bulduk ama yine olmadı. dakikalar akmaya devam ederken sonra vur kısmının bir stratejisi olarak mame thiam oyuna girdi. dakikalar geçerken yıkılmayan lionel carole topu thiam'a aktardı ve arka direkte bomboş vuran cardoso skoru 0-1 haline getirdi. umursamadık ve yüklenmeye devam ettik. sacha boey'i de başlarım thiam'a dedi ve sağdan akmaya başladı. boey getirdi alexandru cicaldau vurdu savunma engelledi, berkan kutlu vurdu kaleci çıkardı, ryan babel bomboş kaçırdı. artık hemen hemen netleşen taktiğimiz olan "at kerem'e" taktiği icabı korneri de kerem'e kullandırtınca mostafa mohamed ile beraberlik golünü bulduk. maç da böylece bitti. kümede kalma yolunda altın değerinde bir puan aldık. bu cümleleri kurdurtan herkesin burnundan fitil fitil gelsin çektiklerimiz.
  • 341
    (bkz: 12 şubat 2022 galatasaray kayserispor maçı)

    ilk yarısını seyredemedim ama seyrettiğim ikinci yarı boyunca takımın iyi oynadığını düşünüyorum. ikinci yarı boyunca maçı domine eden taraftık. bir gol atsak arkası gelecekti ancak aptalca bir gol yedik. boey kesinlikle bu takımın as sağ beki olacak düzeyde değil ve yaptığı hata sonrasında gelen gol, gardı düşmekte olan kayserispor'a hayat verdi. beni umutlandıran şey ise bu gol sonrası takımın moral ve fizik olarak düşmeyip galibiyeti kovalamasıydı. beraberlik golü sonrası biraz daha etkili olabilsek maçı alırdık.

    torrent'i eleştirip yok bülent korkmaz yok okan buruk diyenler bu takımın küme düşmesini istiyorlar herhalde. şu durumda, sezon ortasında üçüncü hocayı takımın başına getirmek intihar etmekle eşdeğer. kaldı ki çok ama çok sevdiğim, benim için efsane galatasaray futbolcularından birisi olan bülent korkmaz şu durumdaki takımı düze çıkaracak teknik direktörlük becerisine maalesef sahip değil. okan buruk ise benim için her daim yok hükmündedir. inter'e giderken yaptıkları, igor tudor (son dönem en beğendiğim teknik direktörümüzdür kendisi) hakkında söyledikleri yeter de artar bile.

    bu takımın sene başından beri sorunu, galatasaray seviyesinde olmayan oyunculara bel bağlamış olması. ciddi transfer hataları söz konusu. alexandru cicaldau, olimpiu morutan, sacha boey, barış alper yılmaz, berkan kutlu... say say bitmez. bu oyuncuların hiçbiri galatasaray için ilk on bir oyuncusu olamaz. sezon başında fizik ve mental olarak iyi durumda oldukları için oyunu rakibe bıraktığımız maçlarda, biraz da şansın yardımı ile sonuçlar aldık. avrupada gruptan lider çıkmak biraz da bu nedenle oldu. zaman ilerleyip oyuncular önce fizik olarak, sonra da mental olarak çökünce ne geçiş oyunu ne set oyunu hiçbir şeyi oynayamaz hale geldik. bence torrent ve ekibi bu durumu iyi şekilde tespit etmiş durumdalar. feghouli, babel ve gomiş gibi oyuncularla maça başlamaları bence bu nedenle. set oyununda fark yaratırsa bunlar yaratacak ama gelin görün ki bu adamların da fizik gücü sadece 60 dakika oynamaya yetiyor. takımın genel olarak fizik gücü artarsa oyun gücü de artacaktır. ben özellikle gomiş ve feghouli'ye çok güveniyorum. bu sezon işler düzelecekse bunlar düzeltecek gibi geliyor bana.

    son olarak pulgar mevzusuna değinmek istiyorum. sözlükte bugün kendisi için ortalık yangın yerine çevrilmiş gördüğüm kadarıyla. ne oluyoruz yahu. adam daha dün geldi. sakat, yorgun ve benzeri bir sürü etmen var ki bugün benim seyrettiğim ikinci yarıda kendisine pek de ihtiyaç yoktu. girdikten sonra da pek ışık vermedi zaten. taylan ve berkan'a güvenelim ve bu adamlara sonuna kadar destek olalım lütfen. seneye pulgar gider, taylan ve berkan kalır.

    bugün alından bir puan önemliydi, tıpkı geçen hafta alınan bir puan gibi. benim üç puan beklediğim maç haftaya oynayacağımız göztepe maçı.
  • 347
    xg cinsinden gol beklentisi galatasaray 3.5 - 0.6 kayserispor olan maç. bu sene düzenli şekilde olduğu gibi 1-1 bitti.

    galatasaray'ın bu sene bulduğu en yüksek xg değeri, kalesinde gördüğü ise en düşük 4. xg değeri olmuş. 2.9 xg farkı olarak da açık ara en başarılı maç olmasının haricinde, galatasaray'ın 2 xg farkını aştığı diğer tek maç ise 1. haftadaki 16 ağustos 2021 giresunspor galatasaray maçı, ki o maçta da hüsamettin tut penaltı/kırmızısı ile maçın çoğu eksik bir rakibe karşı oynanmıştı.

    belki de galatasaray'ın bu sene çıkarttığı en dominant maç olmuş. hem iyi kapanan bir rakibe karşı bolca fırsat bulundu, hem de kontradan ciddi şans sadece bir kere verildi (nelsson'un hatası). cardoso kontrası sıkıntılı olsa da o top ilk temasta ayağına öyle oturması da bizim lanetimiz oldu sanki.

    sözlükte kötü oyun oynandığı, acil değişiklik gerektiği vs düşüncesi hakim. buna katılamıyor ve bir grup beşiktaşlı hocanın kapısında taraftarımızın yalvarması gerekecek bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. o hocalar 2001 yıllarındaki haliyle gelip ilk 11 oynarlarsa düşünülebilir sadece.
  • 348
    yediğimiz golün bizim adımıza sezonun özeti olduğu maçtır. orta sahada ne amaçla yapıldığı belli olmayan çizgiye paralel pasın rakibe takılması ve ardından gelen 3 farklı oyuncumuzun hatalar zinciri... boey bey... hadi pas tercihin çok anlamsız ve kötüydü, be birader çek adamı düşür. sen yapmadın berkan beyciğim sen nasıl bir savunma yapma peşindeydin! adama yaklaşıp yaklaşıp rüzgarından savrulmak nedir! bari sen düşür. o da yok... sonra nellson kardeşim... sen ne yapıyorsun vallahi anlamadım. adam ceza sahası dışında iken geri geri çekilip üstüne gelmesini beklemek nedir! müdahaleyi içerde yapsan penaltı olacak birader... rakip de garibim açıyor saçma bir orta, van anholt kardeşim benim kadrajda yok... öylesine vuruyor herif 30 metre yükselip aşağı düşüyor gol oluyor. vallahi çıldırmamak elde değil yeminle... bir takım bu kadar saçma, bu kadar kolay gol yiyip bu kadar gol kaçırırsa 1 puana şükretsin. defans oyuncusu çıkarken kaptırsa ve gol yesek bu kadar koymaz... bizim oyuncular futbolu bilmiyor bence. sorunumuz bu olabilir mi? hiç bu açıdan düşünmedik çünkü...
  • 349
    gerçek anlamda gergin, tedirgin ve özgüvensiz bir takıma dönüştük. bu kadar pozisyona girip kaçırıyor olmak bunun baş sebeplerinden. belli bir kalite eksiği olmasına rağmen bunun ligimiz için o kadar da önemli olmadığını idrak etmeye başladım. kalitesizliği en az hissettiğimiz maçlar da uefa maçlarıydı ki bu da ağır bir çelişki içeriyor.

    taraftar olarak da sabır seviyemiz en aşağılarda. berkan'ın aldığı tepkiler sonrası gol öncesinde faulü yapıp rakibi durdurmaması bizim sabırsızlığımızla alakalı. tam önümde olması sebebiyle rahatça söylüyorum ki arkadan tekmeyi basıp rakibini indirebilecek durumdaydı. benim görüşüm rakip zaten gelemiyor, duran top şansı vermeyeyim diye düşündü. saha içerisinde anlık olarak bazı futbolcuları etkilemeye başladık. taraftar haksız demiyorum ama sahada galatasaray forması giyen hiçbir futbolcuyu tribündeyken ıslıklamadım. pozisyon gereği tepkimi göstersem de süreklilik arz etmedi. benim için oynamaya devam ediyor ve bir şeyleri değiştirecekse sahada o değiştirecek. berkan özelinde söylüyorum, yediğimiz gol sonrasında 1 gol 1 asist ile bitirebilirdi.

    bununla ilgili bir önerim ya da beklentim yok, ıslıklamalar devam edecek o kesin. şunu söyleyebilirim ki 2 sezon önce fenerbahçe taraftarı kendi futbolcusunu akan oyunda ıslıkladığında ''oh iyi oluyor, beter olsunlar'' cümlesini kurduğumu biliyorum. aynı durumda kendi takımımı görmek derin bir üzüntü veriyor.

    takım olarak tabiri yerindeyse hard reset'e ihtiyacımız yok. 3-4 gollü bir galibiyet ivmeyi yukarı çevirecektir. topumuz tüfeğimiz bu oyuncular, desteklemek zorundayız.

    bulutların dağıldığı, aydın bir gökyüzü temennisi ile.
  • 350
    bu sezon nef stadyumunda izlediğim galiba son maç oldu bu maç. belki nisanın sonunda, mayısın başında bir daha gidersem ona gidebilirim.

    çünkü bu iş çok değişmiş, bambaşka bir yere doğru evrimleşmiş adeta. bu iş derken hem tribünden, hem sahadaki oyunculardan, hem yönetimden, hem hakemden ve bunların hepsinin de performansı yerine psikolojisinden bahsediyorum biraz.

    bugün yetkisi bana verilse, bir psikolog ordusu ile florya'yı basarım. yanlış okumadınız ya da yanlış yazmadım, psikopat değil, psikolog. gerekirse 1 hafta boyunca topa bir kere bile değmesin tüm takım ancak bu psikolojik problem her ne ise önce takımdaki bunu bir çözelim.

    benim gözlemim sanki takımın bir psikolojik dayanağı yokmuş, hepsi terim'e yüklenmiş de terim gidince çökmüş gibi.

    temeli sağlam olmayan bir bina, rüzgara dayanmaz. temeli sağlam olana da japonya'da tsunami vuruyor, neredeyse 8'lik deprem oluyor ama kimsenin burnu kanamıyor. bizim takımın psikolojisi, bir büyük takım psikolojisi değil maalesef ki. çok çabuk düşüyoruz, çok kolay dağılıyoruz ve yerden kalkamıyoruz.

    peki bunun nedeni ne? nasıl çözülebilir?

    işte burası işin psikanaliz kısmına giriyor. burada profesyoneller devreye girmeli. bu yüzden bugün bir psikolog ordusu ile florya'yı basar, tüm kapılarını kilitler ve takımın önce psikolojik olan tüm sorunlarını çözerim. öncelik bu. çünkü takımın psikolojisi düzeldiğinde tribün, tribünün psikolojisi düzeldiğinde yönetim, yönetimin psikolojisi düzeldiğinde camia düzelecek.

    bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir savaşçıyı, bir savaşçı bir milleti kurtarır. - japon atasözü

    gelelim saha içine:

    öncelikle ben bu kadro ile bu düzende çıkmazdım.
    https://i.galatasaray11.com/mnwkmq1n.jpg

    benim çıkacağım 11 ve düzen şu şekilde olurdu.
    https://i.galatasaray11.com/1voodjgv.jpg

    burada tam istediğim gibi bir düzene oturtamadım, erick daha geride taylan biraz onun önünde ama destek adamı olarak, cica önde destek ekibi olarak. taylan yerine cica koyup 10'da halil'i de kullanabilirdik ama öncelik berkan'ı kenara alarak ondan kaynaklı tepkiyi birazcık kısmak, takımı biraz rahatlatmak için önemli.

    peki neden cica ve morutan?

    bu adamlara yaptığımız bir yatırım söz konusu. cica'ya 6.5, morutan'a 3.5 milyon euro yatırım yapmamıza rağmen bu adamların yerine 3 ay sonra bizimle olmayacak durumda olan feghouli ve babel'i kullanmak bir nevi o sağlam olmayan temele bomba yerleştirmekle eşdeğer. elimizdeki mali tabloda yaptığımız yatırımın, verdiğimiz sürenin karşılığını alabileceğimiz isimler bunlar, babel'den ya da feghouli'den bir şey kazanmamız mümkün değil, tutmak istersen çok ama çok düşük maaşlar ile tutabilirsin (ki kalmazlar böyle bir durumda) göndermek istersen zaten sözleşmeleri bitiyor, bıraksın gitsinler.

    benim şikayetim zaten bunaydı. terim döneminde de aynı şeyden şikayet ettiğim çok sayıda girim mevcuttur, isteyen dönüp eski yazılarımı da okuyabilir.

    ki ufak bir karşılaştırma, sonuç verecektir.
    soso 60 dakika sahada kaldı, 60 dakika boyunca gomis'e yaptığı başarılı pas sayısı 3.
    cica 30 dakika sahada kaldı, sadece mami'ye yaptığı başarılı pas sayısı 2.

    anlıyorum, soso - babel'i sahaya atma nedeni tepkilere rağmen devam eder ayakta kalırlar. ama fizik olarak soso 20. dakika civarı bitti, ne mücadeleye girdi ne dikine gidebilmeye çalıştı, ne dikine pas yaptı. 20. dakikadan sonra aldığı her pası gerideki / yandaki oyuncuya oynamaya çalıştı. oyuncu baskı yiyecek, yemeyecek, top çıkamayacak vs. düşünmeden salt pas istatistiğine oynamaya çalıştı. e doğal olarak sonucunda da olmadı, tepkiler gelince de alkışlamaya falan başladı tepkiler daha da çok arttı. ya bu adamlardan birisi (soso) 2 tane orta denemiş, 0 (sıfır) isabet. diğeri (babel) 7 orta denemiş, 2 isabet. nereye gidiyoruz belli değil bunlarla.

    anlamadığımız nokta şu: futbolcuyu taraftarın önüne atıyoruz düşüncesi. güya gençler bundan oynamıyor vs.
    yaşlı kurtlarımız da taraftara laf yapıyor, alkışlıyor, çeşitli triplere falan giriyor.
    öte yandan dediğim gibi, bu 2 oyuncuya özellikle yaptığımız bir yatırım var.

    gelelim en civcivli (saha içi için) konuya: pozisyonu sonlandırmak.
    en anlamadığım nokta burası. elalem 0.10'dan 0.20'den goller atıyor. biz 0.28 - 0.35 - 0.36'dan goller kaçırıyoruz. ya 75. dakika, berkan'ın çektiği şutun xg'si 0.16, psxg'si 0.70 ve bu top gol olmuyor, mami'nin vurduğu kafanın xg'si 0.17, psxg'si 0.30 ve bu top gol oluyor.

    doğru çalışmama, sorunun üzerine eğilmeme sorunumuz devam ediyor. terim'le de bu sorun bariz belliydi, terim'den sonra da bu sorun belli. 3.24 xg var, 1 gol zorla ıkına ıkına 0.17'den çıkıyor.

    yani zaten atamama nedeni ile çökmüş bir saha içi var, düzeltmedikçe takım düzelmeyecek. ama yok, halen buraya çözüm bulmak yerine pas bağlantısı düzeltmeye çalışıyoruz ki oynayamayacağımız bir oyunun pas bağlantısına çalışıyoruz, bu da olmuyor.

    gelelim en civcivli (saha dışı) konuya: torrent'e oyuncuların saygısı.

    gomis'in numarası kenarda yandığında suratını ve attığı bakışı doğu üst 415'ten ben gördüm. bu adam (gomis) takıma yeni katılmış, bir gerginlik bir sorun olduğunun farkında ve "atayım bi tane, taraftar benim attığıma sevinirken şu gerginliği de atarız" diye düşünüyor. ama adam bunun için çabalarken sen kenara alıyorsun. bu adamdan önceki diğer oyuncuların (terim dönemi futbolcuların) hiç birisinin zaten saygısı olmadığı belli, sen yanına alıp kazanabileceğin yeni gelmiş oyuncuyu da kendi saflarından uzaklaştırıyorsun.

    bu işin çözümü belli: psikologlarla basacaksın florya'yı. hem takıma, hem teknik heyete bir psikiyatrik balans ayarı.

    yoksa gideceği yer de belli...
App Store'dan indirin Google Play'den alın