385
galatasaray – trabzonspor : az gol oldu
galatasaray maça rakibinin nickneymi gibi fırtına gibi başladı. ali sami yen’de alışık olduğumuz bir görüntü bu.
sağdan, soldan ataklarla ama daha çok sağdan mariano ve feghouli ile yüklendi galatasaray. belhanda’nın da o kanada yakın oynamasının etkisiyle oldukça etkili ataklar yapıldı. mariano’yu son haftalardan farklı olarak çok istekli ve iştahlı gördüm. nitekim 7. dakikada golün pasını da mariano verdi. bir sağ bekten böyle incelikli bir pas? insan gerçekten hayret ediyor.
trabzonspor pek bir hücum planı çalışmamış mı yoksa galatasaray mı izin vermedi tam anlayamadım. tamam, özellikle selçuk ve donk ve onlara destek olan belhanda ve fegholui ile orta sahayı kapattı galatasaray ama asıl önemlisi galatasaray oynamaya odaklanmıştı. topa sahip olup, bol pasla ve trabzonspor savunmasını sürekli tehdit eden araya topları deneyerek trabzonspor’un kafasını kaldırmasına izin vermediler.
rıza hoca da bunu öngörmüş olacak ki, burak’ı öne çıkan galatasaray savunmasının içinde arkaya atılacak toplarla buluşturmayı düşünmüştü. iki sebeple işlemedi planı. birincisi yukarıda söylediğim galatasaray’ın topla iyi oynaması ve eklemek lazım ki, kaptırılan toplarda da çabucak geriye dönüşler. bir de ek daha yapayım, galatasaray topu kaptırdıktan sonra trabzonsporlu futbolculara genelde faul yaptılar. akıllıca. kurallar dahilinde, asla yugoslav faulü değil, karışmasın. faul demişken, perreria’nın selçuk’a yaptığı şey kesin ve net kırmızı kart. aslında bu pozisyon video görüntüleriyle bile ceza vermeyi gerektirir. fırat beyler göremedi.
burak’ın işe yaramamasının diğer sebebi, arkadaşın sürekli ofsayta düşmesi. ya arkadaş kaç senedir oynuyorsun bu futbolu, insan nasıl öğrenemez ofsayta düşmemeyi.
bir dakika ya, ne yapıyorum ben. baya baya maç yazısı yazıyorum. neyse, bu defa da böyle olsun.
galatasaray pozisyonlar buldu ama atamadı. maça bakınca ligin en çok gol atan takımı neden galatasaray anlıyorsunuz. öyle bir hücum gücü var ki, panzer gibi rakiplerinin üzerinden geçiyorlar. gomis gol noktalarında o kadar becerikli olmasına rağmen o kadar çok pozisyon geliyor ki, istatistiği düşüyor. bakmayın, santraforlar kendilerine bu kadar çok top gelmesini istemez, yorucudur böyle oynamak.
ikinci devre faklı başladı. trabzonspor daha fazla topa sahip olup galatasaray’ın üzerine geldi. birkaç pozisyon da buldu ama muslera’yı geçemediler. muslera ne güzel form tuttu öyle, tam da ihtiyacımız olduğu günlerde. maşallah diyelim de nazar değmesin.
galatasaray’ın top kayıpları ikinci yarıda artmakla birlikte, topu geri kazanma yüzdesi de düştü. galatasaray şampiyonluğa giden takımlar içinde en çok top kaybeden olabilir. aslında bu normal. hızlı ve bol paslı oynamaya çalışınca bu olur. fenerbahçe de bol paslı oynuyor ama onların temposu düşük olduğu için bu kadar top kaybetmiyorlardır.
şimdi size galatasaray takımının en önemli sorununu söyleyeceğim. valla bak.
rakibin ayak burun ucuyla kıl payı bozduğu paslar. valla. takımın en büyük sorunu bu. bazen gol pası, bazen golden önceki ikinci paslar rakiplerin hacıburnuna değerek pas gerçekleşmiyor. düşünüyorum, düşünüyorum aklıma sadece pası daha hızlı vermek gerektiği geliyor.
ha, benim top oynarken en büyük numaram da bu. savunmadayken rakip atakları genelde hacıburunla dokunarak bozuyorum ve neredeyse adamların her atağında mutlaka topa dokunuyorum. her defasında golü yemeyi önleyemiyorum tabii ki. esasında seri olmayı gerektirir bunu yapmak da 51 yaşında sahada bile seriysem, gerisini düşünün artık. hahahahahahaha…
trabzonspor ikinci devre daha ataktı da galatasaray ilk yarıya göre çok daha fazla pozisyon buldu. güzel zamanda gomis 2-0 yaptı. ilk golü de feghouli atmıştı, yazmamışım. pardon.
son zamanlarda bu kadar çok gol kaçıran iki takım gördüm. galatasaray ve fethiyespor. neyse, fethiyespor bugün deplasmanda kırklareli’yi yenmiş de düşmemek biraz rahatlamış.
maçın sonunda şahane bir gol izledik. daha doğrusu ben tekrarında gördüm. top orta sahadaydı, faul oldu ben de twitter mı, instagram mı neyse artık ona baktım. ula bir baktım gol olmuş. kucko orta sahadan zımbalamış. aferin. daha önce de atmış aynı golü diyorlar, hatırlamıyorum.
bu arada, golde muslera’yı suçlayanlar var. aga uçtunuz mu? top orta sahada, faul olmuş. rakibin yapması gereken en uyanıkça iş topu savunmanın arkasına, araya salmak (sal gelsin….hahahahaha) ama adam düşünülebilecek en nadir şeyi yapıp kaleye vuruyor, iyi de vuruyor. muslera’nın bu golde hiç kabahati yok. illa bir kabahatli lazımsa, faul olunca topun önünde durmayıp atışın yapılmasına izin verendir, feghouli olduğu söyleniyor. ki onda bile kabahat bulmak doğru değil. bu goldeki beceri o kadar büyük ki, hatadan bahsetmek saçma olur. gol güzel ve zekice. alkışlanacak kadar güzel. dün zlatan’ın attığı golün güzelliğinden bahsederken kimse kaleciyi suçlamıyordu açık mert korkusuz.
ne kadar tarafsız olduğumu görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok. aynı o abi gibi, koca bir paragraf yazıp anlatmaya gerek yok diyebilirim. neden, çünkü burası benim yerim.
patron da galatasaray beşiktaş’ı yenebilir mi diye sordu. ona bir cevap verdim ama buraya yazamayacağım. üstünden geçer dedim, diyelim.
son zamanlarda yazmaktan en keyif aldığım yazı oldu. sanırım saha içinde daha mutlu olduğum için, bundan sonra biraz daha saha içi yazayım madem.
okuduğunuz için teşekkür ederim.
(bak bak bak, neler yapıyorum böyle, okura teşekkür falan. hayırdır inşallah)
(ilk olarak captano.net 'te yayınlanmıştır, ilk dediğim de yarım saat önce)