422
biraz uzun bir yazı olacak. son 20 yılı ele alacağım. bu konu bugünün konusu değil çünkü.
öncelikle, yusuf demir’in yerli statüsünde oynaması konusunda girişimlerimizi anlıyorum ama rakip takım böyle bir şey yapsa, çok sinirlenirdim açıkçası.
zamanında fenerbahçe bu gibi şeylerle çok uğraştı. yabancı serbestliği istedi 2000’lerin ortalarından itibaren çünkü fenerbahçe diğer takımlara göre çok güçlüydü. stadyum olayını bitirmiş, paralı başkan, destek veren taraftar, dolu tribünler falan baya gaza gelmişlerdi. çok iyi kadroları vardı ama yerli oyuncu kıtlığı sebebiyle istedikleri takım kurgusunu yapamıyorlardı. bu yüzden de habire federasyonu darlıyorlardı. hatta mehmet aurelio, wederson gibi oyuncuları türk yaptılar. kimse de hop hemşerim demedi. yabancı serbestliğine izin verilmedi ama yabancı oyuncuların türk yapılmasına kimse ses çıkarmadı. sahi mehmet aurelio, wederson, tita (jaba da olabilir tam hatırlamıyorum) gibi oyuncular neden yerli sayıldı? hatta gittik aurelio’yu milli takımda oynattık. adam sadece birkaç yıldır türkiye’deydi ve alelade bir brezilyalı oyuncuydu. sırf brezilya milli takımında oynamadı diye, o bölgede bir adam eksik diye herifi getirttik oynattık. halı saha maçı oynayanlar bilirler, kiralık kaleciler vardır. kimse kaleye geçmediği için kaleye geçip oynarlar maç boyu. halı saha parasını verirsin, kendisine de üç beş atarsın, gayet win win bir durum olur. aurelio’nun durumunu ona benzetiyorum ben. bi ara bizim lincoln için de türk milli takımında oynatma mevzusu geçti, hatırlayanlar olacaktır. yani bu çok kolaydı bu mevzu.
galatasaray ve beşiktaş başta olmak üzere, diğer takımlar da destek vermedi dediğim gibi yabancı serbestliğine. fenerbahçe de işte yukarıda bahsettiğim dolambaçlı yollardan giderek kuralı delmeye çalıştı. bu böyle 2010’lara kadar sürdü.
şike davası baş gösterip, fener çaptan düşünce ve galatasaray tekrar altın yıllarına yakın bir dönem yaşayınca, bu kez ünal aysal yönetimindeki galatasaray diretmeye başladı yabancı serbestliğine. aslında temel mantık barizdi. yerli oyuncular hem nitelik bakımından o kadar iyi değil, hem de gereksiz pahalı. mehmet topuz, ismail köybaşı, tarık çamdal vs. hikayelerini biliyorsunuz zaten. bir tane yerli oyuncu kafasına kaldırsa, hop 3 büyük takım hemen ensesinde. avrupa’da oynama hak getire tabi. burda 2-3 milyon euro yıllık ücret almak varken kim takar 500bin euroyla avrupa’da oynamayı. oyuncular da tembel zaten. eskişehirspor, bursaspor, eski gaziantep falan zengin oldular böyle. şu an hiçbiri piyasada yok artık. bir tek gençlerbirliği işte asansör görevi görüyor ki gençlerbirliği dediğimiz takım önceden çok kuvvetli, asla düşmez denilen takımlardan biriydi.
dediğim gibi 2010’ların başlangıcından itibaren dümeni alan galatasaray yabancı serbestliği için diretti ama bu kez de diğer takımlar istemiyordu. yalnız şöyle bir durum vardı, diğer takımlar da bu yerli oyuncu enflasyonundan nasibini alıyorlardı. yani bir deliği kapamak için iki üç delik açmaya çalışmak mantıksız bir hamleydi.
imparator, milli takımın başına geçince kimsenin beklemediği bir anda bunu yürürlüğe koydu. amaç belliydi, hem avrupa’da oynayacak yerli futbolcularımızı çoğaltacaktık, hem yüksek ücretlerden takımlar nasiplerini almayacaktı, hem de yabancı transferleriyle birlikte takımların oyun gücü artacaktı. zamanın çok ötesinde bir teknik adam olan imparator, bu kuralın teorik olarak kendisine zarar verme ihtimaline bile aldırmadan bu kuralı yürürlüğe koydu. yerli oyuncu forma şansı bulamaz dendi, tam tersi oldu, avrupa’ya bir ton oyuncu gitti. milli takım zarar görür dendi, şampiyonaya gittik, büyüklerle küçüklerin arasındaki makas açılır dendi, tam tersi oldu. anadolu kulüpleri düşük bütçelerle aldıkları yabancılarla birlikte makası iyice kapattılar. mesela bu hafta konya ile oynuyoruz. 500 kere yenmişizdir konya’yı. maç evimizde ama acaba gözüyle bakıyoruz. ligdeki her takıma temkinli yaklaşıyoruz. büyük takımlar olarak bizim seviyelerimiz çok yükselmedi ama anadolu kulüpleri baya baya sistem kurdu. 90’ları hatırlayanlar bilirler, anadolu kulüpleri istanbul’a deplasmana çıktığında 11 kişi savunma yapar, diğer kaleye 2-3 kere anca gelirdi. genelde de 4-0, 5-0 falan yenilirdi. şu an biz mesela farklı galibiyetlerimizi 2020-2021 sezonunda aldık. uzun zamandır üç farkla bile galip gelemiyoruz. diğer takımlar da öyle. bu konu ayrı bi konu gerçi.
yukarıda bahsettiğim gibi, imparator’un bize emaneti olan kural, eksiklikleri olmasına rağmen gayet iyi bir kuraldı. update yapılarak devam ettirileceğine, saçma sapan oynandı ve bugünlere geldik. yani ben anlamıyorum, öyle ya da böyle verim alınan, diğer kulüplerin, yayıncı kuruluşun, taraftarın, spor yazarlarının, teknik adamların çoğunun memnun olduğu kuralı hangi hakla değiştirirsin? kimse kuralın değişmesini istemezken, bu kadar büyük bir kamuoyundan daha büyük kim var ki bunu değiştirmeye gücü yetti? burda artık denilecek bir söz yok. girmek istemiyorum şu siyasi mevzulara.
sonuç olarak bugün, kimsenin beğenmediği, tam olarak neye hizmet verdiği belli olmayan bir kuralla karşı karşıyayız. şu an hemen hemen tüm takımlar artık bunun değişmesini istiyor ki bana göre de doğru olan o. ben aldığım yabancı oyuncuyu niye yedekte bırakayım kardeşim? ha alacağın yabancı oyunculara kıstaslar getir, milli takımda oynama zorunluluğu koy, kaliteyi arttırmayı hedefle falan amenna. hiç itirazım olmaz. ona göre bulup getirsinler. hatta yaş sınırı getir, ona da itirazım yok ama yedek kulübesine mahkum ettirme, tribüne çıkartma adamı. yazık yani. gelecek sezondan itibaren, kalıcı olarak değiştirilmeli bu kural. bu köhne kuralın hiçbir artısı olmadı ne takımlara ne de milli takıma.
yusuf konusuna gelmeden yukarıdaki hususlar bahsedilmeliydi. bana göre yusuf yabancı sayılmalı. biz de peşini bırakmalıyız ama bir şartla; dediğim gibi yabancı serbestliği tanınması şartıyla. yusuf, milli takım tercihini yaptı. birilerinin ihmali var ya da yok ama geçmişte kaldı artık. bir tane adamı oynatacağız diye asıl mevzuyu kaçırıyoruz bence. 14+14 kuralı geri geldiğinde zaten yusuf’un statüsünün bir önemi yok. isterse uganda uyruklu sayılsın. hem yusuf’a da yazık. çocuk gelir gelmez binbir tartışmanın içerisinde buldu kendini. umarım medyayı falan takip etmiyordur diyeceğim de çok zor. illa etkilenir. yani bu konuyu yusuf üzerinden değil de genel bir sorun olarak gündeme getirmeliyiz. bu konu yusuf’luk bir konu değil. yönetim kurulumuzun bunu anlaması gerek. umarım kalıcı bir çözüm bulunur. aksi halde 80’lerdeki futbol iklimine geri döneriz bu borçlarla. mertens, icardi falan son yıldızlar olur gelen. biz başka şeylere odaklanırken, tren kaçıyor haberimiz yok.