resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 6652
    gezi'ye diğer kulüp başkanları gibi susmayıp, tırsmadan, korkmadan destek vermesi ve "gezi parkı olayları türk vatandaşı olarak hepimizi etkiledi. türk vatandaşı olarak gönülden destek veriyoruz" şeklinde yaptığı açıklama bile vizyonunu, kalitesini ve dik duruşunu ortaya koymaya yeten büyük başkandır.

    kadı kızında da kusur bulunur ama artıları ve yaptıkları ortadadır. projelerini uygulamaya geçirmesine kimler engel oldu malumdur.

    bir kişi hakkında kesin hüküm vermeden önce yapılması gerekenlerin başında o kişiyi kimlerin sevmediğine, istemediğine bakmak gelir. alex'le birlikte aziz'i huzuruna fenerbahçe formasıyla kabul eden dönemin başbakanının randevu vermediği tek başkan ünal aysal'dır.

    yüzyılın şikesine karşı dik duran ve esip gürleyen yine ünal başkandır.

    aslolanın sözde galatasaray özde ise güç ve para olduğunu kanıtlayan, sırf dönemin başbakanı talimat verdiği için, şampiyonluğa giden galatasaray'ı yarı yolda bırakıp tüpçü ile aynı safta yer alan terim'i, yapılması gerekeni yapıp gönderen yine ünal aysal'dır.

    kazandırdığı sportif başarıları, yaptığı dünya yıldızı transferlerini zaten herkes biliyor benim bir kez daha yazmama gerek yok. çok kısa bir zaman içinde başkalarının hayallerinin bittiği yerde gerçekleri başlatan ve yaşatan başkan yine ünal aysal'dır

    özetle; büyük başkan ünal aysal'ı sevmeyenler, akp'liler, şikeci kuşlar, adamın adamı olanlar yani tericimler ile içimizdeki kuşlardır.
  • 6653
    rüzgara karşı yelken açtık diyerek bir çırpıda şike düzenini, federasyonların oyunlarını, terim'in kaçışını, iktidarın engellemelerini özetlemiştir.

    her koldan bin türlü şekilde kendisiyle ve galatasaray ile uğraşılırken bayan ve erkek şubelerinde kümede kalmaya oynayan basketbol takımlarından avrupa şampiyonu takımlara, futbolda 8.likten şampiyonlar liginde çeyrek final oynayan takımlara dönüşümü başarmıştır.

    ve bunları yaparken de bir kez olsun bile güç sahiplerinin karşısında eğilmemiş, ne galatasaray'ın ne de galatasaraylı'nın yüzünü yere düşürmemiştir.
    kendisi ile ve galatasaray ile uğraşanlarla elinden geldiğince mücadele ederken, o gücü ve yüreği olmayanlar kendisinden sadece 3 ay sonra koskoca galatasaray takımını maçtan 3-4 saat önce apar topar el-etek öpmeye götürmüşlerdir.

    galatasarayımızın başkan gibi başkanlarından, adam gibi adamlarındandır. inşallah bir gün tekrar başkanımız olur, yarım kalan hesaplarını tamamlar.
  • 6654
    ibra edildikten sonra bir jest yapar dediğim. ama yapmadı.
    teşekür konuşması yaparken ne diyebilirdi.
    1- prandelli olayını ben çözeceğim. galatasarayın kasasından para çıkmayacak.
    2- beni en çok ocakta yapılan 9 transfer yüzünden eleştiriyorsunuz. o transferler için ödenen bonservis bedellerini ben vereceğim. hediyem olsun.
    3- taraftar ile basketbol takımları ve koçları arasındaki bağa hayranım. bundan sonra basketbol takımlarına sponsor olacağım. bütün masrafları ben karşılayacağım.
  • 6658
    kendisini sevmiyorum. bunu defalarca soyledim. ancak su adamin ego sebebiyle elestirilmesi o kadar komik geliyor ki. ego icin karsilastirildigi adam terim aq. saka gibi. unal aysal'in egosu duygun yarsuvat tan bile fazla degil. birbirimizi kandirmayalim. adam her elestiriyi dikkate alip cevap veriyor hic degilse. duygun hocanin umurunda degil. ben profesorum dersim vardi. izlemedim duymadim deyip geciyor.
  • 6659
    bir konu hakkında yorum yapmak istiyorum nacizane...

    ünal aysal'ın galatasaray'ın ismini kullandığını, iş hayatında bundan yararlandığını, servetine servet kattığını, ismini ön plana çıkarıp ünlendiğini falan iddia edenler olmuş. hatta abartıp galatasaray üzerinden para kazandığını falan söylemişler...

    el insaf... bu adam 73 yaşında... taş çatlasa 10-15 yıl daha ömrü var. ha daha uzun yaşasa bile "aklı başında" yaşayabileceği sene sayısı sınırlı... bu adamın bir de 1,5 milyar dolar civarında şahsi serveti var...

    bu adama galatasaray'ın bu saatten sonra ne getirisi olabilir birader? daha büyük bir kefen cebi mi yaptıracak kendisine?
    dost gibi görüştüğü bir eski eşi, bir yeni eşi bir de kızı var, az sayıda da akrabası...

    ve hayat hikayesini okursanız görürsünüz ki 0'dan yarattığı bir de kariyeri ve serveti var...
    mantıklı düşünen birisi için galatasaray'ın aysal için sadece bir ideal olduğu görülebilir.

    o ideal için yaptıklarıyla da 3 senede kazandığı çok sayıda başarı olduğu gerçek...
  • 6660
    zlatan ibrahimoviç faal en iyi golcüler arasında şuan ve sözlükte birçok kişiye sorsak gs'de görmek isteyeceğimiz bir numaralı isimdir ve hayran olduğum yegane oyuncuların başında gelmektedir. şimdi desem ki ibrahimoviç yaz transfer sezonunda bize geliyor desem kim inanır? duyan götüyle güler afedersiniz. hah işte ünal aysal varken böyle imkansız diye bakılan olaylar gerçeğe dönüştü, koskoca drogba ve en olgun çağında dünyanın sayılı oyuncularından sneijder bize geldi. ünal aysal vizyondur, özgüvendir, başını öne eğmemektir ;drogba'yı getir bize dediğimizde, bir ay geçmeden drogba'nın floryaya gelip sarı kırmızıyı giymesidir..
  • 6661
    basketbol şirketleşmeli düşüncesinde bir sorun yoktur da, divan kurulundan gerekli yetkiyi veyahut desteği alamadı diye basketbol takımlarının maaşını ödememesi sorundur. hem kadın hem erkek basketbol takımlarının geldiği noktalar ünal aysal yönetiminin bir sonucudur. ayrı şirket olsun veya olmasın onlar galatasaray'ın sporcularıdır ve tabiki ödemeleri yapılmalıdır. ffp cezası gibi olayları da açıklamasını beklerdim divan kurulu konuşmasında ancak tek cümle bile etmedi.

    https://www.youtube.com/watch?v=Eu9B0polR4Y

    klasik türk mantığı işte; enkaz edebiyatı yap sonra gelen başarılardan bahset vs.

    dünkü divan kurulu konuşmasında bunları yapmıştır. geldiğimizde galatasaray dipteydi biz başardık yaptık ettik, duble yollar yaptık vb.

    sonra da divan kurulu bana yetki vermedi, o yüzden bırakma kararı aldım diyor. belki de yaşadığı ilk olumsuzluk da bırakıp gidiyor. çünkü 2013-2014'de ilk defa ünal aysal döneminde galatasaray 2. oldu ffp cezası yedi. divcn kurulu da gayrimenkuller ve projeler için onayı vermeyince sayın aysal bırakma kararı aldığını açıkladı.

    yahu özhan canaydın, adnan polat vb. tribünlerden ne küfürler yedi de yine de bırakmadılar. hatta faruk süren bile ne saçma olaylarla uğraştı yıllarca. demek ki ünal aysal daha hassas, ilk olumsuz durumda sezon ortası saçma sapan bir kadro planlamasıyla başlayan futbol takımını, maddi darboğaza giren basketbol takımlarını bırakarak çekti gitti.

    konuşmasında açıkça bunları söylüyor zaten. görev yaptığı süre boyunca sürekli kullandığı kurumsallık gibi kavramlar da sadece laftan ibarettir. kurumsallık adına atılmış somut bir adım da yoktur. futbolun başına ceo getireyim, basketbol şubelerini şirketleştireyim demekle olmuyor o işler.

    biraz önce söylediğim gibi türk kafası ve kurumsallığı olur olsa olsa ancak bunlar. yani bakkal osman'ın dükkanına apple'ın ceo'sunu ceo olarak getirdiğiniz de kurumsal bir kuruluş olmuyorsunuz. türkiye'de şirketlerin kurumsal görünümlü patron şirketleri olması da bu yüzdendir. gerçekten kurumsal şirket sayısı çok azdır.

    bir başka bahsettiği bağımsız denetim şirketlerine yaptırdığı denetimler ve raporlarına gelirsek de; piyasada big four veya dört büyükler diye geçen kpmg, deloitte, ernst&young ve pwc'dir.

    kpmg ve e&y'a raporlar hazırlatmıştır. iş hayatında olan ve az çok bu işlerden anlayan çoğu kişi bilir. parayı bastıran herkes bu denetim şirketlerine istediği raporu çıkarttırır. bu çok zor bir şey değildir.

    spora dönersek, sonuçta bu düzenin çoğunu kendi bozmuştur. önce mayıs 2013'de yönetimi değiştirip saçmalamıştır sonra futbol takımının işleyen çarkını bozmuştur. muhtemelen gitmeseydi, prandelli'yi de gönderse yerine yine saçma bir tercih yapacaktı. nitekim öyle bir durumda hamza hamzaoğlu'nu alacağına ihtimal vermiyorum.
  • 6662
    28 mart 2015 galatasaray mali genel kurulunda yaptığı konuşmayı izledim. aynayı şimdi tam karşında tutalım ve başkanlıktaki geçirdiği süreyi analiz edelim.

    mali olarak iki şeyden bahsetti ünal aysal. gelir gider farkı polat dönemine göre 7-8 milyon euro arttı ama gelirler yaklaşık iki katına çıktığı için bu farkın gelirlere oranı düştü. bu da büyük bir başarıdır dedi. bu ne demek kabaca açıklarsak iki adamın da 50.000 tl borcu var. birinin aylık geliri 4.000 tl öteki askeri ücretli. aysal diyor ki ben geldiğimde asgari ücretliydik şimdi aylık gelirimiz 4.000 tl. yani artık bu borç gözünüzü o kadar korkutmasın.

    şimdi bu söyledikleri gerçek mi ona bakalım. bizim en büyük 3 gelir kalemimiz yayın hakları, stadyum ve cl gelirleri. ünal aysal bildiğiniz gibi mayıs 2011'de göreve başladı. demek ki arttırdığı gelirlerimizin! bu tarihten sonraki projelerle arttırılmış olması gerekiyor. peki gerçekten öyle mi?
    -2010 yılında düzenlenen yayın hakları ihalesini digitürk rekor bir bedelle aldı ve bu sayede takımlar yayın gelirlerini neredeyse 2-3 kat arttırdı. yani aysal geldiğinde zaten yayın gelirleri henüz artmış durumdaydı.
    -stadyum 2011 ocakta açıldı. buradan gelen loca, vip, kombine ve bilet gelirleri asy'nin kaç katı varın siz hesaplayın. buranın en az 4-5 kat arttığını düşünürsek bu artan gelirler de aysal'a yılbaşı armağanı gibi paketlenmiş olarak sunuldu.
    -diğer bir gelir kalemimiz cl gelirleri. işte bu başarı ve vizyon odaklı bir gelir kalemidir. peki burada ne oldu. rakiplerin şikeden dolayı cl'den yasaklandı, gelirleri düştü, ve sen her sene cl'ye gittin.

    bunların dışında mutlaka sponsorluk, sermaye arttırımı vb gibi gelir kalemleri mevcuttur. ama bunların toplam içindeki oranı düşük olduğundan asıl gelirimizi arttıran kalemlere baktığımızda, bunların ünal aysalın projeleri sonucu olmadığını görebiliyoruz. yani güzel kardeşim, başkan aysal değil sen de olsaydın bu rakamlar çok farklı olmayacaktı.

    bundan 3 yıl öncesine kadar şu anki gelirlerimizin yarısıyla mücadele ediyorduk. şimdi iki kat zenginiz. gelirlerimizi arttırdık peki bunları doğru kullanabildik mi bir de ona bakalım. burada ufak bir reklam verip konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için adnan öztürkün aspordaki programını youtube'dan izleyin derim arkadaşlar. iki saatinizi alır ama ufkunuz iki katına çıkacaktır. devam edersek kurulan bütün a.ş.'lerin zarar ettiğini, hiçbir faaliyeti veya cirosu olmamasına karşın bir çok a.ş.'nin hala aktif olduğunu, buralarda çalışan bir çok profesyonele çok büyük maaşlar ödendiğini biliyoruz. ama beni asıl rahatsız eden harcamaları alt alta sıralarsam:

    - bruno heiderscheid
    - bülent tulun
    - şu avukat kadının dolandırıcılığı
    - kayıp 1 tır forma
    - prandellinin tazminatı
    - hajroviç
    - saçma sapan transferler (ontivero, burdisso, yiğit, veysel ...)
    - fahiş fiyatlarla yapılan transferler (amrabat, bruma, tarık, salih ...)
    - saçma sapan yeni kontratlar (burak, selçuk, aydın ...)

    bunları ve daha bir çok yazamadığım kalemi eklediğinizde çok korkunç rakamlar ortaya çıkıyor. kendi bacına yapsalar hoşuna gidermi mantığıyla soruyorum, senin ceo'n bunları yapsa işten atmak için kaç dakika beklerdin?

    toparlarsak, mali olarak sonuca baktığımızda kendisine ait olmayan projelerle artan gelir, buna rağmen hesapsızca yapılan harcamalar ve sonuç olarak düşmeyen bir cari açık. aysal ne güzel diyor genel kurulda. biz rivayı, mecidiyeköydeki araziyi satmadık, projelendirilmesi lazım diye. e adama sormazlar mı 3,5 yıl boyu neden projelendirmedin, neden bu atıl değerleri yatırıma dönüştürmedin, biz seni neden seçtik o zaman diye? peki bu saçma harcamalar ve transferler olmasa ne olurdu? şu anki durumumuzdan sportif olarak daha mı kötü olurduk, tabi ki hayır. ama mali olarak çok daha iyi bir durumda olabilirdik. bu fırsat ünal aysala altın tepside sunuldu. ama o bu fırsatı tepti, teptiği gibi galatasarayın geleceğini de çok zor durumda bıraktı. şu anki halimize bakmak yeterli bunu görmek için.

    mali yapıyı inceledik, durum pek parlak değil. bir de ne demişti kendisi, divanda destek bulamayacağımı hissettiğim için ayrıldım. aynen böyle dedi. ve herkes de yedi. çok seviyorum ben bu ülkeyi. bakalım şimdi duruma, ünal aysal rivayı satmamız gerekebilir dedi, çat yetkiyi aldı. sermaye arttırımı gerek dedi, okey verildi. hisse senedi satışı dedi, hay hay dendi. isteyip de genel kuruldan alamadığı hiç bir izin veya yetki olmadı. istese rivayı satabilirdi veya projelendirip villa olarak veya site olarak da satabilirdi. veya ortaklık da yapabilirdi. yetkisi vardı ama kullanmadı. ne zaman ki mali tablo tersine dönmeye başladı. sıcak para akışı durdu. bir bahaneyle kaçtı. bugünlerin geleceğini bildiği için kaçtı. sonuçta görüp görebileceğiniz en zeki, en başarılı iş adamlarından birisi. yani yemedik sayın ünal aysal gidiş hikayenizi.

    başarı da başarısızlık da tesadüf değildir. anlık olaylar tesadüfen olabilir, şans yüzünüze gülebilir. ama uzun vadede herşey, plana ve faaliyetlere bağlıdır. ilk iki sene vizyon,birliktelik ortamı, terim, öztürk, dürüst, albayrak ve çoğu doğru transferlerle gelen başarılar tesadüf değildi. aynı son sene yönetim kurulunu dağıtması, iş bilmez kişileri yönetime alması, ortamın gerilmesi, iç çekişmelerin ortaya çıkması, teknik direktörün gitmesine zemin hazırlaması ve çok büyük bir kısmı yanlış olan transferlerin başarısızlığı getirmesi gibi. futboldan, futbolu bülent tulunun anladığını zannedecek kadar anladığı için mi çıktı bütün bu sorunlar, yoksa çok mu fazla ego mu sebep oldu. bence hepsinden biraz. ama en büyük sorunu ego oldu. rasyonelizmden uzaklaşıp kahramanlığa kalkışması hazırladı sonunu.

    o kadar şey saydık, ama objektif olabilmek için tek taraflı bakamayız hiç bir zaman. yanlışlarının yanında çok büyük doğruları da vardı tabi ki aysalın. en önemlisi de vizyonu. ezik diyemiycem ama başımız öndeydi, özellikle lucescu gittikten sonra canaydın döneminden beri. oradan buraya gelmek bir başarıdır. sneijderin 4. sıradan girebildiği bir listenin yazılmasına kaynak ve imkan sağlamak bir başarıdır. sportif başarıların hepsi cv'de güzeldir. bunlar için de kendisine teşekkür etmek gerekir.

    benim kendisine kızgınlığım aynı terime olan kızgınlığım gibi. çok büyük beklentilerin ve saygının boşa çıkması. çok ama çok büyük bir fırsat geçmişti eline, kullanamadı, kullanmadı ve şimdi tekrar başladığımız noktaya geri döndük. borcu düşme trendine girmiş, amatördeki rezillikleri yaşamayan ve ortaya konulan projelerle geleceğini garanti altına alan bir kulüp olabilecekken, şimdi birisi gelsin de bizi buradan çıkarsın diye dua ediyoruz. ne yazık ki bunun müsebbidir kendisi.

    tadında bırakmak lazım, kendisine bundan sonraki hayatında başarılar dilerim. bizden uzak şirketine yakın olsun.

    edit: kızgınlıkla analiz yapmakla, analiz yapıp çıkan sonuca kızmak farklı kavramlardır.
  • 6663
    bir insanı objektif olarak eleştirebilmek için öncelikle kişisel siniri, kızgınlığı, bir kenara koyabilmek gereklidir. objektiflik, rasyonellik tarafsızlığı gerektirir. bir bilim adamının kendi düşünceleri bilimsel deneyin objektifliğini bozuyorsa artık o deneyin pek bir yararı yoktur. bilgi ise kaynaklarının güvenilirliği kadar güvenilirdir.

    ünal aysal, onu savunmak, onu eleştirmek minvaline gelmeden önce bu sabah güzel bir kısa yazı okudum onu paylaşmak isterim siz dostlarımla. "gerçek bir aslan gibidir, onu savunmaya gerek yoktur, o kendi kendine krallığını ilan eder.".

    gelin bir özet geçelim. galatasaray'da ben birkaç kutup sezinliyorum. bunlardan bir tanesi ali dürüst - fatih terim ekseni. ali dürüst'ün ultraslan üzerindeki etkisini canlı gözlemleyebildim geçmiş senelerde. hazırlanan pankartlardan bir tanesi mesela baroş'la ilgili idi "gerçek kral şöyle oynar vs". ben terim'in baroş'tan hazettiğine inanmıyorum. hazırlanan pankartların da ali dürüst etkisiyle hazırlandığına inanıyorum. bir başka fatih terim etkisi geçen sene oynanan ikincilik maçında (gençlerbirliği sanırım bu burada dursun ilk editte maçı bulup tarihini yazacağım) yaşandı. maç berabere ve 4 dakika uzamış, ultraslan mancini'yi istifaya davet etmek için maçın sonunu beklemedi. hani burada fatih terim ekseninde yazan, hamza hamzaoğlu'nu eleştirmeyin destekleyin diyen adamların belki de bir kısmı bu tezahürata katıldı. düşünün şampiyonlar ligine direkt gitmek için bir fırsatınız var ve bu fırsat için 4 dakikanız var. o golle biz bu sene 3-5 kuruş para kazandıysak kazandık yoksa üçüncü oluyorduk.

    yaklaşık 23 senedir galatasaray maçlarına giderim/izlerim. iddia ediyorum hiçbir hoca 35-40 yaşındaki bir galatasaray taraftarı kadar galatasaray maçı izlememiştir. neyse demek istediğim şu, 23 senedir bir tane galatasaray maçında arada 2 fark falan yoksa ya da havlu atılmamışsa asla 1-1'de dakika 90'da hoca istifaya davet edilmemiştir. o maçta oldu. (edit)

    bakın bir tez attım iki tane de kanıt sundum ali dürüst - terim ve ultraslan ekseninin varlığını kanıtlamak adına.

    liseli eksenini kanıtlamama gerek var mı? sanmam. peki bu liselilerin amacı nedir? sizin de benim gibi illaki kulupten tanıdığınız abileriniz falan vardır. bu abiler güler yüzlü, galatasaraylı olmakla övünen, futbol bilgileri orta düzeyde ama jantilikten taviz vermeyen şahıslardır genelde. yani adam galatasaray kulubü üyeliğini sanki ne bileyim lordlar kamarası üyeliği gibi görüyor lan. bu abiler senelerdir bize fenerbahçe örneğini verdiler. nedir fenerbahçe'nin örneği? açın bakın bir kemal sunal filmini adamlar taaa o zamanlardan futbolcu kaçırıyorlar, şike yapıyorlar, tehdit şantaj her bir bok var. neyse abilerimiz diyorlardı ki bize işte lise kültürü bizim kulubü koruyor. asla onlar gibi olmayacağız. gerçekten öyle mi peki? bu hani bazı arkadaşların öve öve bitiremediği içrek yapı bizi koruyabildi mi? bakın çok tartışmaya girmeyceğim size sadece bülent tulun diyeceğim. bu kulube polisi bizzat bir liseli janti abi sokmuştur. ne oldu şimdi o elit ailelerin, yüksek iq'lu çocukları tezine? daha cumartesi duydum bu cümleyi bir üyenin ağzından. ben hayatımda bu kadar iğrenç faşizan bir cümle daha duymadım. siktiri boktan bir anadolu lisesi sınavı mıdır iq ölçüsü? vurgu sınavda heyecana gerek yok. bir lisede okuyabilmek için ailelerin elit olup olmadığına mı bakılmaktadır? liseli içrek yapının sunduğu avantaj aslında dezavantajdır. bu eksen 2-3 ihtiyarın 30 milyonun sevgilisine hükmetmesinden ibarettir. 30 milyon kazan kaldırdı mı hoca/başkan değişir. bunu da ben söylemiyorum adann öztürk dile getiriyor. diyor ki "inan kıraç'ın desteklemediği aday olur, başkan olmaz.". yani içrek yapı ne yazık ki bizi ahlak erozyonundan koruyamadığı gibi sevgilimizi de rehin almış, onun büyümesini, onun elinden çıkmasını istemiyor. küçük olsun benim olsun.

    bir başka eksen de biz taraftarlar. bu yukarıdaki eksenlerin belki de en çile çekeni ultraslandır. ben bedava biletle maça girdiğimi hatırlamıyorum. kara borsa bilet sattığımı da hatırlamıyorum. çektiğimiz çileden para kazandığımız falan yok. bizler bu çileyi üzerine para vererek, forma alarak çekiyoruz. neden? bizlerin hayali nedir? istediğimiz tek şey galatasaray'ın o kupayı alması, almaya çalışması ve türkiye'nin bataklığında boğuşmaması. bunun için de büyümesi.

    ünal aysal'a gelince. benim babamın oğlu değil. iki yapı bir araya geldi ve onu getirdi. ali dürüst fatih terim ekseni, ünal aysal döneminde daha da güçlendi. fatih terim artık divan üyesi. lise ekseni ünal aysal'ı getirdi çünkü kulup batık durumdaydı. şimdi birçok arkadaş gelirler diye konuşuyorlar ancak benim bildiğim adnan polat döneminde bir çok gelire uzun vadeli el konulmuştu. zaten ünal aysal geldiği sene bunu açıklıyor. süper lig yayın geliri, türk telekom isim hakkı, forma sponsorluğu, forma reklam hakları, 3 sezonluk bilet gelirleri temlik altında. bunun içinde loca da var. bunları yalanlayan kimsenin olmaması da benim açımdan yeterli.

    beyler siz hangi gelirden bahsediyorsunuz? siz olsanız ne yapardınız? aysal ne yaptı? hisse senedi alana geçirdi. sonra bir daha geçirdi. bana geçiremedi ama kankalarıma geçirdi. kankalarım da küfür ettiler haliyle. valla kusura bakma kanka ben cimboma bakarım. sonra bir daha sermaye arttırdı yine geçirdi. sonra abuk sabuk bir vergi borcu çıkarıldı galatasaray'a. neymiş efendim biletlerin bağış kısımlarının vergisi yokmuşmuş. birader. hangi kulubün var ki? her kulup şirket ve dernek hokkabazlığını yapıyor zaten. yahu belli bir yaşın üstünde olan her türk vatandaşı bilir ki maliye dediğin yandaşı denetlemez.

    ünal aysal şike meselesinde küsküyü esirgemedi. vurdukça vurdu. ezdikçe ezdi. lakin son darbeyi vuramadı. benim şahsen en büyük eleştirim bunadır. ortalık paraya tapan putperestten geçilmiyordu. fener düşerse şöyle olur böyle olur. peki galatasaray çekilirse? kimse bunu düşünmedi. düşündüremedi. düşündürmesi gerekiyordu. bakın yapması değil, düşündürmesi. galatasaray suçlunun cezalandırılmadığı bir düzende olmaz demesi gerekiyordu. 17 haziran'da aklı başına geldi. lakin geçti borun pazarı.

    ünal aysal belli ki saygın bir işadamı. söylediği sözler asla ama asla biz ölümlüler(!) için değil. adamın oynadığı yerler bankalar, sermaye çevreleri. adamın konuşmasından sonra galatasaray'a kredi vermeyecek banka yok. bu çözüm müdür peki? bilmiyorum o kadar bilgim yok. bilgim olmadan sallayacak değilim ancak görünen o ki gelirimiz borcumuzdan daha fazla artmış. üstelik de temlikli gelirlere rağmen. bu ne demek?

    bu şu demek. gelirlerimiz artacak. o stat isim hakkı yine satılacak. o kombine geliri yine kasaya girecek. girene kadar liseci eksen ünal aysal'ı kullandı. daha sonra da hükümete yaltaklanma bahanesiyle kulube tekrar el koydular.

    tek dertleri var ne batalım ne de çıkalım. hesaplayamadıkları birşey var o da yabancı kısıtlamasının kalkması. moratti gibi bir cimrinin masasından sneijder'ı kapan adam bir düşünün kimleri kapar?

    peki transferler ve başarı mı bizi güdülemelidir? bizim eksenimiz nedir? nasıl bir politika düşünülmelidir?

    taraftar artık kulubün yönetimini ele almalıdır. birisi gelsin de bizi buradan çıkarsın diye dua etmeyi bırakmalı bizzat o birisini seçebilmelidir. bu ünal aysal'dır, terim'dir hasandır hüseyindir önemli değil.
  • 6668
    galatasaray'a çok şey katmış ve kattığı herşey bir şekilde kursağımızda kalmış, bize en romantik anları yaşatmış, duygusallıktan en uzak eski başkanımız.

    başkanlığı döneminde, sportif açıdan yakaladığımız başarıları düşündükçe, hakkında kötü bir söz söylemeye dilim varmıyor. yine de gidişiyle ortaya çıkan manzaradan sonra kendimi onu sevdiğim için aptal gibi hissediyorum.keşke çıkıp 'şaka' dese. italyan ya da italyan özentisi kimseye yaslanmadan yeni zaferlere koşsak.
  • 6671
    haber kaynağına* inanmasam da jurgen klopp ile beraber tekrar başkanlığa geleceği iddaa edilen galatasaray eski başkanıdır. takım hamza hocayla bu kadar iyi uyum yakalamışken dortmund'da büyük başarılara imza atmasına rağmen klopp hamlesi risktir. klopp dortmund'da alman disiplini, tekniği, oyun stili ile yetişmiş oyuncu grubuyla başarılı oldu. ayne şeyi türk oyuncu grubuyla yapabilir mi muamma?

    http://www.milliyet.com.tr/...2037197-skorerhaber/

    bonus olarak adebayor ve khedira'yı da alıyomuşşşş.
  • 6675
    gördüğüm en başarılı iki başkandan biriydi.* kendisini çok sevdim, çok saydım, başkanlığı bırakmamasını düşündüm. şimdi sevgi ve saygıdan değil, yarım bıraktığı işi tamamlaması, misyonunu tamamlaması için gelmesi gerektiğini düşünüyorum. o kadar başarılara rağmen görevi bırakması galatasaray'a en hafif tabirle zarar vermektir. eğer gelirse çok güzel günler göreceğimize inanıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın