uğurcan çakır'ı nasıl transfer edebileceğimizi anlatıyorum, gelin.
* * *söyleyeceklerim uğurcan iyi çıkar-kötü çıkar, muslera varken oynar-oynamaz, gerekli-gereksizden bağımsız. bu tarz transfer söylentileri ileride de çıkacak, böyle durumlara karşı bir beyin jimnastiği yapmak için yazıyorum.
şu an uğurcan bize gelmeye sıcak, biz de belli ki ilgileniyoruz, trabzon da uğurcan'ı satmayı tolere edebilecek bir konumda. bu halde bu transfer üç tarafı da mutlu eder diyoruz ama, öyle bir dünya yok. rakibinden oyuncu alırken basit mantık her zaman işe yaramıyor.
dört büyükler arası transferler: dört büyük takımdan bir ilk 11 oyuncusunun, diğer bir büyük takıma bonservisiyle transfer olduğu bir örnek hatırlıyor musunuz?
sergen yalçın gibi başka takıma gidip dönenlerden,
gedson fernandes gibi kiralandığı takıma dönüp değişenlerden,
selçuk inan gibi sözleşmesi bitenlerden,
burak yılmaz gibi özel maddesi olanlardan, kaçırılanlardan vb bahsetmiyorum.
ayhan akman-
ahmet yıldırım takası gibi örnekler var ama onlar da yedek konuma düşen isimlerde oluyor.
iki büyük takım oturup anlaşacak ve ilk 11 oyuncusu diğer takıma bonservisiyle geçecek: bu yıllardır neredeyse hiç olmamış. ihtiyaç duyulmamış ya da takımların parası yetmemiş olabilir mi? nedeni tamamen psikolojik. kimse as oyuncusunu rakibine vermek istemiyor, formdan düşse bile istemiyor çünkü orada başarı sağlasa gelecek tepkiyi göğüslemeye yanaşmıyor.
trabzon uğurcan'ı bize 5'e vereceğine yabancı takıma 2'ye vermeyi tercih eder. yarın şampiyonluk yarışında uğurcan'ın kurtarışıyla galatasaray'a yenilsen 5 milyona şampiyonluğu satmış olursun. hiçbir başkan böyle bir psikolojik bagaj istemez. bu sene kötü bir performans yaşadık diyelim. kerem için 6-7 milyona satalım noktasındayız. beşiktaş 8 milyon teklif etti, verir miyiz?
uğurcan takımına bağlı bir oyuncu olduğu için hülleyle hileyle alma durumu da olmaz. oturup yönetimle konuşman ve uzlaşman lazım.
uzlaşma:
larry david'in
curb your enthusiasm dizisinde söylediği çok güzel bir söz var: "en iyi uzlaşma, iki tarafın da mutsuz olduğu uzlaşmadır."
sosyal medyada "yusuf demir'i verip uğurcan çakır'ı alalım işte" gibi yorumlar görüyorum. böyle olursa ne olur, biz kadromuzda olmayan bir oyuncu karşılığında ilk 11'deki yerli ihtiyacımızı karşılamış oluruz. mutluluktan havalara uçarız. ama trabzon taraftarı isyan eder. ne çıkacağı belli olmayan bir oyuncu için, rakibinin önemli ihtiyacını altın tepside sunuyorsun. 8+3'ü aşıp başarılı olmaları için kıyak geçmiş oluyorsun. yani sadece bizi mutlu edecek bu anlaşma hayata geçemez. adam turşusunu kurarım daha iyi der ve kalecisini vermez. geleceğin messi'si bile olsa 18'imize bile giremeyen bir adama karşı rakibin as oyuncusunu alamayız.
mutsuzluk: uğurcan'ı gerçekten istiyorsak biraz mutsuz olmamız lazım. iyidir kötüdür, lazımdır değildir tartışmıyorum. ama uğurcan gelsin, çok iyi olur diyorsak biraz mutsuz olmayı göze almamız lazım. atıyorum bonservisiyle yunus akgün + 5 milyon + yusuf kiralık dedik. bu teklife çoğu kişi "yok adayı da verin" diyecek, kalsın uğurcan'ı batsın diyecek, günay gelsin daha iyi diyecek. mutsuz olacağız. trabzon tarafı da bize okeydeki arataş misali yarayacak olan kaptanını verdiği için mutsuz olacak ama en azından anlaşma iyi noktasında kalacak. böylece iki tarafı da çok memnun etmeyen bir noktada uzlaşılacak.
yunus ortalama bir oyuncu olarak kalır da uğurcan bizim kalemizi 10 yıl korursa, ileriden bakınca harika anlaşma dersin. tersi olursa asrın kazığı diye anlatırsın. ama ülke tarihinde eşi benzeri az görülen türde iki şampiyonluk adayı arası bonservisli as oyuncu transferiyle 8+3'ü bertaraf etmeyi arzuluyorsak bizim açımızdan çok mantıklı durmayan teklifleri de göze almamız lazım.