https://www.youtube.com/watch?v=Ymp3f19dCLY ne ilk ne son.
ne açık defans, ne kapalı defans.
yunus nerede ne yapması gerektiğini öğrendikçe daha da durdurulamaz olacak.
kısa mesafede içe dışa çalım atabilen bir oyuncu yunus.
kapanan bir defansı da delebilecek kısa mesafede hızlanabilme özelliğine de sahip.
sadece sıfır inmesi gerektiğinde sıfıra inmesi yeterli, ki iki kanatta da bunu yapabiliyor.
merkezde al ver yapacak adam varsa, oraya da girebilir.
yunus'un en büyük problemi, bazen çok fazla kalabalık içine girip ve yardım alamıyordu. yardım almaya başladığı anda (çok kişi ceza sahasına gidildiğinde) yunus'un etkili olmama şansı yok.
tek bir sıkıntısı kaldı. o da şut isabet oranı ve özgüveni. adana demir'deyken, tekte topa vurabiliyordu, ve tahmin edilemezlik ile golleri buluyordu. (bize attığı gollere bakabilirsiniz.) eğer taraftar homurdanmayı bırakırsa, azıcık özgüvenle aynısını bizde de yapabilir. zamanla şut kalitesini artırdıkça, çok daha sık gol bulacak, daha tahmin edilemez olacaktır.
adana demir'deki yunus, osimhen'e çıkardığı pozisyonda asla osimhen'e çıkarmazdı. gider şutunu atardı. hoş böyle yaptığında kötü mü oldu, hayır. ama parıldadığın maçta bile güvensizlik yaşama yunus.
saint maximin denen şebeğe hasta olan taraftar, yunus'un tercih hatalarında homurdanıyor ya, delirmemek elde değil. buna da marka hastalığı diyoruz, başka bir şey değil.
rakipte maximin görsem, 'salın bunu takılsın' derim. yeter ki faul yapma, açısını kapat bekle. tahta ayaklı, ıq'su yerlerde bir futbolcu.