4
benim gerçek anlamda taraftar olduğum maçtır.
maç bitmiş 1-0 kazanmışız. trabzondaki trabzon-beşiktaş maçı da bitmek üzeredir. şampiyon olabilmemiz için beşiktaşın puan kaybetmesi gerekir ama son dakikaya 1-0 önde girmiştir beşiktaş. futbolcular sahada, biz tribünde elinde radyo olan kişilerin etrafında bir mucize haberi bekliyoruz. mucize olmuyor. beşiktaş 1-0 kazanıyor ve biz namağlup ve averajla ikinci oluyoruz. daha 14 yaşındayım. ilk şampiyonluğumu göremiyorum. ağlamaya başlıyorum çocuk halimle. kapalıdayım. tek ağlayan ben değilim elbet. trübnde hemen herkes ağlıyor. koca abiler, amcalar ağlıyorlar. şampiyon olmadan geçen onca seneden sonra ilk defa bu kadar yaklaşılmışken şampiyonluğa olamıyoruz. sonra herkes takımı tribüne çağırıyor.
herkes
"yenilsende bazı bazı
taraftarın buna razı
sen şampiyon olmasanda
biz çekeriz bu cefayı
sen şampiyon olmasanda
biz çekeriz bu cefayı
senin için cimbom senin için"
diye bağırmaya başlıyor. utanıyorum. çünkü farkediyorum ki, ben ilk şampiyonluğumu göremediğim için yani kendim için ağlıyorum. ama tribündeki abiler kendileri için ağlamıyorlar. onlar galatasaray için ağlıyor. o an benim gerçek taraftar olduğum, benimde o abilerin arasına katıldığım andır işte. ne olursa olsun, sonuçtan bağımsız galatasarayın peşinden olmayı, ağlarsan galatasaray için ağlamayı , gülersen yine galatasaray için gülmeyi öğrendiğim gündür. ben ağlamaya devam ettim, eve gidene kadar da yol boyunca ağladım, ama bu sefer kendim için değil.
bu yaşıma kadar da hep o gün tribündeki o abiler gibi olmak için uğraştım.
bir sene sonra eskişehir maçında bu sefer zar zor girebildiğim eski açıkta yine ağladım. bu defa şampiyon olmuştuk. sevinçtendi bu seferki ağlamam. ama ilk şampoiyonluğumu gördüğüüm için değil galatasaray şampiyon olduğu için ağladım sevinçten. çünkü biliyordum, bir yıl önceki abilerde stadın bir yerinde galatasaray şampiyon olduğu için ağlıyorlardı.
maç bitmiş 1-0 kazanmışız. trabzondaki trabzon-beşiktaş maçı da bitmek üzeredir. şampiyon olabilmemiz için beşiktaşın puan kaybetmesi gerekir ama son dakikaya 1-0 önde girmiştir beşiktaş. futbolcular sahada, biz tribünde elinde radyo olan kişilerin etrafında bir mucize haberi bekliyoruz. mucize olmuyor. beşiktaş 1-0 kazanıyor ve biz namağlup ve averajla ikinci oluyoruz. daha 14 yaşındayım. ilk şampiyonluğumu göremiyorum. ağlamaya başlıyorum çocuk halimle. kapalıdayım. tek ağlayan ben değilim elbet. trübnde hemen herkes ağlıyor. koca abiler, amcalar ağlıyorlar. şampiyon olmadan geçen onca seneden sonra ilk defa bu kadar yaklaşılmışken şampiyonluğa olamıyoruz. sonra herkes takımı tribüne çağırıyor.
herkes
"yenilsende bazı bazı
taraftarın buna razı
sen şampiyon olmasanda
biz çekeriz bu cefayı
sen şampiyon olmasanda
biz çekeriz bu cefayı
senin için cimbom senin için"
diye bağırmaya başlıyor. utanıyorum. çünkü farkediyorum ki, ben ilk şampiyonluğumu göremediğim için yani kendim için ağlıyorum. ama tribündeki abiler kendileri için ağlamıyorlar. onlar galatasaray için ağlıyor. o an benim gerçek taraftar olduğum, benimde o abilerin arasına katıldığım andır işte. ne olursa olsun, sonuçtan bağımsız galatasarayın peşinden olmayı, ağlarsan galatasaray için ağlamayı , gülersen yine galatasaray için gülmeyi öğrendiğim gündür. ben ağlamaya devam ettim, eve gidene kadar da yol boyunca ağladım, ama bu sefer kendim için değil.
bu yaşıma kadar da hep o gün tribündeki o abiler gibi olmak için uğraştım.
bir sene sonra eskişehir maçında bu sefer zar zor girebildiğim eski açıkta yine ağladım. bu defa şampiyon olmuştuk. sevinçtendi bu seferki ağlamam. ama ilk şampoiyonluğumu gördüğüüm için değil galatasaray şampiyon olduğu için ağladım sevinçten. çünkü biliyordum, bir yıl önceki abilerde stadın bir yerinde galatasaray şampiyon olduğu için ağlıyorlardı.