http://captano.blogspot.com/...2-3-galatasaray.html---
alinti ---
geçen haftaların travmasından kurtulması gereken
galatasaray düşük tempoda maça başladı. sezon başına göre düşük tempo elbette. yoksa süper lig standartlarına göre fena da değildi tempo.
saçma sapan goller yedi galatasaray. ofsayt taktiği mi kaldı artık. 10 kişinin olduğu yere atılan topda 9 oyuncu ofsayt ama golü atan oyuncu ofsayt olmadığında gol geçerli artık. ne ahmakça bir taktiktir bu. ofsayt taktiği benim gençliğimde hizadayken bile ofsayt olduğunda yapılcak bir taktikti. eğer kural bu günkü gibi olsaydı ben libero oynayamazdım.
fatih terim’de oynayamazdı.
yine savunmadan yavaş çıktı galatasaray. bunda en büyük kabahat
servet çetin’de gibi gözüküyor. orta sahadan kendisine yaklaşan
elano,
barış,
mehmet topal’ın arkasında rakip varsa pas vermiyor servet. halbuki, ver en kötü geri verirler sana. bazı pozisyonlarda yaptı bunu, ama top kendisine geri verildiğinde anlamsız buluyor bu oyunu sanırım. muhakkak ileri doğru uzun oynuyor. topu atmayı düşündüğü yerler güzel olsa da, atamıyor topu istediği yere ne yazık ki.
aslında burada servet’e kabahat bulmak çok değil. onun oyun anlayışı ve kapasitesi bu kadarını yapmaya yetiyor. asıl can sıkıcı olan, topu çok daha iyi kullanabilecek, oyun görüşü ve ayağı daha iyi olan
hakan balta’nın bu sorumluluğu üstüne almaması. memurlar kızmasın ama, tembel memur futbolcu gibi davranıyor. öyle de böyle de maaşı yatan, prim alma ihtimali olmayan memurlar gibi. futbolcu jargonunda kullanılır.
orta sahadaki pas dağıtımı elano’nun oyuna daha fazla girmesiyle gelişiyor. gittikçe takıma ve mevkisine ısınan elano uzun ters toplarla oyunun açılmasını sağladı.
ters toplar atarak oyunun yönünü değiştiren bir diğer oyuncu da
caner’di, savunma yönünde aksamaları olmasına rağmen.
galatasaray 2 sezondur savunmada futbolcu sıkıntısı yaşıyor. sürekli oynayan bir savunma kadrosu oluşamadı bir türlü, sakatlıklar sebebiyle. bu işte bir yanlışlık var. aslında bir takımda en sakatlanan yer olmalıdır savunma. oyun gereği, savunmanın yüzü rakibine dönükken, forvetlerin sırtı dönüktür. bu sebeple savunmalar çok daha güvenli pozisyon alırlar.
galatasaray ne yapıp edip, sakatlanmayan savunma oyuncuları bulmalı.
tartışılan kaleci
leo franco konusu da ilginç. hata yapmadan gol yiyen bir kaleci leo. ama gol yemesi çok sayıda eleştiri alması için yeterli.
arka arkaya yediği 2 gol var leo’nun. iki top da uzak köşeye gitti. golü atan futbolcuların boş pozisyonda kaleye rahat vuruşlar yaptıklarını görüyoruz. nedir kabahati leo’nun bu gollerde.
hem savunma oyuncularını hem de kaleciyi suçlamak nasıl bir mantık içermektedir , bu açıklanması gereken bir çelişki değil mi?
galatasaray’da hala bir uyum süreci göze çarpıyor. kaos futbolundan bilinçli, bol paslı bir oyuna geçişin sancıları sürüyor.
bu tip futbolun yanındayım. bilinçli, oyunu kontrol eden, top kendisindeyken kolay kolay vermeyen ve hücum aksiyonları sürerken savunmada dikkati dağılmayan bir takım istiyorum.
böyle bir oyun için seçilecek oyuncular çok önemli. hepsinin hızlı düşünen, hızlı hareket eden, kademeyi bilen, pozisyon bilgisi gelişmiş oyuncular olmaları gerekli.
oyun içinde bireysel taktiğini değiştirebilecek kapasite ve zekaya sahip olan oyuncular bu oyun tipinin vazgeçilmezleri.
çok mu zor bu tip oyuncular bulmak. kesinlikle değil. sadece zeki futbolcular bu işi kolayca yapabilir. hızlı olmaları şart değil. doğru zamanda doğru yerde bulunmayı bilmek bu sorunların hepsini çözer. illa ki tek pozisyonda 3 kişiyi düğümleyebilen
keita şart değil. keita tek başına takım bir futbolcu zaten. onun gibisi pek yok.
kazma olmamaları şart. basitçe yanındaki verecek yer değiştirecek. bu kadar kolay. 3 metre yanındakine vermek ayıp mı? ceza sahası yakınında, üzerinde bu paslaşmaları yaptığında şahane de orta sahada yaptığında niye ayıp olsun.
keita ve
kewell takım için büyük kazanç olduklarını neredeyse her maç gösteriyorlar. yabancı futbolcularda pek görmediğimiz bir özveri ile oynuyorlar. yetenek ve zekaları zaten üst seviyede, bunun yanına bir mücadele ettiklerinde farkları bariz şekilde ortaya çıkıyor.
galatasaray’ın hücum hattında santrafor sıkıntısı görülüyor.
baros’un sakatlığı sonrası bir türlü sabit bir santrfor oynayamadı takımda. bunun en büyük sebebi elbette
nonda’nın performansının düşüklüğü. fizik açıdan çok güçsüzdü yine.
arda turan, sadece takım için değil tüm galatasaray camiası için en önemli figür şu anda. ancak epeydir dağıldı gitti. sanki zorla oynuyormuş gibi bir duruşu var. bildiğimiz performansını gösterdiğinde tek başına maç alabilecek yetenek ve kapasitede bir futbolcu. a takıma yükseldiği günden beri hiç böyle bir isteksizlik içinde görmemiştim arda’yı. sorunun fiziksel olduğunu sanmıyorum. psikolojik sıkıntıları var.
ancak, kesinlikle hak veriyorum arda’ya. oyun içinde elano’nun pas alamaması için bile arda suçlanıyor. nasıl olabilir böyle bir şey? toplam satışlardan pay alacak bir müdürün her hangi bir satış elemanını baltalaması kadar saçma.
konu açılmışken elano’nun pas alamaması konusunu da şöyle anlatmak isterim : futbolcular oyun içinde alıştıkları arkadaşlarıyla oynamayı tercih ederler. yeni bir kurgu oluşturulduğunda bazı oyuncular görülemez veya unutulur. bilerek yapılan bir şey değildir, tamamen alışkanlık meselesi. ibb maçından sonra bu maçta daha fazla topla buluştuysa bu da alışkanlığın gelişmesi sayesindedir.
ayrıca, diğer oyuncular yeni yeni görmeye başladılar elano’nun aldığı topları nasıl değerlendirdiğini. galatasaray gibi üst düzey futbolculardan oluşan bir takımda tüm oyuncular birbirlerini görürler, göz ucuyla olsa da. ve top ayaktayken sadece hareket eden futbolcu görülebilir. duran oyuncuları görmek zordur. dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de budur. elano’ya dikkat edelim bundan sonra top alırken, hareketli mi, durarak mı top istiyor?
galatasaray’ın kazanmış olması hem puan hem de özgüven açısından çok önemli. hem de 2-0 geriye düşüp dağılmaya çok yatkınken, gösterdikleri direnç ve inat takımın kendine güveni için önemli kazanç.
eksikler devre arasında giderilecektir. bu takım iş yapar.
---
alinti ---