resim
Zinédine Yazid Zidane
Görev:Yatırımcı
Takım:Rodez AF
Yaş:51
Uyruk:Fransa
  • 28
    tam adı zinedine yazid zidane'dır.

    islami okunuşu için:
    (bkz: yezid zeynüddin bin ismail zidane) -ismail zidin oğlu yezit zeynettin-
    türkçe okunuşu için:
    (bkz: zeyneddin yezit zidin)

    zeyneddin : arapçadan (ziyneddin) dinin süsü (ziyneti)
    yezit: ikinci emevi halifesi
    zidine:arapçada (fi dine): din için
    demektir.

    edit: eşi veronica koyu katoliktir. büyük ihtimalle çocukların ismini o koymuştur. zidan'ı camide veya kilisede gören yoktur.

  • 30
    fifa adlı kuruluşun japonlara ürettirdiği futbol robotudur kendisi. bu robota futbol topuna hükmetme yeteneği veren bir çip yerleştirilmiştir. bu sayede fifa insanları futbolu daha fazla sevmeye sevk etmiştir. yapılan gizli ihaleye katılan fransa futbol federasyonu ve cannes adlı ortaklık ihaleyi kazanmış ve zidane adı verilen bu dünya harikası, futbol hayatına fransa'nın cannes takımında başlamıştır.
  • 31
    makyavelist futbol hırsızları ve bir futbol emekçisi “zizu” üzerine…-

    efendim, izninizle, futbol tartışmalarına, ben “topa başka bir yerden” gireceğim… metin yeğin’in “itirazına” ben de naçizane, futbolunu, kimliğini, kişiliğini bir itiraz olarak sevdiğim, haşa siyaseten devrimci olarak sıfatlandıramayacağım ama futbolu ile bir “asi/isyankar/eşkıya” olan zizu üzerinden “itiraz”da bulunacağım. (1) günceli seven, bu tür meselelere dair “orijinal” düşünceler üretmeyi seven demir küçükaydın’ın yazısı ve metin yeğen’in yazısı ile hiç paslaşmayacağım!.. benimkisi, naçizane, vaktinde tozlu, topraklı sahalarda, asfaltta, plastik top peşinde koşturmuş, bu uğurda bir dişini “şehit” vermiş, bir ara iki vişne suyuna da amatör bir takıma “transfer” olmuş, her mümtaz topçu gibi bir iki el ve ayak burkulması yaşamış bir “faninin” uhde bir sevgisi olup, gecekondu ve amele taifesinin takımı olan adanademirspor’un “eski görkemli günlerini” arayan, adana’nın “aptallar koleji” olarak bilinen karşıyaka lisesi’nin çamurlu sahalarına ihanet edip, topraktan basket sahasına dadanan bir “garibanın”, bir gün fransa diye bir memlekette okur iken, futboluna hayran olduğu bir adama “methiye” düzmekten başka bir şey değil.

    machiavelli’nin affına sığınarak, bozma bir; ilk söz: “bu şekilde ele geçirilmiş kupalar, ya başkalarının ya da kendilerinin silahları ele geçirilirler. ya hakemin yardımıyla ya da hırsız bir oyuncunun yeteneği ile kazanırlar”.

    machiavelli’nin affına sığınarak, bozma iki; son söz: “italya’ya onur kazandıracak bir kupayı kazandıracak şartların var olup olmadığını ve akıllı ve erdemli bir kişinin kendisine şeref getirecek halka yararlı olacak bir şey yapıp yapmayacağını kendime sorduğumda, materazzi’nin yapacağı işi o kadar uygun görüyorum ki, bundan daha iyi bir işin nasıl yapılabileceğini bilemiyorum”.

    machiavelli’nin çocuğu materazzi, onu yanıltmadı! italya adına şerefli, gurur verici bir iş yaptı, zizu’yu baştan çıkaran faulü, arkasından küfürleri ile rüştünü ispatladı. siyaset gibi futbol da machiavelli felsefesinden yoksun kalmaz dedi. ve, bize, biz toprak sahaların, iki vişne suyuna transfer olmuş, sonra futbola toprak sahadaki iki pota nedeni ile ihanet etmiş olanlara gereken dersi vermiştir. ancak, il pirincipe’i yazana karşı bir de italya’da “modern prens”i yazanlar vardır. gramsci’nin affına sığınarak, bir bozma: “ tarihsel yaşamların bir noktasında futbolcuların bir kısmı futbolun klasik anlamından koparlar, yani, belirli bir örgütlenme içinde, sermayenin egemen kesimlerince kurulan, temsil edilen ve yönetilen futbol kulüpleri ile eski amatör futbol kulüpler, futbolcular ve bugün de bu ruhu taşıyan futbolcular arasında artık bilinen o kirli ilişki kalmaz. bu gibi durumlarda, ortaya nazik ve tehlikeli bir durum çıkar. üçkağıtçı ve tanrının istediği adamlarca temsil edilen bir güç devreye girer, karanlık güçler faaliyete başlar. futbolun emekçileri sahne dışına itilirken, machiavelli’nin çocukları sahneye çıkar. rol onlarındır”. (1)

    “kitlelerin” afyonu (tırnak işaretleri yerinde kullanılmıştır!) futbolun temaşayı aşıp ticarileşen ruhsuz bir “büyük” organizasyonu olan ve dünya kupası olarak sıfatlandırılan “eğlencesi” daha sona ererken akıllarda, bu kupayı “alan” italya’nın iki siyasetçisinin yukarıdaki “çağrışımları” da düşmüş olmalı. bunlar bir yana diyeceksek, ki, diyebiliriz, yine de emek adına “meseleye” bir değinmekte sakınca olmasa gerek. büyüklerimizin affına sığınarak zizu üzerinden bir deneme yapmak istiyorum. “uzun” yazılar çok okunduğu için ben, kısaca yazarak derdimi anlatmaya çalışacağım.

    bu futbol işinin “popüler”/tanınan yazar-çizer-alim-ulema nesi varsa, hepsi birden bu “turnuvayı” tüm zamanların en kötü maçlarının oynandığı “kupa” ilan etti. stalin’n meşhur sorusu ile, “bu bir tesadüf müdür?”. hayır, bu kadar ticarileşen, seyircisini “kampanyalardan” ve de “kumpanyalardan” devşiren, futbolu kirleten “iddaa” türü kumarı merkeze koyan bir organizasyon, ne yazık ki bundan daha iyisini hak etmiyor. etmiyor etmesine de… yine de orada, gitmesek de görmesek de bir “emek” var. bir de hırsızlar. belki de günümüz futboluna biraz buradan bakmak yararlı olacak. bu nedenle son final maçını italya’nın büyük “siyaset bilimcisi” machiavelli’nin (makyavel olarak bilinir bizde) aşkın öğrencisi materazzi gibi bir “topçu” ile, hala babasına vatandaşlık verilmemiş, marseille’in (marsilya) varoş çocuğu, efsane ismi, akil adamı, fransa milli takımının kaptanı zinedine zidane’ı (zizu) birlikte düşünmek ve bu final maçını “böyle” okumak” gerekir.

    önce bir soru: “organizasyon” boyunca kendisine yapılan en sert faullere bile tepki göstermeyen zizu, materazzi’nin yaptığı faule maruz kalmasına rağmen o an tepki göstermeyip, “olaydan” sonra, epeyce ilerleyip, daha sonra dönüp bir metre arkasındaki bu machiavelli’nin torununun kafasına değil de göğsüne neden bir kafa attı? hayatının en önemli son ve tek maçında, o maçta yenilse de yense de kahraman ilan edileceğini bilen, bu arap çocuk, bu varoş çocuğu, neye bu kadar kızdı, niye bu kadar kızdı da, bunu yaptı? futbol “dilencileri”, futbol “tutkunları” bu soruyu sorar mı bilemeyiz, ama, emeğin hakkı konusunda, “hassas” olmaya çalışan biz “düşkün” futbolperestler bu soruyu sormamazlık etmemeliyiz. zira, ırk ayrımcılığının, din ayrımcılığının koktuğu bir andır o an. bizim meşhur 4857 sayılı iş kanunumuz bile, modernliğin bir gereği olarak, ırk renk vs ayrımcılık yapanların işten atılmasının düzenler. birleşmiş milletler’in “siyasi ve medeni haklar uluslararası sözleşmesi”nin 2. maddesine göre “bu sözleşmeye taraf her devlet, bu sözleşmede tanınan hakları ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya diğer bir fikir, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer bir statü gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılmaksızın, kendi toprakları üzerinde bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler için güvence altına almayı bu ve haklara saygı göstermeyi taahhüt eder”. bu madde bile tek başına, zizu’nun “nedensiz” öfkesini ve haklılığını bize, sadece futbol adına değil insanlık adına açıklayabilir. bu da, fransa-italya maçında yaşanmış olan bu “olayın” basit bir makyavelist “çirkinlik” değil en temel insan hakkına aykırı bir davranışın sorgulanmasını gerektirir. zizu’nun karşılaştığı bu son çirkinlik, futbol içi ilk ve son çirkinlik değildir. ve, futbolun basit bir “akisyonu” olarak değerlendirilmemelidir. oyuna, hakim olan hakem, adil olacaksa, bu durumda, video görüntüsünden de yararlanıyorsa, olaya neden olan süreci de sorgulamak zorundadır. ya iki kırmız kart, ya hafifletici nedenler, vs. ayrı bir tartışma konusu. ancak, ıslıkların gösterdiği, italyan futbolcuların yüzlerine yansıyan sıkıntı, coşkusuz sevinç, futbol adına bir cinayetin yaşandığının da itirafı. ama…

    futbol, sadece futbol olsaydı, machiavelli’nin italya’sı da bunu böyle oynardı. ancak, futbol sadece futbol olmadığı için, şikenin bütün çirkinliklerine bulaşmış italya futbolu ve bu maçta italya’yı temsil eden o futbolu kirleten kulüplerin oyuncuları, materazzi’nin şahsında, bir kez daha “ o görkemli” yüzlerini gösterdiler. sıkıntı duyan futbolcuların hiç biri çıkıp, materazzi’ye “yahu bu adama ne yaptın da bu kadar sakin bir adam senin göğsüne kafa attı?” sorusunu soramadı! zira, hepsi, böyle bir provokasyonun yapılacağını biliyordu, tek görevli materazzi değil’di. öyle olduğu için de sevinçleri ve coşkuları buruk kaldı! (yoksa bana mı öyle geldi?).

    fransa’da göçmenlere, onur ve gurur veren kendisi “mütevazi” bir futbol emekçisi olan zizu’yu futbol sahasından böyle “silen” materazzi, futbol tarihine, benim nezdimde en utanç verici bir kişilik olarak kaydedilmiştir. bir futbol emekçisinin, zizu’nun yıllara sığmış emeğini çaldığı için, hiç de hak etmediği bir trajik son ile futbolu bırakmak ile karşı karşıya bıraktırdığı için. bir de utanmazca, bu yaptığından dolayı italya’da kahraman ilan edileceği için. il principe’in yazarı machiavelli’nin materazzi soytarısı için ne “söylediği” bellidir. ancak, machiavelli’ye verso bir yapıt sunan gramsci’nin zizu’ya, “modern prens,üzülme, sen futbol emekçilerinin bir onurlu temsilcisi olarak başımızın tacısın” dediği de bellidir ve bu da başka bir tesellidir. yine, eski, otonomcu günlerin asi çocuğu a. negri’nin, zizu için “işçilerin takımı milan’da oynamanı ne çok isterdim, marseille’in asi çocuğu” serzenişini duyar gibiyim. siz, zizu’nun tuttuğunuz ya da az çok gönül verdiğiniz bir takımda yarın oynamasını ister miydiniz? yanıt evetse bu “organizasyonun” kahramanı, sanırım, sizin için de bellidir.

    dipnotlar

    1- eskiden türkiye solunun benim şahit olduğum kısmı, futbolu bir eğitim çalışması “ve hatta” örgütlenme fırsatı olarak değerlendirirdi. örnek olsun, biz 1979-1980 yıllarında adana’da, “tozdan topraktan” bir “futbol” sahasının kıyısına oturup, topluca dergi okur, kitap okur, tartışırdık. “erkete”nin sinyali ile birlikte tehlikeyi savuşturmak için o toprak sahaya dalar, “iki top çevirirdik”. “tehlike” geçince, yeniden “eğitim ve örgütlenme” çalışmasına devam ederdik.

    2- ne machiavelli’de ne de gramsci’de tırnak işareti içinde verilen düşünceler vardır. ancak, metinde de belirtildiği gibi her iki düşünürün yazdıklarından bugünkü futbolu zizu’nun yaşadıkları üzerinden tartışmak için “metin bozmasına” başvurulmuştur. yani, onların o döneme ilişkin yaptıkları bazı değerlendirmeler, bugünün futbolunda yaşanılana “uyarlanmıştır”. machiavelli, hükümdar (il principe), sosyal yayınlar, 1985. a. gramsci, modern prens, birey ve toplum yayıncılık, 1984.

    yazar: yüksel akkaya
  • 34
    zinedine zidane, gerçek adı yezid zeynüddin bin ismail zidane olan, cezayir asıllı fransız futbolcu. 1972 yılında marsilya'da doğdu. futbol hayatına cannes kulübünde başlayan zidane ordan bordeaux'a transfer oldu. bordeaux'ta başarılı futboluyla dikkat çeken zizou 1996 yılında 3 milyon £ karşılığında juventus'a transfer oldu.

    juventus'taki başarılı futbolunu milli takıma da yansıtan zidane fransa'nın fifa dünya kupası'nı kazanmasında büyük pay sahibiydi. finalde attığı 2 kafa golü kupaya fransa'ya getirdi. o yıl fifa tarafından dünya'nın en iyi futbolcusu ödülüne layık görülen zidane 2000 yılında ülkesinin avrupa şampiyonluğu'na uzanmasında gene büyük rol oynadı. bu başarılarından dolayı 2.kez dünya'nın en iyi futbolcusu seçildi. 2001 yılında juventus'tan 81 milyon $ karşılığında real madrid'e transfer oldu. ilk gittiği sezonda takımı real madrid ile şampiyonlar ligi kupasını kazandı. finalde bayer leverkusen'e attığı güzel gol uefa'nın sitesinde jenerik oldu. 2002/2003 senesinde real madrid'le ispanya ligi şampiyonluğu yaşayan zizou, aynı yıl fifa tarafından 3.kez dünya'da yılın futbolcusu ünvanını kazandı. fransa milli futbol takımı'nın 2004 avrupa şampiyonası'ndaki kötü sonuçları ardından milli takıma veda etti. ama, fransa'nın kendisine ihtiyacı olduğunu anlayınca geri döndü. zidane real madrid'le 7 mayıs'ta villareal karşısında son kez sahaya çıktı. kulüp takımları kariyerine son verdiğini, profesyonel futbol yaşantısına da 2006 fifa dünya kupası sonrasında noktayı koyacağını açıkladı.

    2006 fifa dünya kupası'nda da otoritelere göre yükselen bir grafik çizip başarılı olan zidane, final maçında marco materazzi'ye kafa atarak kırmızı kartla oyundan atıldı ve dünya kupasından önce aldığı karar gereği kariyerine son noktayı koydu.

    kazandığı başarılar

    fifa dünya kupası
    şampiyonluk: 1998
    katıldıkları: 1998, 2002, 2006

    avrupa futbol şampiyonası
    şampiyonluk: 2000
    katıldıkları: 1996, 2000, 2004

    juventus ile:

    uefa süper kupa: 1996
    kıtalararası kupa: 1996
    serie a şampiyonluğu: 1996/1997, 1997/1998
    italya süper kupası: 1997

    real madrid ile:

    uefa şampiyonlar ligi: 2001/2002
    kıtalararası kupa: 2002
    la liga şampiyonluğu: 2002/2003
    uefa süper kupa: 2002
    ispanya süper kupası: 2001, 2003

    kişisel başarılar:

    fifa dünya'da yılın futbolcusu ödülü: 1998, 2000, 2003
    avrupa'da yılın futbolcusu (ballon d'or): 1998
    altın top: 2006 dünya'nın en iyi oyuncularından biridir veya en iyisidir. zekası ve fizik düzeyi en üst düzeydedir.bunu dünya kupası'nda da gördük. umuyoruz ki ülkemizden de zidane değil zidane'lar çıkar.

    http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/zinedine_zidane
  • 35
    2001 yılında monte carlo'da düzenlenen bir galada dönemin real madrid başkanı florentino perez ile karşılaşan zinedine zidane,başkan perez'e selam vererek yerine oturur..ardından florentino perez eline aldığı bir peçeteye aynen şu teklifi yazar "real madrid adına oynamak ister misin?"

    peçete zidane'ın eline ulaştırıldıktan sonra göz göze gelirler ve zidane'ın cevabı tek kelimedir "evet"
App Store'dan indirin Google Play'den alın