149
21 yıl.. içinde ne sevinçler, ne üzüntülerin saklı olduğu kocaman 21 yıl.. o 21 yıl içinde akılda kalan iki şeyin, cemal nalga ve eurocup'ta final four'un olduğu bir takım, şimdi ise basketbol ile ilgilenen herkesin taraflı/tarafsız övgü ile bahsettiği bir takım.. gelinen nokta, sadece 1 yılda oluşturulan karakter, mücadele duygusu, elbette sağlanan başarı, taraftarın ilgisi vs. her açıdan muhteşem bir bütünlük sağladık, sağlamaya da devam ediyoruz. böylesine özel ve milat bir yıl olan 2010-2011 senesinde final oynamasaydık haksızlık olacağı ortadaydı, neticesinde takımımız hak ettikleri konuma sahip oldular, playoff finalisti olarak.. şimdi daha çok hak ettikleri bir konum var, onu kendi başlığında konuşuruz.
maç ile ilgili elbette fazla bir şey söylenemez, banvit üzerinde dozer etkisi yaratan ilk yarı, oyuncuların fark 30 olmasına rağmen duydukları heyecan ve istek duygusu, bütün oyuncuların verim vermesi, ilk 2 maç sonunda bitti denilen jerry'nin tekrar olay içine geri dönmesi, göksenin ismini yarı final 3. maçıyla beraber takımın en önemli parçalarından biri haline gelmesi öne çıkan noktalar bana kalırsa. oyunun gidişatı ne olursa olsun takım kimliğinden ödün vermememiz, bu sene neden en çok bizden bahsedildiğinin en net göstergesi. takımın playoffta oynadığı 5. ve 6. maçta vitesi arttırması da iyiye işaret final için, atlamayalım.
tribün bu senenin fenerbahçe maçından sonra en iyisiydi. benim için en güzel nokta, maça her kesim galatasaraylının gelmesi ve maçın sonuna kadar desteğini esirgememesidir. herkes olayın gidişatını kavramış ve tribüne nasıl katkı versem diye bakınca olaya, işte böyle herkes bizi konuşuyor tribün ile alakalı yerlerde. final serisinde oluşabilecek atmosferi hayal edemiyorum, yaşayıp öğreneceğiz demek bu konuda en mantıklı konu sanırım. bench arkasında oluşturduğumuz birliktelik de emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, ilk günlerde 3-4 kişi durduğumuzu hatırlıyorum orada inatla. dünü hatırlayınca sağladığımız birliktelik muazzam, herkesin ayağına sağlık.
bu takım bizlere asıl galatasaray'ı hatırlattı, gurur duygusunu en net şekilde yaşattı bir kaç kez ve en önemlisi, mücadeleyi hiç bir zaman bırakmayacaklarını gösterdiler. şimdi bu adamlar başarıyı elde etti ya, o kadar içim rahatladı ki..
bundan büyük gurur yok, cimbomlu olmak kadar..
şen ola cimbom..
142
20 sene ekmeğini yediğimiz beko'nun anasından girip babasından çıktığım karşılaşma. ulan hadi çoluk çocuk oynuyor.. koskocaman herifler gördüm amına koyim açmış ağzını üzerinde beko yazan çubukları izliyor, birbirine çarptırıp.. gs benchinin arkasından tezahürat başlıyor, rakip takım benchinin arkasına yayılana kadar o tezahürat 6-7 saniye senkron kaymasına uğruyor sırf o ipne çubuklar yüzünden.. vereceksen pota arkasına ver yalnızca öyle şeyleri. ağız tadıyla iki tezahürata katılamadık ya!
152
bu maçtan önce kuzenimle marmara forum'a gitmiştik, ben buranın önünden geçen dolmuşların salona gittiğini sanıyordum. bu yüzden biraz ağırdan aldık ve saate bir baktık 19.15. dolmuşa sorduk geçmez dedi ve hayal kırıklığı içinde yolun karşısına geçtiğimiz o anda ışıkta duran bir araçtan bir adam bize seslendi. tahmin ettiğiniz gibi üzerinde galatasaray forması vardı ve maça mı gidiyorsunuz diye sordu. maça gittiğimizi üzerimdeki yenilmez armada t-shirtini görünce anlamıştı. biz evet dedikten sonra hadi çabuk atlayın arabaya ışık yanmadan dedi. yanında eşi ve arkada oturan 12-13 yaşlarında bir kız vardı. sonra bize biletiniz var mı diye sordu ve olduğunu söyledik. olmasaydı bizde vardı tarzında bi cümle kurdu. sonra eşi kendi oğullarının da galatasaray'ın altyapı basketbol takımında oynadığından bahsetti. yanlış anlamadıysam oğullarının ismi yağız. trafik olmasına rağmen hoş sohbetleriyle son dakika da olsa kuzenimle ben sayelerinde maça yetiştik. onlar vip girişine yönelirken galatasaray taraftarının içinde ne kadar sağlam karakterli bireyler barındırdığını bir kez daha anladım.