sneijder’in gölgesinde ezilmiş 10 numaramız. kendisinden yeni bir sneijder olması beklenmiştir, bir numaralı günah keçisidir, daha sahaya çıkmadan linç yemiştir, kıymeti bilinmeyendir, her maç ahlak bekçileri tarafından karakteri sorgulanandır, performansından çok karakteri tartışılandır, futbolun takım oyunu olduğu unutulup her kötü sonuç kendisine faturalanandır, üzerinde görülmek istenen görülendir, performansına göre başlığına girip entry giren yazar sayısı bir elin parmağını geçmeyendir.
öyle harika, ahım şahım, dört dörtlük bir oyuncu da değildir. artıları eksileri illa ki vardır. artıları eksilerinden de daha fazladır ama gelin görün ki benim hazmedemediğim bir şey var, o da bu adamın futboldan anlamadığının, yeteneksiz, kalas olduğunun söylenmesi! ne kariyeri varmış, ne başarısı varmış diye ahkam kesilmesi!
gelin bir kariyerine bakalım önce.
-montpellier 4 sezon 144 maç 29 gol
-dynamo kiev 2,5 sezon 87 maç 10 gol 1 asist
-schalke yarım sezon 17 maç 2 gol 1 asist
-nice 1 sezon 36 maç 3 gol 6 asist asist
kupalar:
-1 fransa ligue 1
-2 ukrayna premier league
-2 ukrayna kupası kazanmış, sıfır başarı sıfır kariyer gerçekten.
şimdi, skora katkısına bakarsak zaten bir sneijder etkisi beklemek en başından hayalcilik olacaktır . belki bir sneijder olmasa da vatandaşı(bkz:
hakim ziyech)seviyesine çıkabilirdi ama kariyer planlamasından mı kaynaklı diyelim, çalışmadı mı diyelim, oynatıldığı pozisyon ve üstlendiği rollerden ötürü mü diyelim montpellier yıllarındaki performansından bir hayli uzaklaşmıştır. bu performanstan uzaklaşmasının sebebiyse kariyerinin ilk zamanlarında kaleye daha yakın oynuyordu, 10 numara pozisyonunda bildiğimiz forvet arkasıydı. zamanla 8 numara pozisyonunda daha fazla değerlendirilmeye başlandı ve ister istemez haliyle skora katkısı azaldı; ama skora katkısının azalması takıma faydası yok anlamına gelmiyor(biraz düşünürseniz aklınıza birçok isim gelecektir).
8 numara bir belhanda sahada ne iş yapar, yapıyor ona bakalım biraz da. takımın ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişlerinde istasyon görevi yapıyor, taktiğimiz çerçevesinde oyunu kanatlara açıyor, top dağıtıyor, pas trafiğine giriyor, önde pres yapıyor, takım savunmasına katkıda bulunuyor, yeri geliyor sorumluluk alıp dikine oynuyor, ciddi pozisyonların hazırlayıcısı olabiliyor(bunu tehlikeli ataktan önceki 58.pası atıyor demiyorum. bkz: 3 ekim 2018 porto galatasaray maçı kafadan iki tane pozisyon akla geliyor. birincisi nagatomo’yla yararlanamadığımız fırsatta rakibin üstüne hareketlenip garry’i kaçırıyor sonrası malumunuz, diğeri de ikinci yarıda tek topta yine garry’i çizgiye kaçırıyor ama yine yararlanamıyoruz. şu pasları sneijder atınca vaoooov oyuncu be vizyon be kalite be diye yeri göğü inletiyorsanız çifte standart yapmayınız lütfen. bir diğer maçta 6 ekim 2018 antalyaspor galatasaray maçıdır. burda da bahsettiğim istasyon görevini fazlasıyla üstlenmiştir ve kafadan iki gol pası vermesine rağmen skora ulaşamadık. biri ikinci yarı ndiaye’ye verdiği pas diğeri de ilk yarı çizgiye inip ceza alanına çıkardığı ama yararlanamadığımız pozisyon). yukarda da bahsettiğim gibi demiyorum ki bu adam harika, hiçbir kusuru yok. zaman zaman saha içinde sinirlerine hakim olamıyor, gereksiz kartlar görebiliyor, laf dalaşına girebiliyor, önemli maçlarda takımını eksik bırakabiliyor ama bu onu futbol katili, kalitesiz, leş, çöp, bidon bir oyuncu yapmıyor. işte sıkıntı da burada zaten; hemen karakterinden dem vurulmaya başlanıyor ve skor yapmayan, asist yapmayan adam çöp muamelesi görüyor. oyunun takım oyunu olduğu unutuluyor.
artık toplamak gerekirse siz bu adamdan sneijder etkisi beklerseniz daha çok beklersiniz. bu adamı böyle kabullenin artık. siz her maç sonu buraya gelip bu adam iyi de oynasa kötü de oynasa nefretinizi, kininizi kusunca bir şey değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek.
edit: imla