maçtan ziyade bahsedilecek çok şey var, maç ile başlayıp, akışına bırakayım yazıyı..
geçtiğimiz maçta ömer onan takımı sırtlamıştı ilk yarıda, bu maçta da - özellikle de sakatlanana kadar - lavrinovic takımı sırtladı. lavrinovic'in sakatlıp bench'e çekilmesinin ardından, önce farkı yavaş yavaş kapattık, arkasından da tutku'nun üçlüğüyle öne geçtik ikinci çeyrekte. ardından, seriyi 15-2'ye kadar çıkarttık, fark 9'a kadar çıktı hatta bir ara fakat fenerbahçe kritik an'larda çok kritik sayılar buldu, ilk yarının son saniyesinde gelen basketle de ilk yarıyı önde kapattı.
3. çeyrekte takıldı kaldı takım. bir süre 46 sayıda kaldı, ardından 48 sayıda kaldı uzunca bir süre de. kaçan serbest atışlar, çemberin etrafında dönüp dönüp girmeyen, oraya buraya çarpan toplar. galip geleceksen, biraz şans da olacak, o şans bugün galatasaray'ın yanında değildi. 3. çeyreği de 15 sayı farkla kapattı fenerbahçe ülker.
son periyotta, inanılmaz şeyler oldu. inanılmaz bir ivme, takım-taraftar savunması ve fark bir anda 4'e kadar indi. indi inmesine de, gerisi gelmedi. haluk yıldırım çok kaçırdı mesela dün, fakat bunda maçta çıkan parmağının etkisi de olabilir tabi, es geçilmesin. neyse ne, o kadar da önemli değil zaten artık. sinan erdem'de neler olur neler biter bilinmez tabi ama, zor.
kısaca böyleydi işte maç, söylenecek daha da fazla bir şey yok zaten. elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı takım, keza oktay mahmuti öyle. fakat, biraz iki takım arasındaki kadro kalitesi farkı, biraz da şans faktörünün etkisiyle bu kadar olabildi. formanın hakkı verildi mi? fazlasıyla. sadece bu bile yeterli bir sebep olmalı çoğu zaman. hele ki, kimi futbolcuların hala kadroda olduğu, kaybedince şeyine bile takmadığı, takımın durumunu zerre umursamadığı yerde!
bu takım, belgeseli çekilecek bir takım. geçen seneden şu duruma gelişinin hikayesi.. geçtiğimiz sezon, kümeye oynaması beklenirken, playoff'lara kalacaktı bu takım. bu sene, seneler sonra final sevinci yaşattı bu takım. bu takım, bir kaç sene içerisinde şampiyon olacak bu takım! yenilmez armada.
maç bitti, takımı, inatla tekrar parkelere çağırdık. işte o' an, zor tuttum kendimi ağlamamak için, tutamayanlar oldu keza, gözleri dolanlar.. nasıl dayanabilir ki insan? karşında bu efsane takım, ağlıyor, oktay mahmuti, onu hiç görmeye alışık olmadığımız bir halde, taraftara karşı mahçup, bitkin duruyor, 'bu taraftar sizinle gurur duyuyor' sesleri..
galatasaraylılık, işte böyle bir şey dedim bir kez daha kendi kendime, ve bir kez daha şükrettim ki, şükürler olsun ki galatasaraylıyım..
bu takımdakilere gurur duymamak gibi bir şey söz konusu dahi olamaz..
maç bitmeden gidenler, fenerbahçe maçında galatasaraylı olduğunu hatırlayanlar vardı bir de, pek bir şey söylemeye gerek yok aslında. fenerbahçe maçında alınacak başarılar onların olsun, sonuna kadar mücadele eden, kaybedince ağlayan takım bizim!
bir de, futbol ile diğer branşlardaki başarıları kıyaslamak ne kadar saçma, ne kadar anlamsız bi' olaydır arkadaş. kulüpleri mi destekliyoruz, branşları mı? basketteki şampiyonluklar sizin olsun futboldaki benim vs ne demek oluyor yahu? hepsi bizim olsun!
günün kaybedeni galatasaray gibi gözüküyor, fakat, hiç kimse farkında değil ama, galibiyetten çok öte şeyler vardı, çok şey kazanıldı bugün, asıl kazanandı galatasaray..
hem zaten, dememiş miydik;
'sen şampiyon, olmasan da' diye..?
yine, yeni, yeniden..
klişe olacak belki ama..
"sizler benim gözümde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz!"
gönüllerin şampiyonu, yenilmez armada..
http://jaimelesport.blogspot.com/...-74-fb-ulker-85.html