resim
Yekta Kurtuluş
Takım:-
Mevki:Merkez Orta Saha
Yaş:39
Boy:1.75
Uyruk:Türkiye
  • 1103
    24 kasım 2012 elazığspor galatasaray maçı sonrasi sozlukte haliylen felipe melo, fatih hocanin kufuru ve emre colak konusuldu bolca. ben de bu konuda entryler girdim haylice. sonra tam yatacaktim, lan dedim ya yekta meraklanip sozluge girerse, cok iyi oynadigi, galatasaray formasi ile ilk golunu attigi ve kazandigimiz bir macin ardindan kendi adini gormek istemez mi dedim sozlukte ve bu entryi yazdim.

    afferin yekta, afferin kocum. senin gibi akilli, oyunu ileriye tasiyan, surekli dikine oynayan, yetenekli, caliskan, daha da onemlisi efendi bir adam hep lazim bu takima. senin gibi adamlara cok yakisiyor bu arma.

    jubileni galatasarayda yapman dilegiyle. yuruyedur.
  • 1110
    28 şubat 2010 galatasaray kasımpaşaspor maçında attığı golden sonra sevinmemiştir. sevinmemiş diyorum ama öyle böyle sevinmemiş, hatta tersine üzülmüştür ve yüzünden okunmaktadır bu hali net bir şekilde. sadece yüzüğünü öpüyor o kadar, suratı oldukça asık... mesut özil'in türkiye'ye gol attığındaki gibi bir "sevincini içine atmak" değil bu, üzülmek... gabriel batistuta'nın roma forması ile fiorentina'ya gol atması daha doğru bir örnek olacaktır.

    maçtan sonraki röportajını canlı izlemiştim, daha dün gibi hatırlıyorum. ciddi bir şekilde maçın kritiğini yaparken "bu taraftarın... (duraksıyor ve cümlesine tekrardan başlıyor) bu muhteşem taraftarın önünde oynamak..." derken o ciddi duruşunu daha fazla koruyamamış, nasıl da sırıtmış, mutlu olmuştu... belli ki "bu taraftarın" deyip geçmek istememiş, fırsat bulmuşken bir de küçük iltifat yerleştirmek istemişti hazır kameralar karşısına geçmişken...

    elbette bir galatasaraylı olarak en büyük hayali galatasaray'da oynamaktır ama acaba gerçekten şans vermiş miydi kendisine o dönemin 25 yaşındaki yekta'sı? bundan tamamen bağımsız olarak, galatasaray'a gol atmış kim bilir kaç tane galatasaraylıdan biraz daha farklı olarak saygısını kusur etmemiş, profesyonelce işini yapmıştı en güzel şekilde ki hepimizin de sevgisini kazanmıştı.

    izmirli yekta kardeşimiz bu olaydan bir sene sonra gitti bize transfer oldu... rüya gibidir onun için eminim ama kolay değil işte büyük takımda oynamak, kendini kanıtlamak, haliyle bu süreç de bir yılını daha aldı.

    şimdi 27 yaşında yekta, yeteneğini ve galatasaray sevgisini hepimize kanıtladı, tek bir şey eksik kalmıştı, o da oldu...

    24 kasım 2012 elazığspor galatasaray maçında aşık olduğu renkler altındaki ilk golünü attı, ne de güzel sevindi, "geç bile kaldın" der gibi sitem edercesine ama bir o kadar da tatmin olmuş, hırslı ve mağrur... rüyalarını süsleyen bir şeyi daha sonunda gerçekleştirmişti belki de... duygularını uçlarda yaşayan ama dışarı makul derecede yansıtan insanları severim. bu gol deplasmanda geldi tabi, hani bu bakımdan elbette yarattığı duygular bir nebze daha düşüktür lakin bu adamın önemli bir maçımızın önemli bir anında kendi sahamızda daha güzel bir gol atmasını gerçekten çok istiyorum, her şeyden önce kendisi için...

    bence hak ediyor.

    yekta gibi yetenekli ve yürekten galatasaraylı gençlerimizi daha detaylı bir şekilde tespit edip kulübümüze kazandırmalıyız. en başta sözünü ettiğim maçta bize sinyali kendisinin verdiğini düşünüyorum.

    http://4.bp.blogspot.com/..._YektaKurtulus01.jpg

    http://sphotos-a.xx.fbcdn.net/...636_1443735260_n.jpg

    http://cdn.sporx.com/img/3/2012/42343234962287.jpg
  • 1118
    mental olarak zayıf bir oyuncu nasıl mi anladım; arkadaşım bunca senelik galatasaray taraftarısın hala işlerin nasıl yürüdüğünü görmedin mi anlayamadın mı? gol attıktan sonra dans etsene, twitterde her yazılan övgüyü rt etsene, 3 maç oynayıp 5 maç yatsana, deplasmanlara gitmesene ne uğraşıyorsun profesyonellikle falan. boşuna dememişler seven *ikilir *iken sevilir diye bizim takıma taraftarı *iken oyuncu lazım böyle 90 dakika boyunca bir hareket yapıp taraftarın gözünü boyayacak adam lazım yekta kurtuluş, hamit altıntop çok bu takıma. yekta ne zaman oynasa takımın pas trafik hızı iki kat artıyor, selçuk asistler goller atmaya başlıyor. sonra melo geliyor herşeyi geçtim selçuk'un oyununa sıçıyor bir penaltı kurtarıyor gündeme oturuyor ertesi hafta ilk onbirde. yekta sırf sen kötü oynasanda iyi oynasanda gayretinle karakterinle formayı hakettiğin için melo'nun pfdk'dan çok ceza almasını istiyorum hem belki oda akıllanır. hayır bide melo paşa oynayacak diye elmander yedek kalıyor.
  • 1121
    --- alıntı ---

    aylık yayınlanan galatasaray dergisi'nden atahan altınordu’ya röportaj veren yekta kurtuluş, şunları söyledi:

    * ilk geldiğinde şunu söylemiştin, “bu sezon mümkün olduğunca üst sıralar, önümüzdeki sezon şampiyonluk, sonra avrupa…” hepsi tek tek gerçekleşiyor. şimdi?

    şimdi, en son söylediğim, avrupa’da başarı! tabii ki ligde yine şampiyonluk, galatasaray her dönem şampiyonluğa oynamak zorunda olan bir takım, ikinci olduğunda başarılı görülmüyor haklı olarak. avrupa’da da, tabii ki şampiyonlar ligi’ni kastediyorum, gidebildiğimiz yere kadar gitmek. final oynamak en büyük isteğimiz. istemeden olmaz.

    * galatasaray’a transfer olduğunda takımın başında hagi vardı. nasıl bir şeydi hagi ile çalışmak? futbolcu, teknik adam ve insan olarak ne ifade ediyor hagi senin için?

    öncesinde şunu söyleyeyim, benim o transfer döneminde galatasaray’la adım çok fazla anılmadı. belki de en son galatasaray adı geçti. karar verme sürecinde o kadar beklememin sebebi de buydu aslında. teklif geldi, benim hiç haberim olmadan iş bitti zaten. menajerim benim galatasaraylı olduğumu bildiği için hiç konuşmadan tamam demiş. kasımpaşa kampından ayrılıp buraya geldim, 20 ocak günü akşam 9 sularıydı. ilk görüşmemi adnan sezgin’le yaptım, imzalar atıldı, hagi ile ertesi gün tanıştım. hagi tabii çocukluğumun en önemli figürlerinden biriydi. benim için çok heyecan verici bir olaydı onunla tanışmak. futbolculuğu dönemini tartışabilecek bir adam tanımıyorum zaten, hâlâ türkiye’ye gelmiş en büyük yabancıdır. antrenörlüğüne döneminde ise şanssızlık hakimdi. olmayacak maçları kaybettik. en ufak şanssızlık, dönüp kalemizde gol oluyordu. ters gidebilecek her şey ters gitti o dönem. diğer yandan bütün futbolcularıyla birebir ilgileniyordu, insan ilişkileri çok kuvvetliydi ama talihsiz bir döneme denk geldi işte.

    * 2009-10’un sonlarına doğru kasımpaşa'da skor etkin çok arttı. 4 maç üst üste gol attın, birçok asist yaptın. kaptanlığa kadar da yükseldin. kaptanlığın bir hikâyesi var mı?

    bilmiyorum, bana kaptanlığı uygun gördüler, ben de itiraz etmedim. deplasmandaki gençlerbirliği maçında ilk kez taktım kaptanlık pazubandını, üçüncü yılımdı. hatta o sezon ilk gol attığım maçtı, sonra o bahsi geçen dört maçlık gol serisi geldi zaten. formda olduğum bir dönemdi, kritik maçlarda iyi performans gösterdim, ali sami yen’de galatasaray’a da golüm vardı.

    * o golü attığında ne hissettin? galatasaray taraftarının dikkatini çektiğin ilk maç oydu diyebiliriz herhâlde, sevinmemiştin?

    çok değişik bir durumdu, şampiyonluğa oynayan bir takım, çocukluğumdan beri hayallerini kurduğum takım, belki şampiyonluktan edecek benim attığım gol… ama profesyonellik gereği onu yapmak zorundaydım. golü attım ama içimden hiç sevinmek gelmedi, öyle bir görüntü çıktı ortaya. düşünmeden olmuş bir şey.
    “çocukluğumdan beri bu formayı giymek için futbol oynuyorum” dedin. daha önce de söylemiştin. çok büyük bir söz bu…
    gerçek bu. ama benim asıl büyük lafım, “o formayı giymeden ölmem” demiştim. bunu da izmirspor dergisi’ne verdiğim röportajda söylemiştim, 8-9 yaşındaydım. o dergi hâlâ babamda durur, fotoğraflarıyla birlikte. arkadaşlarım da hep dalga geçerlerdi benimle, galatasaray forması getirip “al hadi giy de öl” derlerdi ama bana nasip oldu sonunda o formayı giymek.

    * çocukken en sevdiğin futbolcular?

    prekazi! ve, saçlarımın arkası da prekazi gibiydi benim. hep de onun formasını giyerdim, mahallede de öyle seslenirlerdi bana. stadımızda plaket aldığı zaman tanışma fırsatı da buldum ve çok mutlu oldum. benim ilk çocukluk kahramanımdı.

    * biraz da taraftar yönüne daha yakından bakalım. örneğin bir fotoğraf dolaşıyor, fotomontaj mı gerçek mi belli değil. ilk gittiğin maç, unutamadığın ali sami yen anıları. ne söylemek istersin?

    ali sami yen’de gittiğim ilk maç, ümit karan’ın iki gol attığı fenerbahçe maçı, 8 mart. ama izmir’e her geldiğinde galatasaray, ben de oradaydım, her maçta vardım. ali sami yen’deki anılarım çok fazla. bilkentli aslanlar ile gidiyordum maçlara; kuzenim uraz batur ile birlikte, mehmet güleli ile.

    * tribünden gelen bir başka oyuncumuz hakan şükür’ün bir röportajını hatırlıyorum. çok hoş bir sözü vardı. “tribündeyken futbolcuları çağırdığımızda hep bizim tam önümüze kadar gelmelerini isterdim. o yüzden bütün futbolculuğum boyunca her çağrıldığımda reklam panolarının arkasına kadar gidip tribünleri selamladım” demişti. senin futbolculuğun da, taraftarlığından bir iz taşıyor mu içinde?

    mutlaka etkisi var. gücümün bittiği yerde, tuttuğum takımın formasıyla mücadele ettiğimi hissederek koşuyorum. tribündeki hâlimi getiriyorum gözümün önüne. çünkü onu hep yaşamıştım tribündeyken, “ben o formayı giysem çok koşarım, şöyle mücadele ederim, böyle savaşırım” gibisinden ama tabii belirli bir göreviniz var saha içerisinde, ne kadar çok koşmak isteseniz de durmanız gereken bir yer var, bazen durmak takıma fayda sağlıyor… o yüzden deli danalar gibi bilinçsizce koşmaktansa yerine göre aklımı koşturmam gerekiyor. bunun dışında, deminki hikâye çok tanıdık geldi, zira aynısı benim için de geçerli diyebilirim. ben de tribündeyken futbolcular en yakına kadar gelsin isterdim ve şimdi de gitmeye çalışıyorum. sadece bu değil, her fotoğraf çektirmek isteyeni, imza isteyeni kırmadan, geri çevirmeden değerlendirmeye çalışıyoruz. bu istisnasız bütün arkadaşlarım için geçerli.

    --- alıntı ---

    http://tr.eurosport.com/...o3512207/story.shtml
  • 1123
    5 aralık 2012 sporting braga galatasaray maçında sahaya ilk onbir içerisinde çıkacağını düşündüğüm aslanımız. nedense içimde garip bir huzur ve güven oluşturuyor kendisi bu gece. resmi sitedeki basın toplantısı ve antrenman fotoğraflarına bakınca yarın çok iyi oynayacağı izlenimi uyandırdı bende. alakasız biliyorum ama kendisine karşı garip bir duygu var şu an içimde. sanki bu maç yekta'nın formayı melo'dan tamamen teslim alacağı maç gibi hissediyorum. hayırlısı bakalım...
App Store'dan indirin Google Play'den alın