1
şampiyonlar ligi 2006-2007 sezonu 2. ön eleme turu 2. maçı. ilk maçı evinde 4-0 kazanan fenerbahçe bu maçtan da 5-0'lık galibiyetle ayrılmış ve daha sonra eleneceği dinamo kiev'in rakibi olmuştu.
bu maçı sıcak ve bunaltıcı bir yaz akşamı bizim sitenin gazinosunda izlemiştik. sabah da aynı yerde kritiğini yapmıştık. şimdi fazla detaya girip iğrençleşmek istemiyorum ama o ara rüzgar esmemişti birkaç gün de bu maçı çok bunaltıcı şartlarda izlemiş, sabahı da tabir-i caizse götümüz terleye terleye oturmuştuk. bol bol terli apış arası ve koltuk altı gördüğümü anımsıyorum. nasıl terlemişti lan millet telef olmuştuk anasını satayım. neyse! mateja kezman daha gelmemişti ama gelecek miydi neydi işte gündem biraz fenerbahçe odaklı o sıralar. tabi 2006 dünya kupası sonrası, youtube'nin de yeni yeni palazlandığı zamanlar, her yer komikli zidane-materazzi videosu kaynıyor, internet kafeye gidip bunları izliyoruz çünkü dışarısı leş gibi sıcak olduğundan bir mekandan ötekine geçiyoruz.
gazinoda oturmuş boş muhabbet çevirirken sanki beş artı bir bağlanmış gibi dört bir yandan efsunlu ve iç titretici bir "fenner" lafı duyuldu. yani duyuldu dediğime bakmayın o kadar derin ve pes bir sesti ki sadece ben ve ileride taşağını geçerek sonraki nesillere aktaracağımız bir arkadaşım daha duyduk bu sesi. öyle bir sesti ki sanki günde beş paket marlboro içen bir boğazdan çıkmıştı. unutmayın dostlar bu lafı, nazal (genizden) n'deki vurguya da dikkat edin; fenner...
yani öyle bir andı ki sonrasında gelişen sessizliğe ve şaşkın bakışmalara rağmen sadece iki kişi duymuş olmamız garipti. leş günü daha da leş kılan bu ses niyeyse çok hoşumuza gitmişti ama... sesin sahibi olduğunu sonradan fark ettiğimiz arkamızdaki beyaz lacoste'li amcayı bir daha görmedik. hala yaşıyorsa allah uzun ömürler versin, ölmüşse de toprağı bol olsun. rahmetli ruhi su'nun sesi gibiydi. acaba bu amca dostlarıyla ne konuşuyordu da birden durup durup, ortamın en sessiz olduğu anda böyle muazzam bir ses çıkarmıştı? sonrasında konuşmadı bile yani "fenner" dedi ve ebediyen sustu. o yaşlarda insanın algısı biraz garip oluyor, böyle ufak ve saçma şeylerden etkilenebiliyor...
ben ve arkadaşım çok istememize rağmen o müthiş sesi uzunca bir süre çıkaramadık, hatta taklit bile edemedik. unutmamak için taklit etmemiz lazımdı ama yapamıyorduk, ciddi ciddi üst üste sigara içip denesek mi diye bile düşündük.
bir sonraki yaz artık malum mu oldu ne bileyim, sabahın köründe bizim arkadaşın evine gittim. bizimki yeni uyanmış ama nasıl yani yüzünden gözünden uyku akıyor. evet uzatmıyorum sabah uyanır uyanmaz gece boyunca dolmuş geniz ve kurumuş bir ağız ile ilk söylenen söz olmak kaydıyla bu sesin aynısı kısa bir süreliğine çıkarılabiliyor.
ve bu anı yazları mümkün mertebe birçok sabah bu şekilde yaşamaya devam edecek...
"fenner"
bu maçı sıcak ve bunaltıcı bir yaz akşamı bizim sitenin gazinosunda izlemiştik. sabah da aynı yerde kritiğini yapmıştık. şimdi fazla detaya girip iğrençleşmek istemiyorum ama o ara rüzgar esmemişti birkaç gün de bu maçı çok bunaltıcı şartlarda izlemiş, sabahı da tabir-i caizse götümüz terleye terleye oturmuştuk. bol bol terli apış arası ve koltuk altı gördüğümü anımsıyorum. nasıl terlemişti lan millet telef olmuştuk anasını satayım. neyse! mateja kezman daha gelmemişti ama gelecek miydi neydi işte gündem biraz fenerbahçe odaklı o sıralar. tabi 2006 dünya kupası sonrası, youtube'nin de yeni yeni palazlandığı zamanlar, her yer komikli zidane-materazzi videosu kaynıyor, internet kafeye gidip bunları izliyoruz çünkü dışarısı leş gibi sıcak olduğundan bir mekandan ötekine geçiyoruz.
gazinoda oturmuş boş muhabbet çevirirken sanki beş artı bir bağlanmış gibi dört bir yandan efsunlu ve iç titretici bir "fenner" lafı duyuldu. yani duyuldu dediğime bakmayın o kadar derin ve pes bir sesti ki sadece ben ve ileride taşağını geçerek sonraki nesillere aktaracağımız bir arkadaşım daha duyduk bu sesi. öyle bir sesti ki sanki günde beş paket marlboro içen bir boğazdan çıkmıştı. unutmayın dostlar bu lafı, nazal (genizden) n'deki vurguya da dikkat edin; fenner...
yani öyle bir andı ki sonrasında gelişen sessizliğe ve şaşkın bakışmalara rağmen sadece iki kişi duymuş olmamız garipti. leş günü daha da leş kılan bu ses niyeyse çok hoşumuza gitmişti ama... sesin sahibi olduğunu sonradan fark ettiğimiz arkamızdaki beyaz lacoste'li amcayı bir daha görmedik. hala yaşıyorsa allah uzun ömürler versin, ölmüşse de toprağı bol olsun. rahmetli ruhi su'nun sesi gibiydi. acaba bu amca dostlarıyla ne konuşuyordu da birden durup durup, ortamın en sessiz olduğu anda böyle muazzam bir ses çıkarmıştı? sonrasında konuşmadı bile yani "fenner" dedi ve ebediyen sustu. o yaşlarda insanın algısı biraz garip oluyor, böyle ufak ve saçma şeylerden etkilenebiliyor...
ben ve arkadaşım çok istememize rağmen o müthiş sesi uzunca bir süre çıkaramadık, hatta taklit bile edemedik. unutmamak için taklit etmemiz lazımdı ama yapamıyorduk, ciddi ciddi üst üste sigara içip denesek mi diye bile düşündük.
bir sonraki yaz artık malum mu oldu ne bileyim, sabahın köründe bizim arkadaşın evine gittim. bizimki yeni uyanmış ama nasıl yani yüzünden gözünden uyku akıyor. evet uzatmıyorum sabah uyanır uyanmaz gece boyunca dolmuş geniz ve kurumuş bir ağız ile ilk söylenen söz olmak kaydıyla bu sesin aynısı kısa bir süreliğine çıkarılabiliyor.
ve bu anı yazları mümkün mertebe birçok sabah bu şekilde yaşamaya devam edecek...
"fenner"