ab statüsü ile ilgili davada ab bakanlığı'na karşı gerekli adımları atmamaları da dahil bir çok konuda kendisini ve yönetimini eleştiriyorum ama şu söylemleri ve duruşu tek kelimeyle efsanedir.
gerçi bu duruş zaten
galatasaray başkanı'nın göstermesi gereken bir duruş. ama sadece spor kulüplerinin değil tüm kurumların rant için, çıkar için recep tayyip erdoğan'ın ve karanlık zihniyetinin kulu kölesi olduğu bir ortamda bu çıkışları yapmak galatasaray kulübü başkanı olmanın gereği dahi olsa kolay değil.
3 temmuz'dan beri
galatasaray için en önemli konu bu duruştan ödün verilmemesiydi. bu duruşun kazanılan şampiyonluklardan da, kupalardan da önemli olduğunu her fırsatta haykırdık. çünkü kulüpleri büyük yapan kazanılan şampiyonluklar ve kupalar değil böylesi karanlık dönemlerdeki onurlu ve haysiyetli duruşudur, ödenecek bedeller her ne olursa olsun.
o yüzden
fenerbahçe 3-5 yıl sonra şampiyonlar ligi şampiyonu dahi olsa artık büyük bir kulüp olarak anılamayacak. kendilerine büyük diyecekler ama işledikleri şike ve ırkçılık suçlarının ve vesayet sahibinin himmetiyle bu suçların bedelini ödememenin ezikliğini nesiller boyu yaşayacaklar.
başkanın bu duruşuna ve tüm bu çıkışlarına rağmen hala daha fazlasını bekleyen bir taraftar grubu da var. tabi ki ben de yazının başında belirttiğim gibi atmaları gereken bazı somut adımlar olduğuna inanıyorum. ama bunları saymadan önce, böylesi bir dönemde, bahsettiğimiz bu onurlu duruşun ve bu duruşun ne kadar değerli olduğunun altı çizilmeli.
bu serzenişin en acı ifadesi de "
devamlı konuşuyorlar bir icraat yok"
bu dönemde bu şekilde konuşabilen ve böylesi bir duruşu sergileyebilen kaç kurum, kaç kişi var bir bakın. hele de spor dünyasında. insaflı ve vicdanlı olmak lazım.
kaldı ki bu yönetim basketbolda final maçına çıkmayarak, bu ülkede hiç kimsenin cesaret edemediği ve edemeyeceği bir eyleme imza atmıştır.
17 haziran duruşu'nun ve başkanın diğer söylemlerinin etkisizliğinin en büyük sebebi yeri geldiğinde bol keseden atan ama bu söylemlere bugüne kadar sahip çıkamamış taraftardır.
başkanın yaptığı konuşmaların ve eylemlerin, karşı durduğu zihniyetin esir aldığı devlet kurumlarında, federasyonlarda ve medyada bir karşılığı olmayacağı zaten belli. bu eylemlerin ve konuşmaların karşılık bulacağı ve harekete geçireceği, daha doğrusu harekete geçirmesi gereken kitle 30 milyonluk galatasaray taraftarı.
iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize..
17 haziran gibi bir kararı alan yönetimin arkasında hangi taraftar grubu olsa o basketbol federasyonunu
turgay demirel'in başına yıkardı. yönetim, türk spor tarihini geçtim belki de dünya spor tarihinde bir ilke imza attı ve isyan niteliğinde bir eylemle bir final maçına çıkmadı. peki taraftar ne yaptı? böylesi bir kararın ardından düzgün bir organizasyonla yaptığı bir tane eylem var mı? yüzbinlerce
galatasaray taraftarı federasyona yürüyüş mü yaptı? ya da tüm avrupa'da tüm dünya'da ses getirecek bir mail organizasyonu mu yaptı?
dürüst olalım; yönetime kızıyoruz ama biz onların yaptığının yarısını yapamadık bugüne kadar. tabi bunda
ultraslan gibi bir oluşuma sahip olmamızın da payı büyük.
ünal aysal'ın duruşunun ve söylemlerinin arkasında duracak sağlam ve operasyonel bir taraftar grubumuz olsaydı her şey çok daha başka olabilirdi.
bu arada taraftar uzun zaman sonra ilk kez takıma destek olmak adına 13 eylül'de bir organizasyon gerçekleştiriyor. umarım bu sefer herkesin sahip çıktığı ve ses getirecek bir eylem olur.