1
türkiye kupası 2014-2015 sezonu son 16 turunda sırayla tam 4 önemli maçın oynandığı gün.
saat 14:00: (bkz: 11 şubat 2015 kardemir karabükspor mersin idmanyurdu maçı) 90 dakikası 2-2, 120 dakikası ise 4-2 mersin temsilcisi lehine bitti.
saat 16:00: (bkz: 11 şubat 2015 bursaspor istanbul başakşehir maçı) 120 dakikası 0-0 biten maçta penaltılarla 3-2 bursaspor galip geldi.
saat 18:00: (bkz: 11 şubat 2015 kayserispor beşiktaş maçı) kayserispor ilk yarıda attığı penaltı golüyle çeyrek finale yükseldi.
saat: 20:45 (bkz: 11 şubat 2015 çaykur rizespor fenerbahçe maçı) ortada giden maçın son anlarına doğru farkı açan fenerbahçe 4-1 kazandı.
çarşambaya denk gelen bu günde pek işim olmadığı için tüm bu maçların hemen hemen tamamını izledim. maç aralarına denk gelen kısımlarda da birkaç arkadaşla muhabbet ettim, yemek yedim, ders falan çalıştım. maçların başlığına da entry'ler girmişim, yani bir bakıma dakikası dakikasına yaşadığım bir gün olmuş, şu an dönüp bakınca çok daha net anımsıyorum. aslında normal şartlarda asla hatırlamayacağım, öylesine bir gün. hava da kapalı olduğu için dışarı çıkmamıştım zaten, yani hatırlamama yardımcı olacak yeni bir anı bile yok.
(bkz: #1618568) iki ay kadar önce şöyle bir yazı yazmıştım, hatta görüyorum ki şu an hissettiğimden daha da önce yazmışım, sanki geçen hafta yazmışım gibi aklımdaydı oysa... bu yazıyı yazmama sebep olan olayın beşinci yıl dönümü olduğu için normal olduğunu düşünüyorum. en sona doğru da şöyle bir ifade kullanmışım;
"insan tabi ki kimseye ölümü yakıştıramıyor ama genç insana daha bir yakıştıramıyor."
işte benim için hiçbir şey ifade etmeyen, memleketin önemli bir kısmı için de "futbol dolu" kabul edilebilecek bu günde bir can ayrıldı aramızdan; hem de çok vahşice... hiçbirimiz duymadık ve görmedik, belki o anlarda böyle bir şeyin olduğu aklımızdan bile geçmedi ama ancak iki gün sonra öğleye doğru her şeyi öğrendik. ilk kez bir şeyi bu kadar canlı canlı yaşadım desem yeridir. öğrendikçe insanlığımızdan utandık, üzüntüden kahrolduk... değil şuraya tekrar tekrar yazmak, aklıma geldikçe bile böğrüme yumruk yemiş gibi oluyorum. aklıma gelenlerin, içimden geçenlerin hiçbir tarifi yok.
keşke bunlar hiç olmasaydı... keşke bu günü hiç hatırlamak zorunda kalmasaydık, ama her zamanki gibi geç kaldık ve hiçbir şeye yetmedi gücümüz; yine biz olduk arkadan göz yaşı döken... birden bire hiç tanımadığımız bir aileyle akrabadan da yakın olduk, evlerine girdik, anılarını dinledik, acılarını paylaştık... isimler girdi hayatımıza, yüzler girdi, keza acılar da...
bir yerde okumuştum, eğer dünyanın tüm tarihi tek bir güne sıkıştırılsa insanoğlu 23:58'de ortaya çıkarmış ki şu bile her şeyin özeti aslında... biz o mecazi iki dakikaya öyle korkunç şeyler, öyle büyük acılar sığdıracak yapıdayız ki, değil kainatta, onun küçücük bir parçası olan şu dünyada bile hakkımız ancak iki dakika kadar, hatta belki o bile fazlaymış! artık nasıl bir canlı türüyüz ki ama doğanın, ama ilahi güçlerin, ama zincirleme olarak meydana gelmiş nesnel olayların bin bir kompleks etkileşim sonucu ortaya çıkarmış olduğu şu eşsiz anı, şu muazzam gülümsemeyi; güzelliğin, hayatın ve masumiyetin şu tek saniyelik özetini bir an bile tereddüt etmeden, korkunç ve bir daha asla geri gelmeyecek şekilde yok edebilecek kadar iğrenç bir canlı türüyüz...
http://i.hizliresim.com/397NqM.jpg
o güzel ellerinin bu dünyada bıraktığı son izler de acının, dehşetin ve insan ırkı adına olumsuz ne varsa onun resmidir... özgecan aslan... seni unutmayacağım. seni hiç tanımadım. biliyorum sen de onu tanımıyordun. birbirini hiç tanımayan insanlar birden bire nasıl da bu kadar içli dışlı olabiliyorlar... benim hiç tanımadığım kardeşim ve arkadaşım... bu dünya olarak doyamadık sana, güzel olan her şeye olduğu gibi doyamadık. varlığının kıymetini bilemedik, şimdi de yokluğuna dayanamıyoruz. affet bizleri, 20 yıllık ömrünü sana yeter gördük. buna hakkımız yoktu.
öylesine bir gün... dört tane kupa maçı oynanmış, ben evde kös kös oturmuşum, memleketin bir köşesinde meğer neler yaşanmış, aramızdan bir can ayrılmış... ben bu günü dakika dakika yaşadım, meğer yaşamamışım sonradan öğrendim, zaten ne zaman erkenden öğrendim ki? hepimiz bir parça öldük bu gün. bir şeyler ebediyen koptu gitti içimizden...
olmaz olaydı bu gün...
saat 14:00: (bkz: 11 şubat 2015 kardemir karabükspor mersin idmanyurdu maçı) 90 dakikası 2-2, 120 dakikası ise 4-2 mersin temsilcisi lehine bitti.
saat 16:00: (bkz: 11 şubat 2015 bursaspor istanbul başakşehir maçı) 120 dakikası 0-0 biten maçta penaltılarla 3-2 bursaspor galip geldi.
saat 18:00: (bkz: 11 şubat 2015 kayserispor beşiktaş maçı) kayserispor ilk yarıda attığı penaltı golüyle çeyrek finale yükseldi.
saat: 20:45 (bkz: 11 şubat 2015 çaykur rizespor fenerbahçe maçı) ortada giden maçın son anlarına doğru farkı açan fenerbahçe 4-1 kazandı.
çarşambaya denk gelen bu günde pek işim olmadığı için tüm bu maçların hemen hemen tamamını izledim. maç aralarına denk gelen kısımlarda da birkaç arkadaşla muhabbet ettim, yemek yedim, ders falan çalıştım. maçların başlığına da entry'ler girmişim, yani bir bakıma dakikası dakikasına yaşadığım bir gün olmuş, şu an dönüp bakınca çok daha net anımsıyorum. aslında normal şartlarda asla hatırlamayacağım, öylesine bir gün. hava da kapalı olduğu için dışarı çıkmamıştım zaten, yani hatırlamama yardımcı olacak yeni bir anı bile yok.
(bkz: #1618568) iki ay kadar önce şöyle bir yazı yazmıştım, hatta görüyorum ki şu an hissettiğimden daha da önce yazmışım, sanki geçen hafta yazmışım gibi aklımdaydı oysa... bu yazıyı yazmama sebep olan olayın beşinci yıl dönümü olduğu için normal olduğunu düşünüyorum. en sona doğru da şöyle bir ifade kullanmışım;
"insan tabi ki kimseye ölümü yakıştıramıyor ama genç insana daha bir yakıştıramıyor."
işte benim için hiçbir şey ifade etmeyen, memleketin önemli bir kısmı için de "futbol dolu" kabul edilebilecek bu günde bir can ayrıldı aramızdan; hem de çok vahşice... hiçbirimiz duymadık ve görmedik, belki o anlarda böyle bir şeyin olduğu aklımızdan bile geçmedi ama ancak iki gün sonra öğleye doğru her şeyi öğrendik. ilk kez bir şeyi bu kadar canlı canlı yaşadım desem yeridir. öğrendikçe insanlığımızdan utandık, üzüntüden kahrolduk... değil şuraya tekrar tekrar yazmak, aklıma geldikçe bile böğrüme yumruk yemiş gibi oluyorum. aklıma gelenlerin, içimden geçenlerin hiçbir tarifi yok.
keşke bunlar hiç olmasaydı... keşke bu günü hiç hatırlamak zorunda kalmasaydık, ama her zamanki gibi geç kaldık ve hiçbir şeye yetmedi gücümüz; yine biz olduk arkadan göz yaşı döken... birden bire hiç tanımadığımız bir aileyle akrabadan da yakın olduk, evlerine girdik, anılarını dinledik, acılarını paylaştık... isimler girdi hayatımıza, yüzler girdi, keza acılar da...
bir yerde okumuştum, eğer dünyanın tüm tarihi tek bir güne sıkıştırılsa insanoğlu 23:58'de ortaya çıkarmış ki şu bile her şeyin özeti aslında... biz o mecazi iki dakikaya öyle korkunç şeyler, öyle büyük acılar sığdıracak yapıdayız ki, değil kainatta, onun küçücük bir parçası olan şu dünyada bile hakkımız ancak iki dakika kadar, hatta belki o bile fazlaymış! artık nasıl bir canlı türüyüz ki ama doğanın, ama ilahi güçlerin, ama zincirleme olarak meydana gelmiş nesnel olayların bin bir kompleks etkileşim sonucu ortaya çıkarmış olduğu şu eşsiz anı, şu muazzam gülümsemeyi; güzelliğin, hayatın ve masumiyetin şu tek saniyelik özetini bir an bile tereddüt etmeden, korkunç ve bir daha asla geri gelmeyecek şekilde yok edebilecek kadar iğrenç bir canlı türüyüz...
http://i.hizliresim.com/397NqM.jpg
o güzel ellerinin bu dünyada bıraktığı son izler de acının, dehşetin ve insan ırkı adına olumsuz ne varsa onun resmidir... özgecan aslan... seni unutmayacağım. seni hiç tanımadım. biliyorum sen de onu tanımıyordun. birbirini hiç tanımayan insanlar birden bire nasıl da bu kadar içli dışlı olabiliyorlar... benim hiç tanımadığım kardeşim ve arkadaşım... bu dünya olarak doyamadık sana, güzel olan her şeye olduğu gibi doyamadık. varlığının kıymetini bilemedik, şimdi de yokluğuna dayanamıyoruz. affet bizleri, 20 yıllık ömrünü sana yeter gördük. buna hakkımız yoktu.
öylesine bir gün... dört tane kupa maçı oynanmış, ben evde kös kös oturmuşum, memleketin bir köşesinde meğer neler yaşanmış, aramızdan bir can ayrılmış... ben bu günü dakika dakika yaşadım, meğer yaşamamışım sonradan öğrendim, zaten ne zaman erkenden öğrendim ki? hepimiz bir parça öldük bu gün. bir şeyler ebediyen koptu gitti içimizden...
olmaz olaydı bu gün...